İstiklal Marşı aruz ölçüsü: İstiklal Marşı hangi aruz kalıbıyla yazılmıştır?
Türk milletinin varlığının ve bağımsızlığının en önemli sembollerinden biri olan İstiklal Marşı; vatan, millet, bayrak sevgisi ve Türk milletinin bağımsızlık tutkusu temasından oluşmaktadır. Milli mücadelenin devam ettiği yıllarda Mehmet Akif Ersoy tarafından kaleme alınan ve 12 Mart 1921 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından milli marş olarak kabul edilen İstiklal Marşı hangi aruz kalıbı ile yazılmıştır? İstiklal Marşı aruz ölçüsü hakkındaki tüm bilgileri yazımızın devamında bulabilirsiniz.
9 dörtlük ve 1 beşlikten meydana gelen ve genel bilinenin aksine hece ölçüsü ile değil aruz ölçüsüyle yazılmış olan İstiklal Marşı 10 kıta ve 41 beyittenoluşmaktadır. Peki, İstiklal Marşı’nın şiir incelemesi nasıldır? İşte, tüm detaylar…
İstiklal Marşı Hangi Aruz Kalıbı İle Yazılmıştır?
İstiklal Marşı’nın yazarı olan Mehmet Akif Ersoy pek çok şiirinde olduğu gibi, İstiklal Marşı’nda da aruz ölçüsünün en çok başvurulan kalıplarından birisi olan ve 15 heceden oluşan "feilâtün / feilâtün / feilâtün / feilün" kalıbını kullanmıştır. Aruz ölçüsü; mısralardaki hece sayısının eşitliği yerine, ses değerlerinin eşitliğini önceleyen bir ölçü olduğu için bu kalıpta mısra sonundaki “feilün” yerine “fa’lün” de kullanılabilmekte ve hece sayısı 14’e düşebilmektedir.
İstiklal Marşı’nın Şiir İncelemesi
1.Kıta
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.
2.Kıta
Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal…
Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklal!
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
4.Kıta
Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
Medeniyet!” dediğin tek dişi kalmış canavar?
Arkadaş! Yurdumu alçakları uğratma, sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk’ın…
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.
Bastığın yerleri “toprak!” diyerek geçme, tanı:
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.
Kim bu cennet vatanının uğruna olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsın da Huda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.
8.Kıta
Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli-
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli
9.Kıta
O zaman vecd ile bin secde eder-varsa-taşım,
Her cerihamdan, ilahi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-ı mücerred gibi yerden na’şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl!