Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem "Ne vatan hainliğimiz kaldı ne alçaklığımız"

        Adıyaman'da Valiliği, Belediye Başkanlığını ve Cumhuriyet Başsavcılığını ziyaretinin ardından AK Parti Adıyaman İl Başkalığında partililerle bir araya geldi.

        Arınç, partililere hitaben yaptığı konuşmada, Türk halkının Hükümet'in hizmetlerini çok iyi gördüğünü, takdir ettiğini, hizmetlere sahip çıktığını ifade etti.

        ''Biz hiç bir ayrım yapmadan, birini diğerinden farklı görmeden 72 milyon insanımıza hizmet götürmeye devam ediyoruz ve inşallah götürmeye devam edeceğiz'' diyen Arınç, Hükümet'in ''Demokratik Açılım'' konusundaki çalışmalarını anlattı.

        Türkiye'nin en önemli sorunu olan terör sorununu çözmek için Mayıs ayından bu yana ''kolları sıvadıklarını'' dile getiren Arınç, şöyle konuştu:

        ''Demokratik Açılım konusunda Parlamento'daki konuşmaları, görüşmeleri izlediniz. Mayıs ayından bu yana Türkiye'nin en önemli sorununu çözmek için kollarımızı sıvadık, düşündük, taşındık doğru bildiklerimizi yapmaya karar verdik. Bu konu kendi kararımız, kendi işimiz olmasın diye herkesin katkısını sağlamaya düşündük, ama muhalefet partileri bu konuda katkı vermek, görüşmek yerine bizi suçladılar, vatan hainliğimiz de kalmadı, alçaklığımız da kalmadı. Çok terbiyesiz, çok yakışıksız ifadelerle ve en son geçtiğimiz Salı günü Meclis'te yapılan birinci görüşmelerde de gördünüz, yerine göre zorbalıkla Meclis'i çalıştırmak istemediler.

        Halbuki bizim görüşmek istediğimiz konu Türkiye'nin en önemli konusu. 30 yıldan bu yana bir yandan terör, bir yandan ayrımcılık, bir yandan birbirimizden kopmak, bir yandan yatırımların gelmemesi ve istihdamın artmaması, bir taraftan dış itibarımız perişan bir duruma getirilmişken, bunu tamir etmek, bunu onarmak, terör sorununu çözmek için canla başla çalıyoruz. Muhalefet bizi vatan hainliği ile suçluyor.''

        Arınç, muhalefetin işi ''Siz de Dersim'deki gibi uçakları uçurun, mağaralara sığınmış olanlara da zehirli gaz verin, o zaman ne iyi yapmışlardı, siz de böyle yapın'' demeye getirdiğini söyleyen Arınç, ''Bu kadar çirkinlik, bu kadar yakışıksız sözler, bu kadar insanımıza hakaret olmaz, ama bunu AK Parti'nin demokratik açılım sürecine karşı maalesef söylediler'' dedi.

        -''TERÖRİSTLERLE NASIL MÜCADELE EDİLECEĞİNİ BİLİYORUZ''-

        Arınç, ''Biz terörle mücadele ederken, şüphesiz kan dökmüş, devlete isyan etmiş, eline silah almış, köy boşaltmış, çocuklarla kadınları, masum insanları yerinden etmiş, canına okumuş teröristlerle nasıl mücadele edileceğini biliyoruz. Bunlara karşı yapılacak her türlü adli ve yargı kararlarını da biliyoruz, ama memlekette yapılacak sadece bu değil'' diye konuştu.

        Türkiye'de bir bölgeyi diğerinden ayırmadan, herkesin düşüncesine, inancına, etnik kökenine saygı duyularak yeniden bir kardeşlik projesinin oluşturulması gerektiğini vurgulayan Arınç, düşündükleri ve yapmak istediklerinin de bu olduğunu anlattı.

        Arınç, ''kardeşlik projesi üretmek istemesine karşın muhalefetin ateşin devam etmesini, akan kanın durmamasını istediğini, 'anneler ağlamasın' diyenleri hainlikle itham etmeye devam ettiğini'' söyledi.

        -''ELİNİ ÖPERİM''-

        Birine göre doğru olan bir işin başkasına göre yanlış olabileceğini, işin yanlış olduğuna inanan kişinin yanlışlığın nedenini açıklaması gerektiğini belirten Arınç, ''Bize yanlışımızı söylemeleri lazım. 'Siz şöyle yapıyorsunuz ama burası yanlış, şurası yanlış' demeliler. Ben bunu yapanın elini öperim, ama bunu yapacağı yerde sizi hainlikle suçlar, meselenin konuşulmasına izin vermezse o zaman kendisine de memlekete de yazık olur'' dedi.

