Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Politika Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Serap Yazıcı'dan Habertürk'e açıklamalar
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı, CHP Antalya Milletvekili adayı ve Anayasa profesörü Serap Yazıcı, Habertürk'te Fatih Altaylı'nın sorularını yanıtladı.

        Yazıcı'nın açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:

        "2013'TEN SONRA SİSTEMATİK OLARAK HUKUK DEVLETİNDEN AYRILDIK"

        Bu beyannameyi okuyan şunu düşünebilir, Tayyip Erdoğan 20 yıldır muhalefette, Türkiye'nin sorunlarını gayet iyi çözümlemiş ve muhalefette iken seçmenlerin desteğini almayı talep ediyor. Örneğin özgürlük vaadleri, hukuk devleti, insan onurunun ne kadar önemli olduğu yönünde ifadeleri var. İyi ama bunları kim yıktı? Kim ortadan kaldırdı? Önce demokrasi, insan hakları, hukuku vaad etti. O günün koşullarında iç dinamiklerimiz, uluslararası dinamiklerin desteğini aldı. Ama 2011'de bir duraklama süreci, 2013'ten sonra sistematik olarak hukuk devletinden ayrıldık. Beyannamede suç ve cezanın şahsiliği ilkesi var. Bir hukukçuyu çok yakından etkileyen kavramlar. 15 Temmuz'dan sonra zalimce alınan kararlarla onbinlerce kişi kamu görevinden ihraç edilirken, lekesiz yaşama hakkı ihlal edilirken biz karşı çıktık. Şimdi şaka yapar gibi, insan onuruna yakışan hayatı, suç ve cezalığın şahsiliği ilkesine uyulacağını vaad ediyorlar.

        "AÇIKLANAN BEYANNAMENİN HUKUKEN HİÇBİR BAĞLAYICILIĞI YOK"

        REKLAM

        Tayyip Erdoğan görünen tek karar verici. Hiçbir fren ve denge mekanizması yok. Neden Hatay ve çevresinde o yapıların varlığına göz yummadılar. Gerekli tedbirleri almadılar ve onbinlerce yurttaşın ölümüne göz yumdular? Neden Kızılay bugün böylesine yozlaşmış kurum? Neden afet bölgesine derhal yardım götürülebileceği halde götürülmedi? Ve oraya sivil toplum ulaşmak isterken mani olundu? Bu beyannamelerin vatandaş üstünde etkisi olacağını pek sanmıyorum. Kaç kişi okudu? Zaten Türkiye okuma eğilime sahip değil. Tayyip Erdoğan güzel ve etkili diksiyonu ile televizyondan okuması etkili olmuş olabilir. Bu beyannamenin hukuken hiçbir bağlayıcı tarafı yok. Bugün içinde yaşadığımız koşullarda önceki seçimlere kıyasla biraz daha farklı durum var. Türkiye özgürlükleri alabildiğinde yaşayabildiğimiz bir ülke olmadı. Üniversite yıllarım ve sonraki yıllara baktığımda meğer biz İsviçre döneminde yaşıyormuşuz.

        "TÜRKİYE HİÇ BU KADAR FİKİR HÜRRİYETİNDEN YOKSUN OLMAMIŞTI"

        Gerçekten insanlar zor dayanıyorlar ekonomik koşullara. Demirel 'tencerenin götüremeyeceği iktidar yoktur' derdi. Ben her hafza sebze pazarına giderim. Gördüğüm manzara korkunç. Bu ekonominin nereye gittiğini anlamamız için ekono profesörü olmanızın anlamı yok. Ben öğrencilere şu analizi yaparım, ülkedeki siyasi gidişi analiz etmek için siyaset bilimi gerekir ama ekonomiyi analiz etmek için iktisat bilimine gerek yok. Hiçbir zaman açıklamalarımda hep hukukun üstünlüğünü savundum. Siyasette yola çıkma sebebim de bu. 1 Kasım 2020'de Gelecek Partisi'ne üye oldum. Saha çalışmaları yaptım. İlk 1 yılda gözlemim şuydu; insanlar gerçek düşüncelerini söylemekte korkuyordu. Bir dip dalganın geleceğine inanıyorum. Türkiye hiç görmediği kadar baskı ortamında. Askeri yönetimden siyasi ortama geçerken dahi siyasi tercihlerimizi zikredebiliyorduk. Çevremden duyuyorum ki, 'telefon açtılar cevap veremediler, verdiğim cevaptan sonra başıma ne geleceğini bilmiyorum' diyor. Türkiye hiç bu kadar ifade hürriyetinden yoksun olmamış. Ben şimdiye kadar beklenmemiş bir tokat bekliyorum. Şu anda Bize sadece yönetmeye niyet etmiş kadro lazım. O kadro yönetime gelir, eğer taahhütlerine uymuyorsa bizim oylarımızla gelip, bizim oylarımızla geri giderler. Karizmatik lider aramayalım.

