Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Polemik İki profesörden iki farklı görüş

        Bilgi Üniversitesi'nde bitirme tezi olarak porno tezi seçilmesi ve öğretim üyeleri tarafından kabul edilmesi tartışılmaya devam ediyor.

        İşte Prof. Ali Nesin ve Taraf Gazetesi Yazarı Ayhan Aktar'ın konuyla ilgili yazdıkları:

        Pornografi ve akademik özgürlük...

        AYHAN AKTAR

        Baştan söyleyeyim, porno filmlerin yasaklanmasından yana değilim. 18 yaşından büyük ergin insanlar, porno filmlerin oynatıldığı sinemalara gidebilirler veya özel dükkânlardan porno DVD'leri satın alabilirler, Şîddet içermediği ve çocuklar kullanılmadığı zaman porno film çekilmesine de ıtırazım olamaz. Işin sonunda, porno film sektörü, kapitalist film endüstrisinin alt dalıdır. Cinsellik konusunda hayalhânesi sınırlı olanlar, porno film seyrederek eğitildiklerini söylerler. Buna gülergeçerim. Feministlerin pomografi konusundaki eleştirilerini haklı buluyorum. Porno filmler, kadını cinsel nesne olarak aşağılayan ürünlerdir. Seyredenleri ayıplayabiliriz, ama bence fîlmleri yasaklayarak bir yere varamayız.

        Geçtiğimiz hafta, Tempo dergisinde yer alan bir haber pornografi ve akademik özgürlükler konusunu gündeme getirdi: İstanbul Bilgi Üniversitesi, Görsel İletişim Tasarımı Bölümü öğrencilerinden Deniz özgün, "Bitirme Tezi Projesi" olarak porno film çekmeye kararvermiş. Deniz'in hocalarmı ikna etmesi biraz vakit almış. Ama sonunda film üniversitenin stüdyolarında çekilmiş. Deniz'in sınıf arkadaşı Elif de oyuncu olarak katkılarını sunmuş! Bitirme tezini izleyeceköğretim üyeleri gizli olarak toplanmışlar. Önce projeye geçerli not verilmemiş, fakat sonra öğrenci mezun edilmiş.

        Tempo muhabirinin "özellikle mi kampusta çekmek istedin" sorusuna Deniz Özgün'ün cevabı şöyle: "Evde çekmek çok daha rahat olurdu ama özellikle okul kampusunun içinde çekmek istedim. Çünkü o zaman, sınır ihlaline, kamusal alan/özel alan ikiliğine dayanıyor." Anlaşılan, Deniz Özgün kopacak kıyametin farkında. Herhalde, öğretim üyeleri de farkında olmalı, ama nedense öğrencinin porno filmi tez olarak sunmasına itiraz etmiyorlar!

        Tempo'nun yayınından sonra, üniversite yönetimi Deniz Özgün'ün filmini kabul eden ve üniversitenin stüdyolarında çekilmesine izin veren üç öğretim üyesinin (Ihsan Derman, Ahmet Akın ve Ali Pekşen) işine son verdi!

        Şimdi akademik özgürlükler meselesine gelelim. Üniversitede pornografi Uzerine akademik çalışma yapılabilir mi? Tabii yapılabilir, hatta yapılmalıdır da. Yüzbinlerce kişi porno film seyretmektedir. Acaba, insanlar hangi nedenlerle porno film seyrederler? Hangi tür porno filmler, neden tercih edilmektedir. Örneğin, 1970'lerdeki Yeşilçam seks fîlmleri furyası nasıl bir şeydi? Bu fîlmleri çevirenler hâlâ hayatta. Böyle bir çalışma bence çok ilginç olur.

        Acaba pornografi üzerine akademik çalışma yapmak gidip bir pomo film çekmek midir? Bu mantığa göre,tıp fakültesinde uyuşturucu bağımlıları üzerine araştırma yapan doktorlar esrarlı sigaraları sarıp etrafta "zombi gibi" gezinirlerse bu rezilliği akademik özgürlük olarak savunacak mıyız? Veya sosyoloji bölümünde "İstanbul'da seks işçilîği" konusunda tez yapmaya niyetli bir kız öğrenci, meseleye tam vâkıf olmak içîn saçlarını sarıya boyatıp, mini etek giyip geceleri sokaklarda müşteri aramaya kalkarsa ne yapacağız? "Aferin kızım, bilim aşkı böyledir" mi diyeceğiz. Yoksa, "Saçmalama! Ergin birinsansın, istediğini yaparsın. Ama bu tercihlerine tezini ve üniversiteyi alet etme!" mi diyeceğiz?

