Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Anayasa "Azmim sürüyor, umudum azalıyor"

        NİHAL BENGİSU KARACA - GAZETE HABERTÜRK

        BAŞBAKAN Erdoğan, iki günlük Almanya gezisinden dönerken uçakta gazetecilere yeni Anasaya konusunda, "Azmim sürüyor ama umudum azalıyor" dedi. Erdoğan, Çankaya ile ilişkileri için, "Cumhurbaşkanı ile aramızda fikir ayrılığı yok" mesajı verdi. Erdoğan, Suriye için de "Esad kimyasal silah kullanabileceğini düşünüyor" yorumu yaptı. İşte Erdoğan'a sorular ve cevapları:

        Yeni Anayasa için fazla zaman kalmadı. O çalışma nasıl gidiyor, durumu nasıl görüyorsunuz?

        Doğrusu benim umudum her geçen gün azalıyor. Buna rağmen bu konuda kararlı ve azimli bir biçimde süreci devam ettirmek gerektiğini düşünüyorum. Arkadaşlarıma hep bunu söylüyorum. Masadan kaçmak yok. Yeni bir anayasa konusunda bizim tavrımız net. Burada 'azami müşterek' sağlayabilmek önemli. Dikkat edin asgari müşterek değil, azami müşterek. İlla dört parti bir araya gelsin diye bir şey de yok. Eğer CHP gelirse CHP ile yaparız; MHP gelirse onunla yaparız. Önemli olan azami müşterek. Yeter ki yamalı bohça olmasın. Yeni bir anayasa olsun.

        CUMHURBAŞKANI İLE AYNI FİKİRDEYİZ

        Ulus'taki yürüyüşle ilgili olarak "Barikatların kaldırılması emrini ben vermedim" dediniz, bunun üzerine "Acaba emri Abdullah Gül mü verdi" şeklinde spekülasyonlar yapıldı, derken siz "Yönetimde çift başlılık olmaz" dediniz. Abdullah Gül de "Yönetimde çift başlılık diye bir şey yok" dedi ve Cumhuriyet Bayramı'nın nezih bir biçimde kutlanması için yetkililerin dikkatini çekmesinden daha doğal bir şey olmadığını belirtti. Gül'ün yanıtı hakkında ne söyleyeceksiniz?

        Sayın Gül doğru söylüyor, aynı fikirdeyiz. Düşüncelerimiz aynı. Cumhurbaşkanı'yla aynı şeyleri söylemişiz. Demek ki bir çift başlılık yok. Herhangi bir fikir ayrılığı yok bu konuda. Aynı şeyleri söylemişiz zaten ve söylüyoruz.

        SURİYE'NİN IRAK OLMASINA MÜSAADE ETMEYİZ

        PYD ile Özgür Suriye Ordusu çatışmaya başladı. Bunun sonuçları ne olur, Suriye'de çıkacak bir etnik Kürt-Sünni-Arap çatışması Türkiye için nasıl sonuçlar doğurur?

        Şu andaki durum Irak'taki gibi değil; Suriye farklı noktada. Irak gibi olacağına ihtimal vermiyorum. Kaldı ki biz de burada böyle bir senaryonun oynanmasına müsaade edemeyiz. Bunu Barzani'yede söyledik. "Orada artık farklı gelişmeler olabilir, farklı adımlar atılabilir" dedik; bunu bilmesini istedik. Barzani ise öyle bir şey olmadığını, olamayacağını, hatta PYD'nin PKK olmadığını anlatmaya çalıştı bize. "Böyle bir şey olması halinde tavrımız Irak gibi olmaz" dedik.

        Esad'ın şu anki pozisyonunu nasıl görüyorsunuz?

        Bizim farklı kanallardan edindiğimiz izlenim o ki Esad, kendini bir hayal âleminde hissediyor. "Bu hayal âleminde ben bu işi kotarırım" diyor. Ama siyasi tarihe baktığımız zaman hiçbir siyasi iktidar halka rağmen kalıcı olamaz. Suriye halkını muhalif cephe olarak değerlendirecek olursak, hiçbir imkânı, gücü olmamasına rağmen bu halk 20 aydır direnişini sürdürüyor. Hem de güçlenerek sürdürüyor. Hangi ilde kim daha güçlü diye baktığınızda, birçok yerin muhaliflerin kontrolü altına geçtiğini görüyoruz. Rejimin elindeki tek güç uçaklar ve helikopterler; bunlarla vuruyor. En son artık herhalde füzeleri, kimyasalları kullanacağını düşünüyor. Böyle bir ruh hali var. Ama buna da insanlığın müsaade etmesi mümkün değil. Nitekim, Rusya da kimyasal silahların kullanılmasına müsaade edemeyeceğini belirtti. Buna karşı tavır koydu.

