Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Politika CHP Genel Başkan adayı İlhan Cihaner Habertürk'te soruları yanıtladı

        CHP’nin 37. Olağan Kurultayı hafta sonu Ankara’da başlayacak. İlk gün genel başkan, ikinci gün ise Parti Meclisi (PM) üyelerinin belirleneceği kurultayda, ‘Gelecek için Biz’ oluşumunun başını çeken CHP Parti Meclisi Üyesi İlhan Cihaner de genel başkanlığa adaylığını açıkladı. Cihaner konuyla ilgili olarak ilk kez Habertürk'ten Kübra Par'a konuştu.

        İşte Par'ın soruları ve Cihaner'in yanıtları:

        KÜBRA PAR: Neden son dakika kararını açıkladınız? Biraz geç olmadı mı?

        İLHAN CİHANER: Aytuğ Atıcı, Prof. Dr. Tolga Yarman, Kemal Kılıçdaroğlu ve ben adayım. Aslında parti içi iktidar ve Türkiye iktidarı perspektifimizi yıllardır büyütmeye çalışıyoruz. Araya giren seçimler, referandum, tüzük kurultayı vs. gibi fikirlerimizi çok fazla yayma fırsatını bulamadık. Örgütlü bir yapı içerisindeyiz, dışarıya karşı mücadele ediyorken parti içinde bu tarz örgütlenme mücadelesi olmazdı, doğru da olmazdı. Olağan kurultay ilk ilan edildiğinde çalışmalarımıza başadık ancak pandemi nedeniyle iptal edildi. Tüm süreç sıfırdan başlamış olması gerekiyordu. Yaklaşık 3 ay sokağa çıkma yasakları, sıkı koşullarının hemen ertesinde 1 ay sonra şipşak diyebileceğimiz kurultay ilan edildi. İnsanların birbiriyle görüşemediği dönem sonrasında hemen arkasında kurultay ilanını doğrusu demokratik ve tıbbi kaygılarla beklemiyordum. Ama oldu, sızlanma için söylemiyorum bunu. Bence tam zamanı.

        REKLAM

        PAR: İlhan Cihaner olarak ne vaadediyorsunuz? Genel Merkeze itirazlarınız var. Bu kurultaya özel bir bildiri de yayınladınız. Partinin özellikle sağ siyasete kaymasını da eleştiriyorsunuz. İki maddede özetliyorsunuz. Diyorsunuz ki, "rejimin dayattığı ve çerçevesini çizdiği merkez sağ bir siyasetle mi devam edeceğiz; yoksa çağa uygun siyaseti mi kuracağız", ikinci olarak diyorsunuz ki, "mevcut antidemokratik yönetim anlayışını mı onaylayacağız; yoksa demokratik bir örgüt ve parti anlayışını mı hayata geçireceğiz". "Ben genel başkan olursam ilk bunları mı değiştireceğim" diyorsunuz?

        CİHANER: CHP insan kaynağı ve birikimi bakımından devasa bir yapı. İttifaklara bile gerek kalmadan tek başına iktidarı hedefleyebilecek bir yapı. Yeter ki bunlar optimim ve efektif kullanılsın. Parti içi demokrasi çok önemli. Özellikle ön seçim, parti içi dinamizm ve siyasi mobilizasyonu sağlayan bir unsur. Cinsiyetlerin eşit temsili. Alternatif tüzük önerimizde cinsiyetlerin her kademede eşit savunması gerektiğini savunduk. Gençliğin gerçekten gençlik siyaseti içinde partinin karar mekanizmalarında belirleyici olduğu siyaset mekanizmasını hedefliyoruz. Ekmeleddin İhsanoğlu kararı alındı, herkes televizyonlardan öğrendi. Dokunulmazlık Yasası'nda herkes hemfikir iken genel merkez 'Anayasa aykırı ama evet diyeceğiz' dedi. Partinin varolan gücünü en etkili bir şekilde kullanabilmesi için tutarlı bir şekilde parti içi demokrasiyi realize etmesi lazım. Siyasi Partiler Yasası bir sığınak olarak gösteriliyor. Şu anda Türkiye'de genel başkanların bile seçmenlerin oyuyla parti üyelerinin oyuyla seçilmesi yönünde engel yoktur. Yeter ki isteyin. Ama burada bir tutarsızlık var. Sadece CHP değil tüm siyasi partiler bu gücü merkezi bir şekilde kullanmaya çalışıyor. Birinci eksenimiz parti içi demokrasiyle mi yönetileceği yoksa herşeyin merkezden belirleneceği şekilde mi yönetileceği. Geldiğimiz şu kavşakta, partinin siyaseti başka partilerden gelenlerin, oralarda yapamadıklarını siyasi labaratuvar gibi CHP'de yapmak istemeleridir.

