Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Televizyon Rojbin Erden ile Onur Özer'in 'Gelsin Hayat Bildiği Gibi'yle yıldızı parladı - Magazin haberleri
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        SHOW TV’nin yapımını BKM’nin üstlendiği, perşembe akşamlarına damgasını vuran ve sosyal medyada da çokça konuşulan dizisi ‘Gelsin Hayat Bildiği Gibi’nin proje tasarımı ve senaryosu Gani Müjde’ye ait, yönetmenliğini ise Altan Dönmez üstleniyor.

        Dizinin oyuncu kadrosunda Ertan Saban, Özge Özberk, Devrim Özkan, Pamir Pekin, Nilsu Berfin Aktaş, Tolga Güleç, Mustafa Açılan, Özgü Delikanlı, Ayşe Kırca, Sanem Babi, Onur Özer, Rojbin Erden, Ali Berge, Furkan Murat Uğur, Murat Göçmez, Melisa Bostancıoğlu ve Atilla Olgaç gibi deneyimli ve genç isimler bir arada yer alıyor.

        REKLAM

        'Gelsin Hayat Bildiği Gibi'nin genç oyuncuları Rojbin Erden ve Onur Özer, canlandırdıkları 'Melek' ile 'Zülfikar' karakterlerini, ayrıca dizinin kendilerini etkileyen özelliklerini Habertürk HT Stüdyo'daŞevval Yılmaz Kula ile Aytekin Teker'eanlattı.

        Aytekin Teker, Şevval Yılmaz Kula, Rojbin Erden, Onur Özer
        Aytekin Teker, Şevval Yılmaz Kula, Rojbin Erden, Onur Özer

        Erden, "Bu işin yeni oyunculara yer vermesi beni çok rahatlattı" derken, Özer ise, "Çok şanslıyız. İşini yapmaktan yılmış insanlarla birlikte değiliz" şeklinde konuştu.

        "OYUNCULUK CESARET EDEMEDİĞİM BİR MESLEKTİ"

        *'Gelsin Hayat Bildiği Gibi' ile izleyiciyle buluştunuz. Oyuncu olmaya nasıl karar verdiniz, biraz kendinizden bahseder misiniz?

        REKLAM

        Rojbin Erden: Ben normalde konservatuvarda opera okuyorum. Aslında müzikten ilerlemeyi planlıyordum. Oyunculuk kendimi içinde hayal ettiğimde beni mutlu eden birkaç şeyden biriydi. Benim için her şey biraz ani gelişti. Okuluma ara verdiğim bir süreçti ve o sırada Hasan Yıldırım ile çalışmaya başladık. Sonrasında sürekli audition (deneme çekimi) atmaya devam ettik. Ardından bu dizi oldu, mutlu oldum. Spontane gelişti ama olan şey bana mutluluk verdi. Şu anda da bu işi yapmaktan keyif alıyorum. İlk dizi projem… Zaten bu işin yeni oyunculara yer vermesi de beni çok rahatlattı. Eğer ilk işimde herkes yılların oyuncuları olsaydı, genç kadro az olsaydı biraz daha gergin olabilirdim ama arkadaşlarımla aynı heyecanı paylaşıyor olduğum için biraz daha rahattım. Şu anda da rahatım…

        Onur Özer: Ben liseden beri tiyatro yapıyordum. Oyunculuk, tam üniversite sınavına hazırlanma döneminde, ne yapacağımı bilmiyorken uzakta ve meslek olarak cesaret edemediğim bir şeydi. ‘Ben yapamam herhalde’ diye düşünüyordum. Marmara Üniversitesi Film Tasarım Bölümü’ne yerleştim, orada eğitim-öğretim hayatım başladı. Sonra baktım olmuyor… ‘Kamera arkasında değil, önünde olmam lazım’ ve ‘Sahnede olmam lazım’ diye düşünerek kulüpleri araştırmaya başladım. Şehir Tiyatroları o dönem Dârülbedâyi atölyeleri açıyordu. Orası benim için bir nevi konservatuvara hazırlık süreci gibi oldu çünkü orada herkes o yoldaydı. Ben de rüzgardan etkilendim ve o yola girdim. Sonra da asıl okulum Cihangir Atölye Sahnesi’ni (CAS) kazandım. Okulun ilk mezunlarındanım, aynı zamanda tiyatro hayatıma aktif olarak orada devam ediyorum. Mesleği sahiplenmem CAS ile başladı. Orada aslında bir bakış açısı da gelişti çünkü okulu kazandığımda 18-19 yaşındaydım.

