Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Röportajlar Son dakika: Seren Fosforoğlu: Evlilik bana yasak - Magazin haberleri

        Seren Fosforoğlu'nun sülalesinde oyuncu olanlar;

        • Renan Fosforoğlu

        • Mualla Kavur

        • Enis Fosforoğlu

        • Aliye Rona

        • Ferdi Merter

        • Almula Merter

        • Belkıs Dilligil

        • Avni Dilligil

        • Çiçek Dilligil

        • Rahmi Dilligil

        • Muazzez Arçay

        Adı geçen kişiler;

        1914'ten itibaren çekilen Türk filmlerinin yaklaşık yüzde 5'inde rol aldı. Her yüz filmden 5'inin jeneriğinde Seren Fosforoğlu'nun sülalesinden birinin adı geçiyor.

        Adı geçen kişilerin tiyatro çalışmalarını da katacak olursak Seren Fosforoğlu'nun sülalesi, 85 yıldır sinema ve tiyatroya damgasını vurdu.

        Hal böyle olunca sinema ve tiyatronun içine doğan Seren Fosforoğlu, başlarda babası Enis Fosforoğlu'nun istememesine rağmen kan çekimine karşı koyamadı.

        Çocuk yaşlarda kendisini tiyatro sahnesinde, gençliğin erken dönemlerinde ise kamera karşısında buldu.

        Kariyerinin olgunluk döneminde bulunan Seren Fosforoğlu, konuk olduğu Habertürk HT Stüdyo'da Mehmet Çalışkan'ın sorularını cevapladı.

        Seren Fosforoğlu, gerek şöhrete endeksli oyunculuk,gerekse özel hayatı hakkında çarpıcı açıklamalarda bulundu.

        • Nasılsın Seren?

        İyiyim. Seninle olduğum için hem rahatım hem de eski zor sorularını bildiğim için biraz heyecanlanyım.

        • İzninle merhum baban Enis Ağabey ile bir anımı paylaşmak istiyorum. Ben öğrenciyken bir dergide çalışıyordum. Röportaj için tiyatroya gittim. Hem bazı harfleri söyleyemediğimden hem de çok ünlü olmasından dolayı Enis Ağabey’den çekiniyordum. “Neden içinden konuşuyorsun?” dedi. Ben de “Bazı harfleri söyleyemiyorum onun etkisi var” dedim. “Bunun üzerine çalıştın mı?” diye sordu. “Çalıştım, doktorlara da gittim ama çaresi yokmuş” dedim. “Dert etme. Sen böyle çok tatlısın. Aynen böyle devam et ama içinden konuşma. Bu, utanılacak bir durum değil ama haftada bir bana geleceksin, ben seni çalıştıracağım” dedi. Gidemedim ama bana orada bir özgüven aşıladı. Hiç unutmam o sözünü.

        Beyazıt Öztürk de ‘R’leri söyleyemiyor ama kızlar bayılıyor.

        REKLAM

        • Enis Ağabey’in bende yeri her zaman çok ayrıdır. Bana o gün, özgüven aşıladı. Bir de “Ne zaman istersen tiyatroya gel” dedi.

        Tabii biz seninle çok eskiden tanışıyoruz. Demin şöyle bir hesapladık; ben neredeyse 15 yaşındaymışım. Sen de o zaman daha okuyordun. Çok yıllar oldu...

        • Allah, babanın mekânını cennet eylesin.

        Amin. Çok özel bir insandı. Babamdan hep çok güzel bahsediliyor. Bu benim için gurur verici bir şey. Karşılaştığı insanlarla hep çok güzel anıları var. Hep bir iz bırakmış, bir şey söylemiş, bir şey yapmış. Bu çok önemli.

