Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Atatürk'ten Celal Bayar'a: Çocuk ne yapacaksan çabuk yap; ben hastayım

        1937 yılı sonunda Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün sağlığı konusunda gizli söylentiler çıkarılmış ve yabancı diplomatlar arasında bazı yazışmalar yapılmıştır. Türkiye ile Fransa arasında Hatay sorunu yüzünden ciddi gerginlik yaşandığı bir dönemde, Ankara'daki Fransız Büyükelçiliği Atatürk'ün sağlık durumuyla da yakından ilgilenmiş. Fransız Büyükelçisi M. Ponsot, Aralık 1937'de, Atatürk'ın sağlığının kötüye gittiğini Hükümetine rapor etmiş, Fransa Dışişleri Bakanlığı, bu raporları gizlice İngiliz büyükelçiliğine duyurmuştur.

        Hastalık uzun sürmüştür. 22 Ocak 1937'de Yalova'da muayene edilen Atatürk'e 'siroz başlangıcı' teşhisi konulmuş ve hastalık gizli tutulmuştur. Mart ayı ortalarında Atatürk yanındakilere "Ben hastayım" fakat hasta değilmiş gibi kendisini yine devlet işlerine vermiştir. Bugünlerde hastalık artık herkesin bildiği bir 'sır' olmuştur... Atatürk'ün sağlığı dış basında haber yapılıyor; iç basında haber yapılmasa da içeride ve dışarıda hastalığı hemen hemen duymayan kalmamış gibiydi.

        30 Mart'ta yapılan ilk resmi açıklamada "Atatürk şiddetli bir gribe yakalandı" denmiştir. Bundan sonra hastalık gitgide şiddetlenerek devam etmiştir.

        İşte 22 Ocak 1938'de Yalova'da başlayıp Dolmabahçe Sarayı'na gün gün 10 Kasım'a giden gün gün 9 ay 20 günlük süreç....

        23 OCAK 1938 - YALOVA'DA İLK MUAYENE... TEŞHİS: SİROZ BAŞLANGICI

        REKLAM

        Atatürk, 21 Ocak 1938 günü İstanul'dan Yalova'ya gelmiş ve yeni yapılan Termal Otel'in ilk misafiri olmuştu. Ertesi gün; yani 22 Ocak günü orada Yalova Kaplıcaları Hekimi olarak bulunan Prof. Dr. Nihat Reşat Belger tarafından muayene edildi. 'Siroz başlangıcı' teşhisi konuldu. Ertesi günü (23 Ocak 1938 Pazar) Atatürk'ün arkadaşlarına hiçbir şey açmadan Prof. Dr. Ömer İrdelp (Atatürk'ün özel doktoru) Yalova'ya davet edildi. Otele gelip, Atatürk'ü muayene eden Prof. İrdelp teşhisi doğruladı.

        1 ŞUBAT-YALOVA'DAN BURSA'YA

        Atatürk 1 Şubat 1938 günü yanında Başbakan Celal Bayar, İçişleri Bakanı ve CHP Genel Sekreteri Şükrü Kaya, Bayındırlık Bakanı Ali Çetinkaya ve İktisat Bakanı Şakir Kesebir'in bulunduğu heyetle Gemlik'e geldi. Atatük o gün suni ipek fabrikasını ziyaret eder. Akşamüstü Bursa'da Çelik Palas'a giriş yapar. Halk sevgi gösterilerinde bulunur, gece fener alayı düzenlenir. Atatürk dikkat çekici biçimde üç kez sofradan kalkıp, balkona çıkar. O gece başyaveri Binbaşı Celal Öner'e kısa bir nutuk dikte ettirip halka söyletir.

        Atatürk'ün soğuk almış olduğu düşünülür.

        6-8 ŞUBAT-ZATÜRREYE YAKALANIYOR

        Atatürk, 3 Şubat 1938 Perşembe günü Bursa'dan Mudanya'ya ve oradan Ege vapuru ile İstanbul'a hareket eder. Yolda yorgunluk ve kırıklık hisseder. Şiddetli öksürükle beraber nefes almakta biraz zorlanır ve göğsünde ağrı duymaya başlar. Ateşi de yükselmiştir. Durum Kadıköy'de oturan Prof. Neşet Ömer İrdelp'e haber verilir; fakat denizde şiddetli lodos fırtınası olduğundan Prof. İrdelp, Dolmabahçe'ye gelemez. Bunun üzerine Atatürk, Sıraselviler'de oturan Prof. Dr. Nihat Reşat Belger'in çağrılmasını emreder. Atatürk'ün huzuruna çıkan Prof. Belger vakit kaybetmeden muayene eder ve zatürre teşhisi koyar. 1938 yılının ilk günlerinde Atatürk için yurt dışından başlayan ilaç siparişleri aralıklarla sürer. Atatürk bu günlerde sürekli ilaç alıp, maden suyu içerek bir çeşit rejim yapmaktadır. 8 Şubat 1938'de Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp ile Dr. Nihat Reşat Belger tarafından tekrar muayene edilir ve zatürre tedavisinin devamına karar verilir. Atatürk ilerleyen günlerde zatürreyi atlatmış veya atlatıyor gibi görünür. Rutin devlet işlerine düşük tempoda devam eder. Ne var ki, Atatürk'ün rahatsızlığı gizli gizli söylentilere kapı aralar. Diplomasi çevrelerinde çeşitli spekülasyonlar dolaşıma girer. Söylentiler karşısında Dışişleri Bakanı Dr. Tevfik Rüştü Aras, ilk defa 24 Şubat akşamı Atatürk'ün rahatsızlığı konusunda İngiliz Büyükelçisi Sir Parcy Loraine'ye gizlice bilgi verir. Cumhurbaşkanın bir süre önce 'soğuk almış' olduğunu fısıldar...

