Yerel Haber Hattı 0536 266 79 69
KONUŞMAYI BAŞLAT
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

Murat GÜRGEN / HABERTÜRK

YAZI DİZİSİ 1

Genelkurmay Başkanlığı, Başbakan Ahmet Davutoğlu’na 4 Kasım’da sunduğu brifingde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 2033 projeksiyonunu aktardı. Türk ordusu çağın gereklerine ve küresel gelişmelere uygun olarak ‘profesyonel ordu’ olma yolunda ilerlerken, HABERTÜRK TSK’nın ‘geleceğini’ mercek altına aldı

ÇOK sayıda devletin güvenlik konsepti, ‘savunmayı öngören ve tehditlere dayalı’ stratejik düşünceden, ‘güvenliğe ve risklere dayalı’ stratejik düşünceye dönüştü. Özellikle sınır tanımayan terörizm, siber saldırılar ve kıtalararası balistik füze tehdidi, ülke güvenliğinin sağlanmasında, coğrafi sınırlara bağlı olmayan stratejik güvenlik anlayışını zorunlu hale getirdi. Öte yandan ülkeler için siyasi, ekonomik, kültürel ve teknolojik büyümenin daha da önem kazanmasıyla, güvenliğin sadece askeri güçle sağlanması artık çok daha zor. Bu nedenle, devletler ve NATO gibi çok uluslu güvenlik kuruluşları, askeri ve sivil yeteneklerin birlikte kullanılmasını öngören arayışlara yöneldi. TSK’nın yeni ‘kapsamlı yaklaşım’ı da, farklı kurumların ve sivil toplum kuruluşlarının işbirliğini öngörüyor. Askeri, diplomatik ve ekonomik faaliyetlerin birbirini destekleyerek sinerji yaratacak şekilde eşgüdüm içinde icra edilmesi öne çıkıyor.

‘MİLLİ’ SİLAH GÜCÜ

TSK’nın geleceğe yönelik temel hedefi, beka kabiliyeti ve muharebe gücü yüksek, teknoloji, bilgi ve eğitim üstünlüğüne sahip, her ortam ve şartta görev yapabilen, personeli eğitimli bir ordu. Azami ölçüde milli sanayiye dayanan silah gücü ve dış unsurlara bağımlı olmadan harekât icra edebilecek kuvvet yapısı da hedefler arasında.

HIZLI VE ETKİN

Öncelikli amaç, Türkiye’nin milli çıkarlarını hudutların ötesinden itibaren koruyacak bir yapı oluşturulması. Bunun yolu hem hızlı ve etkin hareket edebilen kara gücüne, hem açık denizlerde bayrak gösteren donanmaya, hem Türk hava sahasını her türlü tehditten koruyabilecek filolara ve hava savunma sistemlerine sahip olmaktan geçiyor. TSK, yeni dönemde, savunma gücüyle olduğu kadar, ‘caydırıcılık’ faktörüyle de dış güvenlik tehditlerini henüz oluşmadan etkisiz hale getirmeyi hedefliyor.

GERÇEKÇİ HEDEFLER

‘Küresel güç’ deyimi kulağa hoş gelse de, TSK’nın güç planlamasını daha ‘gerçekçi’ saptamalar ışığında hazırladığını söylemek mümkün. Örneğin son olarak Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bülent Bostanoğlu, Türk donanması için hedefi “Orta ölçekli küresel güç” olarak açıkladı. TSK, genel çerçevesiyle, ‘uygun büyüklükte güç’ hedefiyle ilerliyor. Bu büyüklük ise “Küresel ve bölgesel güvenlik ortamının ihtiyaçlarına cevap verebilecek, kademeleri azaltılmış, görevlerin etkin olarak paylaştırıldığı, gerekli yapısal değişiklikleri süratle hayata geçirebilecek, asimetrik olanlar da dahil tüm dış tehdit ve riskleri etkisiz kılabilecek bir güç oluşumunu planlayabilen, oluşturduğu gücün idamesini sağlayabilen, eğitip donatabilen” ifadesiyle tanımlanıyor.

