Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Spor Futbol Şampiyonlar Ligi galatasaray'ın yeni teknik direktörü mancini, galatasaray-juventus maçı - Futbol Haberleri

        ozgurugur@haberturk.com

        twitter.com/_ozgurugur_

        Sona bırakmıyorum, en baştan yazıyorum…

        Juventus’un, Galatasaray’dan üstün bir takım olmadığı dün gece net bir şekilde ortaya çıktı.

        Galatasaray, TT Arena’da bu takımı yener ve gruptan ikinci çıkar.

        Müthiş bir ilk yarının ardından 3 puan avuçlarımızın içinden kayıp gitti, evet.

        Ama bunun nedeni rakibin ikinci yarıda üst düzey futbol oynaması değildi.

        Adamlar KÜÇÜK stat sayesinde dünyanın en deneyimli hakemlerinden Kassai’yi bile manipüle etmeyi başardı. Hakem, özellikle ikinci yarıda tüm ikili mücadelelerde Juve’den yana düdük çaldı ve uyduruk bir penaltı vererek, Galatasaray’ın 2 puan kaybetmesine neden oldu.

        Peki Real’dan 6 yiyen Galatasaray ile dün gece Juventus’a kök söktüren Galatasaray arasında ne fark vardı?

        Birincisi, takımın başında Mancini vardı.

        Galatasaray sahaya, haddini bilen, Avrupa’nın en zor deplasmanlarından birine çıktığının farkında, gerçek bir Şampiyonlar Ligi takımı görüntüsüyle çıktı.

        Kadro yapısı ve oyun sistemi, ‘Savunarak kazanmak’ üzerine kuruluydu. Disiplin ve saha içi dağılım olması gerektiği gibiydi.

        İlk yarı tam da Galatasaray’ın istediği gibi gitti.

        Juve, taraftarın da gazıyla bir an önce gol bulmak istedi ama Galatasaray topu rakibine vermemekte kararlıydı.

        Ayağa pas yapan, şuursuzca saldırmayan, yardımlaşan, alan daraltan orta saha ve hücum yapılanmasına, kanat oyuncularıyla desteklenen savunma dörtlüsünün ‘Çanakkale Geçilmez’ tarzı kale savunması eklenince, daha ilk 10 dakikada ‘Bu maçı, en azından kaybetmeyiz’ dedirtti.

        Mancini’nin ikinci yarıdaki oyuncu tercihleri de yerinde ve tutarlıydı. Juve’nin şuursuzca üstüne geleceğini bildiği için, iki sprinter oyuncuyu; Umut ve Amrabat’ı oyuna aldı. Fakat Amrabat, hocasını bir kez daha yanıltarak ‘Ben bu takımın topçusu değilim’ dedi.

        İleride Amrabat bu kadar bitik, Bruma acemi; ortada ise Melo yorgun, Selçuk vasat olunca, ikinci yarıda Galatasaray, topu bir türlü ayağında tutamadı.

        İki top yaparak, kaleye dikine oynayabilen bir orta alan oyuncusuyla bu maç çok rahat 0-3 olurdu.

        Olmadı.

        Juve, önce uyduruk bir penaltıyla beraberliği sağladı, ardından ikinci golü buldu.

        ‘Mancini neden Burak’ı değil de Umut’u oyuna aldı?’ sorusunun cevabı, ikinci golden sonra ortaya çıktı.

        Umut çok çalıştı, gol de attı ve gerçek bir profesyonel olduğunu gösterdi. Birçok maçta yedek oturmasına rağmen, formayı giymeye her zaman hazır olduğunu gösterdi. Oyuna sonradan alındığı maçlarda, küsmedi, kızmadı, motivasyonunu kaybetmedi. Hep elinden geleni yaptı, üretti, zorladı, kaçmadı.

        Umarım Burak, Umut’un profesyonelliğinden ve dün gece yaptıklarından biraz olsun ders alır.

        Gelelim maçın yıldızına…

        Gökhan Zan diye bir adam…

        Kısa bir süre öncesine kadar Türk futbolunun loser’ları arasında gösteriliyordu. Kadroya giremiyordu ve adı unutulmak üzereydi.

        Ama hocaları ona ne zaman şans verse, o da Umut gibi formanın hakkını fazlasıyla veriyordu. Dün gece de öyle oldu. Semih’in sakatlanmasıyla oyuna giren Gökhan, yaptığı kritik hamleler ve kestiği toplarla maçı Galatasaray’a getiren iki adamdan biriydi.

        İki adamdan diğerini sanırım hatırlatmaya gerek bile yok. Didier Drogba için söyleyebileceğim tek cümle: İyi ki Türkiye’de ve iyi ki Galatasaray’da.

        İki futbolcuya ayrıca değinmek istiyorum.

        Birincisi; Eboue.

        Her pozisyonda kendini yere atan, futbolu çirkinleştirmek için elinden geleni yapan, çalışmayan, koşmayan, vurdumduymaz adamın biri…

        Bence Ocak ayında gönderilmeli.

        İkincisi Sneijder.

        Kalitesi tartışılmaz ama sadece adı var sahada. Dün gece iyi işler yapabilse maç ilk yarıda kopacaktı. Ama o takımını sahada 10 kişi bırakmayı tercih etti.

        Herkes artık biliyor ki; Fatih Hoca onu istemiyordu. Ama artık Terim yok, Mancini var. Sneijder’in de bir an önce kendini toparlaması, aldığı paranın, gördüğü ilginin ve adının hakkını vermesi gerekiyor.

        Sonuç olarak Mancini ve öğrencileri dün gece, Şampiyonlar Ligi’nde nasıl oynanması gerektiğini, en zor deplasmanlarda bile doğru bir sistem ve kadro yapısıyla puan ve puanların nasıl alınacağını göstermiş oldu.

        Ve en önemlisi Galatasaray, Lucescu’dan bu yana ilk kez ‘Rakibe göre oynamak’ felsefesini uygulamaya başlayacağının sinyallerini verdi.

        Kimse merak etmesin; Galatasaray artık hiçbir takımdan 5-6 yemez.

        Galatasaray taraftarı da ŞUURSUZ HÜCUM SİSTEM(SİZLİĞ)İNİ artık unutmalı ve yeni hocası ile takımına destek vermeli.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