        • “Oyun oldukça gel mutlaka” diye beni tiyatrosuna davet etti. Giderdim ve cidden de sayesinde tiyatroda bir hayli oyun izlemişimdir. Bir anımı daha anlatayım: Ben daha küçük çocuğum, ‘Derbeder’ filmi vizyona çıktı. Mersin’de ortalık yıkılıyordu. O dönem şimdiki gibi erkenden bilet alınmıyordu. Bilet, seans öncesi gişeden alınıyordu.

        Bilmeyen gençler için söyleyelim; 'Derbeder', babamın Ferdi Tayfur ve Canan Perver ile oynadığı bir filmdi.

        Ferdi Tayfur - Enis Fosforoğlu (Derbeder - 1978)

        "KADINLAR BİR HAYLİ SAYDIRIYORDU"

        • Kadınlar kavga ediyordu. Diyelim, salon 300 kişilik ama dışarıda 1.300 kişi vardı. Herkes birbirinin önüne geçmeye çalışıyordu. O zaman da filmler haftalarca kalmıyordu. En çok izlenebilecek film, vizyonda 3 gün kalıyordu. Çünkü bir makara film, Anadolu’yu geziyordu. Enis Ağabey, filmde kötü adamı oynuyordu. Ferdi Tayfur’a 5 lirayı atma sahnesi vardı ki… Enis Ağabey’e kadınlar fena saydırdı. “Alçak, ne biçim adamsın!” diye…

        Rolünün hakkını o kadar iyi veren bir oyuncuydu.

        • Bugünlerde hayatın nasıl gidiyor?

        Hayat inişli - çıkışlı hepimizin olduğu gibi... Hiçbir zaman çok düz gitmiyor. Biraz benim fazla iniyor, çıkıyor bu aralar. Çok şükür şu anda iyiyim. Yeni bir düzene, yeni bir hayata başladım. Biliyorsun 8 yaşında bir kızım var, Nil… O benim her şeyim. Beni hayata bağlayan şey. Öyle. Anneliğim önemli benim için.

        REKLAM

        Enis Fosforoğlu, 2019'da hayatını kaybetti.

        "OYUNCU OLMAMI HİÇ İSTEMEMİŞTİ"

        • Bir ara “Bizim ailede son oyuncu benim” demiştin. Nil’in oyuncu olmasını istemiyor musun?

        Nil istiyor ama daha çok erken tabii… Mutlu olsun istiyorum. Tabii babam mesleğin zorluklarını bildiği için benim oyuncu olmamı hiç istememişti.

        • O yüzden de turizm üzerine okudun.

        Evet, o zaman turizm okumuştum. Babam beni oyunculuktan kurtarmaya çalıştı ama olmadı. Bir taraftan da beni 7 yaşında sahneye çıkardı, 4 yaşında ‘Hamlet’ izletti. Nil, mutlu olsun istiyorum. Bir ara veteriner olmak istiyordu. Bu aralar, “Konservatuvara gidip oyuncu ya da şarkıcı olacağım” diyor. Şaşırıyorum. Hiç müdahale etmiyorum. Bakalım ne olacak?

        "ÇOK DA YETENEKLİ"

        • Kan çekiyor demek ki...

        Herhalde ama aramızda kalsın, çok da yetenekli. Bir şeyi görüyor, aynısını yapıyor. Bir buçuk yaşındaydı, çok erken konuştu, erken yürüdü. Bir gün salona girdim televizyonun önünde ağlıyordu. “Ne yapıyorsun kızım?” dedim. “Ağlama çalışıyorum” dedi. Televizyonda biri ağlıyordu o da ona bakıp ağlama çalışıyormuş.

        • Çocuk ne yapsın? Anne, dede, büyükbaba, büyük nine oyuncu...

        Türk sinemasının ve Türk tiyatrosunun yarısını herhalde bizim sülale oluşturuyor.

        REKLAM

        "NASIL OLSA BİLDİĞİNİ OKUYOR DEDİ"

        • Hal böyle oluncu oyunculuğun içine doğdun.

