Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Dünya Amerikan sokaklarında tek talep: Polisin mali kaynaklarını kesin - Haberler

        ABD, George Floyd'un öldürülmesinin ardından ülke genelinde başlayan gösterilerde ikinci hafta geride kaldı. Gösterilerin ilk günlerinde görülen şiddet ve yağma olaylarında gözle görülür bir düşüş yaşansa da, onlarca şehirde on binlerce kişi sokakları doldurmaya devam ediyor.

        Polis reformu ve sosyal adalet talebiyle sokağa çıkan göstericilerin talepleri ise son günlerde tek bir slogan üzerinden somutlaşmış durumda: Polisin mali kaynaklarını kesin.

        Yapılan son araştırmalara göre, ABD'de son 40 yılda polis harcamaları 42.3 milyar dolardan 115 milyar dolara kadar yükselmiş durumda ve bu rakamların suç oranları sabit bir şekilde azalırken, 3'e katlanmış olması Amerikan toplumunun tepkisini çekiyor. Bazı şehirlerde diğer hizmetlere ayrılan bütçenin polis bütçelerinden kat kat aşağıda olması ve Kovid-19 salgını nedeniyle eğitimden, sanata, gençlik programlarından, kültüre kadar birçok alanda kesintiler yaşanırken polise ayrılan kaynaklarda herhangi bir azalma olmaması Amerikan şehirlerinde devam eden gösterilerde 'polisin mali kaynaklarının kesilmesini' bir numaralı talep haline getirdi.

        Bu talep Amerikan kamuoyu için yeni değil ve uzun süredir polis reformu isteyen çevreler tarafından dile getiriliyordu ancak Floyd cinayeti sonrasında yaşanan gelişmelerle birlikte bu talebin daha gözle görülür bir hal aldığını ve bu yönde bazı adımlar atıldığını söylemek mümkün.

        MALİ KAYNAKLARI KESMEK NE ANLAMA GELİYOR?

        Polise ayrılan mali kaynakların kesilmesini destekleyen gruplar, temel olarak hükümet bütçesinin polis memurları yerine, barınma, işsizlik, halk sağlığı, eğitim ve diğer hayati alanlarda değerlendirilmesini talep ediyor.

        Kampanyanın savunucuları uzun yıllardır polis içerisinde yapılan reform çabalarının başarısızlığa uğraması nedeniyle, mali kaynakları kesmenin reform mücadelesini ileri taşıyabilecek tek yol olduğunu savunuyor.

        Ancak kampanya savunucuları içinde de konuya farklı açılardan yaklaşan gruplar var. Bazı gruplar kent bütçelerinden polise ayrılan kaynaklarda kesintiler yapılmasını talep ederken, bazı gruplar ise tüm mali akışın kesilmesini ve bildiğimiz polis teşkilatlarının tamamen kapatılmasını savunuyor.

        Politikacıların ve kamuoyundaki genel düşüncenin yön değiştirmesi tarihi nitelikte olsa da, aktivistlere göre atılan adımlar yeterli değil.

        Los Angeles da, "Siyah Hayatlar Değerlidir" hareketi tüm bütçenin sadece yüzde 5.7'sinin güvenlik güçlerine ayrıldığı 'Halkın Bütçesi' isimli bir alternatif bütçe hazırladı. Bu noktada Los Angeles Belediyesi'nin hazırladığı bütçede güvenlik güçlerinin payının yüzde 51 olduğunu hatırlamak gerekiyor.

        Diğer yandan ise uzun süredir polis departmanlarının lağvedilmesi fikrini savunan, 'Kritik Direniş' ve MPD 150 gibi gruplar ise ufak kesintiler yerine polis kuvvetlerinin sayısının ve gücünün belirgin ölçüde azaltılması gerektiğini ve geleneksel kolluk kuvveti anlayışının terk edilmesi gerektiğini savunuyor. Buna ise akıl sağlığı ve uyuşturucu bağımlılığı ile ilgili durumlarda polisin devreden çıkarılarak konunun uzmanlara bırakılması uygulamasıyla başlanması gerektiğini belirtiyorlar.

        İKİ ŞEHİR, İKİ FARKLI ÖRNEK

        George Floyd gösterilerinde iki hafta geride kalırken, Amerika Birleşik Devletleri iki farklı şehirde bu iki farklı talebin hayat bulduğuna tanıklık etti.

        Örneğin Los Angeles Belediye Başkanı Eric Garcetti, şehrin bütçesinin yüzde 7 oranında artırıldığının açıklanmasından sadece iki gün sonra, devam eden gösterilere yanıt olarak polis kuvvetlerine ayrılan bütçede 150 milyon dolar kesinti yapılacağını duyurdu.

        Hak savunucularının bir kısmı Garcetti'nin aldığı kararının yetersiz olduğunu savunurken, kararın alınmasına öncülük eden Los Angeles Kent Konseyi ise bunun tüm problemleri çözmeyeceğini ancak ileri doğru atılan bir adım olduğunu belirtiyor.

