Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Spor Basketbol EuroLeague Fenerbahçe Beko Medya Sorumlusu İlker Üçer: Bu yükün altına kim girmek ister? - Basketbol Haberleri

        Tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgını ülkemizde de ilk olarak 10 Mart tarihinde tespit edilmişti... O tarihten bugüne genç-yaşlı, zengin-fakir, ünlü-normal vatandaş demeden on binlerce kişiye bulaşan bu hastalık spor dünyasına da sıçramış ve Fenerbahçe Beko takımında da tespit edilmişti. Muhabirimiz Ahmet Selim Kul, Fenerbahçe Beko'da virüs tespit edilen isimlerden biri olan medya ve iletişim sorumlusu İlker Üçer ile hastalık süreciyle ilgili bir röportaj gerçekleştirdi. Hastalığın ilk semptomlarından test sürecine, tedavi sürecinden hastalık sonrasına kadar bütünyaşadıklarını detaylıca anlatan Üçer, oldukça çarpıcı ifadeler kullandı... İşte İlker Üçer'in açıklamaları...

        "HEM KENDİM ENDİŞELİYDİM HEM DE İNSANLARIN ENDİŞELİ OLDUĞUNU GÖRÜYORDUM"

        Birkaç hafta öncesine kadar çok daha iyiyim. Özellikle mental olarak ben aslında bu süreci paylaşabileceğim andan itibaren paylaşmaya çalıştım. Sosyal medyadan da hem sonucum pozitif geldiğinde hem de negatife döndüğünde paylaştım. Pozitif olduğunda paylaşma niyetim aslında insanlara "Evet bu hastalık çok önemli, kesinlikle bunu hafife almamalıyız. Ama çok da endişelenmemeliyiz. Bu işin daha hafif geçtiği kişiler de var. Bakın onlardan biri de benim" demek istedim. Çünkü o dönem benim şanslı olduğum taraf hafif atlatmamdı nispeten ama şanssız olduğum kısım da hastalığa yakalanan herhalde ilk 500 veya 1000 kişi içerisindeydim. Ve Cenk abi de tabii ki. Hem kendim endişeliydim hem de insanların endişeli olduğunu görüyordum. Onu da okuyan gören kişilere faydalı olabileceğini düşündüğüm için paylaşmak istedim. Beni 2-3 gün yoran belirli semptomlar oldu. Özellikle halsizlik, baş ağrısı, mide bulantısı semptomları vardı. Gördüğümüz ve endişe ettiğimiz o solunum problemleri ya da yüksek ateş ben de hiç oluşmadı. O bakımdan şanslıydım. Süreç biraz tahmin ettiğimden uzun sürdü. 2 pozitif testim var çünkü benim 1 Mart ve 3 Nisan'da olmak üzere. 3 Nisan'da özellikle negatife dönmüş olmayı bekliyordum çünkü neredeyse hiç semptomun kalmamıştı. Sadece tat ve koku kaybı biraz devam ediyordu ama 3 Nisan'da da iyi haber alamadım. Ama 13 Nisan'dan itibaren iyi durumdayım, negatife döndüm dediğim gibi. Mental olarak da rahatladım. Aynısını bu hastalıkla uğraşmak zorunda kalan herkese diliyorum. Ağır geçirenlere de tabii ki güç ve kuvvet diliyorum.

        REKLAM
        .png
        .png

        "AİLEME BULAŞTIRDIM MI ENDİŞESİ YAŞADIĞIM 1-2 HAFTAYI HİÇ UNUTAMIYORUM"