        REKLAM

        YİNE DEVLET İŞLERİNE DÖNÜYOR

        Atatürk yeterince istirahate vakit ayıramadan Ankara'da Balkan ülkeleri Başbakanlarıyla görüşmeler yapar. 25 Şubat günü Çankaya Köşkü'nde Yunanistan Başbakanı Metaksas, Yugoslavya Başbakanı Stoyadinovich ve Romanya Dışişleri Müsteşarı Comnen'i ayrı ayrı kabul eder.

        28 ŞUBAT-ÖZEL KALEM PARİS'TEN İLAÇ SİPARİŞİ VERİYOR

        Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü Süreyya Anderiman, 28 Şubat'ta doktorların isteği doğrultusunda ilaçları ısmarlar: Beş kutu Pilules de haut, on iki şiye Solution Tisck, on kutu Agocholine zizine, on iki kutu Exrait hepatique ampoule choay....

        15 MART-ATATÜRK: BEN HASTAYIM ÇOCUK...

        Atatürk, Başbakan Celal Bayar'ı kabul etmiştir. Bayar'ın yabancı doktor getirmek istediğinden bahsetmesi üzerine Atatürk, "Çocuk ne yapacaksan çabuk yap; ben hastayım" cevabını verir....

        REKLAM

        24 MART-SAVARONA YATI İNGİLTERE'DEN TESLİM ALINIYOR

        Savarona, Southampton Limanı’nda / Fotoğraf: wowturkey.com
        Savarona, Southampton Limanı’nda / Fotoğraf: wowturkey.com

        Devlet tarafından Cumhurbaşkanı için satın alınan Savorona yatına, İngiltere'nin Southampton limanında törenle bayrak çekilir. Törende Türkiye'nin Londra Büyükelçisi Fethi Okyar da hazır bulunur. Yat Türk yetkililer tarafından satın alınıp Hamburg'ta inşa edildiği fabrikada bakımdan geçirilip bazı değişiklikler yapıldıktan sonra 22 Mayıs 1938 günü yola çıkar ve 1 Haziran 1938'de İstanbul'a ulaşır.

        28 MART-PROFESÖR FIESSINGER ATATÜRK'Ü MUAYENE EDİYOR

        Atatürk'ün sağlığıyla ilgili şikayetleri ve rahatsızlığı artınca Türk hükümeti Fransa'dan tanınmış bir karaciğer hastalıkları uzamanı getirmeeye karar verir. Paris Büyükelçisi Suat Davaz'ın aracılığıyla Paris Üniversitesi'nin ünlü uzmanlarından Prof. Dr. Fiessinger (Fisenje) Ankara'ya davet edilir. Fiessinger, 28 Mart günü Ankara'ya gelir. Çankaya'da Atatürk'ü muayene eder. Muayene sırasında Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp de hazır bulunur. Fransız doktor, Türk doktorlarının görüşlerine tamamen katılır Atatürk'ün Tork doktorların tavsiye ettiği tedaviye devam etmesini uygun görür. Fiessinger, ertesi gün Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği'ne raporunu verip Türkiye'den ayrılmıştır.

        REKLAM

        ARAS: ATATÜRK KARACİĞERİNİ ÜŞÜTTÜ, HASTALIK ÜÇ DEFA NÜKSETTİ

        Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras, 28 Mart günü İngiliz Büyükelçisi Sir Percy Loraine'ye Atatürk'ün rahatsızlığıyla ilgili olarak karaciğerini üşüttüğünü ve hastalığının noksettiği bilgisini verir.

        29 MART-PARİS'TEN YİNE İLAÇ SİPARİŞİ

        Süreyya Anderiman
        Süreyya Anderiman

        Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü Süreyya Anderiman, 29 Mart 1938 günü Ankara'dan Paris Büyükelçisi Suat Davaz'a çektiği telgrafla ilaç siparişlerini verir:

        Dört kutu Ampoules Biolipase Hoffmann Roche stop Adresse rue Crillon No. 10 stop İki kutu Hormantozone stop Taze ananansın soluyup suya sıkılması için aletler ve makine stop Acele gönderilmesini saygılarımla dilerim"

        30 MART-ATATÜRK'ÜN HASTALIĞI HAKKINDA KAMUOYUNA İLK RESMİ AÇIKLAMA: ŞİDDETLİ GRİBE YAKALANDI

        REKLAM

        30 Mart 1938 akşamı Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği, Anadolu Ajansı aracılığıyla şu resmi bildiriyi yayımlar:

        "Türkiye Reisicumhuru Atatürk, geçen Ocak ve Şubat aylarındaki Yalova, Bursa ve İstanbul seyahatlerinde kuvvetli bir grip geçirmişlerdir. Ankara'ya avdetlerinde grip nüksettiğinden konsüldasyon için Fransa'dan Prof. Fiessinger davet edildi. Prof. Fiessinger, tetkik ve muayene neticesinde, Atatürk'ün sıhhatinde ehemmiyete şayan bir vaziyet olmadığını tespit etmiş ve kendilerine bir buçuk ay kadar istirahat tavsiyesini kâfi görerek avdet etmiştir".

        PROF. FIESSİNGER'İN ATATÜRK HAKKINDA BASINA SÖYLEDİKLERİ

        Prof. Fiessinger, İstanbul'dan ayrılmadan önce gazetecilere Atatürk hakkında şunları söyler:

        Bu kadar dinamizmin, bu kadar zekâ ve cevvaliyetin bir arada toplanması pek enderdir. Zamanımızın birçok büyük adamlarıyla temas ettim; fakat Büyük Şefiniz Atatürk, bunlardan hiçbirisiyle kıyas edilemez".

