Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem İşte Türk işçilere saldırının iç yüzü

        Kazak-Türk İşçi Kavgası

        SSCB'nin yıkılmasından sonraki ilk yıllarda Türkiye'nin Türk Dünyası ile diplomasi ilişkileri son derece yoğun olup, meyvelerinin bugünlerde toplanmaya başlandığı ortak büyük projelerin tohumları söz konusu dönemlerde atılmıştır. Örneğin, “Asrın projesi” olarak adlandırılan Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı, Türk Cumhuriyetlerinden 10.000 öğrenci getirme projeleri bunların en bariz örnekleridir.

        Ancak, 1995 yılından itibaren, Türkiye ile Özbekistan arasında Özbek muhalefet parti liderleri meselesi yüzünden diplomasi ilişkiler çıkmaza girerek, Türkiye'nin çeşitli üniversitelerinde okuyan 1700 Özbek öğrenci Devlet Başkanı İslam Karimov tarafından bir gün içinde ülkeye geri çağrılmıştır. 2005 Mart ayında Kırgızistan'da yaşanan halk ayaklanması sırasında (kasıtlı olmayarak) Türk işyerine yapılan saldırılar, basının kışkırtmasıyla Türk toplumuna derin analiz ve yorumlar yapılmadan, doğrudan Kırgızların “Türk düşmanlığı” şeklinde yansıtılmıştır.

        Kazakistan'a gelirsek; bugüne kadar Türkiye ile Kazakistan arasında gerek diplomatik ilişkilerde, gerekse iş dünyasında, gerek kültür, gerekse eğitim alanında hiçbir pürüz, anlaşmazlık yokken ve tüm bu ilişkiler olması gerektiği düzeyde seyrederken söz konusu olayın patlak vermesi, bu kadar sıcak ilişkilerin öteki tarafında herhangi bir sorunun olduğuna mı işaret ediyordu, yoksa basit bir işçi kavgası mıydı?

        Aslında “basit kavga” diyerek geçiştirmek mantığa uygun değil, zira olayda Türk işçilerinin can ve iş güvenliği tehlikeye girmiş, resmi olmayan verilere göre 1200 Türk insanı Kazakistan'dan ülkelerine geri dönmüşlerdir. Geri dönenlerin sayısının günbegün artması, olayla ilgili çeşitli senaryo ve yorumlara yol açmaktadır. Hatta en son haberlere göre olayın, bir diğer petrol yatağı olan Karabatak'a da sıçraması, orada faaliyet gösteren bir kısım ABD'liler de olmak üzere Gama-Tekfen şirketinin birçok çalışanının Kazakistan'ı terk etmeleri, bazı basın organlarına “ yabancılar Kazakistan'ı terk ediyor ” şeklinde topluma sunulmuştur (2).

        Bu olay “ Çin'den Adriyatik'e kadar ” söyleviyle yola çıkılan kardeşlik ve ekonomide işbirliği planının bozulması mı, yoksa basit bir grup kavgası mıydı, yoksa çokuluslu şirketlerin maaş politikasına ilişkin düzenlemelerdeki eksiklikler mi, yoksa küresel güçlerin oyununun bir parçası mı, yoksa şirketler arası rant kavgası mı? Kazakistan Petrol Şirketi Kaz Munay Gaz´ın Rafineri Grup Başkan Yardımcısı Şuhrat Danbay'ın Kazakistan'ın, Ceyhan'a yaklaşık 5 milyar ABD doları tutarında bir yatırım yaparak, 3 bin kişiye iş imkânı sağlayacaklarını (3) açıklamasından sonra meydana gelmesi bir tesadüf müdür?

        Kazak- Türk kardeşliğin sonu diyenler şunu iyi bilmelidirler.

        Birincisi , Türk işçisinin Kazakistan'da çalışması kadar doğal bir durum olamaz, zira Kazak Türklerinin diğer milletlerle (söz konusu tesiste çalışan Filipinler, ABD'liler, Avrupalılarla kıyaslandığında) Türkiye Türkleriyle gerek dil, gerekse kültür ve din bakımından yakınlıklarından dolayı daha iyi anlaşacakları (dillerinin yakınlığından işi beraber yürütmede zorluk çekmemeleri) su götürmez bir gerçektir.