ORDU-MİLLET BAĞI

Son 10 yılda zorunlu askerlik hizmetinin süresi kademeli olarak kısaltılırken, TSK’nın personel ihtiyacının karşılanabilmesi amacıyla, sözleşmeli subaylık, sözleşmeli astsubaylık ve son olarak sözleşmeli er sistemleri devreye sokulmuştu. TBMM’de kabul edilen son yasayla, bedelli askerlik uygulamasıyla birlikte ‘zorunlu askerlik’ prensibinde devrim niteliğinde bir düzenlemeye daha gidildi. Henüz askerlik hizmetini yerine getirmemiş yükümlülerin de TSK’ya doğrudan ‘sözleşmeli er’ olarak katılabilmelerinin önü açıldı. Böylece ‘zorunlu askerlik’ sisteminden ‘maaşlı profesyonel askerlik’ sistemine geçişte en büyük adım atılmış oldu. Nüfus artış hızının düşmesi ve üniversite mezunu yükümlü sayısının artmasına paralel olarak, hükümet gelecekte TSK’nın ‘profesyonel ordu’ yapısına geçmesinin zorunluluk haline dönüşebileceğini düşünüyor. Genelkurmay Başkanlığı ise ‘yükümlü askerlik’ uygulamasının toplumsal dayanışma unsurları arasında yer aldığını belirterek, ordu-millet bağını koruyan ‘karma askerlik’ sisteminin devam ettirilmesinden yana.

‘TEHDİT YERİNE YETENEK’

Uluslararası Güvenlik Uzmanı Hüseyin BAYAZIT

“Genelkurmay, 2033 projeksiyonunu, tehdit tabanlı değil, yetenekleri göz önüne alarak planlıyor. Küresel, bölgesel, ülkesel güvenlik üretiyor. Kamu diplomasisinin önemi artıyor. TSK da kendine özgü müşterek doktrin geliştirip kuvvet planlamasını ona göre yapıyor. İstihbarat alanında yaşanan devrimle, TSK da tıpkı diğer modern dünya orduları gibi yeni bir istihbarat anlayışı ve istihbarat yeteneği geliştiriyor.”

Müşterek harekât

Yeni dönemin savunma konseptinde ‘müşterek harekât’ kavramı büyük önem taşıyor. Bu doğrultuda Kara, Deniz, Hava Kuvvetleri ile Jandarma, Sahil Güvenlik ve Özel Kuvvetler’in birlikte rol aldıkları eğitimlere ağırlık veriliyor.

Siber komutanlık

Bilgi güvenliğinin sağlanması ve korunması yeni dönemin başlıca öncelikleri arasında sayılıyor. Bu yüzden, artan asimetrik tehditler çerçevesinde, Genelkurmay Karargâhı’nda bir ‘Siber Savunma Komutanlığı’ kuruldu ve faaliyetlerine 2013 yılında başladı.

 

YAZI DİZİSİ 2

Kara Kuvvetleri’nde hedef ‘hibrit harekât’

Ordunun, konvansiyonel savaşla siber savaşın birlikte yürüdüğü ‘karma savaş’ ortamına karşı koyacak yeteneklere sahip olması hedefleniyor

İSKOÇYA’nın St. Andrews Üniversitesi’nde yapılan araştırmaya göre Türkiye, ‘küresel askeri güç’ sıralamasında 2014 yılı itibarıyla dünya genelinde 8. sırada yer alıyor. TSK’nın sahip olduğu askeri gücün önemli bölümünü ise Kara Kuvvetleri oluşturuyor. Bölgemizdeki krizlerin ve belirsizlik ortamının sürmesine paralel olarak, önümüzdeki dönemde de her türlü harbe karşı Kara Kuvvetleri’nin hazırlık seviyesinin sürekli yüksek düzeyde tutulması hedefleniyor. Bu hedef, kriz bölgelerine hızla ve etkin şekilde müdahale edebilen ‘esnek yapı’ prensibi içerisinde hayata geçirilecek.

KARMA SAVAŞ YETENEĞİ

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel ile Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hulusi Akar, kuvvet planlamalarına yönelik olarak ‘hibrit harekât’ hedefine işaret etti. ‘Hibrit harekât’ hedefi, konvansiyonel savaşla siber savaşın birlikte yürüdüğü ve suç örgütleri ile kitle imha silahlarının devreye girdiği ‘karma savaş’ ortamına karşı koyacak yeteneklere sahip olmayı ifade ediyor.

SINIR GÜVENLİĞİ

Kara Kuvvetleri’nin projeleri arasında ‘sınır güvenliği’ konusu birinci önceliği taşıyor. Sınır birlikleri gündüz ve gece görüş sistemleriyle donatıldı, zırhlı ve tekerlekli araçlarla takviye edildi. Sınırların radar ve kamera sistemleriyle donatılması ve böylece yasadışı geçişlerin önlenmesine yönelik projelerin de kısa vadede yaşama geçirilmesi için çaba harcanıyor.

