Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Öne Çıkanlar Erdal Murat Aktaş: Sempati fırsata dönüştürülmeli
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        İspanya'da yönetmenlik yapmasının nedenlerini ve İspanya'daki çalışma şartlarını Habertürk HT Stüdyo'da Mehmet Çalışkan'a anlatan Erdal Murat Aktaş, Türk yapımlarına ve oyuncularına duyulan sempatiden nasıl fayda sağlanabileceği konusunda fikirler verdi. Aktaş, aynı zamanda Pablo Picasso ile ilgili film projesinden de söz etti.

        Barcelona'da dizi çekiyorsunuz, bize ondan söz eder misiniz?

        En son Türkiye - İspanya - Almanya ortak yapımı bir film çektim; 'Her Şeye Rağmen'... Bu film sayesinde uluslararası bir network oluşmuştu, projenin Barcelona'daki ortağı ve oradaki tanıştığımız insanlar bir proje teklifinde bulundular. Orada bir dijital platforma bir dizi yapılıyor, drama tarzında bir dizi, önce iki aylığına gittim ama daha sonra bu teklif uzatıldı ve bir yıllık bir sözleşmeye döndü. Yaklaşık 6 aydır oradayım, benim için de değişik bir tecrübe oluyor. Yurt dışında çok iş çektim, dünyanın her yerinde reklamlar, belgeseller, filmler çektim ama böyle uzun zaman süren ilk deneyimim oldu, ben de alışmaya çalışıyorum. Alışmam birkaç ay sürdü. Çünkü orada bambaşka bir dünya var.

        REKLAM

        'Bambaşka bir dünyayı’ açabilir misiniz? Çalışma şartları açısından oradaki set ortamlarıyla bizimkileri karşılaştırabilir misiniz?

        Bizim sette çalışan arkadaşlarımız çok profesyonel, çok yetenekli, oradakiler de öyle. Arada çok fazla fark yok. Teknik kullandığımız malzemeler aynı, kullandığımız kamera, ses malzemesi, ışık malzemesi, her şey aynı. Buradaki arkadaşlarımız da çok yetenekli ve kendilerini geliştiriyorlar. Görüntü yönetmenlerimiz, sanat yönetmenlerimiz, ses operatörlerimiz var. Oradaki çalışma şartları biraz daha iyi. 8 saatten fazla kimse çalışmıyor, 8 saati dolunca hemen işi bırakıyor. Birazcık insan odaklı bir sistem ve şehir de öyle planlanmış. 8 saat bitince hemen arkadaşlar bir araya geliyor, köşede bir lokma bir şey yiyor, bir şey içiyorlar. Şehir de ona göre planlandığı için orada şunu gözlemledim; kendi işin dışında bir şeye karışmanı istemiyorlar. Mesela ben burada yönetmenlik de yapsam yapımcılık da yapsam, kendi işimizin dışında başka şeylere de karışırız. Gidersin sanat yönetmenine destek olursun, diğeri bir başkasına bir şey yapar, bu bizim kültürümüzde de var. Ben orada ilk hafta öyle bir şey yaptım, yapımcı geldi dedi ki "bu senin işin değil, karışma, yaparsa kalır, yapmazsa gider" dedi. Ben de şaşırdım. Yani iş tamamen profesyonelleşmiş, senin işin neyse onu yap, 8 saat çalış, paranı al ve yaşamının keyfine bak. İnsan odaklı bir sistem ve açıkçası doğru geldi bana. Çünkü buradaki setlerde çalışma koşulları ve saatleri çok konuşuluyor, son dönemlerde sendikalar nedeniyle düzenlendi ama yine de özellikle setlerde insanların çok çalıştığını düşünüyorum.

        REKLAM

        O günkü çekim planı yetiştirilemezse de işi bırakıyorlar mı?

        Bırakmıyorlar ama mesaiye kalınırsa mutlaka mesai ücreti alınıyor. Diyelim ki yönetmen seti bitiremedi ya da sahne yetişmedi, 8 saat değil de 10 saat çalışacaklar. Herkese devam edileceği söyleniyor ve mutlaka da mesai ödeniyor. Orada sosyal şartlar, ücretlendirme, setteki insanların çalışma koşulları bize göre daha iyi.

        İspanya'da Türk dizilerine ilgi hangi düzeyde?

