Sağlıklı bağırsak hastalıkların önlenmesine katkı sağlıyor

Avrupa'da dermatoloji alanında çalışmalar yapan Eczacı Reyhan Aliusta, araştırmaları sırasında cilt hastalıklarının temeline baktıklarında hastaların bağırsaklarında sorun olduğunu gördüklerini dile getirdi. Kalın bağırsak sağlığının genel sağlık üzerinde önemli bir etkisi olduğunu vurgulayan Aliusta, bağırsaktaki mikrobiyotanın sağlıklı olmasıyla birçok hastalıkla daha kolay mücadele edilebileceğini söyledi.

BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ HÜCRELERİNİN YÜZDE 85’İ BAĞIRSAKLARDA

Bağışıklık sistemi hücrelerinin yüzde 85'inin bağırsaklarda olduğunu kaydeden Aliusta, "Covid ve kanser de dahil olmak üzere sedef, vitiligo, lupus, romatoid artrit, ankilozan spondilit gibi birçok otoimmün hastalığın düzelebilmesi için bağışıklık sisteminin dengede olması lazım. Bu dengeyi sağlayan organ ise kalın bağırsağımız yani içerisindeki mikrobiyotadır. Bağırsağa ikinci beyin diyoruz çünkü sinir hücrelerinden yapılmıştır ve içinde 1.5-2 kiloya yakın bakteri vardır. Her organın kendine özel bakteri topluluğu bulunur ve burada denge olduğu sürece sağlığımıza iyi yönde hizmet ederler. Denge bozulduğunda da hastalıklar ortaya çıkar” dedi.

“BAĞIRSAĞI SAĞLIKLI OLMAYAN KİŞİ MUTLU OLAMIYOR”

Bağırsağın sadece boşaltım organı olarak bilindiğini ve ikinci planda tutulduğunu aktaran Aliusta, sözlerini şöyle sürdürdü: “Birçok hormon özellikle de mutluluk hormonu yüzde 85-90'a yakın bağırsakta salgılanıyor. Dolayısıyla bağırsağı bozuk olan insanın mutlu olması da mümkün değil. Bu nedenle sağlıklı olmak için bağırsakların da sağlıklı olması gerekmektedir. Anksiyete gibi psikolojik ve Parkinson, Alzheimer gibi nörolojik hastalıklarda da yine bağırsak sağlıklı olmalıdır. Birçok vitamin (B1, B2, B3, B5, B6, B1, K2) ve folik asit de bağırsaklardan sentezlenir. Dolayısıyla kişinin vitamin eksikliği olduğunda bağırsağı sağlıklı hale getirmek gerekir. Bağırsaklarımız bozulduğunda tüm vücut yavaş yavaş hasta olmaya mahkumdur.”

Birbiriyle alakasız gibi görünen hastalıkların aslında tek bir mekanizmadan çıktığını vurgulayan Aliusta, güçlü bir bağırsak sağlığıyla bu sorunların çözülebileceğini söyledi ve şunları kaydetti: "Örneğin sedef dediğimiz hastalık ya da halk arasında ala hastalığı olarak bilinen vitiligo kesinlikle bağırsak florasının bozukluğundan, mikrobiyotanın dengesizliğinden kaynaklanıyor. Egzama, liken, lupus, romatoid artrit, sedef romatizması, ankilozan spondilit hastalıklarında mutlaka bağırsak florası sağlıklı hale gelmelidir. Bu hastalıkların hemen hemen tamamında D vitamini de çok önemlidir. Değerler ortalama 80 ng/mL olmalıdır. Bunun dışında özellikle son zamanlarda çocuklarda görülen hiperaktivite, disleksi, dispepsi ve otizm gibi sorunlara karşı da bağırsak, sağlıklı olmalıdır. Nörolojik bir rahatsızlık olan otizm çok yönlü bir rahatsızlıktır ve buna karşı bağırsak, beyin ve eğitim olmak üzere üçlü bir kombinasyon yapılmalıdır.”