        MERKEL, SURİYE İÇİN RUSYA VE ÇİN'LE GÖRÜŞECEK

        Almanya'nın Çin ve Rusya ile kurduğu iyi ilişkilere atıf yaparak bu ilişkileri Suriye hassasiyetinin artırılması yolunda kullanabileceğine dair bir öneriniz oldu, orada basın toplantısında bahsettiniz. Merkel'den ne yanıt geldi?

        Rusya ve Çin'le bu konuyu görüştüklerini söyledi Sayın Merkel. Bu görüşmelerin devam edeceğini söylediler. Hem kendisinin hem de arkadaşlarının, oralardaki ilgililerle Suriye konusundaki temaslarının sürdüğünü beyan etti. Putin Türkiye'ye gelmeden önce, Merkel Putin'le Suriye meselesini görüşebilir. Ben öyle bir izlenim aldım. Öyle bir hava sezinledim. Bir telefon diplomasisi olabilir diye düşünüyorum. Bu arada bizim de biliyorsunuz, hem Rusya Federasyonu hem Çin Halk Cumhuriyeti ile yoğun görüşmelerimiz oluyor. Ayrıca İran'la da görüşmelerimiz sürüyor. Bakü'deki zirvede Ahmedinejad'la temaslarımız oldu. Bir hafta önce de yardımcısı Rahimi ile görüşmelerimiz olmuştu. İran'ın Suriye konusunda görevli elemanları var. Onlarla da diyaloğumuz sürüyor.

        MERKEL'DEN 'İSRAİL' RİCASI...

        İsrail konusunu da Merkel açtı galiba? Bu konuda Merkel'in bir ricası mı oldu? Filistin konusuna nasıl gelindi?

        Evet, İsrail-Türkiye ilişkilerinin daha iyi bir noktaya taşınması konusunda Sayın Merkel'in bir ricası oldu. Oradan tabii biz İsrail-Filistin konusuna da girdik. Bizim 9 şehidimizle ilgili mesele, üstü örtülecek bir konu değildir. İsrail normalleşme istiyorsa, her zaman söylediğimiz gibi, üç şartı yerine getirmeli: Özür dileyecek, tazminat ödeyecek, ambargoyu kaldıracak. Bu üç madde yerine gelmediği sürece İsrail'le ilişkilerimizin normalleşmesi mümkün değil. Bunu Sayın Merkel'e de ifade ettik. Netanyahu çok ilginç kişileri devreye sokuyor. Onlara da bu üç başlığı ileri sürdüm. "Üçte üç olacak" dedim. Yani "ambargo kalsa da özür ve tazminatta uzlaşılsa" gibi seçeneklere açık olmadığımızı gayet net ifade ettim. Biz Filistin'de insanlığın açık hava hapishanesinde tutulmasına razı değiliz.

        'AB şunu görmeli: İlanihaye bekleyecek değiliz'

        AB için bekleme limiti nedir, ne zamana kadar daha beklenebilir?

        Türkiye olarak şu anda biz, AB'ye üye 27 ülkenin yarısından fazlasından çok daha uygunuz AB müktesebatına. Ama bize çok farklı engeller çıkarıyorlar. Bir defa AB müktesebatına göre Kıbrıs diye bir ülke yok. Kıbrıs dediğiniz yerin ortasından yeşil hat geçiyor. Bu ne demek? BM orada demek. Böyle bir yönetimi sen devlet diye Kıbrıs adıyla AB'ye alıyorsun. Nitekim Schröder, "Bu konuda Türklere yapılan şey ahlaksızlıktır" diyor. Merkel de, "Güney Kıbrıs'ın alınması hataydı" demişti. Dahası Türkiye 50 yıldır kapıda bekletiliyor. Bu elbette sonsuza dek böyle gitmez. Bir noktada artık AB, Türkiye'yi kaybetme noktasına gelebilir. Putin'e yaptığım espride de ben bunu ima ettim. Kamuoyu önünde de anlatmıştım bunu. "Niye AB'ye giriyorsunuz" diye bana takıldığında, ben de kendisine esprili bir cevapla "Siz Şanghay Beşlisi'ne alın, biz de çıkalım" karşılığını vermiştim.