        REKLAM

        "YABANCI OLDUĞUM BİR KÜLTÜR DEĞİLDİ"

        *Diziden ilk teklif geldiğinde neler hissettiniz? Bu projede sizi en çok etkileyen neydi?

        Onur Özer: Ben genel hikayeyi ve ‘Zülfikar’ın hikayesini okuduğumda çok hoşuma gitti. İstanbul’un ‘Karabayır’ diye bir yeri var ve benim de çocukluğum Güngören’de geçti. Yabancı olduğum bir kültür ve hayat değildi. Sokak hayatına aşinayımdır. ‘Zülfikar’, ‘Karabayır’, saz çalmak… Birbirimize çok fazla ‘match’ olduk (eşleştik). Arkadaşlarım da audition çektikten sonra izlediklerinde, ‘Oğlum bu iş olur, seni kesin çağırırlar’ dedi ve nitekim de öyle oldu. ‘Zülfikar’ çok tanıdığım bir kişi gibi geldi bana. ‘Gelsin Hayat Bildiği Gibi’nin hikayesi farklı. Projeyi okuduğumda ‘Ben burada olmak istiyorum’ dedim.

        Rojbin Erden: Benim için de öyle. Genel hikayeyi okuduğumda zaten çok dikkatimi çekti. Önce ‘Aylin’ karakterine audition vermiştim, ardından ‘Melek’ için… ‘Melek’i okuduğumda içim acıdı, karakterle yakınlaştım, ona kucak açmak istedim. ‘Gelsin Hayat Bildiği Gibi’, gerçekten çok bizden bir hikayeye sahip. Dizide herkesin kendi hikayesi var.

        REKLAM

        "İŞİNİ YAPMAKTAN YILMIŞ İNSANLARLA BİRLİKTE DEĞİLİZ"

        *‘Gelsin Hayat Bildiği Gibi’de Ertan Saban ve Özge Özberk gibi deneyimli oyuncularla çalışmak sizlere neler hissettiriyor? Sizlere mutlaka öğretileri oluyordur…

        Rojbin Erden: Kesinlikle çok şanslı hissediyorum. Çünkü dizide hem çok deneyimli oyuncular var hem de ilk işi olan birçok oyuncu var. İkisini de bir arada barındırdığı için bir yandan bana rahatlık veriyor bir yandan da okula gitmeye devam ediyormuşum gibi hissediyorum. Sürekli bir şeyler öğreniyorum. Birlikte bazen kaynatıyoruz yani bayağı lisede okuyor gibiyiz.

        Onur Özer: Ben de Rojbin’le aynı fikirdeyim. Hem ilk işini yapan, gözleri çakmak çakmak olan bir grup var hem de aynı iştahını koruyan ama ehliyetini alalı çok olmuş, o yollarda çok gidip, gelmiş oyuncular var… Genç kadro olarak birlikte çalışırken çok alışverişte bulunuyoruz ama mesela Ertan ağabey ile sahne çekerken orada hepimiz daha başka şeyler fark ediyoruz. O sadece işini yapıyor ama biz, ‘O şu anda ne yapıyor?’, ‘Nasıl bir tercihte bulundu?’, ‘Oyunu nereden aldı?’, ‘Karakteri o anda mevzuya nasıl bakıyor?’ diye düşünüyoruz. Aynı zamanda çok paylaşımcı bir oyuncuymuş, tanıdıkça anladık. Çok güzel paslar atan ve bizi de oyunun içinde sağlam tutan bir yapısı var. O açıdan her anlamda şanslıyız. Her iki tarafın da olduğu ve heveslerin kaybolmadığı bir ortam var. İşini yapmaktan yılmış insanlarla birlikte değiliz. Bu bizim bir şansımız. Herkes, ‘Sahnem gelsin, çıkayım ve işimi yapayım’ diye düşünüyor.