        Arınç, ''Demokratik Açılım''ın temel amacının teröristle mücadele etmek ve terörü yok etmek olduğunu vurguladı. Terörün ''kan, göz yaşı, insanların huzursuz olması'' demek olduğunu kaydeden Arınç, Türkiye'nin terör nedeniyle 30 yılda 300 milyar gibi büyük bir ekonomik kaynaktan olduğunu dile getirdi.

        Bülent Arınç, ''Sadece yitirdiğimiz canların hesabı bir tarafa 300 milyar doları 30 senede kaybettiğimizi çok iyi biliyoruz. Biz bugün 300 milyar dolar değil 300 milyon doların peşindeyiz ki onu bulalım, onu tekrar halkımızın kendisine hizmet olarak sunalım. 300 milyar doları biz bugüne kadar terör için harcamamış olsaydık on binlerce hastaneyi, yüzlerce hava alanını, binlerce derslikli okulları yapmış olacaktık, ama bu parayı biz sadece terörle mücadele adına sarf etmiş oluyoruz, kaybettiğimiz canların hesabı da başka, onlar milyar dolarlara da girmez.''

        Terörle mücadeleyi anlatırken ''sivrisinek ve bataklık'' örneğini veren Arınç, sivri sineklerden kurtulmanın yolunun bataklığın kurutulmasından geçtiğini vurguladı.

        Arınç, terörü yaratan nedenleri, sivri sineklerin ürediği bataklığa benzeterek, şunları anlattı:

        ''Şimdi düşünün ki Adıyaman'dayız ve şurada da bir bataklık var. Bataklıkta takdir edersiniz ki sivrisinekler ürer. Siz otururken bir yaz akşamında bataklıktan sivrisinekler gelir sizi sokarlar, rahatsız ederler. Buna karşı herkes bir model oluşturabilir. Bir tanesi 'kahrolsun sivrisinekler' diyebilir, ama bu sözle sivrisineklerin kahrolduğu hiç görülmedi. İkincisi herkes eline bir şey alır çat pat onları öldürmeye çalışır. Siz 5 tane öldürürsünüz, onlar saniyede 500 tane ürer. Bir başkası ilaçlama yoluna gidebilir. Bir bakası başka bir şeyin yoluna gidebilir, ama bataklık orada durduğu sürece sivrisinekler de üremeye devam ettikçe siz rahatsız olmaya devam edersiniz. Yapılacak en doğru iş, en akıllı iş bataklığı kurutabilmektir. Onu kuruttuğunuz zaman rahat edersiniz. Bunu neden söylüyorum; terörü meydana getiren de aynı bataklık gibi bir sebeptir. Eğer o sebepleri ortadan kaldıramazsanız o sizi rahatsız etmeye devam edecektir. Bugün 5 tane öldürdüm, yarın 15 tane öldürdüm biterler diye düşündüğünüz anda dağa çıkan bin 500, dağdan inen 15 bin sizin başınıza tekrar bela olur.''

        Arınç, ''dağa çıkışlar dursun, dağdan inişler devam etsin''in bir formül olduğunu, ama dağa çıkışları durduracak formülün mutlaka bulunması gerektiğini belirtti.

        Terörün bir sonuç olduğunu, terör sorunundan kurtulmak için terörü meydana getiren sebeplerle mücadele etmek gerektiğini ifade eden Arınç, ekonomik geri kalmışlık, açlık, yokluk, gençlerin yarın endişesi gibi teröre yol açan en az 10 neden sayılabileceğini ifade etti.

        Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Arınç, nedenleri göz ardı edip sonuçla mücadele anlayışıyla terörle mücadelede başarılı olunamayacağını söyledi.

        -''AK PARTİ İÇİN GEÇTİĞİMİZ YILLARDA AÇILAN KAPATMA DAVASININ TEMELİNDE YATAN EN ÖNEMLİ UNSUR YENİ VE SİVİL BİR ANAYASA YAPMA İDDİAMIZDI''

        Ahmet Karaaslan - Murat Atay bildiriyor - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Anayasa'ya ilişkin uygulamada yaşadıkları zorlukları aşmak için ''Anayasa'yı değiştirelim'' dediklerinde karşılarına büyük engeller çıktığını belirterek, ''AK Parti için geçtiğimiz yıllarda açılan kapatma davasının temelinde yatan en önemli unsur yeni ve sivil bir anayasa yapma iddiamızdı'' dedi.

        Arınç, Adıyaman Barosu'nun Demokrasi Günleri Etkinlikleri kapsamında düzenlediği ''Türkiye'de Demokratikleşme'' konulu konferansta yaptığı konuşmada, Türkiye'nin yeni bir Anayasa'ya ihtiyacının olduğunu vurguladı.