        Türk dizileri şu anda aşağı yukarı 120 ülkede yayınlanıyor, İspanya'da beni şaşırtan şu oldu; biz Türk dizilerinin daha çok Orta Doğu'da, Latin Amerika'da ve Balkanlar'da popüler olduğunu düşünüyoruz ama İspanya'da sadece Türk dizisi yayınlayan kanal var.

        Bu kanal yeni mi kuruldu?

        Hayır, bu dijital platformda küçük bir kanal ama ulusal, büyük kanallar da her akşam Türk dizisi yayınlıyor. Oradaki büyük kanallarda da bizdeki çok popüler dizilerimiz yayınlanıyor. Bu ne getirdi? Ben yıllarca hep bunun peşindeydim, Türk oyuncuları dünyanın her yerinde çok popüler hale geldi, kadın ya da erkek, bugüne kadar bu fırsatı kullanan bir oyuncu çıkmadı. "Oraya gidip büyük bir projede oynayayım, bir süre orada kalayım" diyen yok. Bana böyle teklifler geliyor ve yakında böyle bir sürprizimiz olacak, onu bir sonraki röportajımda seninle paylaşayım. Oradaki tanımadığım bir yapımcı bana ulaştı, ismini vermeyeceğim bir oyuncunun orada çok popüler olduğunu, diziler nedeniyle çok sevildiğini ve onunla ilgili bir proje yapmak istediğini söyledi, ben de "tamam, seve seve" dedim.

        REKLAM

        Dizi mi, sinema filmi mi?

        İkisi de. Önce bir film yapmak istiyorlar sonra arkasından da bir mini dizi... Bu çok sevindirici. Bunu biz Latin Amerika'da da Orta Doğu'da da yapabilirdik. Çünkü diziler sebebiyle sokakta yürüyemeyecek kadar popüler oyuncularımız var ama maalesef hiç anlayamadığım bir sebeple oyuncular bunu kullanamadı. Şimdi benim bir yönetmen olarak yurt dışında olmam orada da insanların çok ilgisini çekti. Hep bana röportaj talepleri, sürekli farklı proje talepleri geliyor, bu beni sevindiriyor. Avrupa Birliği'nin içindeki büyük bir ülkede, güçlü bir ülkede oyunculara ve dizilere bu kadar talep olması beni çok şaşırttı ve mutlu etti. Şimdilik bir oyuncuyla başlayacağız ama devamında birkaç oyuncuyla ilgili de talep var, umarım onları projelendirip çekebiliriz ama bir tanesi üzerinde çalışıyoruz, şu anda senaryosu yazılıyor.

        "Yurt dışında Türk oyunculara talep var ama bunu kullanan yok" diyorsunuz...

        Evet, oraya gidip orada bu talebi değerlendirmek lazım. Sadece konuk oyuncu olarak değil ama... Bunun için oraya gitmek, dil öğrenmek, oradaki insanlarla iş birliği yapmak, ortak yapım kültüründe projeler üretmek lazım. Ben bunun için ülkemizde de çok uğraştım, ortak yapım projeleri üretelim diye, yurt dışında bunu yapma fırsatım biraz daha var. Herkes ne koyacağını ne yapacağını biliyor, herkesin sorumluluk alanı var, herkes onun içinde kalıp mutlu olabiliyor, orada her şey benim olsun diye bir şey yok. Benim çektiğim şu anki dizinin 4 yapımcısı var ve herkes sadece kendi işini yapıyor, o projede kendi payı kadar para kazanıyor ve onunla mutlu oluyor, insanlar daha fazlasını istemiyor. Proje devam ederse onunla mutlu olacaklarını görüyorum, zaman zaman aralarındaki konuşmaları duyuyorum veya benimle paylaşıyorlar. O yüzden özellikle popüler oyuncularla ilgili yurt dışında projeler yapılmasını uzun zamandır arzu ediyordum, şimdi öyle bir fırsat doğdu.

        REKLAM

        'Her Şeye Rağmen' filminin bütün çalışmaları tamamlandı mı?

        Biz tam filmi bitirecektik, son 4 - 5 günlük çekimi kalmıştı ve pandemiye yakalandık, "ara verelim iki hafta sonra çekeriz" dedik. Almanya da Berlin'deydik.

        Bir ara Almanya'dan dönemediniz hatta değil mi?

