Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar Kozmik dindar Ahmed Hulusi ve özlü sözleri

        Üstat merhaba, kapınızı çaldım ama aşındırmadım...” diye açıyor Youtube programını Mustafa Ceceli. Her zamanki gibi halim selim, temiz yüzlü. “Şarkılar, türküler, konserler, sizlerle buluşmalar derken kendime bir haftalık bir izin verdim. Zaten günümün şarkılar dışında kalan kısmı genellikle kendimi sorgulamakla, neden bu dünyada var olduğumu düşünmekle geçiyor. İşte ben de kafamdaki tüm soruları biriktirdim, çıkıp geldim. Şu anda Amerika’dayız. Yıllardır kitaplarını takip ettiğim ve düşüncelerinden çok etkilendiğim, ‘21. yüzyılda okuduklarımı, İslam’ı nasıl anlayabilirim?’ diye sorduğumda cevabı bulabildiğim tek kişinin yanındayım...” Tabii artık Ceceli’nin diğer yanında da ünlü olmasıyla tanınan Selin İmer var. Son yıllarda Sezen Aksu’dan Murat Boza’a piyasanın “büyük”lerine yaptığı aranjelerle parlayan 30’larının baharındaki Ceceli, kâh güzel ezan okuyarak, kâh efendilikte sınır tanımayarak birçok annenin ideal evlat-damat profili oldu, kendine “fan club”lar yaptı. Ama tepkilere, fan’lıktan istifa etmelere falan bakılırsa, bu dev kitle son durumdan nedense pek memnun değil.

        REKLAM

        ‘ŞUNA PARAM YETMİYOR DESENE!’

        Ne olduysa geçen hafta oldu. Mustafa Ceceli; oğlunun annesi ve 9 yıllık eşinden aniden boşandı, 5 gün sonra Selin İmer’le samimi pozları çıktı, 6. gün yakında evleneceklerini açıkladı. Her fani stalker gibi ilk iş “Kimdir bu hanım?” diye Instagram profiline girdim ki ne göreyim! Profil kilitli ama 25 bin kadar takipçisi var. Normalde mesleğimizi, yaşımızı filan yazdığımız profil bilgileri kısmındaysa “ahmedhulusi.org” yazıyor. Google biraz daha cömert: İtalyan Ortaokulu’nun ardından ABD’ye giderek psikoloji, moda ve reklam eğitimi almış. Adı pek çok ünlü erkekle anılmış. Kürk giymesini eleştiren bir moda yazarına “Şuna param yetmiyor desene! Hayvanı ben mi katlettim?” gibi parlak cevaplar vermiş. Aslında 40 yaşındaymış. Eh doğal olarak Şeyda Coşkun’la zayıflamış; xoxo...

        ‘DEEPAK CHOPRA İLE AYNI YOLA ÇIKIYORUZ’

        REKLAM

        Tam “Demek ideal damat profili bu yüzden tuz buz” derken, arka planda başka bir ideal insan profili belirdi. Yeni gündemimiz Ahmed Hulusi’ydi. Taze çiftin Ahmed Hulusi’nin müridi olduğu, tası tarağı toplayıp Miami’ye Hulusi’nin yanına gittikleri, aslında Hulusi’nin kışı sert insanı mert North Carolina’da yaşadığı ama Miami’nin de nereden çıktığı, aslında onun sayesinde tanıştıkları gibi rivayetler konuşulmaya başladı. Ve elbette biz ölümlülerin yaygın kusurlarından merak ve algıda seçicilik hemen devreye girdi. Ahmed Hulusi’nin meşhur takipçileri Selin İmer ve Mustafa Ceceli’yle sınırlı değildi. Mesela Reha Muhtar köşe yazılarında sıklıkla ondan söz ediyor, Burcu Güneş öve öve bitiremiyor.

        Muhtar “Hepimiz aslında büyük bir hücreyiz...” gibi başlıklar atıp Hulusi’nin magic gözlüğünü ballandıra ballandıra anlatırken, “Ahmed Hulusi’yi okuduğumda, tasavvufla kuantum fiziğinin bilimsel dünyası arasında göz ardı edilmesi mümkün olmayan bir bağ bulunduğunu fark ediyorum” diyor. Hulusi’yi Deepak Chopra ile kıyaslıyor ki o da Hint asıllı, Amerikalı, alternatif tıpçı bir doktor. Hulusi de “Aynı yola çıkıyoruz, benim 20 yıl önce söylediklemi şimdi onlar söylüyor” diyerek Muhtar’ı onaylıyor. Başka bir vakitte Burcu Güneş; Gülben Ergen, Bedia Akartürk ve İntizar’ın da aralarında bulunduğu bir grup ünlüyle umreye giderken Ahmed Hulusi’den söz ediyor basın mensuplarına. Bir röportajındaysa “Namaz kılıyorum tabii ki. Ahmed Hulusi’nin bütün kitaplarını okudum, kendisiyle tanıştım” diyor mesela.

