Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar Var olmayan günlükten parçalar/ Paulo Coelho'nun yazısı

        Paulo COELHO / GAZETE HABERTÜRK-PAZAR

        Melbourne, Avustralya

        Bu, benim Kış Festivali’nde katıldığım en önemli etkinlik olacak. Saat sabah 10.00; konferans salonu dolu. Avustralyalı yazar John Felton benimle röportaj yapacak. Sahneye her zamanki gibi içimde bir korkuyla çıkıyorum. Felton beni tanıtıyor ve ardından sorular sormaya başlıyor. Ama ben daha düşüncelerimi kelimelere aktarmayı tamamlayamadan sözümü keserek yeni sorular sormaya girişiyor. Sorulara cevap verdiğimdeyse “Bu cevap pek net değil” gibi şeyler söylüyor. İlk 5 dakikanın sonunda seyircideki huzursuzluk hissedilebiliyor, herkes bir terslik olduğunun farkında. Aklıma Konfüçyüs’ün sözleri geliyor ve yapabileceğim yegâne şeyi yapıyorum: “Yazdıklarımı beğeniyor musunuz?” diye Felton’a soruyorum. “Bunun bir önemi yok” diye cevap veriyor. “Röportajı yapan benim, siz değilsiniz.” “Bir önemi var. Cümlelerimi bitirmeme izin vermiyorsunuz. Konfüçyüs der ki: ‘Mümkün olduğunca net olun.’ Hadi onun bu tavsiyesine uyalım ve net olalım: Yazdıklarımı beğeniyor musunuz?” “Hayır, beğenmiyorum. Sadece iki kitabınızı okudum ve sevmedim.” “Tamam o zaman, artık röportajımıza devam edebiliriz.” Artık herkesin nerede durduğu belirlendiğinden, izleyiciler rahatlıyor, atmosfer elektrik yükleniyor, röportaj tam bir münazaraya dönüşüyor ve Felton da dahil herkes sonuçtan memnun kalıyor.

        Melbourne, Avustralya

        Bugün ünlü yazar Colin Wilson ile tanıştım. Yeni kitabımın konusunu biliyordu ve bununla ilgili, 16 yaşındaki intihar girişimini anlatan yazısından bir bölümü aktardı: “Okulun kimya laboratuvarına girdim ve zehir dolu bardağı elime aldım. Bardağı önüme koydum ve ona bir süre baktım, rengini inceledim ve tadının nasıl olabileceğini hayal ettim. Sonra asit bardağını yüzüme yaklaştırdım ve kokladım. O anda zihnim birdenbire geleceğe sıçradı, asidi içtiğimi, boğazımı ateş gibi yaktığını, midemde bir delik açtığını hissedebiliyordum.” “Orada elimde bardakla, ölme ihtimalimi elimde tuttuğumu hissederek, bir süre durdum ve sonra kendi kendime şöyle dedim: Eğer kendimi böylesine acı verici bir şekilde öldürecek kadar cesursam, yaşamaya devam edecek kadar da cesurum demektir.”

        Brisbane, Avustralya

        Konferans bittikten sonra, kitaplarımı imzalamak için salondan çıkıyorum. Harika bir akşamüstü ve organizatörler imza masasını dışarıya, kütüphane binasının önüne koymuşlar. İnsanlar yanıma geliyor ve sohbet ediyorlar. Evden bu kadar uzak olduğum halde kendimi hiç yabancı hissetmiyorum: Kitaplarım buraya benden önce geldi ve benim duygularımı, düşüncelerimi onlara ben gelmeden önce taşıdı. Birdenbire 22 yaşında bir kız imza kuyruğunu yarıp yanıma geliyor: “Konferansa geç kaldım” diyor. “Ama size önemli şeyler söylemek istiyorum.” “Bu mümkün olmayacak” diye cevap veriyorum. “1 saat daha kitap imzalayacağım, sonrasında da bir yemeğe katılacağım.” “Hayır, imkânsız değil” diyor kız. “Benim adım Kerry Lee Olditch. Size söylemek istediklerim, şu anda, burada, siz kitaplarınızı imzaladığınız sırada söylenebilir.” Sonra bir şey söylememe fırsat vermeden, sırt çantasından bir keman çıkarıp çalmaya başlıyor. Sonraki 1 saat boyunca Kerry Lee’nin müziği eşliğinde kitap imzalamayı sürdürüyorum. Kitabını imzalatanlar gitmiyor, kalıp bu beklenmedik konserin ve günbatımının tadını çıkarıyor, Kerry Lee’nin bana söylemek istediği şeyi anlıyor, o anda orada söylenmekte olanın farkına varıyor. İmza işi bittiğinde o da çalmayı bitiriyor. Ortalıkta alkış sesi yok, hatta hiç ses yok; neredeyse kalp atışlarının duyulacağı kadar büyük bir sessizlik var. “Teşekkür ederim” diyorum. “Bu hayattaki her şeyin özünde ruhları paylaşmak yatıyor” diye cevap veriyor Kerry Lee. Ve tıpkı geldiği gibi, birdenbire gidiyor

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