        İkincisi, bu kavga etnik temelli bir kavga değildir, çünkü tarihten bilindiği üzere (ülkesinde 140 milleti barış içerisinde barındıran) Kazaklar ne ırkçıdırlar , ne de denildiği gibi “ yabancılara, özellikler de aynı boydan gelen Türkiye Türklerine karşı husumet beslerler ”. Üstelik Kazakistan ile Türkiye arasındaki ilişkiler, işçilerinin kavgasıyla sona erecek kadar pamuk ipine bağlı olmayıp, kökten bağlıdır.

        Üçüncüsü , taşeronluk işlerinde büyük şirketleri, etnik kökenden daha ziyade ihalenin ekonomik boyutları (ihalelerin çok ucuza yapılması, minimum maaş ödeme ve belirlenen sürede işi teslim etme) daha çok ilgilendirir. Bu durumda, dünyadaki birçok işçiye göre Türkler, hem az maaşla çalışan, hem kaliteli iş yapan kalifiye işçilerdir.

        Olaylar,” bir küresel oyun muydu” sorusuna gelirsek ;

        Doğanın, insanoğluna hediye ettiği en güzel fosil enerji kaynağı olan petrolün Kazakistan'da bol miktarda (dünyada 9.büyük üretici) bulunması, doğal olarak ABD, Çin, AB ülkeleri ve Rusya gibi büyük küresel güçlerin dikkatini Kazakistan'a çekmiş ve Merkez Asya bölgesinin en mühim ülkesi yapmıştır.

        Olayın patlak verdiği Atırav ilinde hâlihazırda 500 kadar yabancı şirket faaliyet göstermekte olup bunlardan en büyüğü olan Bechtel, John Prkins'in kaleme aldığı “ Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları ” isimli kitapta yer alan iddiaya göre, “dünyanın en büyük mühendislik şirketlerinden biri olup, Bechtel ailesi Cumhuriyetçi Partinin iplerini elinde tutuyor… Şirkette Bush'un adamları vardır… Amerika birleşik devletlerindeki Cumhuriyetçi hükümetler Bechtel şirketini desteklemişlerdir… Özellikle Reagan ve Bush hükümetlerinin desteğini görmüşler, Amerika Birleşik devletleri Irak'ın yeniden inşasında Bechtel şirketine büyük bir kontrat verdi… Bechtel şirketinin ABD'nin ulusal güvenlik kurumları ile geçmişe dayanan bağlantıları vardır (4). Bechtel, bir Türk firması olan ENKA ile söz konusu petrol yatağı da başta olmak üzere, on yıldan fazla bir zaman boyunca birçok ortak proje (5) gerçekleştirmiştir. ENKA ile birlikte “Senimdi Kurılıs” da taşeronluk işlerini üstlenmektedir. Teniz'deki petrol işletmeleri; 1993'de Kazakistan ile Chevron arasında imzalanan eşit hisseli Sözleşme gereği, 1994'ten itibaren çalışmalarına başlamış ve 2008'de tamamlanarak, 2010'da her yıl 27 milyon ton petrol üretecek şekilde planlanmıştır.

        Bütün petrol yatağı işleticilerinin mevcut payları şu şekildedir: ChevronTexaco Overseas (%50)ve ExxonMobil Kazakhstan Ventures İnc (%25), KazMunayGaz Ulusal Şirketi (%20) ve ayrıca Rusya-ABD LukArco (%5). Bu verilerden de görüldüğü üzere, Kazakistan'ın petrol pazarında en büyük pay, ABD'ye ait olup, işin içinde paylarının az olmasıyla birlikte Rusya da bulunmaktadır.

        Atırav bölgesinde Türk şirketleri dışında Çin (örneğin, Silk Roud Fashion Co.LTD vb ) ve Rusya (örneğin, “ CC-GAGMA ” vb) gibi küresel güç teşkil eden ülkelerin şirketleri de faaliyet göstermektedir.