        Hasta olduğumu öğrendiğimde endişelendim ama endişem çoğunlukla kendimle alakalı değildi. Sonuçta sporcuların, idarecilerin, teknikheyetin, kısacaherkesin bir ailesi var.Ben pozitif olduğumu öğrendiğimde yaşadığım semptomlar üzerinden belli bir süre geçmişti.Bizim okuduğumuz hep bu işin 7.-8. gününde ağırlaştığıydı ve insanları hayatlarını tehlikeye sokacak noktaya, yoğun bakıma, hatta entübe noktasına getirdiğiydi. Dolayısıyla öğrendiğimde bu hastalığın belli bir bölümünü, hatta kritik sürecini geride bıraktığımı düşünüyordum. Bu yüzden kendimle ilgili çok fazla endişe duymadım ama hem takım içerisinde hem kendi ailelerimizde bunu başkasına bulaştırmış olma ya da başkalarına bulaştırabilme ihtimali beni endişelendirdi. Ben hastanede kalmadım çünkü hastanelerin bunu çok daha ağır atlatan kişilere hizmet vermesi gerekiyor ki o sistem ayakta kalabilirsin. Haliyle sağlık çalışanlarının böyle bir -Bence de doğru olan- tasarrufu vardı. Ama dediğim gibi halihazırda ailemle yaşıyorum. Ne kadar kendinizi sakınmaya çalışırsanız da çalışın evlerin fiziki şartları belli. Bir yerde mutlaka temas ediyorsunuz. Ben hem o noktaya kadar aileme bulaştırmış olmaktan hem de o saatten sonra bulaştırma ihtimalinden oldukça etkilendim. "Sana bu sürecin en büyük etkisi neydi" diye sorarsan o yaşadığım endişe derim. Özellikle o 1-2 haftayı hiç unutmuyorum. Çok sıkıntı yaşadım, çok stres oldum.Neyse ki negatife döndükten sonra da ciddi bir süre geçmiş durumda şu anda. Ailem de iyi durumda, o bakımdan biraz kafam rahatladı.

        REKLAM

        "ŞU ANDA TAKIMDAKİ HERKESİN DURUMU İYİ"

        Biz resmi açıklamada paylaştığımız gibi 4 tane pozitif olan bireyimiz vardı Biri bendim, biri Cenk ağabeydi. Onun dışında isim paylaşmak istemedim, kişilerin kendi hakkı bu. Ama verebileceğimiz güzel haber benimle birlikte, yani 13 Nisan itibarıyla bizim takımda pozitif olan vaka kalmaması... Onun dışında iletişimde olduğumuz oyuncularımız, antrenörlerimiz, ofis çalışanları özetle herkesin durumunun iyi olması bu işin en azından bizde daha fazla yayılmadığını da gösteriyor.

        "KORONA HAYATIMIZDA OLMASA YAŞADIĞIM SEMPTOMLAR YÜZÜNDEN DOKTORA GİTMEZDİM"

        Gördüğüm kadarıyla, bildiğim, okuduğum kadarıyla bu işe "Bana bir şey olmaz, benim daha yaşım genç" gözüyle bakanlar var ne yazık ki. Evet belirli istatistikler, veriler var bizim yaş grubumuzu daha hafif etkilediğine dair ama bunun istisnaları da var. Yani benden daha genç olup ne yazık ki hayatını kaybeden ya da çok uzun süre hastanede kalmak zorunda olan hastalar gördük, okuduk. Bu işle ilgili toplu bir dayanışma gerekiyor. Aslında bunu sadece hastalık sürecinde değil, dünyaya bakarken de, hayatımızı şekillendirirken de, yani koronadan bağımsız da yapmamız gerekiyor ama yapmıyoruz. Yüzyıllardır yapmıyoruz... Üzerinde yaşadığımız dünyayı ne hale getirdiğimiz herkesin malumu... Ama özellikle bu hastalık sürecinde sorumlu bir bakış açısı geliştirmek çok önemli. Evet bana bulaştığında bir şey olmayabilir ama zaten en büyük sıkıntı o... Bu hastalığın bu kadar yayılmasının, bu kadar ölümcül, bu kadar tehlikeli olmasının nedenlerinden biri de o... Sende bir şey yapmıyorken sen onu daha zarar verebileceği birine taşıyabilirsin. Bunun en büyük riski bu. Sonuçta çok azımız sağlık terminolojisinin önemli bir bölümüne hakim. Biz de yeni yeni bu süreçte birçok şeyi öğreniyoruz. Ben korona bu kadar hayatımıza girmemiş olsaydı yaşadığım 2-3 günlük semptomlarla doktora gitmezdim. Ben çok zor doktora giden birisiyim. Takım doktorumuza "Doktorum hafif bir öksürük, halsizlik var"derdim. O bana bir iki tane ilaç yazardı ve atlatırdık.