HİSAR FÜZELERİ

Hisar füzeleri ise Kara Kuvvetleri’nin ‘hava savunma’ görevlerine güç katacak. Alçak İrtifa Hava Savunma Füze Sistemi (Hisar-A) projesinin ilk test atışı geçen yıl yapıldı. İlk teslimatın ise Ekim 2017’de gerçekleştirilmesi planlanıyor. Orta İrtifa Hava Savunma Füze Sistemi (Hisar-O) projesinin ilk test atışları da temmuz ayında gerçekleştirildi. Onlar için öngörülen ilk teslimat tarihi ise Ekim 2018.

ATAK HELİKOPTERİ GÖREVDE

MİLLİ taarruz helikopteri T-129 ATAK projesinde ilk 6 helikopter, birliklerine gönderildi ve operasyonel olarak kullanılmaya başlandı. Toplam 50 adet T-129 helikopteri üretilecek. Kara ulaştırmasını güçlendirmek amacıyla 6 adet CH-47F Chinook ağır nakliye helikopteri ile 109 adet Sikorsky T-70 helikopteri siparişi de verildi. Manevra birliklerinin yanı sıra top, havan, zırhlı araçlar gibi ağır silah, mühimmat ve malzemeyi de süratle taşıyabilecek Chinook helikopterlerinin 2016’dan itibaren envantere girmesi hedefleniyor. T-70 helikopterlerinin teslimatı ise 2018’de başlayacak.

GELECEĞİN PİYADESİ

KARA Kuvvetleri, teknolojik donanımın yanı sıra personelin eğitim donanımı üzerinde de çalışıyor. Ferdi korunma ve bekâ kabiliyeti artırılmış, üstün hareket kabiliyetine sahip, ağ destekli yetenekle diğer sistemlere entegre olabilen, teknoloji yoğun yeteneklerle donatılmış piyade profili ‘geleceğin savaşçısı’ olarak nitelendiriliyor.

 

 

 

YAZI DİZİSİ 3

‘GÖRÜNMEZ’ SAVAŞ GEMİLERİ, HAVADAN BAĞIMSIZ DENİZALTILARLA

Bir ayağı Atlantik’te diğeri Hint Okyanusu’nda

DENİZ Kuvvetleri Komutanlığı, yeni dönemdeki parolasını “Krizde caydırıcı, savaşta kararlı, işbirliğinde güvenilir” olarak belirledi. Atlantik’ten Hint Okyanusu’na kadar uzanan sularda değişik çapta ve kapsamda harekât icra etmeye başlayan Deniz Kuvvetleri, geleceğin kuvvet planlamasını “Açık denizlerde, düşük veya yüksek yoğunluklu her türlü görevi yerine getirebilecek kapasite” hedefine göre yapıyor.

ENERJİ GÜVENLİĞİ

Deniz Kuvvetleri’nin yeni dönem planlamalarının odağında ‘enerji güvenliği’ yer alıyor. Türkiye’nin, ihraç ve ithal ürünlerinin yüzde 90’dan fazlası deniz yoluyla taşınıyor. Enerji kaynakları açısından büyük oranda dışa bağımlı olması nedeniyle, Türkiye’nin ekonomik büyümesini istikrarlı şekilde sürdürebilmesi, çevre denizler ve bunların bağlantılı olduğu mücavir deniz havzaları üzerinden yaptığı ticaretin düzenli akışına bağlı. Ekonomisinin ihtiyaç duyduğu enerjiyi kesintisiz temin edebilmesi de bu açıdan önemli. “Türkiye’nin refah düzeyi arttıkça enerji ihtiyacının da artacağı” tezi, dünya üzerindeki enerji bölgeleri ile kritik geçit ve boğazlara ulaşım konusunu daha da hassas hale getiriyor.

GÜÇLÜ DONANMA İHTİYACI

Deniz Kuvvetleri halen 180’den fazla platform, 3 tersane, 7 onarım destek kuruluşu ile 55 bin kişilik insan gücüne sahip. Donanmanın bugün sahip olduğu gücün, yakın gelecekte büyük bölümü milli imkânlarla geliştirilmekte olan platformlarla artırılması hedefleniyor.