        Basında çıkan birçok analiz, olayın arkasında birçok küresel güçlerin ve hatta terör örgütlerinin yattığına işaret etmiştir. Özellikle de olayda Rusya, Çin ve ABD'nin etkili olduğu, olayın önceden “ planlandığı ”, “ Kazak işçilerinin ceplerinden anti-Türkiye propaganda broşürünün bulunduğu ” (6), hatta bir internet sitesinde “ Kazakları bir terör örgütü olan PKK'nın kışkırttığı ” (7) iddia edilmiştir.

        Olayın cereyan ettiği tesisin ABD menşeli bir şirketin siparişi üzerine Türk şirketine yaptırılmakta olması ve kendisiyle yıllarca ortaklık projelerinin bulunması gözler önünde bulundurulduğunda, “kavganın ABD'ye ne gibi yarar getireceği” sorusu akıllara gelebilir. Diğer yandan, varsayımlara göre, “planlı” olarak çıkartılan kavganın bir takım ekonomik kayıplara (üretimde aksaklıklara, dolayısıyla da gelirin azalmasına) yol açacağı da kesin olmakla birlikte son zamanlarda petrol fiyatlarında yaşanan düşüşün kime yarar sağlayabileceği de apaçık ortadadır.

        Rusya'ya gelirsek; geçen sene “ekonomik şantaj” olarak değerlendirilen uygulamalarından, yani Ukrayna'ya uyguladığı “doğal gaz musluğunu kapama olayından” ve Kazakistan ile Azerbaycan'ın katılımıyla BTC botu hattının açılmasının “Petrol pazarındaki rekabette ABD'nin zaferi” şeklinde değerlendirilmesinden sonra, onun doğal kaynaklar konusunda bir çaresizliğe itildiği bir sır değildir artık.

        Türk şirketlerinin Kazakistan'daki başarısının birtakım güç odaklarını rahatsız ettiği kesin, ancak küresel dünyada yurtdışında işçi çalıştıran bir tek Türkiye değildir. Örneğin, özellikle de Hindistanlı, Pakistanlı işçilerin ABD ve Avrupa, Birleşik Arap Emirliği (özellikle de Dubai'de) ülkelerinde az maaşa çalıştıkları da bir gerçektir. Söz konusu ülkelerde bu işçilere karşı etnik temelli saldırılara, bu kadar büyük kapsamda olmasa da müşahede edilmektedir.

        Ekonomik çıkarlar her zaman üstündür. Olayları “ABD tezgâhladı” eğilimindeki yorumlar mantığa uygun olmaz, hem Türk işçiler ucuz iş gücü, artı vasıflılardır. Irak'taki petrole sahip olmada umduklarını bulamayan ABD bu durumda, Kazakistan'daki elde edecekleri büyük miktardaki gelirlerini neden tehlikeye atsın ki?

        Çin'in veya Rusya'nın olayla ilgisi var mıydı ? Kavganın, Kazakistan petrolünün en büyük alıcısı (Mayıs 2006'da boru Kazakistan ile Çin arasında boru hattı açılmıştır) olan Çin tarafından kışkırtılması sonucu meydana geldiğini ortaya atan yorumlar, petrol fiyatları bakımından ele aldığımızda mantığa aykırıdır. Çin, en yakın sınır komşusundan daha ucuza petrol alma imkanına sahip iken, diğer bölgelerden daha da pahalı petrol almayı ikinci plana atamaz. Ancak, bir diğer taraftan Çin'in nüfusu korkunç derecede artmakta ve bunun doğal sonucu olarak işsizlik krizinin patlama noktasına gelmekte olduğunu da unutmamak gerekmektedir.

        Olaya Kazakistan Açısından Bakış: Yüzleştiğimiz Gerçekler

        Bu alt başlığa “ Kazakistan neden yurtdışından işçi getirmeye mecbur kalmıştı ” sorusuyla başlamak daha mantıklı olmaktadır .