        REKLAM

        *‘Gelsin Hayat Bildiği Gibi’, Kariyer ve Teknoloji Ödülleri'nde 'Yılın Dizisi'ne layık görüldü. Neler hissettiniz ve ödülün kariyerinize nasıl bir etki bırakmasını umuyorsunuz?

        Rojbin Erden: Ödüller tabii ki motive ediyor. Çünkü bir şeyler yapıyoruz ve karşılığını gördükçe, ‘Doğru gidiyor’ diye düşünüyoruz. O gün ödül töreninde de yine beşli bir kadromuz vardı ve hepimizin ilk büyük projesi ve ilk ödülü… Her zaman hep aynı heyecanı paylaştığımız için çok mutlu oluyorum.

        REKLAM

        "NEFES ALDIKÇA KALP ATTIKÇA UMUT VAR"

        *Dizide hayata ‘bir sıfır’ geride başlayan gençlerden ikisini canlandırıyorsunuz. Sizce herkes ikinci bir şansı hak eder mi?

        Onur Özer: Bazen insanı tam orta yerinden kıran olaylar oluyor. Ya bir kayıp oluyor ya da kendi yaptığı bir hata… Sonra birden insan hayatta, ‘Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak’ düşüncesine giriyor. Benim çok şükür başıma öyle bir şey gelmedi. Böyle bir hikayeyi anlatmak, her şeye rağmen her zaman bir umudun olacağını bilmek, bunu yaşatan karakterleri oynamak önemli ve kıymetli bir şey. İkinci şans da olur, üçüncü şans da olur, dördüncü şans da olur… Aslında biraz nereden nereye döndüğümüzle alakalıdır. Ben de özellikle hikayenin bu kısmını seviyorum. Nefes aldıkça, kalp attıkça umut var…

        Rojbin Erden: Herkes kendini anlatmayı hak ediyor. Herkesi dinlemek gerekiyor ve Onur’un dediği gibi bunun ikinci şans olmasına gerek yok.

        *Sette bir gününüz nasıl geçiyor?

        Rojbin Erden: Genel olarak keyifli geçiyor. Sete giderken okula gidiyormuş gibi hissediyorum. Karavanda hep birlikte oturuyoruz genelde. Bir dinlenme alanım var, genelde beni bulamazlarsa oraya giderler. Bir sokak var, oradaki merdivenlerde oturuyorum. Bazen hatta fazla eğleniyoruz ve, ‘Birbirimize bakmayalım’ diyoruz çünkü çok gülüyoruz.

        REKLAM

        "MELEK'E HAYAT VERDİĞİM İÇİN ŞANSLI HİSSEDİYORUM"

        *‘Melek’, dizide üvey babası ‘Celal’in şiddetine uğrayan ve haklı olduğunu kanıtlamaya çalışan bir karakter. Böyle bir karakteri canlandırırken neler hissediyorsun?

