Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Politika CHP'de'değişim' kurultayı, CHP 34. OLAĞAN KURULTAYI, KEMAL KILIÇDAROĞLU, CHP, KURULTAY

        HABERTURK.COM VE AJANSLAR

        Kemal Kılıçdaroğlu, bin 164 delegenin oyuyla yeniden Genel Başkanlığa seçildi. Sonucun açıklanmasının ardından Kılıçdaroğlu, partililere teşekkür konuşması yaptı.

        'DEMOKRASİ VE DEĞİŞİM KURULTAYI'

        İki gün sürecek kurultayda bugün Genel Başkan seçimi yapıldı. Kurultayın ikinci gününde ise 60 kişilik Parti Meclisi ile 15 kişilik Yüksek Disiplin Kurulu üyelikleri için seçim yapılacak.

        ALTAN ÖYMEN DİVAN BAŞKANI SEÇİLDİ

        CHP 34. Olağan Kurultayı'nda 81 il başkanının imzasıyla Divan Başkanlığı'na Altan Öymen seçildi.

        Kurultayın açılışını yapmak üzere Kemal Kılıçdaroğlu, kürsüye, ''Başbakan Kemal'' sloganları arasında geldi.

        ''Hafta içi kurultay mı olur?'' diyenlerin, CHP'yi tanımadığını, CHP'nin her koşulda kurultay yaptığını belirten Kılıçdaroğlu, ''Kurultayımızın ülkemize, dünyaya, partililere hayırlı olmasını diliyorum. Hoşgeldiniz, sefa geldiniz'' diye konuştu.

        Kılıçdaroğlu, daha sonra salondakileri, Atatürk ve arkadaşları başta olmak üzere, Türkiye'ye hizmet eden, hayatını kaybeden bütün partililer anısına saygı duruşunda bulunmaya çağırdı. Saygı duruşunun ardından İstiklal Marşı söylendi.

        Kılıçdaroğlu, daha sonra 81 il başkanının ortak imzasıyla bir dilekçenin geldiğini duyurarak, il başkanlarının kurultay başkanlığına Altan Öymen'i önerdiklerini okudu. Öymen, daha sonra oybirliğiyle Divan Başkanlığı'na seçildi.

        SANATÇILARDAN KURULTAYA YOĞUN İLGİ

        Bu arada, kurultaya çok sayıda büyükelçi katılırken, Alman Sosyal Demokrat Parti Genel Başkanı Sigmar Gabriel ile Sosyalist Enternasyonal Başkanı Yorgo Papendreu'nun gönderdikleri mesajlar okundu. Kurultayı ayrıca AK Parti'den Genel Sekreter Haluk İpek ve Genel Başkan Yardımcısı Salih Kapusuz da izliyor.

        Kurultay salonunda sivil toplum örgütü temsilcileri ile sanatçılar Gülriz Sururi, Musa Eroğlu, Suavi, Mustafa Özarslan, Onur Akın, Sadık Gürbüz, Melike Demirağ da yer aldı.

        CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal da kurultay salonunda bulunuyor.

        "DEĞİŞİM KURULTAYI, ADI KONULMUŞ ZATEN"

        Divan Başkanlığı için ismi üzerinde anlaşılan eski Genel Başkanlardan Altan Öymen, CHP kurultaylarından bazılarının gerçekten çok önemli olduğunu vurgulayarak, "Bu da önemli. Baştan beri da işaret ediliyor. Değişim kurultayı. Adı konulmuş zaten. Demokrasiye de, değişime de Türkiye'nin çok ihtiyacı var. Bu ifade ediliyor. Bunlar da gerekenlerin yapılacağı yolundaki CHP'nin kararlılığını ifade ediyor. Herhalde ilginç bir kurultay olacak" şeklinde konuştu.