        REKLAM

        "BAŞKASININ CANINA ZARAR VERME YÜKÜNÜN ALTINA KİM GİRMEK İSTER"

        Hastalığa yakalanmış olmaktan ziyade "Gerçekten bende var mı, varsa başkalarına bulaştırır mıyım" diyerek bu süreç başladı.İşte o tarihten bu yana nisan ayının sonuna geldik ve hala evimdeyim birkaç gün daha... Bence "Haydi şunu yapın" denmesine gerek kalmayacak kadar, insanların kişisel özveriyle, bilinçle, zaten gözeterek yapması gerekenlerin olduğu bir şeyden bahsediyoruz. Dediğim gibi hayatta herhalde şundan daha büyük bir sorumluluk yok... Başkasının canına isteyerek veya istemeyerek zarar verme... Bu kendi ailenizden biri olabilir, tanımadığınız, yolda temas ettiğiniz ya da sizin temas ettiğiniz yere temas eden birinin hayatı olabilir... Bilmiyorum böyle bir yükün altına kim girmek ister? Eğer biraz kafasında "Bana bir şey olmaz" rahatlığını taşıyan varsa lütfen taşımasın! Çünkü bu bizlerden daha fazla başkalarının hayatı ile ilgili olabilir...

        REKLAM
        .png
        .png

        "HAYATIMDA HİÇ HİSSETMEDİĞİM KADAR YOĞUN BİR BAŞ AĞRISI"

        Bu hastalık kişiden kişiye çok farklılık gösteren bir süreç. O yüzden "Ben de böyle oldu" dediğimde beni örnek alarak ne kadar insan uygulayabilir kendine bilmiyorum. Zaten ben sosyal medyadan hasta olduğumu duyurduktan sonra çok fazla insan bana özel mesaj yoluyla "Bende de şu semptomlar var. Ne yapmalıyım? diye ulaştı. Ben hep aynı şeyi söyledim; "Doktor değilim, çok sınırlı bilgim. Ben sadece bende olanları söyleyebilirim." Benim sürecim aslında bizim oynadığımız son resmi maç olan Tofaş maçı günü ağırlaşarak başladı. Hatta biz ofisten çıkarken Cenk ağabeye "Ağabey ben kötü hissediyorum" dedim. O da bana "Acan ben de çok kötüyüm" dedi ve çıktık. Onun üzerinden birkaç gün sonra semptomlar takımda birkaç kişi de daha baş gösterince test oldu ve 2-3 gün sonra pozitif olduğumuzu öğrendik. Ama bende o Tofaş maçından sonra 2-3 gün halsizlik ve çok yoğun baş ağrısı oldu. Hayatımda hiç hissetmediğim kadar yoğun bir baş ağrısı ve mide bulantısı vardı... Ama 3 günün sonunda ben tüm semptomlar açısından toparlandım ilaç kullanmadan.