        Şöyle oldu; bizim repo günümüzdü, bize İletişim Başkanlığı'ndan bilgi geldi; "hemen dönün" dediler. Ekip, Berlin sokaklarındaydı, hemen topladık. Mümkün olan hangi uçak varsa hemen ekibimize biletler aldık ama 10 kişiye bulamadık. Onları da Ukrayna ve Polonya üzerinden aktarmalı yolladık. En son ben geldim, ekip de bu tavrımdan dolayı çok mutlu oldu. Ben de Atina üzerinden bilet almıştım öyle dönecektim ama havalimanına geldiğimde direkt İstanbul uçağı vardı. Biz döndük ve düşüncemiz iki hafta sonra dönüp bitirmekti, iki ay oldu, 4 ay oldu çekemedik, o zaman da biz hemen yeni bir prodüksiyon takvimi belirledik, filmi ve montajı bitirdik hatta üzerine şöyle bir şey yaptık; ilk defa bir Türk filmine 7 dilde dublaj yapıldı, yapımcılar da bunu arzu ettiler. 2022 Eylül ayında vizyona çıkması planlanıyor, şu an 22 ülke garanti, bunun 40'a 50'ye çıkması için çalışmalar yapılıyor ve o ülkelerde de hem kendi orijinal dilinde alt yazılı çıkacak hem de o ülkenin dilinde dublajlı vizyona çıkacak. Almanya'da Almanca, Orta Doğu'da Arapça, Rusça konuşulan ülkelerde Rusça gibi... İzleyicilerin çok seveceği bu tür hayat hikâyeleri, gerçek hikâyeler... 10 - 12 senede bir elimize geçiyor. İnsanlara umut verecek ve mutlu edecek çarpıcı bir iş geliyor.

        REKLAM

        Pablo Picasso projenizden söz eder misiniz?

        İspanya'da dizi çekimleri sırasında repo günlerimizde farklı insanlarla tanışıyoruz. Daha önce kitaplardan, dergilerden, televizyonlardan takip ettiğimiz, hayranı olduğumuz ressamlarla, heykeltıraşlarla ya da yönetmenlerle tanışma şansı buluyoruz. Eğer hayatta değillerse de onların evlerini, müzelerini görme şansımız oluyor. Pablo Picasso da benim hayran olduğum sanatçılardan biriydi. Kendisi zaten Katalan... Dünya çapında çok büyük bir sanat dâhisi. Onun müzesini gezerken gerçekten daha önce görmediğim birçok orijinal eserini gördüm, çok etkileyiciydi ve kendisi üzerine yazılan kitapları araştırmaya başladım. Torunlarından birinin kitabını okudum, çok etkileyici ve güzel bir kitap... Picasso'nun hayatının farklı bir dönemini anlatıyor. Ailesiyle bağlantıya geçtik, bir sanat dâhisi olarak yaşadığı zorlukların ya da çıkışlarının ve başarılarının olduğu bir ara dönem var, o dönemdeki duygularına dair, hayatındaki akışa dair çok güzel bir şey yakalamış, torunu olduğu için o evde büyümüş, o eserlerin yapıldığı evde büyümüş ve öyle güzel bir dönemi anlatmış. Madem buraya geldim, buraya gelmiş olmamın da bir misyonu var. Benden sonra yurt dışında çalışacak oyuncular ve yönetmenler için gidip yurt dışında bir prodüksiyon çekip dönmekten bahsetmiyorum, gidip bir süre orada kalıp oraya yerleşip, oranın dilinde prodüksiyonlar yapmak, filmler üretmekten bahsediyorum. Biz bunu yapabiliriz, bizim yönetmenlerimiz bunu yapabilir, oyuncularımız bunu yapabilir, gerçekten çok yetenekli sanatçılarımız var, ben buna inanıyorum, sadece benim önüme bir şans geldi, ben onu değerlendiriyorum. Bir tane böyle bir iş yapmalıyım dedim, bu iş ya İngilizce ya İspanyolca çekilecek, büyük ihtimalle sinema filmi olacak ama Pandeminin durumuna göre dijitale bir film de olabilir, şu an onunla ilgili çalışmalar başladı, senaryo ekibi toparlandı, senaryo hazır olduğu zaman ona göre bir takvim belirleyeceğiz ama umarım 2022'de çekimlere başlarız. Benim çok heyecanlandığım, aslında mesleki olarak filmografimi başka bir noktaya çekebileceğine inandığım bir proje, umarım başarabiliriz.

        Oyuncular belirlendi mi?

        Henüz belli değil ama hedefimiz bu filmi İngilizce ya da İspanyolca çekmek. Bunu da başarırsak ben yönetmen olarak da başka bir ilke imza atmış olacağım, umarım başarırız.

