Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Sinema 2020’nin en iyi 12 aksiyon filmi
        1

        TENET

        Christopher Nolan’ın yazıp yönettiği film, John David Washington’ın canlandırdığı ana karakterin gelecekten gelen tehdide karşı dünyanın yok oluşunu engellemeye çalıştığı bir bilimkurgu hikâyesi anlatıyor. Öykü, ajan ve zaman yolculuğu filmlerini hatırlatıyor. Film boyunca karakterlerin bazı nesneleri ele geçirmek amacıyla yaptığı operasyonlar, soygun filmlerini getiriyor akla… Nolan, Marvel ve DC Comics egemenliğindeki çağdaş aksiyon sinemasına yeni bir alternatif getiriyor. Baştan sona bilgisayarlarda dijital olarak tasarlanan hayal alemlerine oranla daha sahici mekânlar kullanıyor. Büyük bir konser salonunda geçen çarpıcı açılış sahnesi dahil olmak üzere ‘Tenet’, eski usul gerçekçi aksiyon filmlerinin havasını taşıyor. Nolan’ın tümüyle dijital efektlere ve maketlere başvurmak yerine gerçek bir Boeing 747’yi kullanmayı tercih ettiği havalimanı sahnesi de çok iyi… Özellikle zamanın tersine çevrildiği sahnelerde şahane çekimler var. Sözgelimi, otoyolda geçen otomobil takip sahneleri aksiyon severleri fazlasıyla mutlu edecek özellikler taşıyor.

        2

        YIRTICI KUŞLAR VE MUHTEŞEM HARLEY QUINN
        (Birds of Prey: And the Fantabulous Emancipation of One Harley Quinn)

        ‘Yırtıcı Kuşlar’, aksiyon olarak türün meraklılarını hayal kırıklığına uğratmayacak bir film... Yönetmen Cathy Yan, son yıllarda süper kahraman filmlerinin kendini kaptırdığı karanlık estetiği, daha enerjik, neşeli, canlı bir dünyaya dönüştürüyor. Hikâyede kötü erkeklere karşı birleşen kadınların dayanışması dışında dişe dokunur bir yan bulmak biraz zor. Ama hikâyenin zayıflığını unutturan bir özelliği var filmin... Başta Harley Quinn olmak üzere karakterlerin iyi çizilmesi... Renee Montoya'da Rosie Perez, Black Canary'de Jurnee Smollett-Bell, Cassandra Cain'de Ella Jay Basco, ellerinden gelenin en iyisini yapıyor ve filme önemli katkılarda bulunuyorlar. Filmin bir başka artısı, mizah duygusu... Mizah tümüyle karakterler ve onların arasındaki ilişkiler üzerinden ilerliyor... Mary Elizabeth Winstead'in kırılganlık, öfke ve saflık arasında gidip gelen Helena Bertinelli / The Huntress karakteriyle çok iyi ve eğlenceli bir performans çizdiğini belirtelim. Karakterlerden bize doğru akan feminen enerjiyi filmin üslubunda da görmek mümkün.

        3

        THE GENTLEMEN

        Matthew McConaughey, Hugh Grant, Colin Farrell ve Charlie Hunnam’ın oynadığı filmin “beyefendiler” anlamına gelen isminin ironik bir yan anlamı var kuşkusuz. İki beyefendi iş adamının uygar görünümlü satış görüşmesiyle başlayan süreç, çok kanlı bir olaylar zincirine doğru evriliyor... Filmin en parlak yanı, yönetmen Guy Ritchie'nin daha sete girmeden, senaryo yazarı olarak masa başında sergilediği hikâye anlatma ustalığı... Yer yer sürprizler içeren, unuttuklarımızı veya gözümüzün önünde duranları hatırlatan oyunbaz bir akışı var filmin... Ama asıl eğlenceli olan, karakterlerin gizli hedefleri ortaya çıktıkça büyük resmin şekilleniyor olması... Ritchie belli ki burada kara komedilerin yapısından faydalanıyor. Herkesin kendi hedefi peşinde koştururken ortaya çıkardığı matrak ve çılgın kaosa odaklanıyor... “The Gentlemen”, mizah duygusunu ihmal etmeden, seyirciyi eğlendirmesini bilen bir suç filmi...