        Yerel seçim kararını pazara açıklayacağım

        ■ AB'ye üye ülkelerden 12 tanesinde seçme ve seçilme yaşı 18. Seçilme yaşını aşağı çekmek istememizin nedeni daha çok insana özgüven gelmesini sağlamak, insan unsurunu daha fazla öne çıkarmak. Ekonominin temel unsuru insandır. Bu yüzden ne kadar çok insanı ne kadar çeşitli süreçlere dahil edebilirseniz o kadar iyi. Benim genç nüfus istememin, "üç çocuk" dememin nedeni de bu...

        ■ Yerel seçimleri öne almak istedik, Bahçeli destekledi, CHP sözünde durmadı. Sonuç alamadık, demek ki MHP'den de, bizden de fire oldu. Şimdi biz Kızılcahamam'da konuyu tekrar görüşeceğiz. Sonra pazar günü yapacağım sonuç konuşmasında kararımızı açıklayacağım.

        ■ Katar Emiri'nin Gazze'ye gidişini çok olumlu buldum. Hatta kendisini arayıp tebrik etmeyi düşündüm. Bayram araya girdi. Bir ara Mahmud Abbas'a, "Gazze'ye beraber gidelim" teklifini yapmıştım. Konuştuğumuzda o da sıcak bakmıştı buna. Belli bir süre sonra Gazze yönetimiyle karşılıklı bir mutabakat içinde orayı ziyaret etmek istiyorum. Böyle bir planım var.

        'Türkiye-AB ilişkileri daha iyi bir döneme girebilir, çünkü artık Sarkozy yok!'

        "Türkiye'nin ekonomik dinamizmi keşke Euro Zone bölgesinde de olsa" cümlesi çok olumlu bir yorumdu. Geçmişe oranla daha pozitif bir Merkel söz konusuydu sanki?

        Göreceğiz, netice almadan bir şey demek doğru değil ama evet kendisini daha pozitif gördüm. Bakanlarımıza bazı talimatları beraberce vermiş olmamız da bunu gösteriyor. Mesela, bölücü terör örgütüyle alakalı olarak içişleri bakanlarımıza verdiğimiz talimat. Hakeza vizeyle alakalı olarak. Ayrıca hem Türkiye'de, hem de Almanya'da açılması planlanan Türk-Alman Üniversitesi'yle ilgili olarak.

        Türkiye ile AB ilişkileri yeni bir ivme kazanıyor denilebilir mi?

        Beklentimiz o yönde. Dışişleri tarafından belirlenmiş bir tarih var: 25 Şubat. Fevkalade bir durum olmazsa Angela Merkel o tarihte Türkiye'yi ziyaret edecek. Ondan önce 30 Kasım'da Almanya ve Türkiye'nin dışişleri bakanları bir araya gelecek. İki ülke arasında stratejik konsey gibi bir şey oluşturmak istiyoruz ve o tarihten sonra gerçekleşecek olan Merkel'in ziyaretiyle de bu ilişkileri zirveye taşıyalım istiyoruz. Merkel, Türkiye'nin AB'ye katılımı konusunda önceki dönemlere oranla daha olumluydu. Dikkat edildiyse yaptığımız ortak basın toplantısında, Türkiye ve imtiyazlı ortaklık meselesini üstüne basa basa vurgulamadı, savunmadı, hatta es geçti. Oysa daha önceleri sıklıkla bu seçeneği vurgulardı. Hollande ile Meksika'da yaptığım görüşme de olumlu geçmişti. Hollande bir Sarkozy değil. Artık önceki Fransa yok. Bu anlamda Hollande'ın Türkiye'ye gelecek olması da önemli. Hollande'ın tavrını, ziyareti sırasında daha net göreceğiz. Sarkozy dönemi kötü geçti, onunla hiç mesafe alınamadı. Resmen kayıp yıllar oldu hem Türkiye için, hem AB için. Sarkozy yüzünden AB de çok şey kaybetti.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