        "DEVA VE GELECEK PARTİSİ'Nİ ÇIKMAZA MAHKUM ETMEK İSTEDİLER"

        REKLAM

        Türkiye hiçbir zaman gerçek bir hukuk devleti olmadı dedim ama şunu ilave ettim, hukuk hiçbir zaman sistemli olarak bu kadar geniş kitleyi içine alacak kadar ihlal edilmemişti. 2008 yılında verdiğim röportajda, 'öyle sanıyorum ki, Türkiye'de yargının zulmüne maruz kalmayan kitle olmadıkça, toplumun hemen her kesimi farklı vesilelerle hukuksuzluğun kurbanı olacak ancak ondan sonra hukukun tek gerçek olduğunu idrak edecek. Bence öyle de oldu. Hukuk sistemi kötü ise düzeltirsiniz, hiç değilse önünüzü görürsünüz. Her seçim öncesinde bu tür problemler yaşanır. Meclis'teki sandalye sayısı 600'dür, o sandalyeye talip insan sayısı çok fazladır. Şimdi şöyle güçlüğümüz var, iktidar sahip olduğu bütün yetkileri kullanarak iktidarda kalma olasılığını güçlendirmeye çalışıyor. İyi politikalar izleseydi, seçmeni memnun etseydi bu kadar karmaşık işler yapmayacaktı. Kendileri de biliyorlar ki hem izlenen ekonomi politikalar hem hukuksuzluk tahammülü aşmış durumda ve koltuk sallanıyor. 28 Şubat 2022'de bu 6'lı Masa ilk ürününü verdi. Güçlendirmiş Parlamenter Sistem mutabakat metnini yayınladı. Tam 2 hafta sonra 14 Mart'ta seçim kanununda değişiklik yapıldı. Barajı yüzde 7'ye indirdi. Bu sistemde barajın anlamı yok, parlamenter sistemde değiliz. İttifakların kurulmasını anlamsız kılacak formül geliştirildi. Her siyasi parti kendi elde ettiği neyse dont sistemi kullanılarak elde edeceği sandalye hesaplanacak. Burada DEVA ve Gelecek Partisi'nin kurumsallaşmasını önleyerek çıkmaza mahkum etmek. AK Parti'den kopma ihtimali olanların kopmasını engellemek.

        "CHP BANA KALIRSA ÇOK ÖZVERİYLE DAVRANDI"

        Seçim kanunu yürürlüğe girdikten hemen sonra Prof. Tanju Tosun, Seyfettin Gürsel yazdı. Bazı simülasyon çalışmaları yapanlar oldu. Bunlar bize hep şunu gösterdi, eğer Millet İttifakı tek bir listeyle girerse oy kaybı minimize, sandalye kazancı maksimize olacak. Vaadlerimizi yerine getirmek için oy kaybını asgariye, oy kazancımızı azamiye çıkarmamız gerekiyor. CHP bana kalırsa çok da özveriyle davrandı. Kendi listesinden yeni partilere, DP ve Saadet Partisi'ne yer açtı. İYİ Parti kendisini tartıda görmek istediğini beyan etti. CHP listelerinde Türkiye'yi değiştirmeyi talip olan o büyük koalisyonun, Millet İttifakı'nın adaylarını görüyoruz. CHP seçmenleri bazı kişileri o listede görmekten hoşnutsuzluk duyabilir. Tabii ki eleştirecekler. En iyi iyinin düşmanıdır. Bugün siyasi partiler kendi stratejilerini oluştururken sadece partian saiklerle hareket etme lüksüne sahip değiller.

