Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Sağlık Ağrılarınızın nedeni duygularınız olabilir!

        Uzman Psikolog Özge Genlik, erken çocukluk deneyimlerimizi hatırlamasak ya da unuttuğumuzu zannetsek de, iliklerimize kadar işleyen izler olarak yaşam boyu peşimizi bırakmadığını söyledi. Uzman Psikolog Özge Genlik, bu dönemin ruhsal gelişimimiz için en önemli yaşam dilimini oluşturduğunu belirterek "Yetişkin olarak, bedenimizi nasıl hissettiğimiz, ilişkilerimizde nasıl davranışlar, tutumlar sergilediğimiz, öfke, hüzün, mutluluk duygularını hissettiğimizde bedenimizde olanlar, bir topluluğun önünde konuşma yaparken bedensel olarak hissiyatlarımız hatta ruhsal rahatsızlıklara olan tolerans seviyemiz bebeklik döneminde oluşmaktadır" dedi.

        Stres tepkisini düzenleyici ve duyguların işlenmesi için önemli olan beyin bölümlerinin en hızla olgunlaştığı dönemimizin bebeklik çağlarımız olduğunu kaydeden Uzman Psikolog Özge Genlik, "Bu nedenle bebeğe birincil derece bakım veren kişinin bebeğin hissiyatlarına duyarlı ve onları en iyi şekilde aynalayarak bebeğin kendini ifade repertuvarını geliştirmesi sağlıklı olma hali için büyük önem taşımaktadır. Bebek ilk yıllarında, kendisine birincil derece bakım veren kişinin duygularına çok duyarlı ve hassas olur. Çünkü hayatta kalabilmesi bu kişiye bağlıdır. Böylece bebek yavaş yavaş farkında olmadan ancak bedenin daimi farkındalığı ışığında kendisine birincil derece bakım veren kişiden gördüğü modeli devralır" diye konuştu.

        "KRONİK SIRT VE OMUZ AĞRISI HİSSEDEBİLİRLER"

        Sürekli hareket halindeki enerjiler olan duyguları hissetmeyi ve onları ifade etmeyi bebeklik ve erken çocukluk döneminde öğrenildiğini anlatan Uzman Psikolog Özge Genlik, "Dolayısıyla bu süreçte ne kadar çok duygu ile tanışır ve onları ifade edebilirsek yetişkin olduğumuzda duygu körlüğü deneyimleyerek kronik ağrılardan muzdarip olma oranımız o denli az olur. Nasıl ki, fizyolojik bedenimize aldığımız maddelerin posalarını dışarı bırakıyoruz. Duygusal bedenimize aldığımız duyguları da dış dünyaya özgürce kendi ve diğerinin sınırlarının farkında olarak ifade edebilmeliyiz ki "çeşitli fizyolojik olarak nedeni bulunamayan ağrılardan şikayetçi olmayalım. Örneğin bebeklik ve erken çocukluk döneminde yeterince dokunulmayan bedenlerin, dünyaya yönelik davranışlarında özgüven eksikliği bulunmakla birlikte bu kişilerde sıklıkla kronik sırt ve omuz ağrısı gözlemlenmektedir. Dokunma, bebeğe destek verir, güven sağlar, stres hormonlarını azaltır, büyüme ve bağlanma hormonlarını serbest bırakır. Dokunma noksanlığını, erken dönemde deneyimlemiş yetişkinler stres uyarıcı bir uyaranla karşı karşıya kaldıklarında kendilerini nasıl sakinleştireceklerini bilemediklerinden yeterince sevilmediklerini ve desteklenmediklerini hisseder ve genellikle kronik sırt ve omuz ağrısı duyumsayabilirler."

        Kronikleşmiş ve fizyolojik nedeni saptanamamış baş ağrılarının sebebini, "değersiz" hissetmektir" diyen Özge Genlik, daha sonra şunları söyledi; "Erken çocukluk döneminde eylemlerine yönelik ebeveynlerinden yeterince takdir görmeyen yetişkinler yetişkin yaşamlarında her ne yaparlarsa yapsın kendilerini yetersiz görürler ve bunun sonucunda gelişen "mükemmeliyetçilik" hissiyatları ile birlikte dönem dönem kronik baş ağrıları ile baş etmek durumunda kalabilirler."

        DENGE SORUNU YAŞAYABİLİRSİNİZ...

        Yaşamdan örnek veren Özge Genlik, sözlerini şöyle sürdürdü: "Yaşamda sonsuz olasılık vardır ancak bazı insanlar tek bir çözüm varmış gibi hareket eder ve inatçı tutum sergiler bunun sebebi erken çocukluk döneminde aşırı kuralcı ve otoriter ebeveynlik tutumlarıdır. 'Eğer yemeğini dökmeden yiyebilirsen, seni severim' mesajını veren bir ebeveyn çocuğun beden hafızasına herşeyin doğru düzgün yapılırsa, diğerleri tarafından kabul göreceğine ilişkin bir bilinç tohumu eker. Kişi yetişkin olduğunda her işin en iyisi olma yönünde çaba ve efor sarf ederken yaşamın diğer olasılıklarına karşı kendini bırakamaz ve dönemsel olarak kronik boyun ağrıları hissedebilir. Erken çocukluk döneminde öğrenilmemiş beden farkındalığı, duygularını özgürce ifade edememenin sonucu duygularını, düşüncelerini ve eylemlerini birbiriyle tutarlı bir biçimde ortaya koyamamış yetişkinler yaşamlarında denge sorunları ile karşılaşabilir. Kalçalarımız, bizleri dünyaya, denge ve güvenle kökleyen dokumuzdur. Dolayısı ile özgürce ve birbiri ile ahenkli biçimde ifade edilmeyen duygu-düşünce kalıpları ilerleyen yaşlarla birlikte dengesiz eylemlere zemin hazırlar ve kalça ağrıları hissedebiliriz. Sürekli değişken, tutarsız ebeveyn tutumları ile yetişmiş yetişkenler de gelecek kaygısı yoğun olarak gözlemlenmektedir. Buna bağlı olarak da bizi geleceğe hep bir adım ileriye doğru taşıyacak olan organlarımız; bacak, ayak ve diz ağrıları sıklıkla deneyimlenir. Bacak, ayak ve diz ağrılarının ardındaki mesaj, yaşamda yeterince esnek olduğumda ne yapabileceğimi bilemiyorum ve bu bilinmezlik beni adım atmaktan alıkoyuyor, gelecekten korkuyorum."

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