        Başka projeleriniz var mı?

        Bende proje bitmiyor biliyorsun, ben genç senaristlerle çalışıyorum, onlardan projeler alıyorum, kitap hakları alıyorum, onların senaryosunu yazdırıyorum. Bir iki sene önce bir kadın hikayesi çekecektim sonra 'Her Şeye Rağmen' projesi bana geldi, senaryosundan çok etkilenince ben onu birazcık arkaya bırakıp filmi çekmeye karar vermiştim. İnşallah bu yaz takvimde bir aksilik olmazsa o kadın hikâyemizi çekmeyi planlıyoruz, onun da ismi 'Tarifte Aşk Var', onun da her şeyi hazır, sadece oyuncularla ilgili bir çalışma yapılıyor, son detaylar belirleniyor, o belirlenince onu da seninle paylaşırız. Dünya ve Türkiye zor bir dönem geçiriyor, özellikle bizim sektörümüzde de birçok kural değişti, çalışma koşulları olsun, projeler olsun. Sinemaların durumu üzücü, her ne kadar bazı projeler iyi sayılara ulaşsa da ben gerçekten 2019 öncesini özlüyorum. Çünkü sinema sektörü birçok sektörü besleyen, destekleyen bir alan. Bu ülkede müthiş güzel bir kültür var, bunu dünyanın her tarafına sunma ve satma şansımız var, sadece kendi içimizde değil dünyanın her yerinde proje üretebiliriz. Umarım bu Pandemi koşulları biraz daha normalleşir ve gerçekten hem iç pazarda hem dış pazarda güzel işler yaparız diye bir umudum var.

        REKLAM

        Görülen o ki iyi projeye izleyiciler gidiyor, Türk filmi de olsa yabancı film de olsa yeter ki iyi olsun deyip gidiyorlar. Herhalde bu yaz birçok film çekilecektir.

        Her ne kadar dijital platformlar çok geliştiyse de orada çok proje üretilse de izleyici sinemayı özledi. Aslında bu durum bizler için, yapımcı, yönetmen, oyuncu ve sektör çalışanları için iyi bir şey çünkü sektör büyüyor ama sinemanın yeri bambaşka.

        İspanya'da durum nedir? Dijital platformların İspanya sinemasına etkisi nedir?

        İspanya'da sinemaya gittim, salon doluydu, orada da aşı kartı ya da PCR göstererek giriyorsunuz, önümde kuyruk vardı, ben çok şaşırmıştım ve özellikle görmek için gittim. Tabii ki boşluklarla oturtuyorlar ama kapasite neyse tamamı doluydu. Ben sinemanın çok etkilendiğini düşünmüyorum, orada da dijital platformlar çok iyi ve gelişiyor, uluslararası büyük markaların oradaki şubeleri çok daha büyük ölçülerde çalışıyor, kendi dijital platformları da çok güçlü büyüyor. Bu sektör için, sektörün büyümesi açısında güzel bir şey ama ben sinemanın öleceğini düşünmüyorum, sinemanın yaşaması lazım, sinemanın zarar göreceğini de düşünmüyorum çünkü sinema salonunda film izlemenin tadı hiçbir yerde yok, bir tablet, televizyon ya da telefon ekranında izlemek gibi değil o yüzden umarım bu yazdan sonra kendi iç pazarımızdaki izleyici ve film sayısı artar. Artık gerçekten bu güzel kültürde bu güzel ülkede, dünyanın her yerine proje üretip satabiliriz. Bunun için birazcık konfor alanından çıkmak lazım, büyük hikâyeleri küçük detaylar belirler ya bizim artık birazcık konfor alanımızdan çıkmamız lazım. Biz konfor alanımızdan çıkmayalım, lüksümüzü bozmayalım diyen oyuncular, yönetmenler, yapımcılar, orada da kazanılacak para var, orada da bunun manevi keyfi var, biraz denemek, biraz gitmek lazım çünkü biz henüz Türk dizilerinin popülaritesini sinemada paraya ya da projeye çeviremedik.

        Bu fırsat kaçıyor mu?

        Kaçmak üzere, bazı oyuncuların popülaritesi düştü. Dizi yayınlandı, bitti ve eskidi, yerine başka insanlar geldi, başka diziler geldi. Yine bizim dizilerimiz yayınlanıyor ama müthiş bir Kore prodüksiyonları var, müthiş bir Hint prodüksiyonları var, zaten Hollywood'u saymama gerek yok. İspanya örneğini vereyim; İspanya kendisi çok iyi işler üretmeye başladı.