        Hep istedim. Zaten sahnedeydim, olayın içindeydim. Dediğim gibi 7 yaşında ‘Bir Kadın Bir Erkek Bir Çocuk’ta oynadım. Hep içindeydim ve hep istedim. Ve inatla da oldum. Ben oğlak burcuyum, kafama koyduğumu yaparım. Onun için babam da sonradan çözdü beni ve hiç inatlaşmadı. Bir tek sadece keşke evlilik kararlarıma karşı çıktığında dinleseydim. Fazla ısrar etmedi “Nasılsa bildiğini okuyor” diye bıraktı.

        • Baban Enis Fosforoğlu, deden Renan Fosforoğlu, ninen Mualla Kavur… Hiç onlarla kıyaslanma endişesi yaşadın mı? Bu durum sende bir baskı oluşturdu mu?

        Oluşturmadı... Belki özgüveni yüksek bir çocuk olarak büyütüldüğüm için hiç öyle bir şey düşünmedim. Ben hep kendimle yarıştım. Bir de çok hırslı bir kadın değilim. “Şurada olmalıyım, şuna sahip olmalıyım, şunu yapmalıyım” diye hırslarım hiçbir zaman olmadı. Olsaydı başka bir yerde olurdum zaten.

        • Babasının kızı…

        Aynen… Babam için de geçerli bu. Biz yaptığımız işi iyi yapalım derdinde olan insanlarız.

        • Enis Ağabey’in gözü şöhretin ışıltısında değil, işini en iyi yapmaktaydı. Zaman zaman konuşurduk bu konuyu “Ben işimi iyi yapmanın peşindeyim, o kadar” derdi.

        Bir de artık o kadar her şey değişti ki saçma sapan şeyler yaptığın zaman ünlü oluyorsun. Şu anda içi boş ünlü olma durumu var. Ben öyle bir yerde olma derdinde değilim. Babam da hep, “Ben maratoncuyum” derdi. Çok doğru söylüyormuş, kalıcı olmak, uzun koşmak önemli. Yoksa şu anda biri meşhur oluyor, hatta oynadığı roldeki ismiyle tanınıyor ama gerçek ismini bile bilmiyoruz. Sonradan kaybolup gidiyor. Hangisi önemli? O zaman ben de öyle davrandığım için bu aileye layık olmaya çalışıyorum demek ki… Çünkü bizim ailemizdeki herkes kalıcı olan, iyi işler yapan, akılda kalan isimler. Üzerimde mesleğe olan saygının bir yükü var. Onu hissediyorum. O isimlere layık olmak için yanlış bir şey yapmamak gerekiyor. Ben de zaten öyle bir insanım, beni tanıyorsun. Her zaman doğru dürüst yaşarım. Babam gençliğinde, yakışıklı döneminde gazinolardaki şovlarda zamanının Beyazıt Öztürk’ü, Okan Bayülgen’iymiş. Öyle ünlü ve kadınların çok beğendiği bir adamdı. Sonra kendini tiyatroya adadı. Televizyondan kazandığını tiyatroya yatırdı. Öyle bir ustaydı.

        REKLAM

        "ONLARI DÜZELTİYORUM"

        • İş insanlarına kurslar veriyorsun. Mesleki sır değilse, onlara ilk olarak ne söylüyorsun?

        Mesleki sır tabii ki değil... Öncelikle o kişinin konuşmasındaki hataları buluyorum. Onun için de bol bol konuşturuyorum ya da bir şeyler okutturuyorum. Yanlış bilinen bir şey de Türkçe yazıldığı gibi okunmaz. En çok yapılan hatadır. Onları düzeltiyorum ve anlatıyorum. Çoğu insan bilmiyor ve dikkat etmiyor. Bazı ünlülerimizin yanlış kullandığı kelimelerden dolayı yeni dönem gençlik de bazı kelimeleri yanlış öğrendi. Onun dışında da tabii ki ağız yapısından, diş yapısından kaynaklanan bazı harfleri yutmak, söyleyememek gibi hatalar var. Onları çalışıyoruz. Onların sebebini anlatıyorum ve doğrusunu yapmaya çalışıyoruz. Ayrıca hitabet başka bir şey. Siyasilere ve iş adamlarına hitabet dersi veriyoruz. Sadece diksiyonu düzeltmek değil, karşı tarafta hâkimiyet kurmak için. Birebir hitap, topluluğa hitap nasıl olunur konusunda dersler veriyoruz.