        11 MAYIS-ÇİFTLİKLERİNİ HAZİNE'YE BAĞIŞLAMA İŞLEMLERİNİ TAMAMLIYOR

        REKLAM

        Atatürk 5 Aralık 1937'de Başbakanlığa yazdığı mektupla Hazine'ye bağışladığını bildirdiği çiftliklerin işlemleri biten evrakı imzalayıp işlemleri tamamlar.

        19 MAYIS-19 MAYIS TÖRENİNE SON DEFA KATILIYOR

        Atatürk, Ankara'da düzenlenen 1938 yılı 19 Mayıs Gençlik Bayramı töreninde hazır bulundu. Böylece çok ağır hasta olduğu ve artık devlet işlerini yürütemeyeceği için görevden çekilmek zorunda kalacağı yolunda yayın yapanlara bir anlamda cevap vermiş oluyordu. Bu cevap diplomatik girişim ve tekziplerden daha fazla etkili olmuştur.

        20-24 MAYIS-HASTA HALİYLE MERSİN VE ADANA'YA ZİYARET

        Ankara'da 19 Mayıs törenlerinin ardından aynı gün saat 17.00'de trenle Ankara'dan Mersin'e hareket eder. Burada kendisini coşkulu bir şekilde karşılayan halkla askeri birliklerin geçiş törenini izler. 23 Mayıs sabahı Mersin'de portakal bahçelerinde incelemede bulunup, Adana'ya geçer. Orada bir gün kalmasının ardından 25 Mayıs'ta Ankara'ya döner.

        1 HAZİRAN 1938 - SARAY'DAN SAVARONA'YA

        Savarona yatı / Fotoğraf: ismetinonu.org.tr
        Savarona yatı / Fotoğraf: ismetinonu.org.tr
        REKLAM

        Ankara'dan İstanbul'a geçen Atatürk 27 Mayıs'ta Dolmabahçe'ye gelir. Merakla beklediği Savarona, Atatürk'ün Adana'yı ziyaret ettiği gün İstanbul'a gelmiştir. Atatürk 1 Haziran'dan 24 Temmuz 1938'e kadar bu yatta kalacaktır.

        SAVARONA'DA İLK MUAYENE...

        "HASTALIK YENİ BİR DEVREYE GİRMİŞ BULUNUYOR"

        Prof. Dr. Nihat Reşat Belger, Atatürk'ü Savarona'da muayene eden ilk doktordur. Atatürk kendisine şöyle der:

        Doktor! Bana şişmanlıyorsun diyorlar. Fakat ben hissettim ki bu şişmanlama normal değildir. İşin içinde başka bir şey vardır. Bu, bir hastalıktır! Doktor! Gördünüz; siz odadan girdiğiniz zaman ben aynanın önünde pantolonomu iliklemeye çalışıyor ve buna muvaaffak olamıyorum...

        Prof. Belger'in cevabı tüm çıplaklığı ile meselenin özetini yansıtmaktadır.

        "Efendim, şimdi hastalık, maateessüf, zât-ı devletlerince de malum olduğu üzere yeni bir devreye gimiş bulunmaktadır. Bundan böyle, tedavi büyük bir itina ve titizlikle takip edilmelidir; hastalığın ilerlemesine herhalde mâni olmaya çalışılmalıdır efendim. Bunun için de her şeyden önce yatakta mutlak istirahat ve perhize harfi harfine riayet gerekmektedir"

        Atatürk, Dr. Belger'in açıklamasını makul görmüştür. Doktor muayenesinden sonra tedavi programını ve reçeteyi not etmiştir.

        REKLAM

        8-10 HAZİRAN-DR. FIESİNGER İKİNCİ DEFA TÜRKİYE'DE

        Prof. Dr. Fiessinger, çağrı üzerine Türkiye'e gelir ve 8 Haziran günü Savarona yatında Atatürk'ü muayene eder. Bu arada İsmet İnönü de Ankara'da safra kesesi iltihabından rahatsızdır. Atatürk'ün isteği üzirene Prof. Fiessinger, 9 Haziran'da Ankara'ya gidip ismet İnönü'yü de muayene etmesinin ardından Atatürk'ün tedavisi için gereken direktifleri verdikten sonra 10 Ağustos Cuma günü İstanbul'dan ayrılır.

        MUTLAK İSTİRAHAT TAVSİYESİNE RAĞMEN

        Doktorların 'kesin dinlenme' tavsiyesine rağmen Atatürk buna tam olarak uyamıyordu. Savarona yatında Başvekil Celal Bayar başta olmak üzere Dahiliye ve Harciye vekillerini kabul ediyor Romanya Kralı Carol ile görüşmekten imtina etmiyordu.

        Atatürk'ün isteği üzerine 24 Haziran 1938'de saat 14.00'de Savarona yatı ile Dolmabahçe'den hareketle 18.00'de Erdek'e ulaşır. 21.30'da Erdek'ten hareket edilir ve sabah 05.30 sularında Büyükada önünde demir atılır.

        REKLAM

        9 TEMMUZ-SAVARONA'DA ATATÜRK'ÜN BAŞKANLIĞINDA SON KABİNE TOPLANTISI

        Savarona yatı Marmara turundan dönüp Dolmabahçe önüne demirledikten sonra Atatürk'ün tekdüze hayat biçimi devam eder. Bakanlar Kurulu 9 Temmuz Cumartesi günü Atatürk'ün başkanlığında Savarona yatında toplanır. Toplantı yaklaşık 3,5 saat sürer. Toplantıda iç ve sorunlar masaya yatırılır önemli müzakereler yapılır. Bu toplantı Atatürk'ün katıldığı son Bakanlar Kurulu toplantısı olmuştur.