YENİ TİP DENİZALTI

Gölcük Tersanesi’nde Almanya ile işbirliği yapılarak, 6 adet havadan bağımsız tahrik sistemli denizaltı inşa ediliyor. 66.3 metrelik yeni tip denizaltıların en önemli özelliği, havaya ihtiyaç duymadan 14 gün süreyle sualtında kalabilmeleri. Bu denizaltılar 2018-2023 döneminde hizmete girecek. 2024 itibarıyla da milli denizaltıların (MİLDEN) inşasına başlanması hedefleniyor. Yeni denizaltılar da ‘radarda görünmezlik’ özelliğine sahip. AKYA projesi kapsamında geliştirilen yerli torpido, denizaltıların gücüne güç katacak.

GELECEĞİN MİSYONU

DENİZ Kuvvetleri sahip olacağı yeni platformlarla, hem denizlerde kontrolü sağlayıp, hem de bölge hava savunmasına katkıda bulunacak. Aynı zamanda, uzak denizlerde harekât icra edebilme kapasitesi yükseltilerek, Türkiye’nin NATO’daki etkinliği artırılacak. Böylece Deniz Kuvvetleri, NATO’nun Yüksek Hazırlıklı Deniz Karargâhı ihtiyacını da karşılayabilecek güce kavuşacak. İnsansız suüstü ve hava platformlarının da kısa dönemde devreye alınması öngörülüyor.

GEMİDEN HEDEFE MANEVRA

KAMUOYUNDA ‘uçak gemisi’ olarak adlandırılan 3 milyar dolarlık “Havuzlu çıkarma gemisi” projesinde ihale mart ayında sonuçlandı. Sedef Tersanesi ile sözleşme görüşmeleri devam ediyor. Üzerine uçak ve helikopterin iniş/kalkış yapabileceği LPD sınıfı bu gemi, Deniz Kuvvetleri’nin uzak denizlerde harekât icra etme kapasitesini büyük ölçüde artıracak. Türk Deniz Kuvvetleri için model alınan İspanyol Juan Carlos gemisi, 230 metre uzunlukta. ABD’nin sahip olduğu klasik uçak gemilerinin uzunluğu ise 300 metrenin üzerinde.

Deniz Kuvvetleri, sahip olduğu hava gücüne de son yıllarda büyük yatırım yaptı. Suüstü ve denizaltı harbi yetenekli helikopterler ile 6 adet yeni nesil deniz karakol uçağı hizmete girdi. 2018’e kadar 6 helikopter ile 6 uçak daha envantere alınacak. Bunlara ilave olarak tedarik edilecek genel maksat helikopterleri de, amfibi timlerin görev bölgelerine hızla güç aktarımı yapabilmesini sağlayacak. Donanmanın ‘Gemiden Hedefe Manevra’ kabiliyeti artacak.

‘YERLİ BEYİN’ DÖNEMİ

MİLLİ Gemi (MİLGEM) projesi, Deniz Kuvvetleri’nin yeni nesil platformları yerli sanayi olanaklarıyla inşa etmesinde önemli bir dönüm noktası oldu. Önce İstanbul Tersanesi’nde TCG Heybeliada, ardından TCG Büyükada korvet sınıfı savaş gemileri inşa edilip ‘Donanma’nın hizmetine sunuldu. Milli gemilerin yanı sıra envanterdeki diğer savaş gemileri de artık ‘yerli beyin’ ile yönetiliyor:

- GENESİS adı verilen Gemi Entegre Savaş İdare Sistemi, gemilerin yeteneklerinde çarpan etkisi sağladı.

- Yerli savaş gemilerinde ikinci adım, ‘İ’ sınıfı olarak adlandırılan firkateynlerin inşasına başlanmasıyla atılacak. Yerli korvetler 99.5 metre boy uzunluğuna sahipken, ‘İ’ sınıfı firkateynler 110 metrelik boy uzunluğuyla daha fazla silah ve donanımı taşıyabilecek.

- TF-2000 projesi ise Deniz Kuvvetleri’nin bir diğer büyük hedefi. Proje kapsamında üretilecek 147 metrelik gemiler ‘hava savunma harbi’ görevlerini yürütecek. Halen projenin konfigürasyon ve tasarım çalışmaları sürdürülüyor. Yeni platformların tamamı ‘radarda görünmezlik’ özelliğine sahip.

