Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Cumartesi Köpekbalığı avcılarının okyanus esintili kasabası

        LEVENT ÖZÇELİK/HT CUMARTESİ

        Üçüncü gelişim Uruguay’a... Montevideo’dan otomobil kiralayıp yine o ıssız yola çıkıyorum. Tek karşıma çıkan, eski otomobiller, at arabaları, sağımda solumda sıralanan çayır çimen, ağaçlar. Uruguay her daim hayattan koptuğum anların ülkesi. Kendi kendime “Nerelerdeydim” dedirten, bir kayboluş gibi. Yine Omara Portuondo çalıyor, yine Bebo ile Cigala ve tabii Luz Casal.... Türkiye’de sert kışın hüküm sürdüğü bugünlerde yazı doyasıya yaşayan Uruguay, ideal rota

        Başkent Montevideo’nun 300 kilometre kuzeydoğusunda yer alan, yerleşik nüfusu 650 kişiyi aşmayan kendi halinde bir kasabadan söz ediyorum. Yerli halkın kısaca “Punta” dediği, Punta Del Diablo’nun adını bir başka Punta (uç) Punta Del Este’deyken duymuştum. Kiralık bir otomobille 4 kişi yollardayız. 300 kilometrelik yol uzadıkça uzuyor. Yol boyunca bir yerlede durup muhteşem manzarayı izliyor, fotoğraf çekiyoruz. Gün boyu sürüyor bu halimiz hatta bir ara iki Uruguaylı hanımın göl kıyısındaki küçük baraka içindeki lokantalarında atıştırıyoruz. Uruguay benim küçük Güney Amerikalı güzelim... Uruguay’ın Rocha Bölgesi’ndeki küçük bir kasaba Punta del Diablo.

        Yüzünü Atlas Okyanusu’na dönmüş, sırtını 10 kilometre çapındaki lagüne vermiş. Turkuvaz suları, görkemli kayalıkları göz kamaştırıyor. Çok uluslu bir yer Punta Del Diablo. Akşamüzeri barakasının önünde kitap okuyan kızla laflıyoruz, 6 aylığına Yeni Zelanda’dan gelmiş. “Ama daha fazla da kalabilirim” diyor. Uzatmıyoruz lafı, belli ki kitabına konsantre olmuş. Kumsalda bir başkasıyla karşılaşıyorum. Californialı sarışın kız, “Burası her daim kaçış noktam” diyor. Okyanustan henüz çıkmış, üzerinden sular akıyor. Muhabbet ederken Punta Del Diablo’nun sert rüzgârıyla kuruyor. Birazdan bölgenin simgesi granit kayalara doğru yürüyeceğini söylüyor, birlikte kumsalı bitirip kayaların üzerinde sohbet ediyoruz. Punta’nın son derece güvenli olduğunu, güneşini, rüzgârını ve dalgalarını anlatıyor uzun uzun. Diğer tarafta sörf yapan iki kişi var. Günbatımında tam istedikleri gibi dalga çıkmış. Onlarda Amerikalı... Kıyıya çekilmiş iki kayığın arasında, orta yaşı biraz aşkın Uruguaylı çift şezlonglarında güneşin batışını izliyor. Onlarla da laflıyorum. Uzun zamandır buralarda yaşıyorlarmış, “Gençliğimiz bu sahilde geçti çocuklarımız bu kumsallarda büyüdü” diyorlar. “Sakinliğine aldanmayın, dev dalgaların kıyıları dövdüğü sert kışlar buranın ayrılmaz parçasıdır” diye ilave ediyorlar. Kış geldi mi içerilere kaçarlarmış. Biraz ötedeki küçük karavandan doğal meyve suyu içmemi öneriyorlar, sözlerini dinliyorum, pişman da olmuyorum. Sonra sahildeki açık tek bara gidiyorum. Tesadüf National Geographic TV ekibi çekim yapıyor. Onlarla çevre hakkında konuşuyoruz. Uruguaylılar son derece sıcak insanlar. Dedim ya üçüncü gelişim Punta’ya ve her şey aynı, sanki insanlar bile! Kitap okuyan kız, sahilde oturan çift, sörf yapanlar, tekrarı çekilen bir filmin sahneleri gibi. Yerleşik nüfusun 600’leri aşmadığı Punta’da, çoğunluğu Arjantinlilerin oluşturduğunu eklemeli. Pek az Uruguaylı var etrafta... Masadakilere veda edip Rocha’nın merkezine kırıyorum direksiyonu. Luz Casal çalıyor yine “Aşkın Bir Yılı”...