        10 TEMMUZ-SON MOTOR GEZİSİ! İSTANBUL HALKINA VEDA....

        Atatürk’ün Ankara Motoru ile Boğaz’da Gezisi ve Arkada Vaniköy/ 1935
        Atatürk’ün Ankara Motoru ile Boğaz’da Gezisi ve Arkada Vaniköy/ 1935

        Atatürk, o günlerde denizde gezintiler yapmakta ısrarlıdır. Doktorları, Prof. Fiessinger'in de onayını aldıktan sonra 10 Temmuz 1938 Pazar günü Acar motoruyla bir gezintiye çıkar. İlkin Florya'ya gider ve sonrasında baştan başa Boğaziçi'ni dolaşır. Kendisini gören halk sevinç gösterilerinde bulunur. Gezi boyunca son derece keyiflidir. Ancak bu motor gezisi Atatürk'ün bir bakıma İstanbul halkıyla vedalaşması olacaktır.

        REKLAM

        25 TEMMUZ 1938 - DURUM AĞIRLAŞIYOR, SAVARONA'DAN DOLMABAHÇE SARAYI'NA

        Atatürk'ün hastalığı sırasında kendisiyle ilgilenen hekimlerden ikisi: Prof. Dr. Akim Muhtar Özden (solda) ve Prof. Mim Kemal Öke (sağda) / Fotoğraflar: Üsküdar Üniversitesi, NKFU.com
        Atatürk'ün hastalığı sırasında kendisiyle ilgilenen hekimlerden ikisi: Prof. Dr. Akim Muhtar Özden (solda) ve Prof. Mim Kemal Öke (sağda) / Fotoğraflar: Üsküdar Üniversitesi, NKFU.com

        Atatürk'ün hastalığı ilerlemektedir. Doktorların tavsiyesi üzerine 24 Temmuz'u 25 Temmuz'a bağlayan gece Savarona'dan Dolmabahçe Sarayı'na geçilir.

        Dr. Reşat Belger, o günleri şöyle kaydeder:

        "Şimdi, iş üçüncü safhaya intikal etti. Hükümet Atatürk'ü tedavi eden doktorlara müşavir mütehassısların da eklenmesini istedi. Prof. Akim Muhtar Öszden, Prof. Mim Kemal Öke, Prof. Süreyya Hidayet Serter, Prof. Mustafa Hayrullah Diker, Prof. Abravaya Marmaralı, Dr. Mehmet Kamil Berk getirildi. Onlar Atatürk Saray'a naklinden itibaren işe başladılar. Bu zevat, memleketimizde tıp âleminde o zamanki en tanınmış simalar idi"

        Bu tıbbi heyetin günden güne artan endişesi karşısında hükümet, Almanya ve Avusturya'dan işin uzmanı doktorları ülkeye davet ederek onların da muayenelerini uygun görür. Almanya'dan Prof. von Bergmann ile Avusturya'dan Prof. Eppinger'e çağrı yapılır.

        REKLAM

        31 TEMMUZ-AVUSTURYALI PROFESÖR EPPINGER İSTANBUL'DA

        Hastalığın şiddetlenmesi üzerine Viyana'da tanınmış bir doktorun çağrılmasına karar verilir. Çağıralan Avusturyalı Prof. Dr. Eppinger İstanbul'a gelir ve Dolmabahçe Sarayı'nda Atatürk'ü muayene eder.

        1- AĞUSTOS-ALMAN PROFESÖR BERGMANN DA İSTANBUL'DA

        Profesör Eppinger
        Profesör Eppinger

        Diğer yandan hastalığın şiddetlenmesi üzerine Berlin'den de bir uzman çağırılır. Prof. Dr. von Bergmann İstanbul'a gelir ve Atatürk'ü muayene eder. Prof. Bergmann ve Prof. Eppinger'in de katılımıyla, sürekli ve danışman hekimler tarafından muayene ve konsültasyon yapılır. İşlemler her gün devam eder. 2 Ağustos Salı günü Alman ve Avusturyalı profesörün yanısıra Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp ve Dr. Nihat Reşat Berger tarafından Dolmabahçe Sarayı'nda konsültasyonlara devam edilir. 3 ve 4 Ağustos Çarşamba günü danışman hekimlerin katılımıyla aynı kadro konsültasyonu tekrarlar. 6 Ağustos'ta bir konsültasyon daha yapılır. Prof. Dr. Bergmann, künsültasyondan sonra akşam saatlerinde Berlin'e dönmek üzere İstanbul'dan ayrılır.

        REKLAM

        19 AĞUSTOS-DOLMABAHÇE SARAYI'NDA TÜRK ELÇİLERİNİN KABULÜ

        AA'nın bildirdiğine göre Cumhurbaşkanı Atatürk, Moskova Büyükelçisi Zekai Apaydın, Varşova Büyükelçisi Ferit Tek, Tahran Büyükelçisi Enis Akaygen, Brüksel Elçisi Tahir Lütfi Tokay'ı kabul eder.

        26 AĞUSTOS-SAVARONA'DA MÜZİK SUSTU...

        FOTO: AA
        FOTO: AA

        26 Ağustos günü Le Jour L'Echo de Paris gazetesinde uzun bir yazı çıkar. "Ankara'nın muamması: Savarona'da müzik sustu. Ve Kemal Atatürk, akşamları artık yatının güvertesinde görünmüyor" başlıklı yazıda, ölçülü bir dille Atatürk'ün hastalığı anlatılır.

        Gazetenin Ankara muhabiri M. Rene Clermont kaleme aldığı yazısını şöyle sürdürür:

        "Heyhat! Atatürk, belki karakterinin yüceliğinden, kendi sağlığını koruyamadı. Türkiye'yi tedavi etti ama kendisine bakamadı. Muazzam sarayın önünde demirli o bembeyaz Savarona'nın artık eski neşesi yok... Son zamanlarda güneş batarken, Türkiye'nin kahramanı, beyazlar giymiş olarak, yalnız ve düşünceli üst güvertede görünüyordu; şimdi artık görünmüyor".

