Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Ekonomi İş-Yaşam Tuncay Özilhan'dan 'Merkez Bankası bağımsızlığı' vurgusu - İş-Yaşam Haberleri

        TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Toplantısı gerçekleştirildi. Burada yaptığı konuşmada Türkiye ve dünyadaki gelişmeleri değerlendiren TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan şu ifadeleri kullandı:

        "Büyümeli ve kişi başı gelirimizi artırmalıyız. Çünkü herkes refah ister. Büyümek için önce makro ekonomik istikrarı sağlamak ve sürdürülebilir büyüme sürecini başlatabilmek gerekiyor. Bu doğrultuda atılacak en önemli adımlar piyasa ekonomisinin kurum ve kurallarını güçlendirmek ve başta Merkez Bankası olmak üzere düzenleyici kurumların bağımsızlığını tartışma dışı bırakacak şekilde tesis etmektir."

        REKLAM

        'YEŞİL VE ADİL BİR BÜYÜME'

        Büyüme kadar büyümenin nasıl sağlandığının da önemli olduğunu belirten Özilhan "Karşı karşıya olunan tehditler dikkate alındığında büyümenin sadece hız değil aynı zamanda istihdam yaratan yeşil ve adil bir büyüme olması gerektiği ortaya çıkıyor" dedi.

        Özilhan, ekonomik kriz, iklim krizi, jeopolitik krizler ve başta mülteci krizi olmak üzere toplumsal gerilimlerin, daha önce tek tek ele aldıkları sorunlar yumağını bir ateş topuna çevirdiğini belirtti.

        'DÜŞEN SADECE TL'NİN DEĞERİ DEĞİL'

        "Bütün sorunların birbirine bağlandığı, birindeki çözümün diğerini de dikkate alması gerektiği bir noktadayız" diyen Özilhan sözlerine şöyle devam etti:

        "Cari açık ve bütçe açığına, beceri açığı, bilgi açığı, liyakatli kadro açığı ve yönetişim açığı da ekleniyor. Düşen sadece Türk Lirası'nın değeri değil. Su rezervlerimiz, birbirimize güvenimiz, ihracatımızdaki yüksek teknolojili ürünlerin payı, mutluluk ve huzurumuz da geriliyor. Faiz ve enflasyonun yanı sıra emisyonları, hava su ve toprak kirliliğini de azaltmak istiyoruz. Üretimin, tüketimin ve yatırımların artmasına ihtiyaç duyduğumuz kadar hak ve özgürlük alanlarının genişlemesine de ihtiyaç duyuyoruz.

        İlkelere ve kurallara dayalı küresel sistem içindeki konumumuzu güçlendirmek istediğimiz kadar, gençlerin, kadınların, engellilerin ve tüm dezavantajlı kesimlerin ekonomik ve toplumsal hayata da katılımını artırmak istiyoruz. Küresel finans ve ticaret akımlarından pay aldığımız kadar akademik, bilimsel ve kültürel çalışmalardaki payımızı da önemsiyoruz. Kısacası daha güzel bir gelecek istiyoruz."

        'DEMOKRASİ VE LAİKLİKLE MÜMKÜN'

        Tuncay Özilhan bunun yanında, farklı din, dil, ırk, mezhep, etnisite, sosyoekonomik kökenden insan oluşan milleti düşününce herkesi harekete geçirmek, herkesin katkısını almak, kimseyi dışarıda bırakmamanın demokrasi ve laiklikle mümkün olacağını belirtti.

        Türkiye'nin modernleşme sürecinde laikliğin ülkenin ve demokrasinin çimentosu olduğunu belirten Özilhan "100 yıl öce Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk ve arkadaşlarının modern dünyanın üyesi olmak doğrultusunda atmış oldukları geri dönülemez kararlı adımda en önemli ilke laikliktir. 100 yıl boyunca ayakta dimdik durmamızı sağlayan bu ilke önümüzdeki 100 yılda da özlemlerimizi geliştirmemizin en büyük teminatı olacaktır" ifadelerini kullandı.

        'DİN VE VİCDAN ÖZGÜRLÜĞÜNÜN GÜVENCESİ'

        Toplantıda konuşan TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski ise geçmişlerinden ders alamayan, hatalarını, eksiklerini görmezden gelen ya da ellerindeki değerli unsurların kıymetini bilmeyen toplumların ileriye dönük sıçramalarını asla gerçekleştiremeyeceklerini belirtti.

        Cumhuriyeti kuran kadroların yıkılan bir imparatorluğun yarattığı travmayı aşıp, yerine o günün ileri ülkelerinin eşiti olacak bir ulus-devlet koyma projesine giriştiğini söyleyen Kaslowski "Bunu gerçekleştirirken kendilerine rehber olarak Aydınlanma Çağı'nın ilkelerini aldılar. Bunların en önemlilerinden birisi ve son tahlilde Cumhuriyet rejiminin harcını oluşturan, bugün de demokratik bir rejimin ve barış içinde bir toplumsal yaşamın olmazsa olmaz koşulu sayılması gereken ilke, laiklik idi.Laiklik din ve vicdan özgürlüğünün güvencesidir. Laiklik ilkesini özümsememiş bir toplumda eşit vatandaşlık kavramının ve bilincinin yerleşmesi çok zordur. Hatta imkansızdır. Vatandaşlık bilincinin olmadığı yerde ise modern ve demokratik bir toplumu kurmak, korumak güçleşir" dedi.

        'KİŞİ BAŞINA GELİR 2007'NİN ALTINDA'

        Modern ve demokratik bir toplumun yapı taşlarından birisinin kadınların her alanda var olması olduğunu vurgulayan Kaslowski sözlerine şöyle devam etti:

        "Kadınların toplumsal hayata katılmaları, tüm beceri ve enerjileriyle toplumun ilerlemesine ve değerlerini oluşturmaya katkıda bulunmaları ise, ancak laik bir ortamda gerçekleşebilir. Geçmişin başarılarıyla gurur duymalıyız. Ancak bunların ışık hızıyla değişen bir dünyada yeterli olmayacağını da görmeliyiz.

        1999 sonunda Türkiye'nin Avrupa Birliği adaylığı kabul edildi. Bunu takip eden 2000-2007 yılları arasında Türkiye'de yasal ve anayasal reformların yapıldığı çok olumlu bir dönem yaşandı. Ne var ki 13 yıl sonra kişi başına gelirimiz 2007 seviyesinin dahi altına düştü. Çalışabilen nüfusumuzun iş gücüne katılım oranı ancak yüzde 50-55 civarında takılı kalıyor. Bugün işgücü piyasasında, en geniş tanımlı işsizlik oranımız yüzde 22 gibi oldukça yüksek bir seviyede, Dünya Adalet Projesi hukukun üstünlüğü endeksinde 139 ülke içinde 117. sıradayız. Bu tabloya baktığımızda bizim yeni bir kalkınma anlayışına duyduğumuz ihtiyaç çok açıktır.

        Şurada Paylaş!

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