        4

        MULAN

        Salgının hafiflediği yaz aylarında sinema salonlarında gösterime giren 200 milyon dolar bütçeli Hollywood yapımı ‘Mulan’, gösterişli, oyalayıcı ve estetik açıdan şık bir aksiyon… Mulan (Yifei Liu), erkek kılığına girerek yaşlı babasının yerine İmparator’un ordusuna katılıyor. Bir süre sonra, en az bir erkek kadar iyi savaşçı olduğunu kanıtlamaya çalışıyor. İlerleyen bölümlerde ise cinsiyet ayrımcılığına karşı duruyor. Niki Karo’nun yönettiği ‘Mulan’ Uzakdoğu dövüş sineması ile Amerikan aile filmi geleneğini birleştiriyor. İnsanların yer çekimine meydan okuduğu fizik ötesi becerilerle dövüştüğü Hong Kong usulü ‘wuxia’ filmlerinden de esinlenildiği kesin… Kılıçlı, sopalı çatışma sahnelerinde akrobasi ile dövüş, estetize edilmiş bir koreografiyle buluşuyor. Li Gong’un canlandırdığı, yer yer Malefiz’i çağrıştıran Xianniang’ın doğaüstü yetenekleriyle fantezi türüne de yelken açan bir film seyrediyoruz…

        5

        THE OLD GUARD

        Fas’ta karşımıza çıkan ve ‘paralı asker’ timi diye düşündüğümüz Andy (Charlize Theron) ile ekibi, Güney Sudan’da rehin tutulan bir grup genci kurtarmak için harekete geçiyor. Andy ve arkadaşlarının önce ölüp sonra canlandıklarını gördüğümüzde, bilimkurgu motifleri taşıyan bir aksiyon filmi seyrettiğimizi düşünüyoruz. Ama kanlı canlı insanlar oldukları gerçeğini anlamakta gecikmiyoruz. Bir noktadan sonra, süper kahramanlardan çok farklı olmadıklarını anlıyoruz. Ama kendilerine özgü kostümleri, maskeleri yok. Tümüyle gizli ve kimliksiz bir hayatı sürdürmekten yanalar. ‘The Old Guard’ı süper kahraman filmleriyle kıyasladığımızda, türe getirilen yeni bir yorumdan söz etmek mümkün… Öyküyü şekillendiren asıl mesele ise ölümsüzlük fikri… Gina Prince-Bythewood’un yönettiği ‘The Old Guard’ hareket ve gerilimden ziyade çatışma ve dövüş sahneleriyle aksiyon kuran bir film… (Netflix)

        6

        MUSUL
        (Mosul)

        Film, Irak vatandaşlarından oluşan Ninovah Özel Harekat Timi’nin, Musul’u işgal eden DEAŞ militanlarına karşı verdiği silahlı mücadeleyi anlatıyor. Bu tür filmlerde kahramanların, bir yeri ele geçirmek, birilerini kurtarmak gibi açık hedefleri vardır genelde... ‘Musul’da daha ilk anlardan DEAŞ’lılara karşı verilen amansız bir mücadelenin içinde buluyoruz kendimizi ama ilk bölümde özel bir hedef ortaya konmuyor. Hedefler finale doğru netleşiyor. Sadece savaşla değil; ülkenin, şehrin ve insanların çektikleri acılarla ilgili bir film bu… Filmin Arapça çekilmesi de kuşkusuz önemli bir artı puan… Amerikalı Matthew Michael Carnahan, yazıp yönettiği ilk filminde aksiyonu stilize etmiyor; özellikle video oyunu estetiğinden uzak duruyor. Filmini gereksiz süslerden arındırarak belgesele yakın bir tarz benimsiyor. Kamera sürekli olarak olayların içinde ve hareketli bir konumda… ‘Musul’ Ortadoğu’da geçen ve içinde beyaz kurtarıcının olmadığı bir film olarak övgüyü hak ediyor. (Netflix)

        7

        LOST BULLET
        (Balle Perdue)

        Amerikalı eleştirmenlerin çok sevdiği ve yılın en iyileri arasında gösterdiği ‘Lost Bullet’, Fransız aksiyon sinemasının nitelikli örneklerinden biri… Guillaume Pierret’nin yönettiği ‘Lost Bullet’, geçtiğimiz yıl Netflix’in ‘Extraction’ ve ‘The Old Guard’ gibi aksiyonları kadar ses getirmedi belki ama yıl sonu listelerinin çoğuna girmeyi başardı. İmaj olarak Jason Statham’ı akla getiren ve senaryoyu yönetmen Pierret ile birlikte yazan Alban Lenoir’ın başrolde oynadığı film, cinayetle suçlanan ve kendini temize çıkarmaya çalışan Lino adlı bahtsız bir hırsızın öyküsünü anlatıyor. Gerçek katilin kim olduğunu bilen Lino’nun polis karakolundaki sorgudan kaçtığı dövüş sahnesinin yanı sıra açılıştaki ‘beton delen otomobil’ sahnesiyle de belleklere kazınan ‘Lost Bullet’, aksiyon severlerin kaçırmaması gereken bir film. (Netflix)