        Rojbin Erden: İlk başta biraz zorlanıyordum açıkçası çünkü ister istemez bedenime yansıyordu. Sürekli kendi kendime konuşuyordum. ‘Ne yapmalıyım?’, ‘Nasıl o sahnelerden daha doğru çıkmalıyım?’ diye düşünüyordum ama şu anda her şey daha yolunda. ‘Melek’e çok alıştım, arkadaş gibiyiz hatta. O kadar alıştım ki bazen arkadaşlarım, ‘Sen ‘Melek’ oldun, onun gibi davranıyorsun’ diyorlar. Karakterin haklı olduğunu kanıtlamaya çalışmasını canlandırmak çok zor. ‘Melek’, çok inatçı… Sorunları kendi kendine çözmeye ve kimseyle paylaşmamaya çalışıyor. Kendinde o gücü görmesi güzel bir şey ama bu her zaman mümkün olmayabilir. Kendi kendine hiçbir şeyle baş etmemek gerekiyor. Özellikle böyle bir durumda, annen bile sana inanmayabiliyor. Öyle bir evde tek başına bu sorumluluğun üstesinden tek başına gelmeye çalışmak çok doğru olmayabiliyor. Yetkili kişilere başvurması gerek ve öyle de yaptı zaten. Ancak bu şekilde ‘Celal’in önüne geçebilir. O yüzden ben ‘Melek’e hayat verdiğim için şanslı hissediyorum. Şu anda, her saat, her gün ‘Melek’ gibi insan aynı şeyleri yaşıyor ve ben böyle mesajlar alıyorum sürekli. Bu var, böyle hikayeler var. Önemli olan bunun üstesinden nasıl geleceğimizi bilmemiz. Bu hikayeyi eminim bunu yapan ya da yaşayan insanlar da görüyor.

        REKLAM

        *Hayat verdiğiniz karakterlerle ortak ya da zıt özellikleriniz var mı?

        Onur Özer: Ortak özelliklerden başlayayım. ‘Zülfikar’ın duygusallığı ve fevriliğinde kendi 16-17 yaş reflekslerimi hatırlıyorum. Ben de 6-7 yıldır bağlama çalıyorum. Belki de bana bu rolü aldıran önemli unsurlardan biridir. Duygusal hayatını bu kadar yoğun yaşıyor olmasını da o yaşlarıma benzetiyorum. Mevzu sevdikleri ise gözünün hiçbir şey görmemesini, mantıklı düşünmeyi istemese de bir kenara bırakmasını bazı noktalarda benzetiyorum. Benzemeyen özelliklerimiz de yine aynı şeydir, şu anki koşulla alakalı. Bir zamanlar ben de duygularımla hareket ediyor gibiydim ama şimdi haliyle yaş büyüdüğü için, insan hayatla farklı farklı alanlarda yüzleştiği için, yetişkin olduğum için içinde olduğum meselelere bile bir mesafeyle bakabiliyorum. ‘Zülfikar’a bir şey demek istesem, ‘Sıkma canını oğlum ya, hepsi geçiyor bir şekilde. Sen sağlam dur, her şeyi kendin çözmeye çalışma. Gerisini hallederiz…’ derdim.

        Rojbin Erden: ‘Melek’ ile kendimde en çok benzettiğim özelliğim lise çağımda çok büyük bir problem olsa bile okula gittiğimde arkadaşlarıma hiçbir şey yokmuş gibi davranırdım ve bütün enerjim geri gelirdi. Ama bu sorunu göstermemeye çalışmaktan dolayı değil… Sadece tamamen enerjim değişiyordu. ‘Melek’te de bunu görüyorum. Onun dışında onun şapşallığını kendi lisedeki halime benzetiyorum. Onur’un da dediği gibi; o duygu geliyor çünkü şapşallık çok bildiğim bir duygu… Benzemediğimiz yönlerimiz ise; en azından ben şu an daha fazla paylaşıma açığım. Yani bir problemim olduğunda paylaşmaktan çekinmiyorum ve bunun kötü bir şey olduğunu düşünmüyorum. ‘Melek’, 17 yaşında ve bunu düşünemeyebilir çünkü ben de 17 yaşımda bunu düşünemiyordum. ‘Melek’e, ‘Her şey geçecek’ demek isterdim…

        REKLAM

        "MELEK' İLE 'ZÜLFİKAR' ÇOK MASUM BİR ÇİFT"

        *‘Zülfikar’ ile ‘Melek’in aşkının önüne ‘Celal’in oyunları engel oluyor. Sizce aşk engel tanır mı ve dışarıdan baktığınızda nasıl bir çift görüyorsunuz?