        REKLAM

        5 EYLÜL- KENDİ ELİYLE VASİYETNAMESİNİ YAZIYOR

        Eylül başlarında görece iyi görünen Atatürk'ün hastalığı büsbütün önlenememişti. Atatürk adeta yaklaşan bir şeyleri hissedercesine 5 Eylül günü kendi el yazısıyla vasiyetini kaleme alır. 6 Eylül'de vasiyetnamesini 1 gün sünra (6 Eylül 1938) Dolmabahçe Sarayı'na çağrılan İstanbul Altıncı Noteri İsmail Kunter teslim eder ve "Bu benim vasiyetimdir. Gerektiği zaman lütfen kanuni muamelesini yaparsınız" der. Bu arada Prof. Fiessinger dördüncü kez Paris'ten İstanbul'a gelir ve Atatürk'ü muayene eder.

        7 EYLÜL-KARNINDAN İLK DEFA SU ALINIYOR

        Atatürk'e Prof. Dr. Mim Kemal Öke tarafından ilk kez karın ponksiyonu yapılarak (karnı delinerek) toplanmış olan sıvı dışarı alınır. Bu işlem sırasında Prof. Dr. Fiessinger de hazır bulunur. Atatürk'ü tedavi eden doktorlar arasında iş bölümü yapılmıştır. Gıda rejimiyle özellikle Prof. Dr. Nihat Reşat Belger ilgilenecektir. Karnında biriken sıvının kontrolü, belli zamanlarda boşaltılması görevi Prof. Dr. Mim Kemal Öke'nindir. Bu işlemde Fransızca 'ponction' denilen yöntem kullanılıyordu; yani karın bir çeşit delinerek sıvı dışarı çıkarılıyordu. Bu ilk pontiksiyonda karından 12 litreden fazla su çıkarılmıştır.

        REKLAM

        8 EYLÜL-SAĞLIK DURUMU HAKKINDA ÜÇ DOKTOR ORTAK BİR RAPOR

        Atatürk'ün karnından ilk defa sıvı alınmasının ertesi günü, Prof. Dr. Nihat Reşat Belger, Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp ve Prof. Dr. Fiessinger, Atatürk'ün sağlık durumu hakkında ortak bir rapor hazırlarlar. Raporda, "... Bu vakada 'laennec' tipinde bir 'skleröz hepatit' söz konusu olamaz. Fakat söz konusu olan Hanot ve Gilbert tipinde bir hipertrofi şeklidir" denilmiştir. Prof. Dr. Fiessinger, rapora şu notu da eklemiştir: "Teşhis, Mart ayında formüle edilen teşhistir. Hepatite sclereue hypertrophique, type Hanot et Gilbert".

        10 EYLÜL-BUDAPEŞTE ELÇİSİ BEHİÇ ERKİN'İ KABUL

        Atatürk Budapeşte elçisi Behiç Erkin'i Dolmabahçe Sarayı'nda kabul eder.

        11 EYLÜL- BİR ÜÇLÜ RAPOR DAHA: YATAKTA KESİN İSTİRAHATE DEVAM

        Atatürk'ün sağlık durumu hakkında Dr. Belger ve Dr. İrdelp ve Fiessinger ortak bir rapor hazırlar ve şu tavsiyelerde bulunulur:

        REKLAM

        Yatakta kesin istirahate devam. Ankara'ya dönüşten, yorgunluktan kaçınmak, 100 metreden fazla yaya yürümemek. Ayakta durmamak ve yürümemek şartıyla seremoniler kabul edilebilir; yoksa seronomilerden kaçınmak gerekir. Şimdilik otomobille ya da deniz motoruyla gezinti uygun değildir. Önemli ziyaretler şezlongta kabul edilebilir ve ziyaretler nadir ve kısa olmalıdır. yatakta istirahate devem etmek ve yorgunluktan kaçınmak gerekir...

        22 EYLÜL-KARNINDAN İKİNCİ KEZ SU ALINIYOR

        Eylül ayı sonlarında Atatürk'ün rahatsızlığı daha da artar. Hastalık ilerler. Yeniden Avrupa'ya ilaç siparişleri verilir. Ertesi gün (22 Eylül Perşembe) Prof. Dr. Mim Kemal Öke tarafından ikinci kez karın ponksiyonu yapılarak karından sıvı dışarı çıkarılır. Ardından muayene idilir ve üçlü bir sağlık aporu daha hazırlanır:

        Parasentezden sonra yine karaciğer yine büyük olarak kalmış, üstü pürtüksüz, fakat kıvamı sert kenarı künttür. Dalakyine ele gelmektedir. İştiha ve umumi hal üzerinde 4-5 gün evvelsine nazaran nisbi ve hafif bir iyileşme vardır...

        26 EYLÜL-BİR 'ÜÇLÜ RAPOR' DAHA VE HAFİF BİR KRİZ

        Dr. Belger ve Dr. İrdelp Atatürk'ün sağlık durumu hakkında ortak bir rapor hazırlar. Raporda, "Genel durumda yorgunluk ve güçsüzlük gözüküyor. Deri altındaki yağ dokusunun azaldığı daha fazla hissediliyor" denir. Gece vakti şiddetli bir iç sıkıntısı ve baş dönmesi geçirir. Bu kriz, hafif bir koma gibi değerlendirilir ve ertesi sabah sürekli ve danışman bütün doktorlar Atatürk'ün başına toplanıp konsültasyon yapılır.