        REKLAM

        "SICAK VE SOĞUK DIŞINDA HİÇBİR TADI HİSSEDEMİYORDUM"

        Zaten o dönemde hastalığımın adı konmamıştı ki bir ilaç kullanabileyim. Orada sadece klasik bağışıklığı güçlendirecek şekilde beslenme ve kendime, uykuma dikkat etmeye çalıştım. Biliyorsunuz tempo da ağır olunca bizim düzende çok istirahat etmeye, uykuna dikkat etmeye şansın olmuyor ne yazık ki. Bu şekilde dikkat ederek o semptomlar 2-3 gün içerisinde beni terk etti. Sadece hafif öksürük kaldı ama bu hani kışın olur ya... Biraz böyle boğazın rahatsız eder seni, hafif, sabah uyandığında ya da akşam olur. Öyle bir öksürüktü... Asla böyle bir solunum problemine yol açan öksürük değildi ama test tarihi olan 21 Mart'a yakın -Yanılmıyorsam 2-3 gün önce- tat ve koku kaybı oldu. Bu daha önce griplerde yaşadığım bir şeydi bir yere kadar ama bu çok enteresan bir kayıptı çünkü sıcak ve soğuk dışında hiçbir şey hissedemiyordum. Hiçbir şeyin tadı yoktu. Hatta şöyle söyleyeyim; Bu işin şakası olmaz belki ama eşim çok şikayetçi değildi :) Çünkü ben acayip yemek seçen bir insanım... Bu süreçte bütün beslenme alışkanlığım değişti. Hayatımda ağzıma sürmediğim sebzeleri, "Hayatım bugün ne yiyoruz" dediğimde bana verdiği cevap üzerinden "Allah Allah" diyerek yediğim çok yemek oldu. En uzun süre süren semptom oydu... Negatife döndüğüm tarihten bir iki gün önce toparlamaya başlamıştım tat ve koku kaybını... Şu an için iyi durumdayım. Kabaca bendeki belirtiler bunlardı.

        REKLAM

        "İLÇE SAĞLIK BANA 2 TANE İLAÇ YÖNLENDİRDİ VE DURUMUMU HER GÜN KONTROL ETTİ"

        21 Mart'ta yapılan test, ardından sonucunun açıklanması birkaç gün sürmüştü... O testin pozitif olduğunu öğrendiğinde -Mart ayının sonlarına doğru- Sağlık Bakanlığı'ndan ilçe sağlık üzerinden bana 2 adet ilaç yönlendirildi. Onları kullandım... İlçe sağlık zaten sürekli beni aradı, durumumu kontrol etti... Her gün düzenli olarak arandığımı söyleyebilirim. O iki ilacı kullandım ama anlattığım detaylardan da anlayabilirsiniz ki aslında ben hastalığın önemli bir bölümünü, çoğu semptomun kaybolduğu bölümü ilaçsız geçirdim. Çünkü zaten hafif atlatanlardan biriyim...

        "EVDE OLMAK İYİ GELİYOR AMA 'AİLEME ZARAR VERDİM Mİ' SÜRECİ SEVİMLİ DEĞİL"

        REKLAM

        Şu an sadece can sıkıntısı var evde kalmaktan... İyiyim, fiziksel herhangi bir problemim yok. Bu hastalığa bağlı herhangi bir sıkıntım yok. Sadece ben günde 12 bin adımın altına düştüğümde "Bugün hiç hareket etmemişim" diyen biriydim. Oğlum var 2 yaşında, o doğmadan önce düzenli spor yapmaya çalışıyordum. O doğduktan sonra hayatımdaki birinci spor o oldu. Kaldırıp indirme isteklerini yerine getirme, oynama gibi... Ama bu süreçte onları da yapamıyordum... Onlardan uzak kaldığım için vücudumun biraz hamladığını hissediyorum. Onun ufak tefek rahatsızlıkları var. Onun dışında fiziksel olarak iyiyim. Aile kısmı ise bambaşka... Bu süreç enteresan bir süreçti. 20 Mart benim doğum günümdü. Tam testin öncesine denk geliyordu. Çok keyifli bir doğum günü olmadı. 10 Nisan oğlumun doğum günüydü. O ara hala pozitiftim, çok keyfini çıkaramadık. Ailemle süreçte aynı evdeydim. Hastanede olmamak bir şans... Çünkü evde olmak öyle ya da böyle sevdiklerinizi görmek demek... Kalabildiğiniz kadar mesafeli kalsanız dasevdiklerinizi görmek işe yarıyor... Ama bir yandan da "Onlardan uzak kalmalıyım, yeterince kaldım mı acaba, onlara zarar verdim mi" süreci pek de sevimli bir süreç değil... Eşimin annesi bize oğlumuzun bakımı için yardımcı oluyor. Onun da kronik bir kalp problemi var. Ona bulaştırmış olmaktan endişe etmiştim ama neyse ki hem testi negatif geldi hem de şu sürece kadar bir problem yaşamadık...