        KILIÇDAROĞLU KÜRSÜDE

        Kurultayda bir konuşma yapmak üzere kürsüye gelen Kemal Kılıçdaroğlu şöyle seslendi:

        Bir ülkenin zenginleşmesi tasarruflara, yatırıma bağlıdır. 20 büyük ülke içindeyiz ama tasarruflarımız ve yatırımlarımız yetersiz. Üretime değil tüketime endeksli bir toplum halindeyiz. Böyle bir toplum gelecekte güçlü bir toplum olmaz, zenginleşmez. Gelişmiş ülkelerin trenine binmekten kaybeder ve zaman kaybeder.

        Bilgi toplumunun, bilgi ekonomisinin kaynağı üniversitelerdir. Üniversiteler toplumu ileriye, çağdaşlığa götüren temel eğitim kurumlarıdır. Üniversiteler özgür değilse, bilim insanı özgürlüğü değilse bilgi üretemez, bilgi toplumuna katkı veremez. CHP olarak biz üniversiteler özerk olmalı bilim insanları özgür olmalı diyoruz. Bilgi toplumu entelektüel birikimi yüksek olan bir toplumdur.

        Geldiğimiz süreç entelektüellerin aşağılandığı, onların hapislere atıldığı bir süreç yaşıyoruz. Gelişmiş ülke, kişi başına gelirin en yüksek olduğu ülke değildir. Eğer böyle kabul edilseydi petro dolarları olan ülkeler en gelişmiş ülkeler kabul edilirdi. Gelişmiş ülke bilgi toplumunu özümseyen ülkedir. Onun için üniversite ve eğitim politikamızı yeniden şekillendirmek zorundayız.

        BİLGİ EKONOMİSİNE ÖNEM VERMELİYİZ

        Gelişmiş ülke küçük ayrıntılarda iş bölümüne giden ülkedir. Üniversiteye acaba ne kadar önem veriyoruz? 171 ülkede yapılan araştırmada milli gelirden eğitime pay harcama konusunda Danimarka 13, Tunus 17, İran 76, Uganda 129, Türkiye ise 132'nci sıradadır. Bu rakamları bilerek CHP'nin bu kurultayda neden bilgi toplumuna neden bilgi ekonomisine önem verdiğini bir kez daha yüce Türk milletinin takdirine sunmak isterim.

        Üniversiteleri ayakta olan bir ülke üreten ve dünyada söz sahibi olan bir ülkedir, saygın bir ülkedir. Demokrasisi gelişmiş ülkedir, dünyaya marka olan bir ülkedir. Peki bizim suskun üniversitelerimiz ortaçağın medreselerine dönüştürülen üniversitelerimiz. Bunu CHP'liler olarak yurtseverler olarak kabul etmiyoruz. Özerk üniversite, özgür bilim adamı diyoruz.

        ÜNİVERSİTELER DEVRE DIŞI BIRAKILMIŞTIR

        Türkiye Cumhuriyeti tarihinin hiçbir döneminde eğitimle ilgili bir yasal düzenleme, üniversiteler devre dışı bırakılarak eğitimciler, siyasal partiler, hükümet devre dışı bırakılarak bir düzenleme TBMM'ye gelmemiştir. İlk kez 4+4+4 sistemi bir eğitim reformu olarak TBMM'ye gelmiştir. Bakanlar Kurulu'nda, Milli Eğitim Bakanlığı'nda ve üniversitelerde görüşülmeyen TBMM'ye gelmiş olan kanun teklifini bir dayatma kültürü ile getirilmişlerdir. Bunu karşı tepki gösteren tek parti CHP'dir.

        Aklın özgürleşmesinin önündeki engeller kaldırılmadığı müddetçe Türkiye'yi bilgi toplumuna dönüştüremez. Eğitim Türkiye'de ve tüm dünyada stratejik bir alandır. Denenir ve ondan sonra uygulamaya konulur. CHP olarak biz seçim programımıza koyduk, hala o ilkemizin arkasındayız. Her yıl 10 bin üniversite öğrencisi yurtdışında eğitime gönderilecektir dedik. 5 yılda 50 bin bilim adamına düşünün. Türkiye'yi bilgi toplumu yapma aşamasında ciddi bir sıçrama yapacaktı.