        REKLAM

        İspanya'da İspanyol filmleri mi daha çok izleniyor, yabancı filmler mi?

        Pandemiden önce yabancı filmler izleniyordu, şimdi sanıyorum kafa kafaya ama dizi prodüksiyonları baya iyi, drama 'da gerçekten iyiler, drama aksiyonda gayet iyiler. Bizim prodüksiyonlarımız çok güzel ama yapımcılar ve yönetmenler açısından söylüyorum, popüler dizileri çekmiş, dizisi 40 - 50 ülkede yayınlanmış yönetmenlerin gidip oralarda iş yapabiliyor olması lazım, yapabileceğine de inanıyorum, hele oyuncular için iş daha kolay, oynadığın dizi 100 ülkede çok popüler, gidip bir Kore prodüksiyonunda, bir İspanyol prodüksiyonunda 1,5 sene neden oynamayasın, oynarsın, dönersin.

        Acaba doygunluk mu yaratıyor?

        Doygunluk değil, denemek lazım, dil bilmiyorsan dil öğrenmen lazım, bir süre gidip orada yaşaman lazım, oranın kültürünü anlaman lazım, insanına temas etmen lazım. Oradaki bir prodüksiyonda Türkçe oynayamazsın, oradaki karakterin biraz Türkçe biraz İspanyolca konuşabilir, biraz Türkçe biraz Arapça ya da Rusça konuşabilir ama o dili gidip öğrenmek lazım, orada yaşamak, orayla bağlantı kurmak lazım.

        Kısacası vizyonun mu geniş olması lazım?

        Onu ben söylemeyeyim ama denemek lazım. Mesela ben İspanya'da iki oyuncuyla ilgili çok ciddi bir teklif aldım, kendilerini de gayet iyi tanıyordum, "biz yaptığınız işi biliyoruz, sizinle ve Türk oyuncunuzla birlikte bir proje yapmak istiyoruz" dediler, burada ve yurt dışında gayet popüler ve başarılı iki oyuncuydu, ben de kendileriyle hemen bağlantıya geçtim.

        Güney Amerika'da da Türk oyunculara yoğun ilgi olduğunu biliyoruz.

        Şili'de, Arjantin'de büyük bir ilgi var. O yüzden biz şimdi başladık, bu projelerden bir tanesini Ekim - Kasım gibi hayata geçirmeyi düşünüyoruz, eğer onu hayata geçirirsek arkasından hemen diğer oyuncunun projesi başlayacak, bizim için de farklı bir ilk olacak, bence bu da diğer oyuncular için bu iş olabiliyormuş, biz de bunu deneyebiliriz diyecekleri bir iş olabilir.

        Türk dizilerine bu kadar ilgi varken, Türk oyuncular, Avrupa ya da başka bir ülkede neden sinema filmi yapmıyorlar diye yıllardır konuşuyoruz.

        Teklif var, eminim teklif var ama şöyle; bu iş, oyuncuda, menajerinde ve devamında beraber çalıştığı yapımcıda bitiyor. O insanların ben bir sene burada değil şurada çalışmayı istiyorum, bunun için ne gerekiyorsa onu yapacağım demesine bağlı, o zaman olabilir. Bizim oyuncularımız çok yetenekli, biz oyuncu da ihraç edebiliriz.

        Haluk Bilginer onlarca Avrupa yapımında oynadı.

        ABD'de, İngiltere'de tiyatrolar yaptı, Haluk Bey çıtayı yükseğe koydu, arkasından gelebilecek oyuncularımız var. Bir de Haluk Bilginer onu yaptığı zaman dizilerimiz bu kadar popüler de değildi. O tiyatrocu kimliğiyle, aktör kimliğiyle büyük bir iş yaptı ama arkasından giden olmadı. Birkaç tek tük projede oynayanlar oldu, Hollywood prodüksiyonlarında oynayanlar oldu, güzel işler de oldu ama arkası gelmedi. Ben bizim oyuncularımızdan, diziler sebebiyle çok popüler olan özellikle 8 - 10 ismin, bir sinema filmi arkasından uzun vadeli bir mini dizi yapabileceğine inanıyorum. Bunun için gitmek, orada kalmak ve orada bu girişimlerde bulunmak gerekiyor.

        ÖNERİLEN VİDEO
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