        REKLAM

        PAR: CHP'nin çetrefilli durumlardan bir tanesi, farklı ekollerden siyaset benimseyen kanatlar var. Kemalist-ulusalcı çizgiye dönmesini isteyenler var şu anda genel merkez gibi sağ partilerle ittifak kurarak iktidara yürümek yönünde daha yumuşak, merkezci siyaset yürütenler var. Siz partinin daha sol siyaset izlemesi gerektiğine mi inanıyorsunuz?

        CİHANER: Bu sadece CHP'de değil diğer partilerde de farklı akımlar olabilir. AKP içersinde Pelikancılar-Damatçılar şu bakancılar, bu bakancılar diye daha sert çatışmalar var. Bunu partiye zaafiyet gibi almamak lazım. Tam tersi bunu partiyi ilerleten dinamik unsurlar olarak almak lazım. Yeter ki partide tartışılsın. Partinin örgütlü yapısı buna karar versin. Bu tartışmanın kurultay gündeminde yapılması lazım. Madem ki parti içerisinde mevcut kazanımları çağdaş sol bir siyasette mi yürütülecek, yoksa gittikçe merkez, sağ ve gittikçe muhafazakar liberal kimliğe mi bürünecek. Partiler tarihsel kavşaklarda böyle tercihlerde bulunabilir. Yeter ki bu demokratik olarak tartışılsın. Siyasi mühendislikle değil açıkça, doğrudan tartışılır. Biz dünyanın, partinin soldan inşa edilmesini, çıkışın sol sosyalizasyon politikalarda olduğunu düşünüyoruz. Gündemimiz CHP Kurultayı olduğu için ağırlıklı olarak parti içi eleştirilere dair tutum partililerimizin canını sıkıyor olabilir. Ama inanın bu tartışmaları yapmazsak daha büyük can sıkıcı konuları tartışmak zorunda kalacağız. Biz partiliyiz, partinin çıkarlarını düşünürüz, partinin çıkarlarının burada olduğunu vurgulamak için bu tartışmaları yapıyoruz. Yoksa partiye zarar vermek, kişisel kaygılarla orayı örselemek gibi bir niyetimiz yok.

        REKLAM

        PAR: Siz önceki kurultaydan beri CHP'nin daha sol siyaset izlemesi gerektiğini düşünüyorsunuz. Geçtiğimiz yerel seçimde gördük ki, Kılıçdaroğlu'nun sağ muhalif partilerle ittifak kurma stratejisi en azından yerel seçim özelinde büyük şehirlerde başarı getirdi. Hatta 'Kılıçdaroğlu için kolay kurultay olacak, çünkü son seçimde başarılı oldu' diye yorum yapanlar var. Siz gerçekten daha solda bir siyaset izleyerek CHP'nin daha çok oy alabileceğine inanıyor musunuz?

