Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Politika Son dakika: Cemil Çiçek: Yüzde 50+1'de herkesin tereddütü var

        Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesi Cemil Çiçek 50+1 oy şartının "Türkiye'de kutuplaşma ve kamplaşmaya yol açtığını" belirtti ve "50+1'in bugün de gelecekte de problem çıkaracağı kanaatini taşıyorum" dedi. Sistem tartışması konusunda ise partilere "önerilerinizi somutlaştırın" çağrısı yaptı.

        SP Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ile Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Beştepe'deki görüşmesinin ardından gündeme gelmişti tartışma. Karamollaoğlu Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın " 50+1'in mahsurlu olduğunu anladık. 50+1'i bu kadar sıkı bir şeye bağlamamamız gerekirmiş" dediğini aktarmıştı.

        Bir açıklama da Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesi Cemil Çiçek'ten geldi. Çiçek Sözcü gazetesinden Aytunç Ertekin'e yaptığı açıklamada 50+1'in problem yarattığını belirtiyordu. Bunun üzerine siyasetin deneyimli isimlerinden Sayın Cemil Çicek'i aradım. 50+1 oy şartını neden "problemli" gördüğünü ve sistem tartışmasına ilişkin değerlendirmelerini sordum.

        "İYİ OLDUĞUNU SÖYLEYEN ALLAH'IN BİR KULU YOK"

        "İyi kötü yaşadıklarımız ışığında bir tahmin yürüterek bu 50+1'in bugün de gelecekte de problem çıkaracağı, Türkiye’ye sıkıntı çıkaracağını kanaatini taşıyorum' dedim. Halen de kanaatim odur. Getirdiği sıkıntıları hep konuşuyoruz. Kutuplaşmalara kamplaşmalara vs sebebiyet verdiği ortada. Bu 50+1’in iyi olduğunu söyleyen bir Allah'ın kulu yok ki. İyi kötü siyaset bilenin. Bu Türkiye’nin bir an evvel kutuplaşmadan, bu kamplaşmadan çıkıp makulü arayan bir toplum haline gelmemiz lazım."

        Yüzde 50+1'in mahsurunu nerede görüyorsunuz?

        Yüzde 50+1’in mahsuru şurada, sistem değiştirmek isteniyor ya, sonrasına ilişkin bugünkü sistem açısından da belli sıkıntıların olduğu ortada. 50 + 1’in getirdiği sıkıntıları hep konuşuyoruz. Kutuplaşmalara, kamplaşmalara vesaire sebebiyet verdiği ortada. Bu 50 + 1’in iyi olduğunu söyleyen bir Allah'ın kulu yok ki iyi kötü siyaset bilenin. Türkiye’nin bir an evvel bu kutuplaşmadan, bu kamplaşmadan çıkıp makulü arayan bir toplum haline gelmemiz lazım.

        Yüzde 50+1’e yönelik bir tadilat veya bir revizyon bu sistemden vazgeçilmesi anlamına gelmez mi?

        Hayır hayır. Seçimler tek başına bir şey ifade etmez. Seçim bir demokratik alanın önemli düzenleme alanlarından, önemli düzenleme parsellerinden bir tanesi.Demokrasinin tümü değildir seçim. Seçimin olmadığı bir dünya yok. Seçim tek başına ifade etmez. Seçim bir kalemdir. Neyi yazmak istiyorsanız o kalem onu yazar. Anlatabiliyor muyum? Yoksa seçime sadece tek başına bir şey atfetmek çözüm noktasında yeterli olmayabilir.

        Yüzde 50+1'in düşürülmesi sistemle ilgili meşruiyet tartışması doğurmaz mı?

        Meşruiyet meselesi yüzde 50+1’den çıkmaz. Adil ve tarafsız bir seçimin yapılıp yapılmaması meşruiyet açısından ölçülüdür, yüzdesi değil. Öyle olsa bir çok belediye başkanı seçimlerini gayrı meşru kabul etmeniz lazım.

        Sizin şahsi görüşünüz ne? Oran yüzde kaç olmalı mesela?

        Onu oturup partiler kendileri konuşabilirler ama Türkiye’de iş yapmayı tıkayan, kutuplaşmalara sebebiyet veren, sistemlerin çalışmasını engelleyen bir seçim modeli maksada hizmet etmez. Onu söylemek istiyorum. Mesela İş başında olan Angela Merkel 15 senedir Almanya’yı yönetti. Yüzde kaç ile yönetti? Kimse demedi ki 50 + 1 aldın mı demedi.

        Orada bir parlamenter sistem var ama...

        Başkanlık sisteminde de var. Başkanlık sisteminde kimse 50 + 1’i alamadın onun için olmaz diye bir şey yok. Belediye başkanlığı seçimleri bir manada başkanlık seçimleridir.

        Yani en çok oyu alan başkan seçilebilir.

        Burada anlaşılabilir. 50 + 1’in sıkıntısı kabul edilebiliyorsa, daha aşağıdan bir yüzde de koyabilirsiniz veya bunların hiçbirini koymazsınız veya ara formüller bulunabilir. Ama ben 50 + 1’in bugün de gelecekte de fayda getireceğine şahsen inanmıyorum. Türkiye’nin devasa sorunları var. Biz bu sistem tartışmalarıyla uğraşa uğraşa korkarım ki bu sorunları daha da büyütmüş olacağız.

        Sözcü gazetesindeki açıklamalarınızda "vakit geçti" diyorsunuz. Böyle bir değişiklik için vakit geçti mi?