        REKLAM

        ‘BURÇ TARİKATI FALAN OLMAZ’

        Ölümlülerin başka bir kusuru da hafıza. Kolay unutup olmadık zamanlarda hatırlıyoruz. Siz de hatırlarsanız, Kıvanç Tatlıtuğ ve Soner Yalçın, Ahmed Hulusi sebebiyle davalık olmuştu. Yalçın, Kıvanç Tatlıtuğ’un ailesinin Ahmed Hulusi’nin müridi olduğunu ve Türkiye’deki mallarını satıp maaile Miami’ye taşındıklarını yazınca kıyamet koptu. Sonuçta davayı Tatlıtuğ kazandı.

        Neyse... Hakkındaki en acayip tariflerden biri, kendisiyle 2000’lerde yapılan birkaç dergi röportajındaki “kozmik dindar” nitelemesi. Daha sonra bu röportajları sitesine taşıdığına göre, Ahmed Hulusi’nin de aklına yatmış. Bunun dışında kimine göre yeni bir Adnan Hoca/ Harun Yahya vakası, kimine göre şöhretlilere hitap eden bir şeyh. Hulusi’nin bunlara şiddetle itirazı var. Kendisi, “Efendim ben tarikat şeyhiymişim, burç tarikatı şeyhiymişim. Devamlı bunu atıyorlar. Burç tarikatı falan olmaz, böyle saçmalıklara inananın aklına şaşarım. Türkiye’deki tarikatlar bellidir; Kadiri’dir, Nakşi’dir, Rufai’dir. Benim işim tarikat değil, ben şeyh değilim. Ben araştırmacı yazarım” diye anlatıyor kendini.

        REKLAM

        21 Ocak 1945’te İstanbul’da doğmuş. 18’ine kadar Hz. Muhammed’i bilmediğini söylüyor. Babası vefat ettikten 3 gün sonra annesinin ısrarıyla cuma namazına gidiyor ve işler değişiyor. Tarih 10 Eylül 1963. Bir ilhamla dini tüm derinlikleriyle araştırma kararı alıyor, 5 vakit namaza ve abdestsiz dolaşmamaya başlıyor. Yayınlanan 31 kitabı var, hiçbirinden telif ücreti almıyor, yayınevlerine bağışlıyor. Öne çıkmamak için soyadını 40 yıldır kullanmıyor. Kitap kapakları “Karanlığın simgesi” dediği siyah üzerine “aydınlığın simgesi” beyaz yazıyla tasarlanıyor. Bir de iyi astroloji biliyor. Ta 1992’de, daha Twitter astrologları yokken “Astroloji kadim bir bilgi birikimidir” diye anlattığı bir videosu var.

        28 ŞUBAT’TA ÜLKEYİ TERK ETTİ

        Sıkı takipçileri arasında, Twitter’da Ahmed Hulusi’nin paylaşımlarını sıklıkla retweet’leyen Atasay Kamer, Beyza Zapsu; iş dünyasından retweet’ine rastlamadığım ama sohbetlerde adı geçen başka mühim isimler de bulunuyor. Ahmed Hulusi’nin uzun yıllardır Atasay Kamer’in kızı Cemile Hanım’la evli olduğunu söylemeden geçmeyelim. Yıllar evvel Yeni Aktüel Dergisi’ne verdiği röportajda kendisini takip edenlerin tarifini de yapmış zaten Hulusi. “Eğitimli ve gelir grubu iyi, statü sahibi insanlar arasında 1 milyona yakın takipçiniz olduğu söyleniyor.

        Kaç takipçiniz var? Kimlere hitap ediyorsunuz? Onlarla nasıl bağlantı kuruyorsunuz?” sorusuna şu yanıtı veriyor: “Kitaplarımın ihtiva ettiği konular, bakış açıları ve değerlendirmeler dolayısıyla eğitimli, dünyaya açık, global değerlendirmeler yapabilen, kültür ve eğitim altyapısı güçlü kimseler tarafından okunduğu ve yazılarımın web sitemden takip edildiği bana da ulaşıyor. Son yazım sitemde 5-6 günde 15 bin küsur kişi tarafından okunmuş ve basılıp çoğaltılmıştır. Sürekli sarı basın kartı sahibi bir gazeteci olmam hasebiyle Türkiye’de ve dünyada ne gelişmeler olduğundan biraz haberim olmaktadır.”