        CİHANER: Tüm kalbimle inanıyorum. Buna dair ispatlarım bile var. Tüm genel başkan yardımcıları imza toplamak için parti olanaklarını seferber etselerdi ben de rahat kurultaya girerdim. Bunu sızlanmak için söylemiyorum ama fikirler arası tartışma olursa en dezavantajlı koşullarda doğru, cesur fikrin sonuç alacağına inanıyoruz. İttifaklar ekseni ile yerel seçimlerdeki başarı özgün koşullarda gerçekleşti. Kürt seçmen ve özellikle Demirtaş'ın çağrısıyla blok olarak AK Parti karşısındaki adaylara oy verdi. Bir tarafta İYİ Parti varken, iktidar bu kadar kırılganken aynı birliktelik genel siyasete yansıyacak mı? Bugün Babacan'a ittifaklar soruldu. Cevabı, 'İktidar seçim döneminde olur ben şu anda partiyi büyütmeye çalışıyorum' dedi. Biz hala Millet İttifakı iktidarından bahsedebiliyoruz. Biz CHP iktidarını koyuyoruz. Halkın gerçek sorunların üzerinden kurulan siyasetle gerçek iktidar elde edilebilir. Hasankeyf mahvedildi, Kaz dağları öyle, hayvan hakları, LBGT-İ hakları, kadın cinayetleri inanılmaz şekilde sorunlu alanlar görüyoruz. Genç işsizliğimiz tarihimizde görmediğimiz kadar yüksek boyutlara çıkmış. Bunlarla siyaset yapmak yerine biz matematik olarak mevcut siyasi aktörler temsil ettikleri kilteliy birebir mobilize edebilirmiş gibi siyaset mühendisliği yapıyoruz. O insanların yanına gidin, onların sorunlarını örgütleyin. Bu yapılırsa CHP'nin tek başına iktidarının koşullarının varolduğunu görebiliriz. Şimdiki iktidar bundan 25-30 yıl önce bugün aldığı rakamları hayal olarak görüyordu. Bu seçmen nasıl değişti. Biz 1970'de aldığımız oydan bugün nasıl sıkıştık? Bunları sorun olarak görmeye başlarsak çözümü de bulabiliriz. AK Parti ve MHP dramatik bir şekilde oy kaybederken bizim oyumuz artmıyor. Başarı olarak gördüğümüz şey yerel yönetimlere özgün koşullarda gerçekleşen bir şey. İktidar CHP'nin yerelde yönetme kabiliyetini istemedi. Yerel yönetimler üzerinden iktidara gideceksek burada da bir yol haritamız olması lazım. Bizim belediye başkanlarımız yaptıkları başarılı işleri partiye maletmiyorlar. Bu partinin yerel yönetimlere dair yanlış politikalardan birisi.

        REKLAM

        PAR: Bütün Türkiye'den oy almamız lazım diyorsunuz. Muhafazakar kesimin oy oranı ile Türkiye'deki sağ sol oy oranı aslında sabit değildir, değişebilir diyorsunuz. Çevre sorunları, kadın cinayetleri, genç işsizlik, LGBT bu kadar kutuplaşmış ortamda karşılık bulup bu söylemlerle CHP'nin oyunun artacağına inanıyor musunuz?

        CİHANER: Söylediğim her şeye çok inanıyorum. Aksi takdirde siyaset yapmaya gerek yok. Örneğin özgürlükler var. Şu anda gündemimizde olan dijital özgürlükler. Özgürlükleri cesaretle ve çok sert bir şekilde savunmamız lazım. 5 yıl önce attığı tweetten dolayı bir insanın evi özel harekat tarafından basılıyorsa çok sorun vardır. Şu anda hukuk devletine güven, yargıya güven bir araştırmaya göre yüzde 7'lere kadar gerilemiş durumda. Bunların tamamı seçmeni ikna edecek şeylerdir. Siz eğer yoksullara güven verici politika ortaya koyarsanız tabii ki geniş kitleleri ikna edersiniz. Gelir dağılımı bozulmuştur, bunlar siyasetin konusu. Bunları yaptığınızda umut haline gelebilirsiniz. Örneğin hayvan hakları bile şu anda çok önemli sorun. Siyasallaştırmamız gereken bir başlık. Bunların tamamını bir tarafa bırakıp sadece parlamentoda birilerinin geçmişini hatırlatıp, çıkacak tehlikeli yasaları birkaç gün geciktirdik diye sonuç alıcı hiçbir iş yapamayız. CHP'nin yükseldiği dönemler cesaretle kurulu düzeni sorguladığı dönemlerdir. Sınıfsal olarak siyaset üretmeyi başardığı dönemlerdir.

        REKLAM

        PAR: Ekonomi, yoksulluk diyorsunuz. Şu anda bunları genel başkan Kılıçdaroğlu da dillendiriyor. Sizin onun üzerine koyduğunuz hayvan hakları, çevre sorunu, LGBT, kadın cinayetleri, bütün bunlar 80'lerden sonra solun kimlik politikaları ve bu alana yansıması gibi. Türkiye'nin şu anki sosyolojik, ideolojik yapısında bunların karşılık bulacağına inanıyor musunuz? Bu savunduğunuz değerler ne kadar karşılık bulacak?