        "BU DÖNEM EDİNDİĞİMİZ BELLİ ALIŞKANLIKLAR SÜRECEK"

        Tekrar negatife dönmek tabii ki güzel. Ama bu süreç tamamen noktalandığında dahi, korona hayatımızdan çıkana ya da kontrol altına alınana kadar hepimizin hayatında belli alışkanlıklarını sürdürecek. hem hijyene yönelik, hem sokağa çıktığımızda aldığımız tedbirler, hem de bulunduğumuz ortama yönelik dikkat etmemiz gereken şeyler sürecek... O dayanışma sürecek. Bunu çok net biliyorum şu olmayacak; "Ben tamamım tamamen negatifim, sürecim de bitti... Hadi bugün dışarıdayım. Oraya gideceğim, oradan çıkacağım, burayı ziyaret edeceğim." Böyle bir hayatımız bir süre olamayacak. Tabii biz bunu konuşuyoruz ve bunu evde kal mesajına bağlıyoruz ama bir yandan da evde kalamayan çalışması gereken insanlar var. Onu da biliyoruz ve kolay değil. Ama bu bir dayanışma, herkesin yapabildiği, dikkat edebildiği kadar dikkat etmesi gerekiyor bu süreci iyi sonuçlandırabilmek için.

        REKLAM
        .png
        .png

        "BU KADAR FAZLA HAYATIMA DOKUNAN İNSAN GÖRMEK ÇOK GÜZEL"

        Birkaç teşekkür etmek isterim... Öncelikle kulübümden başlamak istiyorum... O noktada bana çok yardımları oldu sürecin en başından sonuna kadar. Hakikaten herkese çok teşekkür ederim. Bu işi bu kadar sahiplenen ve biz kulüp çalışanlarına bu ilgi-alakayı gösteren kulübüme çok teşekkür ederim. İsim isim ayıramayacağım çünkü başkanımızdan Semih Bey'e kadar yönetim kurulu hemen her gün neredeyse bize ulaştılar, yardımcı oldular. Yardımcı olabilecekleri farklı konularda yardım tekliflerini ilettiler. Bu çok değerliydi hem benim için hem ailem için... Çok fazla insan ulaştı hem sosyal medya üzerinden hem de tanıdıklarım... Bu kadar fazla hayatıma dokunan insan olduğunu görmek çok güzel. Burada bir takım ayrımı yapmak çok doğru değil ama Ben Fenerbahçeliyim. 6-6.5 senedir kulüpte çalışıyorum. Onun öncesinde zaten tribün hayatım vardı. Çok fazla insan tanıdım. Dediğim gibi Fenerbahçe ve diğerleri olarak ayırmak doğru değil ama özellikle Fenerbahçeli arkadaşlarımdan, beni hiç tanımayıp sadece Fenerbahçe taraftarı olarak yardım taleplerini ileten, iyi mesajlarını, iyi dileklerini ileten çok fazla insan oldu. Buna çok çok teşekkür ederim... Ayrıca diğer takım taraftarlarından da çok fazla mesaj iletenler oldu... Bu da çok değerliydi, onlara da teşekkür ederim.