 

YAZI DİZİSİ 4

HAVADA HEDEF UZAY GÜCÜ

HAVA Kuvvetleri Komutanlığı, stratejik hedeflerini ‘Vizyon 2035’ dokümanıyla belirledi. 2030’lu yıllar için genel tanımlamayla, “simetrikten asimetriğe geniş bir tehdit yelpazesine yanıt verebilen, harekât ortamının değişken yapısına kolayca adapte olabilen ve beka seviyesi yüksek bir kuvvet yapısına ulaşılması” hedefleniyor. Hava Kuvvetleri’nin ancak böyle bir yapıyla kara ve denizde görev yapacak unsurların hareket serbestisini sağlayabileceğine işaret ediliyor. Nicelik ve nitelik olarak bugünkünden daha güçlü ve etkin bir hava gücüne sahip olmanın gereği üzerinde duruluyor.

BÖLGEDE LİDER, KITADA ETKİN

‘Vizyon 2035’ dokümanının temel çizgisi, “bölgesinde lider, kıtasında etkin bir hava, uzay ve bilgi gücü”. Hava Kuvvetleri’nde dönüşümün ilk adımı bu yıl Yüksek Askeri Şûra’da atıldı. Eskişehir ve Diyarbakır merkezli 1. ve 2. Hava Kuvvet Komutanlıklarının yapısı değiştirildi. Operatif yapı, Eskişehir’de ‘Muharip Hava Kuvveti ve Hava Füze Savunma Komutanlığı’ adı altında birleştirildi. Diyarbakır üssü ‘Birleştirilmiş Hava Harekât Merkezleri Komutanlığı’ olarak yeniden yapılandırıldı.

UZAY GRUP KOMUTANLIĞI

Hava Kuvvetleri bünyesinde bir yandan uzay sistemlerine yönelik geliştirme ve tedarik projeleri hayata geçirilirken, diğer yandan envanterdeki uzay sistemlerinin operasyonlarını gerçekleştirecek Uzay Grup Komutanlığı kurulmasına yönelik çalışmalar yürütülüyor. İlk aşamada Keşif ve Gözetleme Uydu Komutanlığı kuruldu ve 18 Aralık 2012’de yörüngeye yerleştirilen Göktürk-2 uydusu operasyonları gerçekleştirmeye başladı. Uzay Grup Komutanlığı bünyesinde sırasıyla Elektronik Destek Uydu Komutanlığı, Uydu Fırlatma Merkezi Komutanlığı, Bölgesel Konumlama ve Zamanlama Sistemi Komutanlığı ile İhbar-İkaz Uydu Komutanlığı’nın aktivasyonu gerçekleştirilecek ve 2023 yılına kadar nihai teşkilat yapısına ulaşılacak.

UZAY SINIFI

TSK bünyesinde uzay ve uydu alanında gerçekleştirilen ve gerçekleştirilecek tüm faaliyetlerde görev yapmak üzere, Hava Kuvvetleri’nde 2019 yılına kadar ‘Uzay Sınıfı’nın oluşturulması planlandı.

FÜZE SAVUNMASI

Türk hava sahasının alçak-orta ve yüksek irtifada kısa, orta ve uzun menzilli füze tehditlerine karşı korunmasına yönelik projelere devam ediliyor. Bu çerçevede dikkatler T-LORAMIDS adı verilen ‘uzun menzilli bölge hava ve füze savunma sistemi projesi’ üzerinde yoğunlaştı. Sözleşme görüşmeleri Çin ile devam ediyor. Ancak teknoloji transferi konusundaki anlaşmazlıklar ve Çin firmasının ABD’de ‘yasaklı firmalar listesinde’ bulunması nedeniyle görüşmeler sıkıntılı geçiyor. İhaledeki diğer alternatiflerin değerlendirilmesi gündemdeki yerini koruyor.

SOM FÜZESİ

Hava Kuvvetleri’nin uzun menzilli havadan yere füze ihtiyacının milli olarak karşılanması amacıyla SOM füzeleri geliştirildi. F-16 uçaklarına entegre edilecek füzeler, yerli savunma sanayiinin uzun menzilli füze üretimi yeteneklerinin geliştirilmesi bakımından da başlı başına önem taşıyor.

SİBER FİLO

Hava Kuvvetleri Siber Savunma Konsepti, 2011 yılında yayımlandı. Bu doğrultuda, Siber Savunma Filoları’nı da içerecek olan Hava Kuvvetleri Siber Komutanlığı’nın 2018’de ‘Tam Kabiliyet’ dönemine geçmesi planlandı.