        REKLAM

        2 EKİM-ACELE İLAÇ SİPARİŞİ TELGRAFI

        2 Ekim günü Dolmabahçe Sarayı'ndan Paris Büyükelçiliği'ne 'acele' kaydı ile telgraf geçilir ve ilaç listesi yazılır.

        16 EKİM- İLK AĞIR KOMA

        Atatürk, 16 Ekim günü akşama doğru ağır bir komaya girer. Tedavi eden ve danışman doktorlar gece saat 22.45'te hazırladıkları ortak raporda durumu şöyle değerlendirirler:

        Atatürk kendisini ve etrafındakileri tanımıyor ve sorulan suaellere cevap veremiyor; her şeye karşı kayıtsız ve kendisini uyandırmak mümkün olmuyor. Refleksler çok hafif, umumi duyarlık azalımı, küçük ve hafif hareketler alınabiliyor...

        18 EKİM-HASTALIKLA İLGİLİ İKİ RAPOR DAHA

        Atatürk'ün hastalığıyla ilgili olarak, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği, 18 Ekim günü iki rapor daha yayımlamıştı. Doktorların saat 10.00'da ve saat 20.00'de verdikleri raporları kamuoyuna duyurdu. Atatürk'ün durumunda bir değişme olmamıştı. Hastalık, üç günden beri hemen hemen aynı seyirde gidiyordu.

        İlk raporda şunlar kaydedildi:

        "Atatürk'ün umumi vaziyetinde büyük bir değişiklik yoktur. Geceyi daha iyi geçirdiler. Nabız 90-100 arasında, teneffüs 18, hararet derecesi 36.4'tür".

        Saat 20.00'de yayınlanan ikinci rapor:

        "Reisicumhur Atatürk'ün rahatsızlığı aynı halde devam etmektedir. Nabız 120, teneffüs 22 ve hararet derecesi 38'dir".

        REKLAM

        19 EKİM- 5. VE 6. RAPOR YAYINLANIYOR

        19 Ekim'de yayınlanan raporların daha öncekilerinden farkı yoktur. Atatürk 16 Ekim'den bu yana kendinden geçmiş yatıyordu. Hâlâ komadaydı. Ama üç gündür öldürücü krize dayanabilmişti. Şimdi çok hafif de olsa bir iyileşme emaresi vardı. Dışişleri Bakanlığı bu raporları da elçiliklere göndermekte gecikmiyordu.

        19 EKİM-BAKANLAR KURULU DOLMABAHÇE'DE TOPLANIYOR

        Başbakan Celal Bayar başkanlığındaki Bakanlar Kurulu TBMM Başkanı Abdülhalik Renda ve Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak'ın da katılımıyla Dolmabahçe Sarayı'nda olağanüstü bir toplantı yaptı. Sağlık Bakanı Dr. Hulusi Aktaş, sürekli ve danışman hekimlere, Atatürk'ün tedavisinde gösterdikleri başarı nedeniyle Bakanlar Kurulu'nun tebrik ve teşekkürlerini bildirdi.

        BÜYÜKELÇİ LORAINE: ATATÜRK HER AN ÖLEBİLİR!

        REKLAM

        Aynı gün İngliz Büyükelçisi Sir Percy Loraine, saat 10.00 raporunu gördükten sonra Londra'ya iki satırlık bir telgraf çekti: Korkarım ki, Cumhurbaşkanının durumu ümitsiz ve kendisi her an ölebilir. Krala duyuruldu...

        20 EKİM-7 VE 8. RAPOR YAYINLANIYOR: ATATÜRK İYİLEŞMEKTEDİR

        Saat 10.00'da yayınlanan 7. Rapor:

        Atatürk geceyi çok rahat geçirdiler Asabi arâz zail olmak derecesinde azalmıştır. Umumi hâl daha iyi, nabız muntazam 102, teneffüs 20, hararet derecesi 36.8'dir.

        Saat 20.00'de yayınlanan 8. Rapor:

        Asabi arâzlar tamamen geçmiştir. Umumi salah artmaktadır. Nabız munçazam 94., teneffüs 20, hararet derecesi 37,1'dir.

        Bu rapor gece 22.40'da elçiliklere tellenmiştir.

        Atatürk biraz daha iyileşmektedir ama bu yeterli değildir.

        DHA
        DHA

        21 EKİM-DERİN KOMADAN ÇIKIYOR

        Bu olumlu gelişmeyi Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak şöyle naklediyor:

        Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp bana 'Senin sesine çok alışıktır, hitap et bakalım' dedi.

        Başucuna biraz daha yaklaşıp seslendim:

        - Atatürk!

        Yine, tekrar ededurduğu sözleri kesti ve cevap verdi:

        - Efendim...

        Devam ettim:

        - Nasılsınız efendim

        Hiç gecikmeden:

        "İyiyim" dedi; artık belli olmuştu ki yavaş yavaş açılıyor, komadan sıyrılıyordu. Sevinç gözyaşları arasında odayı terk ettik. Doktorlar, hastanın tam bir sukûnet içinde bırakılmasını lüzümlu görüyorlardı.

        ATATÜRK: BİZ GİTTİK GELDİK

        REKLAM

        21 Ekim Cuma günü komadan çıkan Atatürk o günü sakin geçirmiş, akşama doğru derin bir uykuya dalmıştı. Ertesi sabah uyanmış, nöbet bekleyen Genel Sekreter Hasan Rıza Soyak'ı görünce ilk sözleri şu olmuş:

        - Gel bakalım, ne dersin, biz gittik geldik! Bu doktorlar insana adeta can veriyorlar.

        22 EKİM-DR. FIESINGER'E DANIŞMA

        Atatürk komadan kurtulur kurtulmaz, 22 Ekim günü, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı'ndan Paris Büyükelçiliğine telegraf çekilir.

        Anlaşıldığına göre, doktorları en çok düşündüren sorun, hastanın vücudunda biriken suyun, karnı delinerek (ponction) alınması sorunudur. Daha önce vücudunda biriken su alınmış ama ardından hasta komaya girmiştir. Şimdi bir defa daha komaya girerse artık kurtulamayabilir. Vücundaki suyun yeniden alınması Atatürk için ölüm-kalım davasıdır. Doktorlar çaresiz yeniden su almak gerekeceğini bilirler ve bir kere de Fransız doktora danışırlar.