        Polisler hakkında karalama kampanyası yapıldığını savunan polis sendikaları ise karara karşı çıkıyor.

        Odak noktamızı, polis şiddeti konusunda ABD'nin en tartışmalı şehirlerinden biri olan Los Angeles'tan George Floyd cinayetinin yaşandığı Minneapolis kentine çevirdiğimiz zaman ise kent konseyi tarafından alınan tarihi bir kararla karşılaşıyoruz.

        Minneapolis Kent Konseyi, şehirdeki polis teşkilatının tamamen kapatılacağını ve bunun yerine kamu güvenliğini sağlamak için farklı bir sistem oluşturulacağını açıkladı. Belediye Başkanı Frey, bu karara sıcak bakmasa bile Kent Konseyi'nin aldığı kararı veto etme yetkisi bulunmuyor.

        POLİS KAYNAKLARININ AZALTILMASI SUÇ ORANLARINI ARTTIRMAZ MI?

        Polis sayısının azaltılması veya polise ayrılan kaynaklarda kesintiye gidilmesi tartışmaları ilk olarak akla suç oranlarında yaşanabilecek artış ihtimalini getiriyor.

        Henüz bu yönde geniş çaplı bir uygulama olmadığı için net bir şey söylemek zor olsa bile, Nature dergisinde 2017 yılında yayınlanan bir çalışma durumun tam ters yönde olabileceğini ortaya koyuyor.

        Çalışmada 2014 ve 2015 yıllarında New York polisinin, New York Belediye Başkanı'nı protesto etmek için giriştikleri birkaç haftalık iş yavaşlatma dönemi inceleniyor.

        Yapılan çalışmadan elde edilen bulgular, polislerin 'proaktif polislik'ten çekildiği dönemde 2100 daha az suç şikayeti tespit edildiğini ortaya koyuyor. Makalede 'proaktif polislik', polisin küçük suçlara karşı ortaya koyduğu sistematik ve agresif uygulamalar olarak tanımlanıyor. Araştırmacılar, agresif polisliğin daha fazla sosyal bozulmaya ve daha fazla suça neden olabileceğini savunuyor ve bunu 'fakirliğin cezalandırılması' olarak yorumluyorlar.

        Geleneksel polis teşkilatlarının kapatılmasını savunan gruplar ise ABD'deki polislik ve hapishane sisteminin özünde ırkçı olduğunu ve toplumu daha güvensiz hale getirdiğini savunuyorlar. Gruplar ayrıca, polisin şiddeti engelleme konusunda bir şey yapamadığını, cinayet ve tecavüz davalarını çözme konusunda kötü bir geçmişe sahip olduğunu ve aile içi şiddeti engelleyemediğini belirtiyor.

        UZMAN YORUMU: REFORM YETERLİ DEĞİL

        Georgetown Hukuk Fakültesi'nde görev yapan ve uzun yıllardır polis reformu üzerine çalışan Prof. Christy E. Lopez, Washington Post için kaleme aldığı köşe yazısında polis reformunun yeterli olmayacağını söylüyor.

        "Ferguson, New Orleans, Chicago gibi yerler de dahil olmak üzere, polis reformuna adadığım 25 yıldan sonra reformun yeterli olmayacağı daha da net hale geldi. Polisin hukukun üstünlüğüne saygı duyacağından emin olmak da yeterli değil. Hatta yasaları değiştirmek de yeterli değil. Polisliği düzeltmek için, öncelikle kolluk kuvveti gücüne gereğinden ne kadar fazla itibar ettiğimizi anlamalıyız" ifadelerini kullanan Lopez yazısında, "Mali kaynakları kesmek, kamu güvenliğine harcanan bütçeyi sıfırlamak anlamına gelmiyor, polisin lağvedilmesi ise polisin bir gecede tamamen yok olması demek değil. Bu akıl sağlığı ve barınma ihtiyaçlarına daha fazla yatırım yapılması ve topluluk meditasyonu ve şiddet engelleme programlarının kullanımının genişletilmesi anlamına geliyor" diyor.

        Amerikan polisinin ırkçılık temelli bir yapının içerisinde yer aldığının altını çizen Lopez, "Polisi fesh etmek, kamu güvenliği için polisliğe sırtını yaslama düşüncesinin azaltılması anlamına geliyor. Bağımlılık ve fakirliğin suçla ilgili hal getirilmesi ve yılda 10 milyon kişiyi tutuklamak bizi daha güvende yapmıyor ve asla yapmayacak. Fesh etme kelimesi önemli çünkü bize polisliğin, siyah bedenleri ve hayatları üzerinde kölelikten bu yana beyazların kontrolünü sağlamak için kullanılan ilk araç olduğunu hatırlatıyor. Polisliğin bu boyutu gerçek anlamda fesi edilmeli" ifadelerini kullanıyor.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