        Bilgi'den atılan Prof. İhsan Derman'ın aşağıdaki yorumları beni çok rahatsız etti: "Ben ahlak polisi değilim ki! Ben [öğrenciye] konuyu belirlediğinde telkinlerde bulundum. Zor bir konu olduğunu, zorlanabileceğini belirttim. Fakat yaparım dedikten sonra ise her öğrencime davrandığım gibi davrandım. Sonuçta biz projelerin, videoların içerlğine karışmıyoruz. Bu videoları teknik olarak değerlendiriyoruz."

        Üniversite hocalarının temel misyonu, öğrencilere kendi tercihleri, eylemleri ve bunların muhtemelsonuçları üzerine düşünmeyi öğretmektir. Ama hoca meseleye teknik olarak bakıyor ise -yani sadece görüntü kalitesiyle ilgili ise!porno filmin arkasındaki ideolojik yapıyı görmüyor, bir kız öğrencinin cinsel nesne haline dönüşmesinin sorumluluğunu üstlenmiyorsa bizlere "yazıklar olsun" demekten başka ne kalır?

        Prof. Derman'ın ifadelerinden teknik denen şeyin, sonunda entelektüelve insanîkaygılan öldürdüğünü görüyoruz. "Biz içeriğe karışmıyoruz" sorumsuzluğu sayesinde Deniz Özgün porno fîlm yönetmeni olmuş, sınıf arkadaşı Elîf ise porno yıldızı olma yolunda en zor aşamayı geçmiştir. Umarım, gençler bu tercihlerinden ötürü ilerde pişman olmazlar.

        İhsan Derman ve iki asistanının işten atılmalarını eleştiren ve üniversite yönetimini istifaya davet eden bazı açıklamaları okudum. Son günlerde "sade suya solculuk" yapan öğretim üyelerine iki çift lafım var: 2005 yılı eylül ayında, üniversitenizin Sinema-TV Bölümü öğretim üyelerinden Dr. Can Candan, Doç. Dr. Tül Akbal Süalp, Dr. Selim Eyüboğlu ve Dr. öktem Başol keyfi olarak işten atıldılar. Bunların ardından da beş asistan istifa etti. 0 zaman porno rezaleti de yoktu. Neden eski yönetime karşı gıkınız çıkmadı? Neden, "yönetim istifa" bildirileri yazmadınız? Eski yönetim size şirin davrandığı için mi? Anlatın, biz de bilelım!

        Prof. Ali Nesin'in mektubu:

        “Değerli Arkadaşlar, Bilgi yönetiminin son olaylar karşısındaki tavrını kabul edilemez bulduğumu açıklamak zorunluluğunu hissediyorum. Bitirme tezinin porno filmolup olamayacağı akademik ve etik düzeylerde belki tartışılabilir ama yönetimin tepkisinin tartışılacak hiçbir yanı yoktur, nereden ve hangi bakış açısıyla bakarsanız bakın tepeden tırnağa yanlıştır. ‘Veliler ne der, toplum nasıl karşılar?’ gibi kaygılarla üniversite yönetilmez. Yönetilirse işte o zaman veliler ne der, toplum ne tepki verir anlaşılır! Sık sık sanki bir matahmış gibi 10 yıllık Laureate tecrübesinden ve geleneğinden söz eden yönetimin, acaba 1000 yıllık üniversite geleneğinin bir sonucu olan Magna Charta Universitatum’dan haberleri var mi? Bir akademisyen ekmek parası kazanmak amacıyla akademisyenliği seçmemiştir. Kendini adadığı, varını yoğunu koyduğu bir dalda çalışmak istediğinden, yani ulvi nedenlerden akademisyen olmuştur. Bunun sonucu olarak ekmek parası kazanması bu basit gerçeği değiştirmez. Dolayısıyla gerçek akademisyenlerin ‘Veliler ne der?’ ya da ‘Ekmek paramızdan olacağız’ gibi kaygıları olamaz. Özümüze ihanet edeceğimize aç kalırız daha iyi! Bütün bu değerlendirmelerin sonucu olarak, üniversitemizi ne akademik olarak ne de kâr getiren bir kurumolarak yönetmekten aciz olduğu anlaşılan, tecrübeyle sabit olduğu üzere aldığı her kararı yüzüne gözüne bulaştıran bu yönetimin istifasını talep ediyorum.”

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