        BÜYÜK BALIK DEĞİL ARTIK HIZLI BALIK YUTUYOR

        Dünyayı tanımada zamanın ruhunu iyi okumalıyız. Çin ve Hindistan ekonomilerinin yarattığı yeni bir küresel işbölümü var. Yeni bir düzen ve işbölümü var. Onu sağlayan iki büyük aktör var Çin ve Hindistan. İkinci büyük bir eğilim ise enerjidir, üçüncü eğilim iklim değişikliğinin yarattığı yeni bir ekonomik gerçek ve bilim ve teknolojide gelişme dünyada inovasyonu yarattı.

        Bizim 'büyük balık küçük balığı yutar' diye güzel bir söz var. Artık hızlı balık yavaş balığı yutuyor. Türkiye gönenç toplumu olmak zorundadır. Hızlı yetenek inşaası önemlidir. Bunun yolu çağdaş eğitimle olur. Türkiye'nin elindeki en önemli silah ne Bor madenidir ne de Toryum madenidir. Türkiye'nin elindeki en büyük koz insan malzemesidir. Türkiye'nin değil üreten bir ülke, bilimle kaynaşan bir Türkiye sanata ve aydınlara önem veren bir Türkiye, hedefimiz bu olmalı.

        Türkiye'nin üretebilmesi için dört politikaya ihtiyaç var vergi, politika, bütçe ve teşvik politikanızı geliştirmeniz ve uygulamanız gerekiyor. Üretmeyen Türkiye'nin en ciddi sorunlarından birisi işsizliktir. Her dört gencimizden biri işsiz. Kadınlar büyük ölçüde çalışma alanının dışına itildi. Ortaya çıkan sosyal tabloya dikkatinizi çekmek isterim. Genç boşanmalar çığ gibi artıyor, iş kazalarında Avrupa birincisi dünya üçüncüsüyüz. Terörden çok fazla insanımız hayatını kaybetti.

        'ÜRETEN TÜRKİYE' HEDEFİNİ ATATÜRK KOYMUŞTUR

        İşsizlik bütün kötülüklerin anasıdır. İşsizlik sağlıklı, düzenli, geleceğe güvenle bakan bir toplumun en büyük tehlikesidir. Bu tehlikeyi görmemiz gereğini yapmamız gerekiyor. Neden üreten Türkiye diyoruz, çünkü üreten Türkiye işsizliği değil istihdam yaratan bir ekonomi demektir.

        Tüketime endeksli politika tarımı da çökertti. Çiftçileri görüyorsunuz, her gittiğimiz yerde bu şikayetleri duyuyoruz. Ortadoğu'yu besleyen bir Türkiye nasıl olur da tarım ithalatı yapıyor. Çiftçiye mazot desteği veriyor. Çiftçilerin kazancından kesilen miktar 8 milyardor. Çiftçi kazanmazsa esnaf da kazanmıyor. Biz neden üreten Türkiye, çalışan Türkiye diyoruz. Bunun ilk hedefini koyan Mustafa Kemal Atatürk'tür.

        Bu partinin kurucusu genel başkanı Mustafa Kemal Atatürk'tür. O diyor ki, üretin, çalışın ve dünyada söz sahibi olun. Onun için önce üreteceğiz, çalışacağız sonra da toplumun her kesimine hakça dağıtacağız.

        İZİN VERİRSENİZ CEKETİMİ ÇIKARMAK İSTİYORUM

        Egemen güçlerin Ortadoğu'daki taşeronluğunu üstlenmek tarihimize, insanımıza saygısızlıktır. Unutmayın egemen güçler ateşi elleriyle tutmazlar. Onurlu olun, dik olun, kimseye boyun eğmeyin, korkmayın burası Mustafa Kemal'in ülkesidir.