DÜNYANIN GÖZÜ F-35’LERDE

HALEN Hava Kuvvetleri’nin vurucu gücünü F-4 ve F-16 savaş uçakları oluşturuyor. F-4 uçakları 2020 sonrasında, F-16 uçakları ise 2030 sonrasında emekliye ayrılmaya başlayacak. Türkiye, dünyanın en büyük savunma sanayii projesi olan geleceğin savaş uçağı (JSF) projesinin 9 ortak ülkesinden biri konumunda. Proje kapsamında üretilen F-35 uçaklarından 100 adet sipariş verilmesi öngörülüyor. Siparişi verilen ilk 2 uçağın 2019’da hizmete girmesi planlanıyor.

BARIŞ KARTALI

2014 yılı içinde görev yapmaya başlayan 3 adet AWACS Havadan İhbar ve Kontrol Uçağı, Hava Kuvvetleri’nin bölgesinde lider konuma yükselmesine önemli katkı sağlayacak. Barış Kartalı projesi kapsamında üretilen 4’üncü uçağın da 2015’te göreve başlaması öngörülüyor.

MİLLİ SAVAŞ UÇAĞI: FX-1

MİLLİ savaş uçağı projesi Türk savaş pilotlarının en büyük hayallerinden biri. TAI, proje çalışmalarına 6 uçak tipi ile başladı. Bu sayı daha sonra 3’e düşürüldü. Savunma Sanayii İcra Komitesi, 7 Ocak’taki toplantısında, bu 3 modelin avantaj ve dezavantajlarını mercek altına aldı. Maliyeti yüksek olmasına karşın, boyu diğerlerinden daha uzun olan, daha fazla silah yükü taşıyabilen, daha yüksek hızlara ve menzile ulaşabilen çift motorlu FX-1 modeli tercih edildi. Tek pilotlu uçak yaklaşık 60 ton ağırlıkta olacak. Uçak, ‘beşinci nesil’ teknolojisinde üretilecek ve radarda fark edilmeyecek. Aynı zamanda görsel, kızılötesi, akustik, elektromanyetik ve emisyon bakımından ‘görünmezlik’ (stealth) teknolojisine sahip olacak. Aktif elektronik tarama yapabilen yapay zekâya sahip ve daha uzun menzilli AESA radarı bulunacak. Detaylı tasarımın 4 yılda tamamlanması, prototip uçağın Cumhuriyet’in 100. yılının kutlanacağı 2023’te gökyüzüne çıkması planlanıyor. Milli savaş uçakları 2030’lu yıllarda envantere girecek ve F-16 uçaklarının yerini almaya başlayacak.

HÜRKUŞ GÖKYÜZÜNDE

SAVAŞ pilotlarının eğitiminde yerli üretim ‘Hürkuş’ uçaklarının devreye girmesi için büyük çaba harcanıyor. Üretilen ilk uçağın test uçuşları devam ediyor. Üretimi gerçekleştiren TAI, siparişi verilen 15 uçağın ilk teslimatını 2018’de yapmaya hazırlanıyor. Hava Kuvvetleri’nin acil ihtiyaçları kapsamında önce 40, ardından opsiyonel olarak tutulan 15 adet KT-1 eğitim uçağı için Güney Kore’ye sipariş verildi. Pilot eğitimlerinin her aşamasında simülatörler de etkin şekilde kullanılmaya başlandı.

GÖKTÜRK İZLİYOR

İSTIHBARAT uydusu projelerine yaklaşık 20 yıldır ihtiyaç duyan TSK, Göktürk-1 ile muradına ermeye başladı. Göktürk-2 ve Göktürk-3 projeleri de devreye girdiğinde, TSK’nın hedef istihbaratına yönelik uydu görüntüsü ihtiyacı, gece-gündüz her türlü hava koşulunda karşılanmış olacak. Uydu Fırlatma Sistemi Projesiyle de, uzaya uydu taşıyan bir roket sistemine sahip olunması amaçlanıyor.

 

 

YAZI DİZİSİ 5

SİBER MEHMETÇİK GELİYOR

Türk ordusunun yeni konseptinde en önemli başlıklardan biri siber savunma. Öyle ki siber tehdit ‘Kırmızı Kitap’ olarak adlandırılan Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ne de girdi. 2013 yılında Genelkurmay Karargâhı’nda Siber Savunma Komutanlığı kuruldu. Uzmanlara göre geleceğin savaşlarında kullanılacak iki ‘bomba’ türü var: Virüs ve elektronik harp...

