Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

Cuma namazını camide cemaatle birlikte kılacak olan milyonlarca Müslüman, bir yandan da namazın saat kaçta kılınacağını araştırmaya başladı. İnternet üzerinde "Cuma namazı saat kaçta?" ve "Cuma saatleri" aramasını yapan milyonlarca vatandaş, yaşadığı şehirde Cuma namazının saat kaçta kılınacağını büyük merakla araştırıyor. Peki Cuma namazı saat kaçta? İşte 27 Ekim (bugün) Cuma saatleri...

CUMA NAMAZI SAAT KAÇTA?

İslam dininde özel günler arasında yer alan Cuma günlerinde kılınan Cuma namazı için yurt genelinde milyonlarca vatandaş namaz saatini bekliyor. Cuma namazının saat kaçta kılınacağını araştıran milyonlarca vatandaş, internet üzerinde "Cuma namazı saat kaçta?", "Cuma vakitleri" ve "Cuma saatleri" aramalarını yapıyor. İşte il il Cuma namazı saatleri ve Cuma vakitleri...

Cuma Namazı saatleri

  • İstanbul için Cuma namazı saati: 12:55
  • Ankara için Cuma namazı saati: 12:40
  • İzmir için Cuma namazı saati: 13:02
  • Bursa için Cuma namazı saati: 12:55
  • Edirne için Cuma namazı saati: 13:05
  • Konya için Cuma namazı saati: 12:41
  • Eskişehir için Cuma namazı saati: 12:49
  • Hakkari için Cuma namazı saati: 11:56
  • Diyarbakır için Cuma namazı saati: 12:10
  • Van için Cuma namazı saati: 11:58
  • Trabzon için Cuma namazı saati: 12:12
  • Giresun için Cuma namazı saati: 12:17
  • Antalya için Cuma namazı saati: 12:48
  • Hatay için Cuma namazı saati: 12:26
  • Sinop için Cuma namazı saati: 12:30
  • Adıyaman için Cuma namazı saati: 12:18
  • Muğla için Cuma namazı saati: 12:57
  • Yozgat için Cuma namazı saati: 12:32
  • Şanlıurfa için Cuma namazı saati: 12:16
  • Bingöl için Cuma namazı saati: 12:09
  • Sakarya için Cuma namazı saati: 12:49

27 EKİM 2017 CUMA HUTBESİ

"Şükreden Bir Kul Olabilmek"

Cumanız Mübarek Olsun Aziz Kardeşlerim!

Peygamberimiz (s.a.s) zaman zaman geceleri kalkar ve ibadet ederdi. Uzunca bir süre huşu içerisinde kıyamda dururdu. Gözyaşları eşliğinde secdeye kapanırdı. Gönülden Allah’a yakarışta bulunurdu. Onun bu haline gıptayla şahit olan Hz. Aişe validemiz, “Yâ Resûlallah! Rabbin geçmiş ve gelecek bütün günahlarını bağışladığı hâlde niçin bu kadar ibadet ediyorsun?” diye sordu. Allah Resûlü (s.a.s), değerli eşinin bu sorusuna nice anlam ve ibretlerle dolu şu cevabı verdi: “Allah’a şükreden bir kul olmayayım mı Ey Aişe?” 

Aziz Müminler!

Bizler, bu fâni dünyada birer misafir olarak bulunuyoruz. Gözümüzü çevirdiğimiz her yerde Allah’ın nimetlerini görüyoruz. Her lokmada O’nun ikramlarını tadıyoruz. Her nefeste O’nun bize bağışladığı hayatı yaşıyoruz. Biliyoruz ki bütün bunlar bizim içindir.

Bir an için duralım ve birkaç saat içinde sahip olduğumuz nimetleri şöyle bir hatırlayalım. O nimetlerin her biri ile nasıl buluştuğumuzun muhasebesini yapalım. O nimet, toprağın derinliklerinden çıkan bir ağacın meyvesi ise, Allah onu çeşitli aşamalardan geçirerek bizim için hazırlamıştır. Eğer o, bir damla su ise, Allah onu okyanuslardan bulutlara çıkarmış, bulutlardan yeryüzüne bizim için indirmiştir. Eğer o bir ışık ise, Allah onu uzayın derinliklerindeki güneş yoluyla bize göndermiştir.

Kardeşlerim!

Yüce Rabbimizin bu ikramlarını gördükten sonra, bir bakalım, bütün benliğimizi kaplayan o şükran duygusu bizi nerelere götürecek! İşte o zaman Rabbimizin bize bağışladığı bunca nimet arasında şükretmenin ayrı bir yeri olduğunu göreceğiz. Onun içindir ki, Yüce Rabbimiz, “Kim şükrederse kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse, bilsin ki Allah her bakımdan sınırsız zengindir, övülmeye lâyıktır.” buyuruyor.

Aziz Kardeşlerim!