        Rojbin Erden: Çok şirin bir çift bence, çok masum… ‘Melek’, aslında travmalarından ötürü biraz ‘Zülfikar’dan çekiniyor. ‘Melek’, ‘Zülfikar’a bu kadar çabuk teslim olmasaydı bu iş daha da uzayabilirdi ama o güveni hissetti. O yüzden kısa sürede çift oldular. ‘Melek’, zaten yaşadığı olaylardan dolayı daha temkinli… Bunu giyim tarzından da anlayabiliriz, genelde bol şeyler giyiyor.

        Onur Özer: ‘Melek’ ile ‘Zülfikar’, gençliğin ilk heyecanlarını doruklarda yaşayan iki tip… Bir yandan da zorluklarla büyüyen çocuklar oldukları için gözlerinde de o yaşanmışlıklar var. Kolay ifade edebilen insanlar değiller. Yaşantıları ağır geçen insanlar oldukları için birbirlerine sevgi göstermeyi de yeni yeni keşfediyorlar. Hep gardları yukarıda olan iki insanın gardları birbirlerini gördükleri zaman düşüyor. ‘Melek’ ile ‘Zülfikar’ı o yüzden dışarıda görsem, ‘Gelin buraya!’ der, onlara sarılırdım. İkisini de sevimli ve tatlı buluyorum. Aşk engel tanımaz… Sırt sırta verdikleri zaman bir şey olmaz diye düşünüyorum.

        REKLAM

        "ZORBALIK DEĞİŞMEYEN ŞEYLERDEN BİRİ"

        *Dizide bir yandan da ‘Araz ve çetesi’ ile mücadele eden karakterlersiniz. Siz de daha önce hiç ‘akran zorbalığı’ yaşadınız mı?

        Rojbin Erden: İlkokulda da oldu, ortaokulda da oldu, lisede de oldu. Üniversiteye gittim, hala oldu… Ben biten bir şey sanıyordum ama bitmiyormuş. Sadece küçükken fiziksel zorbalık oluyordu. İtme, saç çekme gibi… Zaman geçtikçe biraz daha rahatsız edici olmaya başladı bence. Çünkü psikolojik zorbalık daha zor bir şey. Ben hayatımın her döneminde zorbalık yaşadım.

        Onur Özer: Herkes kadar ben de yaşamışımdır. Rojbin’in dediği gibi; zorbalık, değişmeyen şeylerden biri… Yaşadıklarım her çocuğun başına gelen şeylerdi, abartılacak şeyler değildi.

        *Hayatınızı planlı mı yaşarsınız yoksa ‘Gelsin Hayat Bildiği Gibi’ diyenlerden misiniz?

        Rojbin Erden: Bazı dönemler akışına bırakmak gerekiyor, bazı dönemler çok planlı davranmak gerekiyor. Ben genel olarak o döneme göre yaklaşıyorum.

        Onur Özer: Bazı şeyler bazen olmaz, planlı olmuyorsa zorlamadığımız yerler de oluyor. Oynuyorken olduğu gibi oynamadığımız zamanlarda da sağlam durmamız lazım. Öyle zamanlarda da çok akışa bırakmaya gelmiyor. Bir projenin, sahnede olmamızı sağlayacak şeylerimizin olması gerekiyor. Dizinin dışında tiyatro da devam ediyor.

        REKLAM

        "SAHNEDE OLMAK KAMERA ÖNÜNÜ BESLİYOR"

        *Aynı dönemde birden fazla karakteri canlandırmak yoruyor mu?