ESTONYA’nın 2007 yılında karşı karşıya kaldığı siber saldırılar ve hemen ertesinde Rusya ile Gürcistan’ın 2008’deki kısa süreli savaşı, NATO için dönüm noktası oldu. Siber savaş teknikleri ilk kez askeri operasyonlarda kullanılırken, yaşanan bu tecrübe, orduların savunma ve saldırı amaçlı siber yeteneklere sahip olmalarının önemini açıkça ortaya çıkardı.

NATO, 2010 yılında Lizbon Zirvesi’nde, yeni tehdit konseptini siber saldırılar üzerine inşa etti. Yol haritası ve stratejinin belirlenmesi amacıyla Estonya’da kurulan NATO Siber Savunma Mükemmeliyet Merkezi’ne yeni sorumluluklar yüklendi. Merkezin bütçesi de artırıldı. Çalışmalar öyle gösteriyor ki, ülkelerin siber güvenlik yeteneklerini geliştirmeleri onyıllar sürecek.

‘KIRMIZI KİTAP’A GİRDİ

NATO içerisindeki ivmelenme, Türkiye’nin bu yöndeki çalışmalarını da hızlandırdı. Konu Milli Güvenlik Kurulu (MGK) gündemine geldi ve ‘Kırmızı Kitap’ olarak adlandırılan Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nde siber tehdit algılamasına da yer verildi. Bilgi güvenliğinin sağlanması ve korunmasını yeni dönemin başlıca öncelikleri arasında değerlendiren TSK, Genelkurmay Karargâhı’nda ‘Siber Savunma Komutanlığı’nı 2013 yılında kurdu. Aynı günlerde, Ulusal Siber Olaylara Müdahale Merkezi de Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı bünyesinde faaliyete geçti.

SİBER HUDUT NÖBETİ

TSK’yı en iyi tanıyan akademisyenlerden Prof. Dr. Mesut Hakkı Caşın, siber dünyanın yeni bir ‘harekât ortamı’ olduğunu belirtirken, “Herhangi bir savaş ilan edilmeden, barış döneminde risk altındayız” diyor. Prof. Dr. Caşın, TSK’nın siber savaşlara yönelik hazırlıklarını şöyle anlatıyor: “Bugün kullanılan iki tane bomba var, virüs ve elektronik harp sistemleri... Sadece 2014 yılında 30 ülkede 1 milyar dolar çalındı. Siber harbin küresel ekonomiye zararı 600 milyar dolar. Bunlar, deklare edilenler. Bazı devletler çok gizli olayları deklare etmiyor. 2010’da İran nükleer enerji santralının virüs yazılımlarıyla çalışmaz hale getirilmesi tehlikenin boyutunu göstermiştir. Devlet, ordu, kurumlar, özel sektör ve fertleri hedef alan saldırılar, Türkiye’deki gibi büyük devlet adamlarının dinlenmesi, ABD’de yaşanan siber casusluk, bu yöntemin devletlerin prestijlerini ve dış politikalarını çökertecek manivela olarak kullanılmasını gündeme getirdi.”

NATO’nun Baltık bölgesinde kurulan Siber Komutanlığı’nda Türk subayların da görev aldığını belirten Caşın, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Ayrıca milli siber savunma politikası yeniden organize edildi. Bilgi güvenliği doktrini üzerinde çalışıldı. Konu- Türk ordusunun yeni konseptinde en önemli başlıklardan biri siber savunma. Öyle ki siber tehdit ‘Kırmızı Kitap’ olarak adlandırılan Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ne de girdi. 2013 yılında Genelkurmay Karargâhı’nda Siber Savunma Komutanlığı kuruldu. Uzmanlara göre geleceğin savaşlarında kullanılacak iki ‘bomba’ türü var: Virüs ve elektronik harp... nun milli egemenlik sorunu olduğunun farkına varıldı. Pasif savunma ve bilgi harbinde 7/24 hazırlıklı nöbete geçme zorunluluğu ortaya çıktı. TSK 2033 vizyonunda en önemli mesele, siber ordu için uzman personel yetiştirilmesidir. Bundan sonra ‘Siber Mehmetçik’ kavramını duyacağız. TSK, uzman personeliyle Türkiye’nin siber güvenliği için 24 saat nöbet tutacak.”