BİLİNÇSİZ ANTİBİYOTİK KULLANIMI VE KÖTÜ BESLENME BAĞIRSAKLARI HASTA EDİYOR

Son yapılan çalışmalarda Parkinson hastalarının omurilik sıvısında bağırsakta olması gereken bir bakterinin görüldüğünü anımsatan Aliusta, "Bağırsakta olması gereken bir bakteri ama omurilik sıvısında bulunuyor. Bu bağırsakta kaçak olduğu anlamına geliyor. Çok antibiyotik kullandığımızda, çok kötü beslendiğimizde, yoğun stresi kontrol edemediğimizde iflaslar ve çok ciddi hastalıklar olabiliyor. O zaman bağırsak geçirgen bir hal alıyor ve vücut içerisinde çok fazla toksik madde kaçağı oluyor. Bu toksik maddeler aslında bir organdan kaçak yapıyor ama saldırdığı noktalar farklı. Eğer saldırı tiroid bezlerine ise tiroid hastalıkları açığa çıkıyor. Cilde saldırdığında sedef, vitiligo gibi hastalıklar ortaya çıkıyor. Bağırsaklarımız çok kıymetli bir organdır. Bu nedenle çok fazla üzmememiz lazım. Bağırsak zaten işini yapıyor. Karaciğerle beraber detoksifikasyon yapıyor. Biz çok yüklenmediğimiz sürece birçok hastalığı kendisi yeniyor” dedi.

Akasya gamı üzerinde çalışmalar yaptığını kaydeden Aliusta, "Bizim geliştirdiğimiz gıda takviyesinin içerisinde de akasya gamı bulunuyor. Dünyanın her yerinde akasya gamı var ancak en iyisi Sudan'dan geliyor. Bilimsel çalışmalarını, hücre deneylerini yapıyoruz. Bu ürün probiyotik bir ürün yani bizim kendi bakterilerimizin gıdası. Bağırsağın epitel dokusunda sıralanmış bizi kolay kolay terk etmeyecek bakterilerimiz var, biz bunu besliyoruz. Dolayısıyla orada daha doğal bir ortam oluşuyor; çünkü dışarıdan aldığımız bakteri bizim mide asidimizi geçse, ince bağırsağın alkali ortamını da geçse kalın bağırsakta kolonize olamayabiliyor; çünkü orada zaten kötü bakteri çoksa bunları orada barındırmaz ve atarlar ama kendi bakterilerini besleyecek bir prebiyotik akasya gamı verdiğimizde kötü bakterileri atıp bağırsakta dengeyi sağlıyor" dedi.

KÖTÜ BAKTERİLER YÜZDE 20-30’A ÇIKTIĞINDA HASTALIKLAR BAŞ GÖSTERİYOR

Bu gıda takviyesiyle sadece bağırsağı düzelttiklerini belirten Aliusta, bağırsak düzeldiğinde 10-15 hastalığın da birlikte otomatikman düzeldiğini söyledi. Aliusta, "Biz sadece bağırsak florasını düzeltiyoruz. Bağırsaktaki iyi bakterileri besliyoruz, kötü bakterileri ise gönderiyoruz. Yani detoksifikasyon yapıyoruz. Bağırsaklarımızda kötü bakteriler de olacak; ama bunun bir dengesi olmalı. Vücudumuzun ihtiyacı; yüzde 10 kötü bakteri, mantar, patojen mikroorganizmalar iken yüzde 90 iyi bakteriler olmalıdır. Burada bir denge olduğunda bağırsaktaki kötü bakteriler de iyiliğimiz için hizmet ediyor; ancak kötü bakteriler yüzde 20-30'lara çıktığında hastalıklar başlıyor” şeklinde konuştu.

Hollanda, Belçika ve İngiltere başta olmak üzere Avrupa pazarına giren ürün, şu an ABD’deki FDA (Gıda ve İlaç Dairesi)'den onay bekliyor. Aliusta, ürünün altı ay içerisinde ABD'de de satışa sunulacağını ifade etti.