ABD’den müttefiklere soğuk duş
Beyaz Saray tarafından yayımlanan ulusal güvenlik stratejisinde Avrupa'ya yönelik eleştiriler dikkat çekti. Belgede, Avrupa medeniyetinin yok olma riskiyle karşı karşıya olduğu ifade edildi. Habertürk'ten Çetiner Çetin'in haberi...
Beyaz Saray’ın açıkladığı yeni ulusal güvenlik stratejisi, Avrupa’yı “medeniyet krizi” içinde tanımlıyor. Washington, müttefiklerini gelecekte güvenilir ortaklar olarak görmeyebileceğinin sinyalini veriyor. Strateji, “Amerika Önce” yaklaşımını yeniden merkeze alıyor.
Beyaz Saray’ın açıkladığı yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi, Avrupa’yı “medeniyet krizi” içinde tanımlıyor. Washington, müttefiklerini gelecekte güvenilir ortaklar olarak görmeyebileceğinin sinyalini veriyor. Strateji, “Amerika Önce” yaklaşımını yeniden merkeze alıyor.
Beyaz Saray: Avrupa medeniyeti yok olma riskiyle karşı karşıya
Beyaz Saray, 2025 Ulusal Güvenlik Stratejisi belgesini yayımlayarak Avrupa müttefiklerini doğrudan hedef aldı. Belgede, Avrupa kıtasının mevcut ekonomik, demografik ve toplumsal eğilimlerinin “medeniyeti silip süpürebileceği” uyarısı yer aldı. Stratejiye göre bu tablo, Avrupa ülkelerinin orta ve uzun vadede güvenilir stratejik ortaklar olmaktan çıkmasına yol açabilir.
Belgede, Avrupa’nın “yoğun göç, düşen doğum oranları, ifade özgürlüğünün kısıtlanması, siyasi muhalefetin bastırılması ve ulusal kimlik ile özgüven kaybı” yaşadığı ifade ediliyor. Strateji metni, daha ileri giderek “önümüzdeki 20 yıl içinde bazı Avrupa devletlerinin güçlü ekonomilere ve askeri kapasiteye sahip olup olmayacağının belirsiz olduğu” yorumunu yapıyor.
Sonuç bölümünde ise mesaj net:“Avrupa Avrupalı kalsın, kendi medeniyetine yeniden güven duysun.”Belge, içeride “Amerika Önce” yaklaşımını yeniden güçlendiriyor.
Transatlantik ilişkilerde sert kırılma
Yeni strateji, yaklaşık 80 yıldır temel alınan ABD–Avrupa ilişki modelini tersine çeviriyor. Yıllardır güvenlik, savunma, dış politika ve ekonomi alanlarında ortak yaklaşım geliştiren iki taraf, artık farklı yollara savruluyor.
• ABD, ittifakları değil ulusal çıkarı merkeze alıyor.
• NATO gibi kolektif güvenlik yapıları bile bu yaklaşımın gölgesinde kalabilir.
• Bazı analizlere göre, Avrupa savunma yatırımlarını hızla artırmazsa transatlantik bağ “onarılamaz” şekilde zayıflayabilir.
• Avrupa’da zaten bir “stratejik kapasiteyi yeniden inşa” eğilimi var. Ancak Washington şimdiden bu çabaların “yeterli” olup olmayacağından şüpheli.
Bu durum, Avrupa içinde hem güvenlik algısını hem de dış politika yönelimini yeniden tartışmaya açacak.
Washington’un perspektifi: Rol dağılımı değişiyor
Strateji belgesi, ABD’nin önceliklerini sert bir şekilde yeniden tanımlıyor:
• Öncelik, iç güvenlik, sınır kontrolü, ekonomik üstünlük ve askeri kapasite.
• Küresel müdahalecilik yerini “seçici, çıkar odaklı” dış politikaya bırakıyor.
• Avrupa’daki toplumsal ve demografik değişimler, artık “yerel mesele” değil; “medeni erozyon” olarak tanımlanıyor.
Bu dil, ABD’nin Avrupa iç siyasetini ve toplumsal dönüşümünü kendi dış politika argümanı hâline getirdiğini gösteriyor. Ayrıca strateji, Washington’un küresel sorumluluklarını azaltma ve kaynaklarını içe yönlendirme çizgisinin parçası olarak okunuyor.
Avrupa’dan sert tepki
Stratejinin açıklanmasının ardından Avrupa başkentlerinde yankı büyük oldu. Bazı AB liderleri, Washington’un üslubunu “Avrupa’nın özgüvenini dışarıdan telkin etme” girişimi olarak niteledi.
Bu yaklaşım, diplomatik ilişkilerde ve savunma alanında karşılıklı sertleşmeye yol açabilir. Strateji, Avrupa’yı kendi güvenliğini kurmaya zorlayabilir; savunma sanayisi yatırımlarını hızlandırabilir.
Ancak bu dönüşüm uzun vadeli ve maliyetli; birçok Avrupa ülkesi için siyasi ve ekonomik bir yük anlamına geliyor. Bu nedenle strateji, Avrupa içinde jeopolitik ayrışma ve derin iç tartışmalar yaratma potansiyeli taşıyor.
Yeni bir jeopolitik mimari başlıyor
Belge, II. Dünya Savaşı sonrası inşa edilen “Atlantik ittifakı”, “kolektif güvenlik” ve “transatlantik dayanışma” kavramlarını temelden sarsıyor. ABD artık Avrupa’yı “otomatik müttefik” olarak görmüyor; güç kapasitesi, özgüveni ve ulus-devlet kimliği üzerinden değerlendiriyor.
Avrupa’ya verilen mesaj açık:
“Ya yeniden inşa ol, güçlen — ya da geride kal”
Bu durum, transatlantik güvenlik mimarisinde köklü bir dönüşümün başlangıcı olabilir.
Bu tablo herkes için olumsuz değil. Bazı Avrupa başkentleri için bu, bağımsız dış politika geliştirme ve kendi savunmasını kurma fırsatı anlamına geliyor. Ancak bu yol, sancılı, maliyetli ve siyasi risklerle dolu
*Fotoğraf: Reuters, temsilidir