‘ORTAK AKIL ŞART’

Dış politika ve uluslararası güvenlik çalışmalarıyla tanınan Doç. Dr. Haldun Yalçınkaya ise yakın geleceğin tehditlerine değinirken, öncelikli ihtiyacın ‘ortak akıl’ olduğunu vurguluyor: “Savaşlarda teknolojinin gelişmesinden kastedilen siber güvenlik gibi kavramlar değildir. Siber güvenlik önemli bir konudur, ancak tüm savunma anlayışını siber savaş üzerine inşa etmek doğru değil. Bundan sonra devletlerarası savaşların olmayacağı söyleniyor. Ama devletlerarası savaşlar tarih boyunca her zaman oldu ve bundan sonra da olacaktır. Türkiye’nin siber savaşlara varıncaya kadar karşılaşacağı çok sayıda tehdit var. Bunlara karşı alınması gereken önlemler, siyasiler, kamu kurumları, askerler, akademisyenler ve sivil toplum örgütlerinin dahil olacağı bir ‘ortak akıl’la değerlendirilmeli.”

‘ENTEGRE MİLLİ ÇÖZÜM’

Siber savunma projelerinin koordinasyonunu Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM) ortaklığındaki Savunma Teknolojileri Mühendislik ve Ticaret AŞ (STM) yürütüyor. Avrupa Birliği’nin siber güvenlik politikalarını belirleyen European Cyber Security Protection Alliance (CYSPA) da STM öncülüğünde Ankara’da toplandı. STM Genel Müdürü Davut Yılmaz, toplantıda, çalışmalarını şöyle aktardı: “Siber tehditler artık vatandaşlardan devletlere kadar çok geniş bir yelpazeyi kapsamakta. Siber alandaki saldırılar gerçek hayattaki bir terör eylemi kadar yıkıcı olabilir. Siber savaşta düşmanın nereden geldiğini, nasıl saldırdığını bilme imkânınız yok. Saldırı veya savaş halinde insanları yönlendirme, sirenleri çalma imkânınız da yok. Bu savaştan sonra, ne kaybettiğimizi bilemeyebiliriz de. NATO’da, Avrupa Güvenlik Organizasyonu’nda, Avrupa Siber Güvenlik Koruma İttifakı’nda ülkemizi temsil eden bir kurum olarak, yerli şirketlerimizin geliştirdiği siber güvenlik ürünlerini tek merkezde toplayarak daha güçlü, daha etkili entegre bir milli çözüme öncülük etmek bizi onurlandırır.”

‘ŞAH FIRAT OPERASYONU’nda elektronik harp sistemleri çökertildi’

1991 Körfez Savaşı’nda Irak’ın bilgi sistemlerinin ve radar ağlarının parçalanması sonucunda ülkenin 6 günde komple teslim alındığına dikkat çeken Prof. Dr. Mesut Hakkı Caşın, “TSK’nın 2033 vizyonunda, siber harp kurumsal yapı içerisine oturtuldu. Asker, sivil, özel sektör ve üniversitelerin yer aldığı ‘çok taraflı siber vizyon güç projeksiyonu’ oluşturuldu. Uçaklar, gemiler, denizaltılar ve Altay tankı için milli yazılımlar geliştirildi. Kamuoyuna yansımadı ama son olarak Şah Fırat Operasyonu’nda, düşmanın elektronik harp sistemleri çökertildi” diyor.

‘SSM 60 PROJE YÜRÜTÜYOR’

2 yıldır Ankara’da savunma sanayii sektörünün öncülüğünde Uluslararası Siber Savaş ve Güvenlik Konferansı düzenleniyor. Savunma Sanayii Müsteşarı İsmail Demir, siber saldırıları önlemeye yönelik 60 proje üzerinde çalıştıklarını bu konferansta açıklarken şunları söyledi: “Siber güvenlik alanında Türkiye’deki sınırlı kaynakların etkin şekilde kullanılması için merkezileşmiş bir yapıya ihtiyaç duyulmakta. Bu bağlamda Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM), önemli bir rol üstlendi. Siber atakların amacı kritik bilgileri ele geçirmek oluyor. Haliyle bilgileri kripto etmemiz gerekiyor. SSM, bu alanda kamu kurumlarına yardımcı olmaktadır. Bilgi güvenliği ve kriptolojiye büyük önem veriyoruz. Yaklaşık 60 proje üzerinde çalışıyoruz.”

BAKMADAN GEÇME