        REKLAM

        "TÜRKİYE TEK ADAM VE DIŞLAYICI MODELDEN KURTULACAK"

        Bugün Türkiye ikinci kurtuluş savaşını yaşıyor. Biz Türkiye'nin hukuk devletine kavuşmasını istiyorsak Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi ile yaşayamayız. DEVA ve Gelecek Partisi'nin seçmen tabanının bir bölümü muhafazakar kişiler. Onlar da 'Biz nasıl 6 Ok'a, CHP'ye oy verelim'. Bizim anlatmamız gereken şu, bizim böyle lüksümüz yok şu anda. Çok aç kalmış insanın önüne yemek geldiğinde 'Ben bunu istemiyorum, suşi isterim' diyebilir mi? Bugün Türkiye hayat memat mücadelesi içinde. Anlatmaya çalışıyoruz. Benim anlatmaya muvaffak olduklarım var, olamadıklarım var. CHP de böyle muhtemelen. Cumhur bloğu iktidarı kullanmaya devam mı etsin, hukuksuzluk sürüp gitsin mi? B şıkkı ise, bu kapıdan girildiğinde özgürlük, ekmek, karanlıktan aydınlığa ulaşma ihtimali var. İnsanın en temel içgüdülerinden biri yaşama içgüdüsü. Bizler ittifak içinde yer alan partiler olarak kurumsal kimliklerimizden vazgeçmedik. Tek tek varlıklarımızı koruyacağız. Türkiye bir tek adam, dışlayıcı yönetim modelinden kurtulacak. Bu dışlayıcı, yozlaşmış otoriret sistem yerine size kapsayıcı, demokrasinin kurum mekanizmalarının işlediği, fren ve denge mekanizmaları olan hukuk devleti olan insan haklarına dayalı, yarına endişe ile bakılmayacağı bir sistem vaad ediyoruz.

        "BUGÜN YAYINLANAN METİN ŞAKA GİBİ"

        REKLAM

        Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem mutabakat metni ve Anayasa değişikliğimiz çok ciddi etki yarattı. Seçmen 'gerçekten ayakları yere basan şeyler söylüyorlar' dedi. Çok olumlu yankılar oldu. Şanssızlık şu ki, hemen arkasından gelen deprem yaratılan olumlu havayı ortadan kaldırmış oldu. Hepimizin yüreğine kor düştü. O acıyla birlikte bir şey daha geldi, Türkiye'yi yönettiğini iddia edenler aslında yönetmiyorlar. Bugün Türkiye güvenlik temin edemeyen bir ülke. Herhalde böyle olduğunu iktidar sahipleri de kabul ediyorlar ki, açın bugünkü metne bakın, 'mülkiyet hakkını koruyacağız' diyorlar. Mülkiyet hakkı 18. yüzyıldan beri kutsal bir haktır. Sözleşme hürriyeti demiş, bugün yayınlanan metin. Kahkahalarla okudum. Çünkü anayasamızda sözleşme hürriyeti var. Dolayısıyla bugün yayınlanan metin şaka gibi.

        "DEMOKRATİK HUKUK DEVLETİNİ KURMAK OKSİJEN POMPALAMAK GİBİ OLACAK"

        Cumhurbaşkanlığını kazandığımız takdirde Türkiye için çok ciddi reformlar yapabiliriz. Geçiş yol haritasında Cumhurbaşkanlığı kararnamelerini yardımcıların da katılımıyla, uzlaşmayla düzenleyecek. O metinler aracılığıyla pekçok reformu yapabiliriz. Biz hukukun sınırları içinde kalacağız. Türkiye'de tek sorunlardan biri keyfi tutuklamalar. Ve bunların uzun sürmesi, ifade hürriyetinin ihlal edilmesi. Pekçok muhalif figürün suç işlememiş olmasına rağmen hürriyetlerinden mahrum kalmaları. Bunun iki örneği Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş. Uluslararası camiadaki taahhütlerimize uymuş olsaydık, ne Demirtaş ne Kavala ve ne benzerleri içeride olacaktı. Demokratik hukuk devletini kurmak Türkiye'yi oksijen pompalamak anlamına gelecek. Parlamento kurulduğunda, sandalye dağılımını gördüğümüzde, acaba anayasa değişikliğini isteyen sadece biz mi olacağız? Bana kalırsa Adalet ve Kalkınma Partisi'ndekiler bizden daha fazla parlamenter sistem isteyebilecek.