        8

        PROJE
        (Project Power)

        Kullananlara geçici süreliğine süper güçler veren mucize hap, genç torbacılar üzerinden New Orleans’a yayılıyor ve şehir kısa sürede kaotik bir suç dalgasının etkisine giriyor. ‘Proje’ye bir süper kahraman filmi olarak bakmak mümkün… Hapı alan herkesin farklı süper güçler kazanması itibarıyla ‘X-Men’ serisini akla getiriyor. Başka bir yanıyla narkotik suçlara odaklanan uyuşturucu konulu filmleri andırıyor. Hap, biyolojik bağımlılık yapmıyor belki ama kullananların çoğunda psikolojik bağımlılığa neden olduğunu anlıyoruz. Öte yandan, aşırı doz dahil olmak üzere tehlikeli bir alışkanlık… Jamie Foxx ile Joseph Gordon-Levitt, oyunculukları ve starlık kumaşlarıyla filme belirli bir kalite getiriyorlar. Filmin yönetmenleri Henry Joost ve Ariel Schulman, özenli, sağlam ve teknik anlamda iyi çalışılmış bir aksiyona imza atıyorlar. ‘Proje’, prodüksiyon kalitesi, özel efektleri ve karanlıktan hiç vazgeçmeyen görüntüleriyle belirli bir seviyeyi tutturmakta zorlanmıyor. (Netflix)

        9

        BAD BOYS: HER ZAMAN ÇILGIN
        (Bad Boys for Life)

        İlki 1995, ikincisi 2003’te çekilen ‘Bad Boys’ serisinin üçüncüsünde, iki karakterin yaşları, hikâyenin ana malzemelerinden biri haline geliyor. Aile adamı Marcus Burnett (Martin Lawrence) yaşını başını almaktan, torun sahibi olmaktan mutlu. ‘Sahalar’dan çekilmek istiyor ve emeklilik hayalleri kuruyor, müzmin bekar Mike Lowrey (Will Smith) ise tam tersi... Yaşlanmayı kabul etmiyor ve hiçbir şey olmamış gibi devam etmeyi arzuluyor. Filmin adı da oradan geliyor. Ama bu konunun gerçekçi bir dram gibi ele alınmadığı kesin. Sonuçta, her şey yine aksiyona, yine kahramanlığa bağlanıyor. 1990’larda alışılmış, ikibinlerde ise demode olan ‘polis ikilisi aksiyon komedisi’ 2020 itibarıyla artık “retro estetiğin” bir parçası sayılıyor. Belçikalı yönetmenler Adil El Arbi ile Bilall Fallah da bunun farkındalar... Süper kahraman filmleri öncesindeki polisiye aksiyon filmlerinin havasını tutturuyor; yeni tarzların tümüyle dışında kalmayı tercih ediyorlar. Her şey aksiyon, kavga ve çatışma sahneleri üzerinden ilerliyor.

        10

        BLOODSHOT: DURDURULAMAZ GÜÇ
        (Bloodshot)

        Kahramanın sıradan bir bedene sahip, bizim gibi bir insan olması, eski usul aksiyonu çağdaş süper kahraman sinemasından ayıran temel özelliklerden biridir. Vin Diesel de güçlü ve gösterişli kaslarıyla öne çıkar. Yıldızlarından biri olduğu Hızlı ve Öfkeli serisinin başarılı olmasının nedenlerinden biri, kostümlü süper kahramanlardan haz etmeyen, atletli kaslı sert adamları daha inandırıcı bulan seyircileri yakalamasıdır… “Bloodshot: Durdurulamaz Güç”de de ilkin özbeöz Vin Diesel imajıyla çıkıyor karşımıza… Ama filmin bir noktasından sonra ileri teknoloji destekli bir süper kahraman haline geliyor. “Bloodshot” gösterişli bir aksiyon filmi olarak seyircinin bütün beklentilerine yanıt veriyor… Görsel şov niteliği taşıyan birçok sahne var. Mesela Budapeşte’deki tünelde geçen “işaret fişekli, unlu” sahne… Finale doğru seyrettiğimiz, “gökdelenin dış cephesindeki üçlü dövüş” de gayet iyi. Özel efekt kökenli bir sinemacı olan yönetmen Dave Wilson, video oyunlarıyla özel efekt ağırlıklı resimli roman estetiğinin bir karmasını çıkarıyor ortaya…