        'Yurtta barış, dünyada barış' işte Atatürk'ün işte halkımızın duymak istediği bu. Yurtta da barış istiyoruz, dünyada da barış istiyoruz. 25 gündür uçağımız düştü nasıl düştüğünü bilmiyoruz. Merak ediyorum, bunlar saygın bir devlet mi yoksa Türkiye Cumhuriyeti bir aşiret devleti mi oldu? Kendi uçağının nasıl düştüğünü bilmeyen bir yönetim anlayışı olabilir mi? Bu görüntü Türkiye Cumhuriyeti'ne yakışmıyor. Ne diyorlardı sıfır sorun. Tam bir sorunlar batağına sürüklenen Türkiye.

        Bize 'yoksa siz Esad'ı mı destekliyorsunuz?' diyorlar. Suriye'de yapılan katliamlara her zaman karşı olduk, kınıyoruz, kınamaya devam edeceğiz. Mısır'daki sağır sultan bunu duydu ama bazıları duymadı. Değil ülkemizde, değil Suriye'de bütün dünyada hiçbir insanın burnunun kanamasını istemeyiz. Çünkü bizim yüreğimizde insan sevgisi var, insanı seviyoruz.

        BİZ SURİYE KONFERANSINI TÜRKİYE'DE YAPIN DEDİK

        Elbette ki Suriye'ye özgürlüklerin gelmesini istiyoruz. Bizim görüşümüz uluslararası hukuk neyi öngörüyorsa biz de aynı düşünürüz. CHP hukukun üstünlüğüne inanan bir partidir. Uluslararası hukuk neyi öngörüyorsa biz ona destek veririz. Biz bölgemizde savaş istemiyoruz.

        Biz yedi düvele karşı mücadele ettik, toprağımız işgal altındaydık, onun için savaştık. Kıbrıs'ta insanlarımızı katlediyorlardı ve Bülent Ecevit Kıbrıs'a giderek barış harekatını gerçekleştirdi. Biz tam 1 yıl önce hükümete bir çağrıda bulunduk. Dedik ki 'Türkiye'de bir uluslararası Suriye konferansı düzenleyin'. Herkesi çağırın, abilik yapın, önderlik yapın.

        Bizim önerilerimizi görmediler, duymadılar ve ellerinin tersiyle ittiler. Sonra Labrov bizim önerimizi sahiplendi. Rusya'da bir Suriye konferansı yaptı. Kimin itibarı arttı, savaş çığırtkanlığı yapan mı, yoksa konferans toplayan mı?

        Suriye'de katliam var deyip savaş tamtamları çalacaksın, ötür yandan insanları katledilen, yargılanan Ömer El Beşir'i Türkiye Cumhuriyeti'ne çağırıp 'merhaba' diyeceksin. Türkiye Cumhuriyeti'nin katillerle işi yok. Uluslararası mahkemelerin katil ilan ettiği bir adamı sen hangi inançla Türkiye'ye davet ediyorsun.

        RUM BAKANIN O SÖZLERİ BENİM ÇOK AĞRIMA GİTTİ

        İç politikada bir manevra yapıyorlar. Efendim İsrail bizim düşmanımızdır diye. Peki Kürecik'e o füze kalkanını İsrali'i korumak için kurulduğunu bilmeyen mi var? Düşman üretmek üzere bir dış politika kurabilir mi? Kürecik İsrail kalkanından sonra İran, Türkiye'de Kürecik'i vuracağını söyledi. Bir komşuyla ilk kez hasım oluyoruz. Kıbrıs Rum Kesimi Doğu Akdeniz'de doğal kaynak koynakları buldular. Biz ne yaptık Piri Reis'i gönderdik. Yolda arızalandı geri çektik. Benim ağrıma giden bir şey var. Bir Rum bakan çıkıp 'Bunları boşverin, çok konuşurlar bir şey yapamaz' diyor. Bu benim ağrıma gitti. Bu tablo Türkiye'ye yakışmıyor.