        "GÜZEL BİR KADROYLA OYNADIK"

        • Yurt dışında workshop’lara katıldın. Bunun mutlaka kendin için faydasını görmüşsündür ama sektörde bir önem arz ediyor mu, tercih meselesi haline geliyor mu?

        Ben bundan çok bahsetmedim. Gitmediği halde “Ben gittim” diye anlatanlar var. Gittiğimde boş durmadım. Bir müzikal izledim ve o müzikali aldım buraya getirdim. Türk tiyatrosuna kazandırdım. Çevirttirdim. ‘Seni Seviyorum’, ‘Mükemmelsin’, ‘Şimdi Değiş’ gibi 12 yıldır dünyada oynanan o oyunu cesaret ettim ve burada Sibel Tüzün, Murat Evgin, Barbaros Büyükakkan gibi isimlerin yer aldığı çok güzel bir kadroyla oynadık. Uzun soluklu olamadı. Çünkü çok pahalı bir işti. Müzikal yapmak kolay değil ama hayalimi gerçekleştirdim.

        • Babanın belgeseli üzerine çalışıyorsun. Çalışmalar nasıl gidiyor?

        O belgeseli yapmayı istiyorum. Nereden duydun? Şaşırdım.

        REKLAM

        • Hatırlamıyorum, bir yerden duymuşum.

        Yapmayı istiyorum. Aslında babamın adını yaşatmak için bir şeyler yapmak istiyorum. İlk anlamda iyi bir hocadır. Türk tiyatrosuna çok oyuncu yetiştirmiştir. Hocalığa çok önem verirdi. O yüzden bir oyuncu bursu organize etmek istedim. O dönem hatta Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ile görüştüm. “Tabii destek veririz” dedi ama araya pandemi girince biraz aksadı bazı şeyler ama öyle bir şey yapmayı istiyorum

        "EKMEĞİMİ BURADAN KAZANIYORUM"

        • Belgeselde babanın özellikle hangi yönlerinin öne çıkmasını istersin?

        Babamın kalemi çok iyiydi. Çok güzel yazardı. ‘Mutluyüz Ailesi’, Karşı Karşıya’, ‘Yoksa İzahı Vardır Mizahı’… Onların hepsini kendisi yazıyordu. Gece otururdu sabaha kadar yazardı, pat diye de bitirirdi. Yazdığı oyunlar da var. Yazarlığı çok önemliydi ama babamın herhalde hocalığı çok değerliydi. Babamın hocalığı sayesinde hocalık yapıyorum şu anda. Ekmeğimi buradan kazanıyorum.

        • Önümüzdeki günlerde hazırlık içinde olduğun çalışmaların var mı?

        Televizyona iş yapmak istiyorum. Çok özledim. Bircan Usallı Silan ile çalışıyorum. Yenilerden çok kimseyi tanımıyorum. Bircan Abla da çok önemli bir isim. Benim çocukluğumu bilir. ‘Dört Yapraklı Yonca’nın menajeri, basın danışmanı, kitabı yazan, her şeyi… Dolayısıyla onunla bir şeyler yapmak istiyoruz. Sunuculuklarım oluyor, ara ara moderatörlüklerim oluyor. Kuzenim Almula Merter bir sosyal sorumluluk projesi yaptı. Bir ses tiyatrosu yapıyoruz onunla, kadın hikâyeleri... Şebnem Özinal, Arzu Yanardağ ve ben. Yine onun için de kendi yazdığım bir kadın hikâyesi var. Böyle işler yapıyorum.