        11

        KİRPİ SONIC
        (Sonic the Hedgehog)

        Pandemiden önceki dönemde Türkiye dahil dünya genelinde sinema salonlarında gösterime giren film, toplam 312 milyon dolar hasılatla 2020’nin en çok hasılat yapan beşinci filmi olmayı başardı. Sega’nın aynı adlı video oyunundan sinemaya uyarlanan film, Sonic’in şerif Tom Wachowski’yle birlikte kayıp yüzüklerini aramasını ve Jim Carrey’nin canlandırdığı Dr. Robotnik’ten kaçmasını anlatıyor. Animasyon ile normal çekim tekniklerini birleştiren ve özel efektleriyle öne çıkan ‘Sonik Kirpi’, aksiyon filmi hayranlarından ziyade aile filmi seyircilerini salonlara çekmeyi başardı. Eleştirmenlerden yüksek notlar alamasa da özellikle genç seyircilerin sevdiği bir film oldu.

        12

        EXTRACTION

        Chris Hemsworth’un oynadığı cesur paralı asker Tyler Rake, lise çağındaki Ovi’yi (Rudhraksh Jaiswal) kurtarmak için geldiği Dakka’da sadece çetenin değil yüzlerce asker, polis ve ödül avcısı sivilin hedefi olur. Tek derdi kendi canı ve para olsa, kısa sürede kurtulabileceği bir durumdur bu… Ama o, hayatını kaybetme pahasına, doğru olanı yapmak ister. ‘Extraction’, grafik şiddet üzerine inşa edilmiş bir film… Yakın fiziksel dövüş ve silahlı çatışma sahnelerinin her çeşidi var. Tüm bu sahnelerin türün meraklılarını tatmin edecek kadar iyi tasarlanıp çekildiğini söyleyebilirim. Özellikle 12 dakikalık, tek plan olarak çekilen sahne, filmin yönetmeni Sam Hargrave’in aksiyon estetiği konusundaki iddiasını gösterir nitelikte… Aksiyon standartları ve teknik konusunda, ‘Extraction’ hayli tatmin edici bir film… Ama özellikle Tyler’ın temsil ettiği ‘beyaz kurtarıcı’ imgesi rahatsız edici… Tyler’ın tek başına bu kadar çok ‘düşman’ Bangladeşliyi öldürmesi, amaç öyle olmasa da, ister istemez filmi ırkçı hale getiriyor. (Netflix)

        13

        ELEŞTİRMENLERİN BEĞENDİĞİ DİĞER AKSİYON FİLMLERİ

        2020 yılı içinde Türkiye’de gösterime girmeyen ve ülkemizden ulaşılabilen çevrimiçi servislerin içerikleri arasında yer almayan nitelikli aksiyon filmleri de var. Bunların arasında en çok öne çıkanlardan biri başrolünde Dylan O’Brien’in oynadığı, Micheal Matthews’ün yönettiği ‘Love and Monsters’ (Fotoğrafta)… Hayvanları canavarlara dönüştüren bir felaketten 7 yıl sonra sağ kalan sevgilisini arayan bir gencin öyküsünü anlatan ve aksiyonla komediyi birleştiren film, eleştirmenlerden yüksek notlar aldı.

        Matthew Pope’un yönettiği ‘Blood on Her Name’, temelde bir suç dramı olsa da en iyi aksiyon filmleri listesine girmeyi başaran yapımlardan biri… Film, kazayla gelen bir ölümün ardından ne yapacağına karar vermeye çalışan, vicdanının sessini dinleyen genç bir kadının öyküsünü anlatıyor.

        Öne çıkan bir diğer aksiyon filmi de Craig Zobel’in yönettiği ABD-Japon ortak yapımı ‘The Hunt’… Başrollerinde Betty Gilpin ve Hilary Swank'in yer aldığı ‘The Hunt’, öfkeli liberallerin, muhafazakâr Amerikalıları kaçırarak avlamasını konu ediniyor.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