        Türkiye enerji açısından Rusya'ya yüzde 60 oranında bağlıdır. Şimdi bizim Dışişleri Bakanımız diyor ki, 'efendim biz Rusya'yı izole edeceğiz'. Ben ne söyleyeyim. Büyük savaşlar her zaman enerji kaynakları üzerinden çıkmıştır. Türkiye önümüzdreki 20 yıl içinde 280 milyar dolarlık enerji yatırımı yapmak zorundadır.

        Gidersiniz Kaddafi'nin elinden ödül alırsınız. Batının egemen güçleri Kaddafi'yi ezmek isterler, sen şakşaklarsın. Sonra bavul dolusu çantaları alıp 'acaba Libya'dan bir şey gelecek mi?' dersin. Libya'dan sana bir şey gelmedi, egemen güçler onu paylaştılar. Sen onların taşeronluğunu yapıyorsun, taşarona da bir şey düşmez zaten. Kıbrıs davasında bize katkı sunan Kaddafi'nin linç edilmesini alkışlamak bize yakışmaz.

        SİYASALLAŞAN YARGI HİÇBİR ZAMAN YARGI DEĞİL

        Demokrasi ahlaki değerler üzerinden yükselir. Demokrasilerde yöneticiler gilerler halka hesap verirler. Onun için TBMM'nin iç tüzüğünü değişsin, bir kurum oluşturulsun ve o komisyonun başkanı ana muhalefetten olsun. Yargı tümüyle iflas etmiş durumdadır. Eğer siz Danıştay'a militan yargıyı yerleştirirsen bu ülkede tuzu kokar ve her insan bunu biliyor. Yargıya ve adalete duyulan güven sarsılmıştır.

        Silivri toplama kampını bütün dünyaya anlattık. Orada yargılama yok sanıkları hazır olarak görme alışkanlığı vardır. Orada görülen özgürlüğün kan davasıdır. Yüzyılın soygunu Deniz Feneri davasına bakalım. Deniz Fener'ini sorgulayan savcıları sorgulayan bir sistem sadece Türkiye'de var. Ne zamandan beri hırsızları soruşturmanın suç olduğu anlaşıldı. Böyle adalet olmaz. Siyasallaşan yargı yargı değildir.

        Sıkıyönetim mahkemeleri, DGM'ler vardı, karşı çıktı. Şimdi gücüne ve adamına göre iki mahkeme oluşturmaya çalıştılar. Bir Silivri mahkemeleri bir de AKP'nin terörle mücadele mahkemeleri.

        İster Kürt sorunu, ister Güneydoğu sorunu. CHP olarak bu sorunu çözmeye kararlıyız. Siyaset sorunlardan nemalanan değil sorunlara çözüm üretme sanatıdır. Tutturmuşuz analar ağlamasın. Lafla peynir gemisi yürümez. Siyasetçinin sorumluluk üstlenmesi lazımdır. Analar ağlıyorsa yolunu yordamını bulacaksın, halk sana oy verdi. Sorunlar çözülmezse derinleşir Türkiye otoriter yapıya kayar.

        Aydına, sanatçıya 'kitap yazma' deniliyor. Ne olacak bunun sonu.? Yazacağız ve direneceğiz. Bütün şehit annelerimize sesleniyorum. Onların ellerinde öpüyorum. Yetki verin güç verin Türkiye'yi anaların ağlamadığı bir ülke haline dönüştürelim.