        REKLAM

        "BU SÜREÇTE YALNIZ DEĞİLDİM, HERKESE TEŞEKKÜRLER"

        Takım doktorumuz Ahmet Kulduk hemen her gün, gün içerisinde birkaç kez konuştuğum, bütün konularda beni yöneten yönlendiren kişiydi... Çoğu zaman psikolojik yönlendirme de yaptığı oldu. Telefonu kaldırıp "Doktorum eşim hafif öksürüyor, sorun var mıdır sence?" dediğim ya da "Eşimin annesinde şöyle bir şey var, hafif boğaz acıyormuş" dediğim çok oldu... Yani sadece tıbbi yönlendirme değil psikolojik yönlendirmede de sağ olsun çok yardımcı oldu. Takım içerisinden koçla defalarca konuştuk,Maurizio Gherardini ile her gün konuşuyoruz zaten. Koç Sırbitan’da, Maurizio İtalya’da ama hep bizimle birliktelerdi... Sürekli durumu takip ettiler... Cenk ağabey de birkaç röportajında kulübümüzün bu sahiplenişinden bahsetmişti. Oyuncularla da sürekli konuştuk. Dolayısıyla bu süreçte yalnız değildim. Bunu sağlayan herkese tekrardan çok çok teşekkür ediyorum kendi adıma. Ayrıca en hastanede yatmadım. Hastaneye sadece testler için gittim ama orada bile yoğunluğu, zorluğu gözlemleyebildim.Sağlık çalışanlarına da çok kolaylıklar diliyorum.

        REKLAM

        "AYAKTA KALMASI GEREKEN OPERASYONEL BİR KISIM VAR"

        Takımla hemen her gün birçok oyuncu ile görüşüyoruz. Ben görüşüyorum, Defne Patır, Cenk Renda hep iletişim halindeler... Belki oyuncuları sahaya çıkaramıyoruz ama onlardan hem sosyal medya aktiviteleri için hem sponsorların belli beklentileri için bir şeyler talep ediyoruz. Çünkü bu süreçten en az hasarla çıkmamız gerekiyor. Tabii ki 1.-2.-3 öncelik sağlık ama bu işin bir de ayakta kalması gereken operasyonel bir kısmı var. Oralar ile de ilgili oyuncularla görüşüyoruz. Birkaç oyuncu ile daha fazla iletişimdeyiz. İşte Melih Mahmutoğlu, Gigi Datome benim her gün konuştuğum isimler... Belli oyuncularla da en azından o iletişimi koparmayacak seviyede görüşüyoruz. Kondisyoneremiz özellikle İlker Hoca'nın yönlendirmesinde oyuncularımız çalışmalarını sürdürüyor... Bir kısmı kendi fizyoterapistleri, kondisyonerlerinin yönlendirmeleri ile çalışmalarını sürdürüyor.

        REKLAM

        "EUROLEAGUE DEVAM EDERSE 3 HAFTALIK İDMAN SÜRESİNİ GÖZETECEK"

        Zaten şunu belirtmek isterim... Bu oyuncular çok profesyonel oyuncular. Yani yaz döneminde de "Sezon bitiyor, haydi evlere" diyorsunuz, oyuncular gidip de 2 ay boyunca yatmıyorlar. Bu oyuncular vücutlarına çok iyi bakan, o yüzden de en üst seviyede oynayan oyuncular... "Haydi şu programı uyguluyorsun" demesen bile zaten onların "Haydi bu programı uyguluyorsun" diyecek biri var hayatlarında...Ya kendileri ya başka bir profesyonel bunu yapıyor. Dolayısıyla onlar çalışmalarını sürdürüyorlar. Ama bardak aslında o kadar da dolu değil. Bir taraftan da maç kondisyonu diye bir şey var her branşta ve onu kaybettiğimiz bir süreç yaşıyoruz. O yüzden buradan tekrar sahaya dönüş çok kolay olmayacak. Bunun için Euroleague şu an konuştuğu senaryolarda eğer "Sezonu oynamaya devam ediyoruz" sonucuna varırsa, 3 haftalık idman suresini gözeterek bir program çıkarmaya çalışıyor.