        11'NCİ VE SONUNCU SAĞLIK RAPORU YAYINLANIYOR

        22 Ekim akşamı saat 20.00'de 11. ve sonuncu sağlık raporu veya bülteninde şunlar yazar:

        REKLAM

        "Bir hafta evvel zuhur eden arızalar tamamiyle geçmiştir. Nabız muntazam, kuvvetli 80, teneffüs 19. hararet derecesi 38.8'dir. Hastalık normal seyrine avdet etmiştir. Günlük tebliğ neşrine lüzum kalmamıştır"

        Bu rapor milleti sevindirir. Dışişleri Bakanlığı raporu aynı gün saat 23.50'de elçiliklere teller. Türk diplomasisi de sevinçlidir. Ancak asıl korkulu saatler yaşayan, Atatürk'ün baş ucundaki doktorlardır. İşin içyüzü asıl onlar tarafından bilinmektedir.

        23 EKİM- DR. FIESSINGER'İN YANITI

        Paris Büyükelçisi Suat Davaz, Prof. Fiessinger'in yanıtını 23 Ekim günü doğrudan Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği, Dolmabahçe adresine telledi. Telgrafta Karın delinerek (ponction) işleminden önce glikozlu izotonoik serum ve karaciğer enjeksiyonlarına yeniden başlama ve hidrosarbonlu gıda ve tuzsuz bol içecek öneriliyordu.

        27 EKİM-BAŞBAKAN BAYAR'LA 40 DAKİKA GÖRÜŞME

        Atatürk, 1 Kasım'da TBMM'de kendisi adına okunacak 1 Kasım söylevi üzerinde Başbakan Celal Bayar'la 40 dakika görüşüp çalışır. Metin üzerinde düzeltmeler ve eklemeler yapar. Doktorları toplu olarak Atatürk'ü ziyaret ve muayene ederler ve 15 dakika onun yanında kalırlar.

        28 EKİM-ATATÜRK ÜZGÜN! CUMHURİYET BAYRAMI'NA KATILAMAYACAK

        Atatürk akşam Sabiha Gökçen'i kabul etmiş ve şunları söylemiştir: "Yarın bayram değil mi Gökçen? Bu günü halkımla, halkımın içinde kutlamak isterdim. Beni Cumhuriyet Bayramı'nda halkımdan uzak tutan bu hastalığa lanet ediyorum"...

        REKLAM

        29 EKİM-CUMHURİYET'İN 15. YILINDA ORDUYA MESAJ

        TBMM'de yapılan törende, Meclis Başkanı Abdülhalik Renda, Cumhurbaşkanı Atatürk adına tebrikleri kabul eder. Daha sonra Hipodrom'da geçit töreni düzenlenir. Atatürk, Cumhuriyet'in 15. yıldönümü nedeniyle orduya bir mesaj yayımlamıştır. Mesaj Hipodrom'daki törende Başbakan Celal Bayar tarafından okunur.

        Kuleli Askeri Lisesi öğrencileri, 29 Ekim dönüşü, Dolmabahçe Sarayı önünden geçerken İstiklal Marşı söyleyerek Atatürk'ü selamlar ve sevgi gösterisinde bulunurlar.

        30 EKİM-İNGİLİZ KRALINA TEŞEKKÜR

        İngiliz Kralı George VI, 19 Ekim günü Atatürk'e acil şifalar dilemişti. Buna cevap olarak Dışişleri Bakanlığı, 30 Ekim 1938 günü Londra Büyükelçiliği'ne teşekkür telgrafı gönderir.

        REKLAM

        1 KASIM-TBMM ATATÜRK'SÜZ AÇILIYOR

        Atatürk'ün açış konuşmasını Başbakan Celal Bayar yapmayı üstlenmiştir. Bayar, hitabına "... Cumhurreisimiz Atatürk'ten aldığım emir üzerine bu seneye ait söylevini okuyorum" diyerek başlar. Aynı gün Dolmabahçe Sarayı'nda doktorları topluca Atatürk'ü ziyaret eder ve 10 dakika yanında kalırlar.

        2-5 KASIM-DOKTORLARI ARTIK SÜREKLİ ATATÜRK'ÜN YANINDA

        Atatürk'ü tadavi eden doktorlarla danışman doktorlar bugünlerde topluca ve sürekli olarak O'nun yanındadırlar.

        6 KASIM-KIZ KARDEŞİ İLE KIZLARINI SON DEFA GÖRÜYOR

        Tedavi ve danışman doktorları 6 Kasım saat 10.25'te toplu olarak Atatürk'ü ziyaret etmiş ve 10 dakika yanında kalmışlardır. Daha sonra Atatürk, kız kardeşi Makbule Atadan, evlatlık kızları Afet İnan ve Sabiha Gökçen'i beraber kabul eder. 20 dakika Atatürk'ün yanında kalınır. Bu aynı Atatürk'ün onları son kez göreceği bir ziyaret olur.

        REKLAM

        7 KASIM- KARNINDAN ÜÇÜNÜCÜ VE SON KEZ SU ALINIYOR

        Sürekli ve danışman doktorlar, 7 Kasım Pazartasi günü saat 10.30'da Atatürk'ü muayene ediyor ve konsültasyon yapıyorlar. Bugün doktorları çok düşündüren ve kaygılandıran, Atatürk'ün vücudunda birikmiş olan suyun üçüncü defa alanması sorunuydu. İkinci defa karnı delinip biriken su alındıktan sonra Atatürk komaya girmişti. Tekrar komaya girerse artık kurtulamayacağından çok korkulmaktaydı. Ama Atatürk, Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak'ın yazdığına göre 7 Kasım 1938 günü, artık daha fazla dayanamayacağını söyleyip, vücudundaki suyun hemen alınmasını emretmiş "Niçin tereddütediyorlar, olacak olur" demiştir.