        “Asırlarca hayvancılıkla uğraşan çoban Kazakları eğiterek, proletarya sınıfı oluşturacağız!” şeklindeki yaldızlı sloganlarla halkı sömüren Sovyetler, Kazakistan'da bilinçli ve kasıtlı olarak yine de kalifiye Kazak işçisi yetiştirmemiştir. Kazaklar, daha ziyade iklim şartları ağır bölgelerde tarım ve hayvancılıkla uğraştırılmıştır. 250 milyonluk SSCB nüfusunun, önemli gıdalardan et ihtiyacı Kazakistan tarafından gideriliyordu (nitekim Sovyetlerin ikinci büyük et kombinesi Doğu Kazakistan ili Semey şehrinde idi) ve bu da Sovyetlerin planlı ekonomisinde Kazakların isminin “çobanlıkla” anılmasına neden oluyordu. O dönemlerde çıkan gazetelerde “ Çoban Yoldaş, kış mevsimi için erzak hazırlığı nasıl gidiyor? Çoban Kazak, Kışa Hazır mısın? Kazakistan, 70 milyon koyun planını iyi uyguluyor musun ? 100 koyundan 150 koyun elde etme planları nasıl gidiyor ? vb. şeklindeki manşetlere her gün rastlanmaktaydı.

        Dolayısıyla da, 1991 yılında bağımsızlığını kazanan ve yeraltı kaynaklarını işletmeye açarak büyümeye başlayan Kazakistan ekonomisinde, doğal olarak acil surette vasıflı işçi sıkıntısı ortaya çıkmıştır. Bu açığı giderme, yani Kazaklardan vasıflı işçi yetiştirme ve eğitme çalışmaları gereken seviyede yürütüldü mü? Bütün sorun burada başlıyor.

        Kazakistan'da faaliyet gösteren yabancı şirketlerin birçoğunda; Kazak devleti tarafından yapılan denetlemeler sonucunda, ikili Sözleşme maddelerinin (yabancı işçi sayısındaki kotayı aşma, %50–60 arası yabancı işçi çalıştırma vb gibi) uygulanmasında ciddi boyutlarda ihmaller tespit edilmiştir. Örneğin, 18.04.2005 tarihinde Atırav'da TengizChevroil şirketinde gerçekleştirilen denetmeler sonucunda 30 yabancı eleman yerli işçilere karşı adaletsiz ve sert davranışları yüzünden işten çıkarılmıştır (8). Çin menşeli “ Velikaya Stena (Büyük Duvar) şirketinde aynı iş yapan elemanların (Çinli mühendisler 570 dolar, Kazak mühendisler ise 400 dolar, üstelik maaş ödemelerinin Kazak işçilere sürekli olarak geciktirildiği) maaşında farklılıkların bulunduğu ve yine Çin Silk Roud Fashion Co. LTD şirketinde 230 Kazak işçisinin ferdi iş sözleşmesi olmadan, dolayısıyla da hiçbir sosyal güvence ve hakka sahip olmadan çalıştırıldığı belirlenmiştir (9). Hatta denetlemeler sonucunda bazı işletmelerde hiçbir ikili sözleşmenin olmamasına rağmen, Hindistanlı aşçı ve Afrika kökenli güvenlik görevlilerinin çalıştırıldığı tespit edilmiştir.

        20.10. 2006 tarihinde patlak veren Kazak-Türk işçi kavgası ilk değildi. Örneğin, 22 Şubat 2005 tarihinde Atırav'da petrol işleme fabrikasının rekonstrüksiyonu işlerini üstlenen Türk “Gate İnşaat” şirketinin 500 kadar Türk ve Kazak işçisi arasında da sosyal nedenler temelli büyük kavga çıkmıştır (10). Tesisin ana müteahhidi olan Japon JGC firması Atırav Valisi Aslan Musin'e 14.03. 2005 tarihinde bir mektup yollayarak, özür dilemiştir (Kazak işçilerden Canibek Tokabasov ağır darbe almıştı (11)). Daha önce de Astana'da az maaş ödendiği gerekçesiyle Kazak işçiler iş bırakma eylemi yapmışlardır. Yugoslav menşeli Energoproekt –Vısokogrdne ” şirketinde de sözleşmenin ihmali tespit edilmiştir.

        16.05.05. tarihinde Atırav Valiliği tarafından yapılan inceleme raporlarına istinaden, bölgedeki 129 yabancı firmanın ikili sözleşmelere uymadığı tespit edilmiştir.