        REKLAM

        2000’lerin başında “Ben İslam ve Kuran’a bir cemaat veya tarikat penceresiyle bakılması yanlısı olmadığım için, bir cemaat veya tarikat oluşturmayı düşünmedim; bu yüzden de beni okuyanların birbirinden haberdar olmaması yolunu tercih etmişimdir. Ayrıca ben dahi kimler beni okuyor nokta bilgisine sahip değilim” derken, bugün takipçileri arasında Ceceli ile İmer gibi ani buluşmalara vesile olması, kendisinin de önünü alamadığı bir durum olsa gerek. Zira boşanma ve “Selin İmer’le çöpçatanlık” iddialarını ortaya atanlara yine Twitter’dan aynen şu ifadelerle ateş püskürüyor Hulusi: “Allah eş Şehid hiçbir şekilde içinde olmayıp dün gece medyadan öğrendiğim Ceceli olayını benimle ilişkilendiren iftiracılar ne olur bilmem.”

        28 Şubat sürecinde neden ülkeyi terk edip Amerika’ya yerleştiğini de şöyle açıklıyor: “İslam dinine o günlerde benim yüzümden söz gelmesini istemediğim için, derinliklerde hazırlanan bir olaydan haberdar olduğum için Türkiye’den ayrılmak zorunda kaldım. Şimdilik bu konuda daha fazla konuşmak istemiyorum. Bugün bir engel yok dönmem için fakat bu defa da Ahmed Hulusi tarikat kuruyor veya cemaat topluyor gibi iftiralardan uzak durmak ve yalnızca bilgilerimi insanlarla uzaktan paylaşmak için dönmüyorum. Daha da ihtiyarlayınca belki dönerim.” Kendisi dönmese de celebrity ortamlarında pek çok kişinin ona gidip geldiğine dair rivayetler çıkması, yine kör talihin işi olmalı.

        O SÖZLER

        Hulusi dini meselelere kafa yormaya başladıktan yalnız 2 yıl sonra kendi deyişiyle “kendindeki açılım ve hissedişleri”, 1966’da yazdığı Tecelliyât isimli kitabında yayınlıyor. Hulusi’nin anlattıklarında yanlış bir şey yok gibi, ancak ortalama bir kişisel gelişim kitabında okuyacaklarınızla benzerlik kurmanız da pek zor değil. “Kuantum” diyor, “Ektiğini biçersin” diyor, doğru insan olmayı, akışta kalmayı öğütlüyor. Doğru söze ne denir ki... Mesela, sitesinde dönüp duran sözlerinden birkaçında şöyle söylüyor Hulusi...

        REKLAM

        “Varlığınızın evrensel boyutta, beşeriyetiniz itibarıyla bir ‘hiç’ olduğunu kavrayabiliyor musunuz? Evrendeki yerin ne?” Veya... “Beyin; zaman ve mekân kavramlarının ötesinde, derin bir varlığın hükmünün, başka bir boyuttan gönderdiği projeksiyonların girişim frekanslarını, matematiksel olarak değerlendirerek, gördüğümüz yapılara dönüştürücüsü.” Yahut... “Müzik aklın ötesinde gelir ve şuurun ötesiyle değerlendirilir.” Ya da... “Davranışlarınızda pusulanız halk ise rotanız hüsran üzeredir.” Veyahut... “İnsan, ilminin, yani beynindeki veritabanının, sentezlerinin sonucunu yaşamaktadır otomatik olarak

        HER AN!”

        Hasılı, yine ölümlülere mahsus kusurlar yüzünden gündemi dolduran konuların özünü anlamak güçleşiyor giderek. Ve biz bakakalıyoruz giden bir uçağın ardından.

        Elif KEY / New York

        CECELİZM BİR MEKTUPLA KAPANDI

        İki yıl evvel verdiği bir röportajda çocukluğunu anlatıyordu uzun uzun. Sapsarı saçları varmış, düz duvara tırmanan bir çocukmuş, hatta bir keresinde evdeki şöminenin içine saklanmış, ses de vermemiş, meğer polis gelmiş eve. Hikâyenin sonunu anlatmamış. Yani polis abiler ne yaptı da küçük Mustafa’yı buldu bilmiyoruz. 6 yaşındaymış. Ama gel gör ki yaramaz mı yaramaz Mustafa’nın ne vakit önüne enstrüman koysalar bütün dünyayla ilişkisini kesermiş. ‘Daha birkaç aylıkken annem ninni söylediğinde ben tempo tutuyormuşum kafamla’ diyor. Lakin işte konservatuvara mı gitsin bu çocuk derken, demişler ki ‘Çok hareketli bir döneminde, müzik geçici bir heves, doktor da olabilir.’ Fotoğrafı az çok görüyor musunuz? Şömineli bir ev, fonda mırıl mırıl anne ninnisi, mucize bir çocuk, hem yaramaz hem sevimli, hem müziğe de yetenekli, doktor da olur mühendis de avukat da. Bir Mustafa Ceceli kolay mı yetişiyor? Öyle bir portre çizmişti ki: Her zaman aynıydı Mustafa Ceceli, o hayranlarını üzmez, yamuk yapmazdı. Saçlarını yana doğru tarayan, gömleğini son düğmesine kadar kapatıp gülümseyen, günde en az iki ayet, beş özlü söz paylaşan, her fırsatta evliliği, mazbut bir hayatı yücelten; hayranları gönül koymasın diye ‘Dünyanın en yakışıklı adamı David Beckham da evli değil mi?’ diye soran, dindar, ailenizin popstarı nasıl olur da boşanırdı?