        Binlerce yıllık geçmiş

        Uruguay’ın bu okyanus beldesinde binlerce yıldan beri doğanın hükmü geçiyor. Rüzgâr durmaksızın eserek granit kayaların altın kumlara gömülmesine yol açıyor, ardından iç kesimlere doğru yolculuğuna devamediyor. Sahili boydan boya kat ederek okyanustan Laguna Negra’ya (Siyah Lagün) kadar yayılan altın kumsallar, bu rüzgârların ürünü... Yağmurla oluşan erozyon kumulların şeklini bir anda değiştiriveriyor. Sahildeki devasa granit kayalıklar arasından yolunu bulan kumlar, tuhaf biçimli tümseklere dönüşüyor, üzerini bitkiler kaplıyor. Yükseklerden gelen dereler ve yağmur, bu kumulların arasındaminik göletler oluşturuyor. Bu da yörenin envai çeşit bitkilerine yaşamortamı sunuyor.

        Kuruluş nedeni astımlı bir çocuk

        Bölgeye adını veren astımlı oğulları yüzünden buraya yerleşmek zorunda kalan Rocha Ailesi olmuş. Onları, ülkenin iç bölgelerinde yaşayıp hayatlarını değiştirmek isteyen köylüler izlemiş. Burası özellikle köpek balığı avcılığıyla biliniyor. 1990’larda turistlerin keşfettiği bölge ünlenmeye de başlıyor. İç kısımlarda güzel restoranlar ve oteller var ama sahile gittikçe “hiçbir şeye” yolculuk ediyormuş hissine kapılıyorsunuz. Evler ve restoranlar yerini küçük barakalara bırakıyor. Yani sakinliğe, dinginliğe ve doğaya...

        40 dolara ev kiralayın

        Sanatçı ve zanaatkârlar her daim işbaşında. Tatilciler gündüz plaja, gece pub, restoran ve barlara akıyor. Özellikle kızarmış kalamarlar yiyin çünkü çok lezzetli.Marmelatlı pasta ve “dulce de leche” isimli sütlü tatlı da denemeye değer. Kasaba oldukça ucuz. Birkaç kişinin kalabileceği bir evin gecelik kirası 40 dolar. Bu nedenle özellikle aileler, öğrenciler ve huzur arayanlar için ideal. Ayrıca çevrede oldukça iyi otel ve restoranlar da var. Bunun için www.portaldeldiablo.com.uy pek çok öneri bulabilirsiniz.

        Görmeden dönmeyin

        Aguas Dulces: Göz alabildiğine uzanan kumsala küçük çiftlikler, kulübeler kurulmuş. Bosque de Ombues Monte Grande: Valizas İskelesi’nden günübirlik tekne turlarıyla gidebilirsiniz. Cabo Polonio: Kayalık alan doğal bir fok yuvası. Çığlıkları uzaklardan bile duyuluyor. Fokları güneşlenirken, dalgalarla oynarken seyredebilirsiniz. Centro de Tortugas Marinas del Uruguay: Denizkaplumbağası cenneti. Chuy: Rocha Bölgesi ile Brezilya’nın Rio Grande do Sul eyaletleri arasında tam bir alışveriş cenneti. Uruguay-Brezilya Bulvarı’nın Uruguay tarafı vergisiz mağazalarla, Brezilya tarafı rengârenk dükkânlarla dolu. Laguna Negra: “Ölüm Lagünü”ne geçmişte yerliler cenazelerini getirirmiş. Doğal ormanlar, palmiyelikler ve bataklıklala çevrili bir doğa cenneti.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