        REKLAM

        • Televizyon sektörüne birçok yeni yapımcı ve yönetmen girdi. Bu dönemi yakalayabildin mi ya da yakalamak için özel bir çaba sarf ediyor musun?

        Özel bir çaba sarf etmiyorum, keşke sarf etsem. Ancak menajerlerle onu yakalayabiliyoruz. Eskilerin hepsini tanıyordum. Eskiden kapısını tıklatırdık, “merhaba” derdik, hepsi bizi tanırdı. Akıllarına da gelirdik. Şimdi ihtiyaç fazlası oyuncu da olduğu için durum değişti.

        "HERKES ÜNLÜ OLMA MERAKINDA"

        • Gerçekten de öyle mi?

        Öyle... Herkes ünlü olma merakında.

        • Ne var ki ünlü olmak başka, oyuncu olmak başka...

        Oyuncu olduklarını zannediyorlar Mehmet… Öyle bir şey ki “Oyuncu olmak istiyorum” diyor, derse geliyor ama Ferhan Şensoy ile Haldun Taner’i bile tanımıyor. Sen nasıl oyuncu olacaksın da bir de benden ders aldığını söyleyeceksin. Kitap okumuyorsun. Haydi neyse ama elinin altında bilgisayar var, bir araştır bunları. Artık ödev vermeye başladım. Sadece duygu çalıştırmak sadece tirat çalıştırmak değil benim için oyuncu koçluğu. Genel kültürü olması lazım. Gittiği yerde fark yaratması lazım. Sanatçının toplumun önünde olması, toplumu bir yere taşıması gerekirken şu an her şey tam tersi durumda. Sadece ünlü olma üzerine kurulu. “Abuk - sabuk laflar edeyim, ünlü olayım” derdinde olan çok kişi var. Biraz da işi sosyal medya da bozdu. Takipçi sayısına göre oyuncu seçiyorlar.

        REKLAM

        "ÇÜNKÜ SANAT HER ZAMAN KALICIDIR"

        • Ben ona inanmıyordum. Birkaç yapımcıya sordum, cidden öyle bir durum varmış.

        Bu böyle bir dönem herhalde ve geçecek diye düşünüyorum. Çünkü sanat her zaman kalıcıdır. Tiyatro ve sinema da öyle. Televizyonlara bakıp karar vermemek lazım. Geçecek, bu böyle bir dönem. İyiler kalacak. Zaten iyi olmazsan tiyatroda ya da sinemada kalman mümkün değil. Oralar er meydanı. Sadece genç ve güzel diye dizilerde oynatıyorlar. Geçenlerde öyle bir workshop yaptığımda öğrencilerden biri geldi ve sohbet etmek istedi. “Hocam ben ünlü olmak istiyorum, oyuncu olmak istiyorum, param da var. Ne yapabilirim?” dedi. “Nasıl yani? Dizide oynamak için para mı vereceksin? Nasıl bir şey bu?” dedim. Kafalar böyle olmuş. Sosyal medya da biraz bozdu işi... Videolar çekiyorlar. Herkes oyuncu, herkes video çekiyor.

        • Tiyatro yönetmenliğin de var. Yönetmenliğin kazanımları neler oldu?

        Yönetmenlik çok keyif veriyor. Gerçekten oyunculuktan daha çok keyif aldığım bir şey. Bütünü görüyorsun orada. Bambaşka bir keyif. Yönetmenlik bana oyuncu koçluğu açısından da çok şey kazandırdı. Onun dışında da tabii ki yeni bir ünvanım oldu. Bahsedilirken, oyuncu / yönetmen diye bahsediliyor. Bu benim için çok hoş bir şey.

        "YAPABİLECEK İNSANI ÇALIŞTIRIYORUM"

        • Sana gelen öğrenciler, “Ben ünlü olmak istiyorum” dedikleri zaman tepkin ne oluyor?