        Bunun üzerine doktorlar harekete geçer ve aynı 7 kasım günü saat 12.20'de Dr. Mehmet Kamil Berk tarafından üçüncü defa karın ponksiyonu yapılarak Atatürk'ün vücudundaki sıvı çıkarılır.

        REKLAM

        8 KASIM-İKİNCİ KEZ AĞIR KOMA VE SON SÖZ: ALEYKÜMÜSSELAM!

        Vücudundaki suyun ancak bir kısmının alınmasına rağmen Atatürk, 8 Kasım 1938 günü saat 19.00 sularında; yani suyun alınmasından 30 saat sonra ağır komaya girmiştir. Başucunda duran Dr. İrdelp'e dikkatle bakmış ve "Aleykümüsselam" deyip kendinden geçmiştir. Atatürk'ün son sözü bu olmuş ve bu koma da son koma olmuştur. Hasan Rıza Soyak'ın aktardığı budur.

        İLK RAPOR GECE YARASI YAYINLANIYOR

        Doktorlar gece saat 23.00'de yayınladıkları raporda saat 18.00'de hastalığın birdenbire normal seyrinden çıkarak şiddetlendiği ve Atatürk'ün sağlık durumunun ciddi olduğu ve hararet derecesi 36,4, nabız muntazam 100, teneffüs ise 22 olarak kaydedildi.

        9 KASIM-ARKA ARKAYA ÜÇ RAPOR DAHA....

        9 Kasım son derece korkulu bir gündü.

        Nefesler tutulmuştu.

        Atatürk artık son saatlerini yaşıyordu.

        O gün arka arkaya üç sağlık raporu yayınlandı.

        Saat 10.00, saat 20.00 ve gece yarısı raporlarında durumun kritik olduğunun altı çizildi.

        REKLAM

        10 KASIM 1938

        KARA GÜN...

        SON DAKİKALAR...

        SABAH SAAT DOKUZ...

        O dakikalarda Atatürk'ün başucunda bulunanlardan Genel Sekreter Hasan Rıza Soyak şunları anlatıyor:

        "1938 yılı Kasım ayının 10'uncu günü saat 9.00... Türk vatanının kurtarıcısı, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu, eşsiz inkılapçı ve beşerin müstesna evladı Büyük İnsan'ın fani âleminde ancak 5 dakikası kalmıştır; gözleri kapalıdır, göğsü mütemadiyen inip çıkmaktadır.

        Odada ve bütün sarayda derin ve ruhani bir sükût hüküm sürüyor.

        Sağ tarafta başı ucunda Operatör Mim Kemal duruyor; Dr. Kâmil Berk başını onun omzuna dayamış, hıçkırıyor.

        Prof. Dr. Âkil Muhtar Özden kendinden geçmiş, odanın içinde telaşlı adımlarla durmadan dolaşıyor, hem ağlıyor; hem de mütemadiyen 'Aman Yarabbi' diye mırıldanıyor.

        Ben yatağın sol tarafında ayakta duruyorum; yanımda Muhafız Komutanı İsmail Hakkı Tekçe var... Her tarafım uyuşmuş, bütün duygularım donmuş bir halde, o güzel, o nurlu çehreye dalmış, bakıyorum. Hazin bir sessizlik içinde kulağıma yalnız Dr. Mehmet Kâmil ve Prof. Âkil Muhtar'ın hıçkırıkları çarpıyor.

        Saat tam 9'u beş geçiyor... Birdenbire gözleri açılıyor, dikkat ediyorum. Gök mavisi gözlerinde hâlâ bildiğimiz çelik parıltıları ışıldamaktadır.

        Bir an sert bir hareketle başını sağa çeviriyor. Bana öyle geliyor ki, bu hareketiyle etrafındakilerin şahıslarında ilahi bir aşk ile bağlandığı ve inandığı aziz milletini son defa askerce selamlamaktadır.

        Birkaç saniye sonra o Azimetli Varlık, milletinin kalp ve idrakiyle beşer tarihindeki ölümsüz hayatına göçmüş ulunuyordu.

        Ben de artık hıçkırıklarımı zaptedemedim; yatağa dönüp diz çöktüm, sağ elini ellerimin içine aldım, öptüm ve yüzüme sürdüm. Bu arada operatör Mim Kemal gözlerini kapatıyor, Mehmet Kamil de çenesini bağlıyordu.

        Yerimden kalktım, yapılacak vazifelerim vardı; gözyaşlarımı sildim ve odadan çıktım.

        REKLAM

        DOKTORLARIN RAPORU: ATATÜRK VEFAT ETTİ

        Atatürk'ün doktorlarından rapor:

        "Reisicumhur Atatürk umumi hallerindeki vahamet dün gece saat 24.00'te neşredilen tebliğden sonra her an artarak bugün, 10 İkinciteşrin 1938 Perşembe sabahı saat dokuzu beş geçe Büyük Şefimiz derin koma içinde terk-i hayat etmişlerdir.

        Müdavim tabipler:

        Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp

        Prof. Dr. Mim Kemal Öke

        Dr. Nihat Reşat Belger

        Müşavir tabipler:

        Prof. Dr. Âkil Muhtar Özden

        Prof. Dr. Hayrullah Dker

        Prof. Dr. Süreyya H. Serter

        Dr. Kemal Berk

        Dr Abrevaya Marmaralı

        Ruhu şâd olsun...

        Yararlanılan kaynak: Bilal Şimşir, 10 Kasım Günlüğü, Bilgi Yayınevi...

        ÖNERİLEN VİDEO
        Şurada Paylaş!

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