        Anayasa'ya ilişkin özellikle uygulamada zaman zaman ciddi sıkıntılar yaşadıklarını ifade eden Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:

        ''O zorlukları aşmak için Anayasa'yı değiştirelim dediğinizde de da karşınıza büyük engeller çıkıyor. Bu sözlerimden şu anlaşılmasın; yani bu Anayasa hiç mi değiştirilmedi. Hayır tam aksine Anayasa'nın 60'dan fazla maddesi bugüne kadar değiştirildi. 60'dan fazla madde üçte biri demek. Yani şu Anayasa'nın üçte ikisi eski hüküm taşıyor, üçte biri yeni hüküm taşıyor. Daha 3-5 ay öncesine kadar, bir yıl öncesine kadar icap ettiği, yeri geldiği, zamanı olduğu için bazı maddelerde değişiklik yapıldı.''

        -''KABUL GÖRMÜŞ AKREDİTE İKTİDARLAR''-

        Arınç, kendi hükümetlerinden önceki hükümetlerin Anayasa değişikliği yapmak istediklerinde önlerinde engel olmadığını ifade ederek, ''Onların önünde engel yoktu. Bir takım Parlamento dışı kurumların da aleyhte çalışması, lekelemesi ya da milleti ayağa kaldırması yoktu. Çünkü onlar kabul görmüş akredite iktidarlardı, ama ne zaman bugünkü iktidar veya da buna benzer iktidarlar Türkiye'de oldu, o zaman anayasa değiştirmek çok zorlaştı'' dedi.

        Anayasa'nın değiştirilen 60'dan fazla maddesinin hemen hemen 40 küsurunun ''AB istedi'' diye ya da ''AB sevdası'' ile değiştirildiğini, değişikliklerin iç taleple ilgili olmadığını ifade eden Arınç, şunları söyledi:

        ''Ama bugün mesela ben, 'Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısında, Anayasa Mahkemesinin yapısında bir değişiklik yapmak istiyorum' dediğim zaman, 'yeni, sivil, demokrat bir anayasayı birlikte yapalım' dediğimiz zaman Parlamento'da kendime arkadaş bulamıyorum. Şu ya da bu sebeplerle her parti kendine göre bir gerekçe bularak 'hayır biz bu işte yokuz' diyorlar. Kamplar ayrılmış durumda. İktidarın atacağı her adıma isterse iki kere iki dört olsun 'hayır biz bu işte yokuz' cevabı veriliyor.

        Geçmişte oldu, ama son 2 yıldır anayasa değişikliklerinde büyük güçlükler yaşıyoruz. Hele hele 2007 seçimlerinden sonra 'yeni bir anayasaya ihtiyacımız var' dediğimiz zaman çok büyük bir dirençle karşılaşıyoruz. Hatta ve hatta AK Parti için geçtiğimiz yıllarda açılan kapatma davasının temelinde yatan en önemli unsur yeni ve sivil bir anayasa yapma iddiamızdı. Bu satırlarda görünmüyor olabilir, ama biz çok iyi biliyoruz ki satırlarda görünenler gazetelerde yayınlanmış haber niteliği bile taşımayan dedikodularsa da ama asıl sebep yeni, sivil ve demokrat bir anayasadan duyulan kuşku ve endişeydi.''

        Anayasa değişikliğine ilişkin tüm sivil toplum kuruluşlarının raporlar hazırlayabileceğini, taleplerde bulunabileceğini ifade eden Arınç, ama anayasa değişikliğinin yapılacağı tek yerin Parlamento olduğunu ifade etti.

        Türkiye'nin yeni, sivil ve demokrat bir Anayasa'ya ihtiyacının olduğunu vurgulayan Bakan Arınç, şunları kaydetti:

        ''Çünkü biz 50 senedir darbeler ürünü olan anayasalarla yönetilmeye çalışılıyoruz. Yönetilebiliyor muyuz? Hayır. Bu vücuda artık bu dar geliyor. İkincisi Türkiye Avrupa Birliği sürecinde çok önemli noktaya geldi. Bizim Avrupa Birliği ile ilişkilerimiz 1960 öncesidir, 1958 yılında başlar ve 40 yılı geçen bir serüvendir.

        Birlik içindeki ülkelerin hiç biri bu kadar uzun süre yaşamamıştır, ama bu konuda AB haksız da sayılmaz, çünkü Türkiye konusunda hep endişeleri vardı. Türkiye'nin kendisi de AB noktasında üzerine düşeni yapmamıştır. 1980'li yıllarda Yunanistan'ın üyeliğe kabul edilmesi sırasında Türkiye'ye resmen üyelik teklif edilmiştir, ama o zamanki hükümetler bunu kabullenmemişler. Avrupa Birliğine giderken yapılması gereken pek çok ev ödevleri vardı, bunlar da yapılmamıştı.''

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