        REKLAM

        Ama Ceceli hayranlarının da kırmızı çizgileri var. Selin İmer’le ilişkisini Cecelistler hezimet gibi algıladı ve kaldıramadılar. Kriz yönetmeyi bilmeyen, alkışlanacağı vakit yorumlar hanesini engellemeyip hayranlarının alkış ve sevgi tufanını tatlı tatlı izleyen, kriz anlarında her fotoğrafını yoruma kapatan her Türk ünlüsü gibi o da Instagram yorumlarını halka kapattı. Selin İmer de hesabını kitledi, kepengi indirdi. Profilindeki tek bilgi, şahsi blogu gibi adresini paylaştığı: ahmedhulusi. org. Hani acil durumlar için eşinle, dostunla güvenli bir adres belirlersin ya, belli ki ikisi güvenli adres olarak belirlemişler Ahmed Hulusi’yi. Sinem Ceceli ise hem sosyal medya hesaplarını komple sildi, üstüne de evlerini satılığa çıkardı.

        HAYRANLARDAN VEDA

        Kendilerine Cecelist diyen binlerce insan önce iftira sandı. Selin İmer’le fotoğrafları için ‘Shop’ dediler (Hayranları photoshop’u böyle kısaltıp kullanıyor), fotoğrafların ‘shop’ olmadığı da ortaya çıkınca kalpler hepten kırıldı. Ceceli’nin Twitter hesabına yağan linç mesajlarının ardından, Cecelistlerin açtığı Facebook fan sayfası, ‘Abican’larına hitaben yazılan bir mektupla kapandı: “Aklımızda böyle kalmasını istemediğimizden geçmişe bir sünger çekip rafa kaldırmak istiyoruz, hesabı kapatıyoruz. Tarifi olmayan bir şekilde üzgünüz!” En güzeli bundan sonra Tarkan’ın parçaları altında buluşup dertleşmeleri. Kış Güneşi olur, Unut Beni olur. Sözler bu yaşanan acı için birebir!

        KARŞIT GÖRÜŞ: ŞEYH-MÜRİT İLİŞKİSİ OLMADAN TASAVVUF OLMAZ

        Bu noktada başka uzmanlara danışmak, yardım almak da istiyor insan. Konuyla ilgilenenlerden, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nden Prof. Muhammet Nur Doğan, “Ahmed Hulusi’nin az önce bir videosunu izledim” diye başlıyor anlatmaya: “Amentü’yü, inanç ilkelerini kendince açıklamaya çalışıyor. ‘Tarikatım yok, cemaatim yok’ dese de öyle konuşuyor. Tasavvufa, hem de tasavvufun vahdetivücut, yani varlığın birliği (felsefi anlamı ile panteizm) ekolüne mensup. İnsanın tasavvufçu, vahdetivücutçu olup da şeyh-mürit ilişkisi söz konusu olmaması düşünülemez. Yoksa tasavvuf olmaz. Ahmed Hulusi de tasavvufi, ezoterik ve mistik unsurları fazlasıyla kullanıyor. İslam dininin akli alanını ezoterizmle, mistisizmle ve spekülasyonlarla karıştırıyor, ayet ve hadisleri tefsir etmiyor...”

        Yani, Doğan’a göre birilerinin durup dururken kendini veya bir başka kişiyi “Allah dostu, Allah’ın büyük veli kulu” gibi sıfatlarla anma hakkı yok. Allah’ın dostlarını O’ndan başkasının bilmesi söz konusu değil. “Bilinmelidir ki Kuran’da ‘Allah dostu’ tabiri (halilullah) yalnızca Hz. İbrahim için kullanılmıştır” diyor. “Dinin üç ana unsuru vardır: Akıl, vahiy ve fıtrat... Ahmed Hulusi ‘dinsel unsurların bilimsel karşılıklarını deşifre etmeye çalıştığını’ söylüyor. Bu tür ifadeler bilmeyenler için cicili sözler gibi görünebilir; ancak din bir simgeler, şifreler alanı değildir ki birileri bunları deşifre etme gereği duysun. Ahmed Hulusi’ye bu yetkiyi veren kim? Yaptığı, İslami düşünce sistematiğini sulandırmak ve dejenere etmekten başka şey değildir.”

        Gizem Sevinç SELVİ / HT PAZAR

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