        Onur Özer: Yormuyor aslında, ikisi de sonuçta aynı şeyler; oyunculuk. Aynı kası çalıştırıyoruz. Sadece üsluplar, dozlar farklı oluyor. Ancak ikisinin de birbirlerini ciddi anlamda beslediklerini düşünüyorum. O bakımdan aslında yapmadığım zamanlar beni daha çok rahatsız ediyor. Şu anda da sezonumuz yeni başladı. CAS’ta ‘Saloz’un Mavalı’nı oynuyoruz. Yani sahnede olmanın kamera önünü ciddi anlamda beslediğini düşünüyorum. O yüzden beni yormuyor aksine renklendiriyor diyebilirim.

        "ZIT KARAKTERLER CANLANDIRMAK İSTİYORUM"

        *Canlandırmak istediğiniz bir rol var mı?

        Onur Özer: Ben iki farklı roman karakterini canlandırmak isterim, bunu hep söylerim. Birincisi Yaşar Kemal’in ‘İnce Memed’i… Bir uyarlamada oynamayı çok isterim hatta okurken dişlerim kamaşır… Diğeri de ‘Jack London’ın ‘Martin Eden’ı… Bu iki karakter benim için çok özeldir.

        REKLAM

        Rojbin Erden: Ben özel olarak bir karakter söylemeyeceğim ama birbirinden çok zıt karakterleri canladırmayı çok istiyorum. Şu an çok gariban, köylü kızı gelse çok mutlu olurum. Sonra da çok dik, uçuk kaçık bir karakter gelse… Böyle oldukça daha çok keyif alırmışım gibi geliyor.

        'GELSİN HAYAT BİLDİĞİ GİBİ'NİN 15. BÖLÜMÜNDE NELER OLACAK?

        ‘Gelsin Hayat Bildiği Gibi’nin 15. bölümünde; 'Songül' arabadan son anda atlayarak kendini kurtarmayı başarır. Durumu rapor etmek için Organize Şube’ye gittiğindeyse 'Serdar müdür' başta olmak üzere ekip arkadaşları da büyük bir şok geçirir. Yılan ekibinin toplantısı akla gelmeyecek bir yerde olurken 'Sadi' de toplantıda en ön sırada yerini alır. 'Semih'le buluşan ikiliden 'Songül', 'Yılan ekibi' tarafından bu sefer hiç beklemediği bir tepkiyle karşılaşır.

        'Melek’i evden kovan 'Aygün’ün 'Celal’in tahtasına yazdığı yazılarla aklı karışır. 'Celal’in dolduruşuyla kızını aramak için gittiği adreste olay çıkarmayı ihmal etmez. 'Melek' gizlendiğini sandığı yerde çocukluğuna ait anıları hatırlarken gece sonunda yalnız olmadığını bir kez daha anlar.

        REKLAM

        'Meltem’in oynadığı oyun 'Kıvanç' ve 'Derya’nın birbirlerini daha yakından tanımalarını sağlarken 'Yaver' de 'Sadi’den aldığı emirle eski defterleri araştırmaya başlar. 'Yaver’in ulaştığı bilgiler 'Sadi’yi 'Derya’nın karşısına çıkarırken 'Derya’nın bu sefer 'Sadi’ye inanmak gibi bir niyeti yoktur. 'Songül’ün 'Sadi’yle yaptığı telefon görüşmesi beklenmeyen bir adreste son bulurken 'Payaslı' doğum günü hediyesini almaya bir adım daha yaklaşacak mıdır?

        Karabayır Lisesi’ndeyse geçmiş bir kez daha gün yüzüne çıkar. Okula gelen davetsiz bir misafir 12-B sınıfına girer. Kapanmayan hesaplar ve ateş almaya hazır bir silah artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağının habercisidir.

        'Najat Kırdar’ın adresine arama emrinin çıkması ekibi harekete geçirir. Ekip olay yerinde arama yaparken 'Songül' de 'Najat’ın odasında aramalarına devam eder. Elde ettiği belgeye sevinen 'Songül' bir patlama sesiyle ne olduğunu anlamaya çalışırken girdiği odadan çıkamayacağını daha bilmiyordur.

        ÖNERİLEN VİDEO
        Şurada Paylaş!

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