Şükür, Allah’ın emaneten verdiği nimetlerin kadrini bilmektir. Şükür, arzu ve isteklerin, hırs ve tamahın esiri olmaktan kendimizi koruyabilmektir. Şükür, yaratılış gaye ve hikmeti doğrultusunda yaşamanın bir göstergesidir. Şükür, yapılan iyiliğe kör ve sağır kesilmemektir. Sadece varlığın kıymetini bilmek değil, yokluğa da sabredebilmektir şükür. “Hani Rabbiniz size şöyle bildirmişti: Eğer şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım. Nankörlük ederseniz gerçekten azabım çok çetindir.” âyetinin bilinciyle şükür, her durumda Allah’ın gazabından rahmetine sığınmaktır.

Kıymetli Kardeşlerim!

Şükretmek sadece dille “Elhamdülillah, Ya Rabbi şükür” demek değildir. Asıl şükür, her nimeti, Allah’ın razı olacağı şekilde değerlendirmektir. Aldığımız her nefesin, hayatımızın, aklımızın, sağlığımızın, bütün imkânlarımızın kendine has bir şükrü vardır.

Mükerrem bir insan olarak yaratılmış olmamızın şükrü imandır. Kalbimizin şükrü, kin, nefret gibi kötü duygulardan uzak durmaktır. Zihnimizin şükrü Allah’ın yüceliğini tefekkür ve tezekkürdür. Dilimizin şükrü, Allah’ı zikirdir. Bedenimizin şükrü, her daim Allah rızası doğrultusunda yaşamak ve ibadetlerimizi eda etmektir. Malımızın şükrü, sadaka ve zekât vererek ihtiyaç sahiplerine infakta bulunmaktır. İlmimizin şükrü, öğrenci yetiştirerek, ardımızda kalıcı eserler bırakarak insanlığa faydalı olmaktır. 

Aziz Müminler!

Her birimiz, bize yapılan küçük bir iyilik karşısında dahi teşekkür etme gereği hissederiz. Peki bunca nimeti bizlere ikram eden Rabbimize karşı şükürden uzak kalmamız düşünülebilir mi? Bu nimetleri görmezden gelmek, kulluk bilinci ve mümin ahlakı ile bağdaşır mı? Elbette ki bağdaşmaz.

Öyleyse kardeşlerim! Zihnimizi, kalbimizi, dilimizi, bedenimizi şükür nimetinden mahrum bırakmayalım. Ömrümüz, şükrümüzle bereketlensin. Şükrümüz, nimetlerimizin artmasına vesile olsun. Hamdimiz, bizleri Rabbimize yakınlaştırsın ve yüceltsin.

Hutbemizi, Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in sıkça yaptığı bir dua ile bitirelim: “Allah’ım! Seni anıp zikretmek, nimetlerine şükretmek, sana en güzel şekilde kulluk etmek için bana yardım eyle!”

ABDEST NASIL ALINIR?

Cuma namazını kılacak olan vatandaşlar, namaz öncesinde herhangi bir hata yapmamak için "abdest nasıl alınır?" araştırmasını internet üzeriden yapıyor. Abdest alırken unuttuğu bir nokta olmadığına emin olmak isteyen vatandaşlar, abdest alımını araştırıyor. İşte abdest alımı...

Abdest almaya başlarken ilk olarak "Niyet ettim Allah rızası için abdest almaya" denilerek niyet edilir.

Niyet edildikten sonra "Eûzübillahimine şşeytanirracim-Bismillahirrahmanirrahim" denir. Önce eller bileklere kadar ve parmak araları da ovuşturularak üç defa yıkanır.

Eller yıkandıktan sonra, sağ elimize üç defa su alarak ağzımıza veririz. Her su alışta ağzımızı çalkalayarak ağızdaki suyu dökeriz.

Ağza su verme işleminden sonra tekrar avucumuza su alarak üç defa burnumuza veririz. Sol el ile de sümkürür temizleriz.

Burun temizlendikten sonra, iki avucumuza su alarak saç bitiminden çene altına kadar yüzümüzü üç defa yıkarız.

Yüzümüzü üç defa yıkadıysak, ardından sağ kolu dirsekle beraber üçer defa yıkarız ve ardından sol kolu aynı şekilde dirsekle beraber üçer defa yıkarız.

Ardından sağ elimizle başımızın dörtte birini mesh ederiz. Yani sağ elimizi ıslatıp başın dörtte birini sıvazlayarak ıslatırız. Her iki eli de ıslatıp serçe parmaklarımızla kulaklarımızın içini mesh ederiz. Kulakların arka kısmını ise baş parmaklarımızla mesh ederiz.

Sonra baş ve serçe parmaklarımızı kullanmadan işaret, orta ve yüzük parmaklarımızın dışı ile boynumuzu da mesh ederiz. Son olarak da parmaklardan başlayarak önce sağ sonra sol ayağımızı topuk kemiği ile beraber üçer kez yıkarız.

Böylece abdest tamamlanmış olur ve namaz için hazır oluruz.