        Gülüyorum... Bir kulağımdan giriyor, bir kulağımdan çıkıyor. Onlara bir ödev ya da bir ders verdiğimde ve kaldıklarında, o işin o kadar kolay olmadığını gördüklerinde “Hocam” diye peşimden koşup bir şeyler öğrenmeye çalışıyorlar. Onlara, “Şöyle olacaksınız, bunu yapamazsınız” diye sert tavır gösteren bir hoca değilim. Bunu yapanlar var. Hakaret edenler bile var. Ben öyle değilim. Neyin nasıl olması gerektiğini gösteriyorum onlara... Yaşayarak anlıyorlar. Workshop’larda, başkalarının düzenlediği etkinliklerde hocalık yaptığım zaman kayıtlara ben karışamıyorum ama kendi yerim olduğunda herkesi almıyordum. Ne parasını alırım ne de zamanını... Ne de ben ona o kadar çok vakit harcarım. İşimin değerini biliyorum. Yapabilecek insanı çalıştırıyorum.

        REKLAM

        • Nil Sanat Evi duruyor mu?

        Kapattım. O zamanki eşimle birlikte açmıştık. Ayrılınca kapattık.

        • Boşanma, hayatını nasıl etkiledi?

        Yaşanması gerekiyormuş, yaşadım... "Geçti gitti" diyorum. Zaman olarak düşündüğümde "Keşke yaşamasaydım" diyebilirim, 4 senem gitti. Öyle bakınca üzülüyorum ama onun da bana kattığı mutlaka bir şeyler vardır. Karşımıza çıkan her insan bir öğretmen bize. Her yaşadığımız olaydan dönüp baktığımızda bir şey öğreniyoruz ve değişiyoruz. İnşallah bazı konularda değişmişimdir.

        "BİR BAKMIŞSIN KURBANA DÖNÜŞÜYORSUN"

        • Örneğin özellikle hangi konularda değişmişsindir?

        İlişkilerde çok kurtarıcı rolü oynamamak lazım. O kurtarıcı rolü oynadığın zaman bir bakıyorsun kurbana dönüşüyorsun.

        • Sen istediğin kadar öğrendiğini söyle. Bir sonrakinde yine konuşalım.

        Yok, kızım artık izin vermiyor. “Bir sonraki yok” diyor. Geçen gün tatile gitmiştik. “Şimdi sen boşandın ya, herkes seninle ilgileniyor. Ben ajanstan birini tutacağım sevgilin zannetsinler, kimse yanına yaklaşamasın” diyor. 8 yaşındaki çocuğun söylediğine bak. Evlilik, bana kızım tarafından yasaklandı.

        REKLAM

        • Büyük konuşma, daha çok gençsin.

        Şaka bir yana benim kızım var artık. Önceliğim her zaman öyleydi. Bu son evliliğimde de kızım istemeseydi ve bu kadar çok sevmeseydi, eski eşim de onu o kadar çok sevmeseydi zaten evlenmezdim. Onların o ilişkisini gördüğüm için ben bu kararı vermiştim. Yoksa gerek yok artık, benim çocuğum var.

        • Hakkında hayırlısı olmasını dileyelim...

        Amin.... Dediğim gibi ilişkilerde lütfen kimseyi kurtarmaya çalışmayın. Herkes kendini kurtarsın. Çok güzel bir laf vardır ya “Önce can sonra canan” Ben yoksam zaten karşıdaki kişi de yoktur anlamındadır ama bazı insanlarda istese de istemese de içten gelen bir şey oluyor. İki tarafın da çaba sarf etmesi lazım. Yardımcı olduğun zaman o da çaba sarf edecek. İlişkiyi kurtarmak istediğimde o da kurtarmak için uğraşacak. Önceliğim her zaman kızım. Zaman zaman ki büyük aşkım mesleğimin bile önüne geçti kızım. Dolayısıyla annelik her şeyden önce geliyor.

        ÖNERİLEN VİDEO
        Şurada Paylaş!

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