        Geçiyor çünkü yapılan değişiklikler, seçimleri bir yıldan daha az bir zaman kalırsa uygulanamayacak. Geldik kasım ayına. Aralık ayı geliyor, bütçe ayı. Bir de seçim oldu olacak falan tartışmalar var. Yani zamanın daraldığını ifade etmek istiyorum. Seçim mevzuatındaki değişiklikler açısından. Bu Anayasa'dan kaynaklanıyor. Anayasa 67’de seçimleri bir yıldan daha az bir zaman kaldığında yapılan değişiklik bir sonraki seçimde uygulanır diyor. Biz bugün için bu sorunları tartışıyoruz, zaman daralıyor. Ama çok da mümkün görmüyorum onu da söyleyeyim çünkü öyle bir tartışma adabı, üslubu oluştu ki Türkiye’de en makulu bile herkes bir başka şekilde anlar hale geldi.

        "GÖTÜRÜ USULLE BİR TARTIŞMA YAPILIYOR"

        Şimdi Türkiye’de bir sistem tartışması yapılıyor. Fakat bu götürü usulden bir tartışma yani ayrıntılı bir değerlendirme yapılarak sistem tartışmaları yapılmıyor. Örnek olarak veriyorum. Diyelim ki bu sistemin 15 tane,siz 20 dersiniz, biri 10 der. Önemli değil. Bu sistemde ortaya konan bir kısım aksaklık olarak ifade edilen hususlar sistemden mi yani arabadan mı kaynaklanıyor ?Yoksa arabayı kullananın kullanış tarzından mı kaynaklanıyor. Bu ayrım yapılacak ki o zaman eğer kişilerden yönetenlerin İş tutuş tarzından kaynaklanan hususlar varsa bu kişi değişince orası da değişir. Geri kalan sistemin ne arızaları var ona bakmak lazım. O zaman gri bir alan oluşur oturup konuşmak ve belki bir yol bulmak kolay olur.

        "AKSAKLIKLAR ÜZERİNE KAFA YORMAK GEREKLİ"

        Onun için böyle götürü usulle yapılan bir sistem tartışması yerine sistemin aksaklıklar üzerine kafa yormak gerekir. 2023’e kadar bu arabayla gideceğiz. Bu sistemde gideceğiz. 50 + 1’i elde etmek için gideceğiz. Ve meclisi de beraber seçeceğiz.Bu sistemin yanlış olduğunu düşünenler,parlamenter sistem istedi ama meclis çoğunluğu 320’de kaldı. Nasıl yapacak? o zaman nasıl yapacak çünkü anayasa değişikliği için en asgari 360 milletvekili gerekiyor.

        "ÖNEMLİ OLAN DENGE VE DENETLEME MÜESSELERİ"

        Benim kanaatimi soruyorsanız, belli özellikleri taşımak kaydıyla başkanlık sistemi de yarı başkanlık sistemi de parlementer sistemde demokratik olur. Demek ki evvela sistemin demokratik olmasında mutabık isek bu her üç sistemde belli kurumları, belli kuralları Anayasa'ya koyduğu, uyguladığı sürece demokratik olabilir. Nitekim Amerika’da başkanlık sistemi var, kimse Amerika başkanlık Sistemine totaliter sistem diyemez, otokratik sistem diyemez. Demokratik sistemdir. Yarı başkanlık sistemi Fransa’da var. Kimse Fransa’da demokrasi yoktur diyemez. Parlamenter sistem İtalya’da da var Almanya’da da var İngiltere’de de var. Mühim olan şu sistem iyi bu sistem değil de, bunun alt başlıklarını bakmak lazım. Burada da dikkat edilecek husus sistemin demokratik olması yani iş başına gelecek heyetin seçimle gelmiş olması, adil bir seçim sonucunda iş başına gelecek. İkincisi denge denetleme müesseseleri ki söylenen de budur, denge ve denetleme müesseseleri iyi oturmuş olacak, iyi kurulmuş olacak. Bu dengeler yaşama yürütme yargı arasında ki bu dengeler iyi kurulmuş olacak.

        "GENSORU VERME İMKANI GETİRİLSE NE MAHSURU VAR?"

        Misal olarak söylüyorum, şimdi size ayrıntısını söylüyorum. Şimdi bugünkü sistemde görev yapacak bakanların güven oylaması gerekmiyor. Pekala bir değişiklik ile madem ki parlementonun bu noktada söz sahibi olması isteniyor, pekala bakanlar meclise okunsa Hükümet programı da okunsa ve sonuçta bir güven oylaması yapılsa. Buna ne engel olacak.? Yani böyle bir yönteme baksak. İlgili bakanlarla ilgili gensoru verilme imkanını getirsek, ne mahsuru var. İran parlamentosunda bakanlar onaya sunuluyor, Amerika’da bir üst düzey CIA Başkanı , büyükelçiler vs kongreden onay alması gerekiyor. Komitesinden onay alması gerekiyor. Dolayısıyla bir kısım işleri böyle siyah beyaz değil de gri bir alan oluşturamadığımız için bu sıkıntılar yaşanıyor büyük ölçüde. Bu gri alanı bir oluşturabilirsek belki bu kadar sert konuşmalara, bu kadar kutuplaşmalara, kamplaşmalara gerek olmadan bir orta yolda bulunabilir. Ben bunu söylemeye çalışıyorum."

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