Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Sağlık D vitamininin yeni hünerleri

        Vitamin D’nin kısa bir süre öncesine kadar tek görevinin vücutta kemik yapımında rol oynayan iki temel madde olan kalsiyum ve fosfor düzeylerini ayarlayan bir ön hormon olduğu bilinirdi. Oysa yapılan çalışmalarda vitamin D’nin kalpte, sindirim sisteminde, böbrekte, solunum yollarında, hormon sistemlerinde reseptörlerinin bulunması, bu vitaminin vücutta kemiklerin dışında çok daha fazla görevi olduğunu gösterdi.

        Bugünlerde ülkemizde gerekli gereksiz çok yoğun bir D vitamini kullanımı var. Bu doğru ama D vitamininin insan vücudundaki yeni hünerleri gösteren araştırmalar çok ilginç.

        D VİTAMİNİNİN HİKÂYESİ

        İlk kez 1929 yılında Hess ve Unger, güneş ışığının, boy kısalığı, kolda, bacak kemiklerinde eğilip bükülme, yürüme güçlüğü gibi bulgularla çocuklukta başlayan, kemik kırıklarıyla ilerleyen raşitizm hastalığını iyileştirdiğini keşfetti. Bir yıl sonra da mayaya ultraviyole ışınları verildiğinde raşitizmi önleyen bir maddenin ürediği bulundu. Buna “D 2 vitamini” adı verildi.

        1937 yılında D3 vitamininin ultraviyole ışınları ile deride sentezlenebildiği bulundu ve “lanolin” denilen maddeden D vitamini elde edildi.

        1950’li yıllardan sonra D vitamininin önemi anlaşıldı. Amerika ve Kuzey Avrupa ülkelerinde ekmeğe, süte, bazı gıda maddelerine eklenmeye başlandı ve raşitizm hastalığı bir halk sağlığı sorunu olmaktan çıktı.

        D vitaminin iki esas formu var. Vitamin D 3, deride “7-dehidrokolesterol” denilen maddenin güneşteki ultraviyole ışınları ile oluşuyor, vücut aşırı güneş ışınına maruz kalsa bile ihtiyaç fazlası vitamin aktif olmayan formlara dönüşüyor ve vücutta birikimi önleniyor.

        Vitamin D 2 süt, yumurta, yağlı balıklar ve bazı bitkilerde bulunur. Hayvanların yedikleri otlardan, gıdalardan aldıkları D2 vitamini süte geçebiliyor. İnek ya da koyun sütü ultraviyole ışınlarına tabi tutulursa bu vitamin D3 vitaminine dönüşür ve aktif hale gelir. D vitamini yağda eriyen vitamin grubundan. Kemik yapımında ve birçok metabolik olayda önemli rolü olan bir vitamin.

        D VİTAMİNİ VE İNSÜLİN DİRENCİ İLİŞKİSİ VAR MI?

        Bu yıl Berlin’de yapılan 55. Avrupa Diyabet Kongresi'nde D vitamini ile ilgili ilginç bir araştırma sunuldu. Bu çalışmada, önce insülin direncinin neden olduğu karaciğer yağlanması ve buradan karaciğer fibrozuna giden mekanizmalar anlatılıyor.

        İnsülin direnci ya da prediyabette önce karaciğer içinde yağ hücreleri artıyor sonra yağ hücrelerinde enflamasyon ve makrofaj inflitrasyonu başlıyor, pro-fibrotik faktörler ortaya çıkıyor, bunlar fibrozu hızlandırıyor ve ortaya karaciğerde sirozuna kadar giden bir dizi olay çıkıyor.

        Çalışmada D vitamininin karaciğer fibrozunu önleyici etkisi araştırılmış.

        Çalışmada D vitamini düşük grubun bir bölümü D vitamini tedavisi verilerek vitamin düzeyi 30 ng/ml’nin üzerine çıkarılıyor. Diğer gruba ise etkisiz plasebo bir ilaç veriliyor.

        Sonuç olarak D vitamini verilen grupta karaciğerde insülin duyarlılığının arttığı, doku enflamasyonu ve fibrozunda azalma olduğu buna karşılık D vitamini düşük olan grupta hiçbir değişikliğin olmadığı gözleniyor.

        BEYAZ YAKALININ İKİ ÖNEMLİ SORUNU; D VİTAMİNİ EKSİKLİĞİ VE YAĞLI KARACİĞER

        Bu çalışmada araştırıcıların anlatmadığı ama benim dikkatimi çeken çok önemli bir konu var.

        Biliyoruz ki son yıllarda plaza/AVM çalışanlarında başka deyişle beyaz yakalılarda en çok görülen sağlık sorunu karaciğer yağlanması.

        Bunların önemli bölümü gün içinde ekran başında hiç hareket etmeden gün ışığından mahrum çok uzun saatler çalışıyor.