        MASADAN KESİNLİKLE KALKAN TARAF OLMAYACAĞIZ

        Sorunun ve çözünün zor olduğunu biliyorum. Biz Mustafa Kemal Atatürk'ün geleneğinden geliyoruz, sorun varsa çözüm de vardır. Özgürlükleri baskıya alan, medya üzerinde baskı kuran, yargıyı siyasi otoritenin emri veren yolsuzluk ve ihaleye karıştıran milletvekillerine, Atatürk'ün mirası olan Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu'nu bir odaya hapseden anlayışın hazırladığı Anayasa'ya hayır diyoruz. Daha çağdaş ve daha özgür bir anayasa istiyoruz. Bunun için masadan kalkmayacağız, ta ki istediklerimize sahip oluncaya kadar.

        Çağdaş bir Anayasa'yı direne direne yapacağız. Anayasa'yı herkesi ikna ederek çağdaş ülkeleri örnek göstererek masaya oturduk AKP'nin maskesini düşürdük, yüzünü görmeye başladık. CHP anayasayı her zaman önemsemiştir. Anayasa konusuna her zaman önem vermiştir. 1980'den bu yana askeri yönetim tarafından yapılan anayasaya ister ilçe, ister kurultayda hepsinde karşı çıktık. Karşı çıkacağız çağdaş bir Anayasa'ya kavuşacağız.

        Laiklik din ve vicdan özgürlüğüdür, toplumun çimentosudur, herkesin inancına saygı göstermenin temel kuralıdır. Türkiye Cumhuriyeti laik, demokratik, sosyal bir hukuk devletidir. İki yılda çok şey yaptık. Her kurultay bizi biraz daha değiştirdi. Her kurultayda bir adım daha attık. Bu kurultayda da değişeceğiz, dönüşeceğiz. Nerede bir sorun varsa çözümün adresi artık Cumhuriyet Halk Partisi'dir.

        BİZ GÜVEN VEREN VE ÇÖZÜM ÜRETEN BİR PARTİYİZ

        Terör, işsizlik, yoksulluk, üniversiteler, engelliler, kadınlar hangi sorun varsa hangi sorun varsa o sorunun çözümüyle ilgili açık ve net cümlelerle bizim çözümümüz vardır. Biz çözüm üreten, güven veren partiyiz. Uzun aradan sonra ilk kez parti okulumuzu açtık ve eğiticilerin eğitimi için yola çıktık.

        CHP olarak kendimize güveniyoruz. Dünyayı yakından izliyorum, Çin'de Hindistan'da Afrika'da ne oluyor. Günü gününe izliyorum. Bizim kadrolarımız toplumun en nitelikle kadrolarıdır. Biz işin medyatik yönüne değil, temeline inmek istiyoruz. Niğde'de patates mitingi yaptıysak bunun içindir. Şanlıurfa'da 13 kişi hapishanede yanarak öldü.

        Hesabını veren oldu mu, sorumluluğu üstlenen oldu mu? O zaman ülkede demokrasi yok. Demokrasinin olduğu yerde birisi çıkıp üstlenecek ve hesabını verecek. Samsun'daki felaketi hatırlayın, bakan diyor ki 'sorumluluk bizde' e öyleyse gereğini yap, istifa etmek gibi onurlu bir görev yap.

        Bu ülkede korkaklardan aydın olunmaz. İstediği kadar okusun, yazsın, konuşsun göğsünde yürek taşımıyorsa ben ona aydın demem. Aydın elinde meşalesi olan, topluma önderlik yapan kişidir. Boşuna mı okuyorsun, yazıyorsun. Beni hapse atarlar mı diyorsun, o zaman kalemini bırakacaksın. Bir köşeye çekileceksin, inzivaya çekileceksin.

        TÜRKÜLER BİZİM KÖKLERİMİZDİR, KÜLTÜRÜMÜZDÜR

        Türkü söylemekten korkuyorlar, türkü bizim bağımsızlığımızdır. Türküler bizim köklerimizdir, kültürümüzdür. Türkücüyü cezalandıracaksın, sanatçıyı cezalandıracaksın, konseri iptal edeceksin. Ne olacak başın göğe mi erecek, ne olacak başın hep önde olacak.