        CİHANER: Saymayı unuttum, en önemli kavramlardan bir tanesi laiklik. Laiklik üzerine inşa edilmeyen hiçbir devletin ulusun barış içinde yaşamasına imkan yoktur. Ayasofya cami ve müze olarak varolan yeri iktidarın rövanş alma mantığı, Atatürk'ün imzasını yok sayma pahasına yeniden cami açtığını gördük. Bugünkü görüntüleri hatırlayın, kılıç hakkı, kılıçlı hutbe, 21. yüzyılda gençlere vereceğimiz vizyon bu mudur? Tam burada genel merkezden, genel başkandan ayrıldığım konu sonuç alıcı politikalar üretmemiz lazım.

        PAR: Siz genel başkan olsaydınız, Ayasofya'nın ibadete açılması konusunda ne derdiniz?

        CİHANER: Eğer 18 yıllık iktidarında AK Parti'nin ajandasında bulunan tek bir adıma bile engel olamadık. Laiklik alabildiğine geriledi. Üniversitede başörtüsü ahmakça bir uygulamaydı. Şu anda okul öncesi çağda neredeyse medrese eğitimi meşrulaşmış durumda. Diyanet İşleri Başkanı adeta ikinci bir şeyhülislam pozisyonunda. İktidarın siyasetinin dini yönden meşruiyetini ortaya koymaya başlamış. Yargı cemaatlerin kavga alanı haline gelmiş durumda. Bizim parlamento varmış gibi muhalefet yapmamız, herşeyi Anayasa Mahkemesi'ne, ortada mahkeme yokken, yargı varmış gibi davranmamız AK Parti'nin ajandasını tıkır tıkır işletiyor. Ben olsaydım öncelikle Ayasofya'yı bir inanç bağlamında tartışmaktan çıkarırdım. Çünkü oraya hapsetmek istiyorlar. Ben orada Cumhuriyet hukuku ile Osmanlı hukukunu tartıştırdım. Bu kararın Cumhurbaşkanı tarafından değil Danıştay 10. Dairesi tarafından verildiğini anlatmaya çalışırdım. En önemlisi minareleri, atanmış vaizi ve imamıyla zaten cami. Madem yerli ve milliyiz, müzelerin gişelerini biz niye bir yabancı firmaya veriyoruz. Tartışmaları buralardan kurmak lazım. Özellikle laiklik, barış alanında kriminalleştirilen her yer iktidar tarafından işgal ediliyor, orada yeniden demokratik, özgürlükçü alan inşa etmenin maaliyeti çok büyüyor.

        PAR: Siz CHP'nin sağ partilerle ittifak kurmasına sıcak bakmıyorsunuz. Bir başka tartışma var CHP HDP ile açık ittifak kurmalı mı? Siz bu meseleye nasıl bakıyorsunuz? Açıkça olmasa da HDP'nin seçmenine talip mi olmalı?

        CİHANER: İttifaklar için söylediklerim HDP'yle ilgili olarak da geçerlidir. Bir somut gündem içerisinde somut tarif ve hedef üzerinde uzlaşılır ittifak yapılabilir. Bir kere HDP kriminalleştirilmiş durumda. Bu da Erdoğan'ın keyfine bağlı. Gerektiğinde Dolmabahçe'de konuşalibiliyor, Kandil'e milletvekili gönderiliyor. Erdoğan küsünce isteniyor ki Türkiye'nin tamamı küssün. Oysa HDP'nin asıl fonksiyonu ağırlığı Kürtlerin yaşadığı bölgedeki siyasi temsilidir. Erdoğan kriminalleştirince siz de kriminalleştirirseniz buna medya da dahil olunca, sosyal alanın dışına sürerseniz bu bölücülüktür. Siyasi koşullar için olumlu ve elverişli ise tabii ki yapılabilir. Yapılırsa tabii ki açık yapılmalıdır. Siyasi partilerin elitleri arasında yürütülen şeylerden ziyade seçmene gidilmesini öneriyorum.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