        Bilindiği üzere D vitamini gün ışığında sentezleniyor. Gün ışığı, ultra-viyole ışınları camdan geçmiyor, yeni kuşak modern binalar gün ışığı geçirmeyen koyu renk camlarla kuşatılmış durumda. Çalışanlar büyük çoğunlukla gün ışığından mahrum.

        Sonuçta, beyaz yakalı plaza çalışanı bu kesimde hem ciddi D vitamin eksikliği oluyor hem de hareketsiz yaşam, fast-food tarzı beslenmeyle birlikte çoğunluğu genç normal kilolu, fit bu insanlarda hızla artan karaciğer yağlanması oranı artıyor.

        Bu iki faktör bir arada karaciğer yağlanma, enflamasyon ve giderek fibrozunu artırıyor.

        Sonuçta beyaz yakalı çalışanlarda gün ışığının ve yeterli D vitamininin yaşamsal önemi var.

        Bu nedenle plaza/AVM mimarilerinin buna görev düzenlenmesi, çalışanlarının daha çok gün ışığı ile buluşması, daha sağlıklı beslenmesi ve daha çok hareket etmesi gerek.

        D VİTAMİNİNİN VÜCUTTAKİ İLGİNÇ FAYDALARI

        * Araştırmalar D vitaminin kalp hastalığı riskini azalttığını gösteriyor. Bir çalışmada D vitamini düzeyi düşük olanlarda, normal olan kişilere göre kalp hastalığı riskinin % 62 oranında arttığı bulunmuş.

        * D vitamininin kanserden koruyucu etkisi de var. D vitamininin kandaki düzeyi her 20 ng/ml arttığında kolon kanseri riski % 40 azalıyor. D vitamini normal düzeyde olanlarda multipl skleroz ihtimali daha düşük. Kronik kas ve iskelet ağrıları D vitamin düzeyleri normale gelince düzeliyor.

        * Depresyonla D vitamini arasında doğrudan ilişki var. D vitamini normal olanlarda depresyon oranı daha az.

        *Çocuklarda D vitamin takviyesi vücudun savunma sistemini güçlendiriyor, enfeksiyonlara bağışıklığı artırıyor. D vitamini normal olan çocuklar daha az hastalanıyor.

        * 65 yaş üstü kişilerde D vitamini 40 ng/ml’nin üzerinde olan kişilerde 10 ng/ml’nin altında olanlara göre tüm ölüm nedenlerinde risk % 45 daha düşük.

        Çok önemli bir nokta da, bu bulgulara bakarak D vitamini eksikliği konmaz ya da D vitamini bu hastalıkların tek başına nedeni değildir sadece zemin hazırlar.

        * Ülkemizde D vitamini eksikliği oldukça yaygın. Bir çalışma ülkemizde gebelerin yarısında, yeni doğan çocuklarının üçte ikisinde, kadınların % 80 inde D vitaminini düşük olduğunu bildiriyor.

        * Bu kadar güneşli bir ülkede D vitamininin bu kadar düşük düzeyde olması çok önemli ve aslında küçük önlemlerle D vitaminini normal düzeyde tutmak mümkün.

        D VİTAMİNİ TEDAVİSİ ÜZERİNE PRATİK ÖNERİLER

        - Her 6 ayda bir D vitamini tahlili yaptırın. İdeal olarak 30 ng/ml üzerinde olmasına dikkat edin.

        - Güneşlenin. Günlük D vitamini ihtiyacının % 90’ı güneş ultraviyole ışınları tarafından deride sentezlenir. Yapılan çalışmalar günde sadece 15 dakika güneşlenmenin D vitamini sentezi için yeterli olacağını göstermiştir. Özellikle ev kadınlarının ve çocukların her gün en az 15-30 dakika güneşe çıkması çok önemli.

        - Pencere camı, plazalarda olduğu gibi camlardaki filmlerin deride D vitamini sentezini engellediği unutmayın.

        - D vitamininden zengin yiyeceklerden her gün mutlaka almaya çalışın. Yumurta ve süt özellikle soya sütü D vitamini içerir. Süt alırken ultraviyole ile D vitamini açısından zenginleştirilmiş sütleri tercih edin.

        - Balık özellikle somon ve uskumru D vitamini açısından zengindir. Ancak bir yumurtanın günlük ihtiyacın sadece % 4’ünü, 1 bardak sütün ise % 13’ünü karşılayabildiğini unutmayın.

        - D vitamininiz eksikse ilaçla takviye edilebilir. Ancak D vitamininin vücutta birikici etkisi olduğunu, yüksek doz alındığı zaman toksik etkisinin olacağını unutmayın. Özellikle D vitamini ampullerinde çok yüksek doz (300 bin ünite) olduğunu unutmayın. Tedavide D vitamini ampul kullanmayın.

        Haberi Hazırlayan: Demet Demirkır
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