        Buraya gelen, bize destek veren, mesajlarıyla bizi onurlandıran bütün aydın ve sanatçılara CHP Genel Başkanı olarak şükranlarımı sunuyorum ve onların önünde saygıyla eğiliyorum. Aydınlar, gerçek aydınlar tarihin hiçbir döneminde korkmamışlardır. Halkı çaresiz bırakmamışlardır. Aydın çaresizlik üretmemelidir. Aydın konuşacak ki, halk çaresiz olmadığını görecektir.

        SAYIN BAŞBAKAN GEL BERABER ULUDERE'YE GİDELİM

        Demokrasiyi, özgürlükleri aydınlar sayesinde kazandık, kadın erkek eşitliğini aydınlar sayesinde kazandık. Aydının Türkiye Cumhuriyeti tarihinde büyük önemi vardır. Hapislere attık, yurtdışına sürgüne gönderdik, Sürgünde öldürdük. Ama onlar yılmadı, bütün o aydınları saygıyla anıyorum.

        Aydınlık bir Türkiye'yi kendi ellerimizle kuracağız. Bize Sivas'ın ötesine geçemezsin diyorlardı. Ben diyorum ki, sayın Başbakan gel beraber Uludere'ye gidelim. Gelebilir mi? Demek ki neymiş, çalışırsanız, kararlı durursanız, Türkiye'nin bütün coğrafyasına sevgi ve hoşgörüyle gider herkesi kucaklarsınız.

        Özgürlüğün şafağı CHP iktidarında kurulacaktır. Buna inanıyorum, buna güveniyorum. Ülkesi için çalışanlara, bütün CHP'lilere sevgilerimi sunuyorum. Bir ağaç gibi hür bir orman gibi kardeşçe bir ülkeyi kendi ellerimizle kuracağız. Mustafa Kemal'in Türkiyesini kuracağız. Yaşasın Türkiye, hakça bölüşen Türkiye, işsizliğin olmadığı, terörün olmadığı, barışın, kardeşliğin egemen olduğu Türkiye. Bu Türkiye'yi seviyorum kucaklıyorum. Sağolun, varolun.

        1111 İMZAYLA TEK ADAY

        Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, 1111 delegenin imzasıyla Divan Başkanlığı'na verilen önerge ile yeniden genel başkanlığa aday gösterildi.

        ÖNDER SAV O SORUYA KIZDI

        Kurultayda söz alan Mersin milletvekili İsa Gök, ”değişim, dönüşüm ve yenileşme” söylemini eleştirdi. Gök, ”Çok önemli kavramlar aceleye geliyor. Bizler devrimciyiz, antiemperyalistiz. Başkalaşmanın siyasi adı metaformoz” dedi. Gök, hiçbir koşulda Kemalizmi terk etmeyeceklerini de söyledi.

        İsa Gök’ün konuşması sırasında eski Genel Sekreter Önder Sav, beraberinde eski milletvekilleri Hakkı Süha Okay ve Şahin Mengü ile salona girdi. Sav, gazetecilerin, ”Kurultaya gelip gelmeyeceğiniz merak konusuydu” demesi üzerine, ”Niye merak konusu oluyor? 10 yılı aşkın süredir genel sekreterlik yaptım. Parti ile özdeşleşen isimlerden biriyim” karşılığını verdi.

        Sav, başta genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere herkesin aklını, duygularının önüne geçirerek CHP’nin dışa dönük kavgasında nasıl bir yol haritası çizilmesi gerektiğini düşünmelerini istedi. Sav, CHP’nin parti içi iktidar kavgasıyla vakit geçirecek zamanı bulunmadığını bildirdi.

        Bir gazetecinin, ”Birlik bütünlük mesajı mı?” sorusuna Sav, ”Birlik, bütünlük, dayanışma, beraberlik. Ne derseniz deyin” şeklinde yanıtladı.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