        Tengiz Chevroil Limited Şirketi Genel Müdürü ve “ Senimdi Kurılıs ” firması temsilcileri arasında işçilerin maaş politikasının dikkate alınmasının ve onlara daha iyi sosyal şartlar sağlamanın gerekliliğine ilişkin bir Sözleşme imzalanmıştır. Bu Sözleşme gereği, petrol işletmelerinde yabancı firmaların katılımıyla 1196 Kazak işçi eğitimden geçirilerek, bunlardan 1133'ü kalifiye işçi sıfatıyla istihdam edilmiştir.

        Olaya Yaklaşım: Kazak ve Türk Basını

        Kazak basını ilk günlerde suskun kalmayı tercih ederken, birkaç gün sonra kavgayı Kazak işçilerin çalışma haklarının sömürülmesinden doğan, yıllarca ihmal edilen ve biriken sosyal adaletsizliğin patlaması şeklinde değerlendirmiştir. Ayrıca Kazak basını olayın etnik temelli çıktığına dair varsayımların asılsız olduğunun altını özellikle vurgulamıştır. Kavgayı doğuran sosyal nedenleri aşağıdaki şekilde sıralamıştır:

        1. Türk işverenlerin Kazak işçilerine karşı sert davranmaları;

        2. İşverenlerin hiçbir nedene dayandırmadan Kazak işçilerini işten atmaları;

        • Yabancı işçilerle Kazak işçilerin maaşları arasındaki büyük fark (12).

        • Kazak işçilerinin sözleşme maddelerinde belirtilen şekilde yönetim kadrosunda temsil haklarının kısıtlanması;

        • Kalitesiz beslenme;

        • Yaşam standartlarının düşüklüğü ve ağır üretim şartları (13).

        • Türk işçilerin Kazak toplumunun örf-adetlerine aykırı davranışları.

        Türk basını ise ilk günlerden beri olayı “havaalanı gazeteciliği” mantığıyla hareket ederek, iki ülke arasındaki asırlarca var olan kardeşliği abartılı olarak yıpratma çabaları göstermiştir. Olaydan hemen sonra bölgeye gidilmeden, hiçbir ilgili ve resmi kuruma başvurulmadan, hatta bazı basın organları olayı magazinsel boyuta kadar indirmiştir (14).

        Olayın nedeni Türk basını tarafından aşağıdaki nedenlere dayandırılmıştır:

        • Kazak işçilerinin vasıflı olmalarından dolayı kendilerinden fazla maaş alan Türk işçilerini kıskanmaları;

        • Kazakların tembelliği;

        • Bölge halkının “kavgacı” ve “vahşi” oldukları; (Ki bilindiği üzere, Batı Kazakistan'da “vahşilikleriyle” değil, savaşçı nitelikleriyle fark edilen Kişi Jüz boyu Kazakları daha yoğun olarak yaşamaktadırlar).

        • Şirketler arası rant kavgası;

        • Genel olarak Kazakların Türklere karşı duydukları nefret duyguları;

        Yeri gelmişken, her iki ülkede tarafından da, Türk yöneticilerinin “olaylar tamamen provokatörlük amaçlı”, Kazak yöneticilerinin ise “basit bir işçi kavgası” şeklindeki beyanları dışında, resmi bir açıklamanın yapılmaması da dikkat çekmektedir.

        Son olarak, olaya karışanlar Kazakistan Ceza kanununun 187. (mülkiyete kasıtlı olarak hasar vermekten) ve 257. maddesine göre (holiganlıktan) yargılanacaklardır.

        Sosyal sorunlarını bir toplum devletine yakışır biçimde işverenlere sunarak, uygar biçimde ilgili organlara iletememeleri, Atırav'daki Kazak işçilerinin en büyük hatalarıdır. Aynı zamanda Kazakistan'ın ilgili kurumlarının da yabancı şirketlerle yapılacak ikili Sözleşmelerdeki yabancı işçi çalıştırma maddelerinin ve genel olarak kanunların gözden geçirmesi gerekmektedir. Kazakistan ve Türkiye için işçi kavgası büyük bir ders olmuştur, tarafların bu olayı ikili iş sözleşmelerinde ve ilişkilerinde yer verilen bir ihmalkârlık olarak değerlendirerek kaldıkları yerden devam edeceklerinden kimsenin şüphesi yoktur.

        Dr. Almagül İsina

        TASAM Orta Asya Uzmanı

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