        REKLAM

        MUHARREM İNCE NE VAAT EDİYOR?

        Algıların gerçeklerin önüne geçtiği yüzyılda yaşıyoruz. Bizi yönetenler belki bizi yönetemiyorlar ama algı yönetimini başarıyorlar. Ellerinde büyük medya ve sermaye gücü var. Korku ve tehdit araçları var. Muharrem İnce seçmene ne vaad ediyor? Bir kere kadrosu, ekibi kimmiş? Seçmen bizi 2021'in sonbaharından beri izliyor. Biz ve diğer partilerin çok iyi hukukçuları var, ekonomistleri var. Millet İttifakı bu seçimi kazandığı zaman Türkiye'yi nasıl bir kadro ile yöneteceği açık seçik ortada. Bizim partimizde çok iyi iktisatçılar var. Parlamentoda sandayle sayımıza bağlı olarak vaatlerimiz ortada. Sayın Muharrem İnce bize cevap versin. Türkiye'de hangi kadro ile neyi yönetecek? Tabii ki anayasal hak. Anayasa'nın aradığı şartları karşılayan herkes aday olma hürriyetine sahiptir. Bugün Muharrem İnce'nin yaptığı esas itibariyle Türkiye'nin demokrasiye çıkış yoluna taş koymaktır. Kendisini tarih yargılayacak. Kendisi Cumhurbaşkanlığı adaylığında çok fiyakalı bir şekilde Quantum fiziğinden bahsediyordu. Matematik bilen bir insan.

        "SAYIN ERDOĞAN'IN ÜÇÜNCÜ KEZ ADAYLIĞI ANAYASAYA AYKIRI"

        Sayın Erdoğan 3. kez aday olamazdı. Sayın Kılıçdaroğlu, sayın Akşener 'sandığı getir' dediler. Eğer sayın Erdoğan, Akşener ve Kılıçdaroğlu'nun çağrısına uysaydı, anayasal olarak seçime gidebilecek ve 3 kez aday olabilecekti. Biz YSK'ya itirazda bulunduk. İtirazımız kabul görmedi, reddedildi. Benim tahminim şu; sayın Erdoğan ve çevresi öylesine büyük bir çıkmaz içinde ki, seçimleri kazanamayacakları biliyorlar, yapay bir biçimde mağduriyet atmosferi yaratmaya çalışıyorlar. Şu anda mağdur değiller, milyonlarca insanı mağdur ediyorlar. Anayasa aykırı olarak aday oluyorlar. Bugün sayın Erdoğan'ın 3. kez adaylığı anayasaya aykırı adaylık. Burada yapacağımız iş seçmene bunu çok açık şekilde anlatmak, seçim yoluyla iktidarı kazanmak. Türkiye hukuksuzluğun ve anayasaya aykırılığın tavan yaptığı ortamda kimsenin memnun olmadığını düşünüyorum.

        "KOALİSYON DEMOKRASİNİN OLMAZSA OLMAZIDIR"

        Cumhur İttifakı'nın ellerinde bütün devlet imkanları var. Seçmeni mutlu edecek politikaları izleseler, DSP ile falan ittifak kurmaya ihtiyaçları yok. Bizim durumumuz farklı. Bizim elimizde devlet imkanları, medyayı kontrol gücü yok. Son derece sınırlı medya imkanlarını kullanabiliyoruz. Biz ne olursa olsun bu seçimi kazanmak istiyoruz. Akıl yoluyla bu mücadeleyi yapıyoruz. Türkiye bu dışlayacılıktan, popülizmden çok çekti. Bundan kurtuluşun yolu aslında ortakçılıktır. 70'li yıllardaki koalisyon süreci köpürtülerek yanlış anlatıldı. Koalisyon demokrasinin olmazsa olmazıdır. Koalisyon oluşturuyorsanız belki seçmen kitlesinin bir bölümünü azami mutlu etmezsiniz. Koalisyon bir anlamıyla hukukun üstünlüğüdür.

        ÖNERİLEN VİDEO
        Şurada Paylaş!

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