        REKLAM

        "METROBÜS KALABALIĞINI BİLE ÖZLEDİM"

        Dediğim gibi "Evde kal" diyoruz ama evde kalmanın çok kolay olmadığı hayatlar da var. Bunun da bilincindeyim. Sadece "Evde kal" diyerek belli zorlukları göz ardı etmek istemiyorum. Ama gerçekten bu işten öğrendiğimiz, gördüğümüz, yaşadığımız bütün tecrübelerden çıkardığımız ders şu; "Yayılımını engellemeniz için birbirimizle olan teması azaltmamız gerekiyor." Evde kalabiliyorsak mutlaka evde kalmamız gerekiyor. Eğer farklı nedenlerden dolayı evin dışına çıkmamız gerekiyorsa o zaman da insanlarla iletişimi etkileşimi azaltacak, mesafeleri gözetecek, sağlık çalışanlarının, doktorların, profesörlerin bizi yönlendirdiği hassasiyetlere dikkat ederek bunu yapmamız gerekiyor. Hepimiz belli şeyleri çok özledik. Ben Avrupa Yakası'nda oturuyorum, Anadolu Yakası'nda çalışıyorum. Genelde toplu taşıma ile işime gidiyorum ve çoğu zaman da sıkıcı oluyor. "Ya bugün de mi metrobüse bineceğim" diyordum... Ama şu an gerçekten beni bıraksalar Mecidiyeköy durağına, o kalabalığa kendimi bırakırım... O kadar özlemiş durumdayım... Kalabalık hiç sorun değil istediği kadar sıkışık olabilir. Metrobüste bazen burnunu kaşıyamadan 3 durak gidiyorsun ya, bunun gibi hayatımıza sıkıcı gözüken ya da hiç gözümüze çarpmayan detayları bile çok özlemiş durumdayım. Ama bunu mümkün mertebe böyle kafamızda bir psikolojik olumsuzluğa yol açacak şekilde büyütmemiz gerekiyor.

        REKLAM

        "SEN DİKKAT ETTİN, BEN DİKKAT ETTİK AMA3. KİŞİ ETMEZSE BAŞA DÖNÜYORUZ"

        Bu süreci atlatacağız. Atlatmamız gerekiyor ama atlatabilmek için o dayanışmayı hep birlikte göstermemiz de gerekiyor. Bu işte sen dikkat ettin, ben dikkat ettim, 3. kişi dikkat etmezse başa dönüyoruz. Tek söyleyebileceğim bu... Herkesin söylediğinden de çok farklı bir şey değil... Hastalığa yakalananlar ya da yakalanacağından endişe edenler için de şunu söyleyebilirim. Kesinlikle küçümsemeyin, bu hastalık çok ciddi bir hastalık, bizim için olmasa bile başkası için olabilir... Ama bir yandan da kendinizi bu hastalığa yakalanırsam "Öldüm-bittim" karamsarlığına da bırakmayın... Benim gibi örnekler var. Artık bu saatten sonra hepimiz bilinçlenip elimizden gelenin maksimumunu yapacağız...

        Röportaj esnasında muhabirimiz Ahmet Selim Kul ile İlker Üçer arasında bir de keyifli dialog geçti... Konu Fenerbahçe Beko'nun efsanevi koçu Zeljko Obradovic'e gelince hemen ciddiyet yükseldi :)

        ASK:Koç Sırbıstan’a gitti. Geçtiğimiz gün onun da bir röportajını izledik. İlk kez sakallı gördük onu

        İÜ:Beğendin mi koçun sakallı halini :)

        ASK:Beyaz sakal her zaman karizmadır.

        İÜ:Bunu böyle yorumlaman iyi oldu başımıza iş almamak için :) Kulağına giderse…

        ASK:Eyvallah. Zaten koçun her halini seviyoruz.

        Şurada Paylaş!

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