Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Politika SON DAKİKA Haber! Bakan Soylu: Türkiye'nin önemli bir merkezine giden bombayı Şanlıurfa'da yakaladık

        İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Türkiye'nin Nabzı programında Didem Arslan Yılmaz'ın moderatörlüğünde gazeteciler Nagehan Alçı, Veyis Ateş, Çetiner Çetin ve Deniz Zeyrek'in sorularını yanıtladı.

        Diyarbakır, Van ve Mardin Büyükşehir Belediyelerine kayyum atama kararıyla ilgili bir değerlendirmede bulunan Bakan Soylu şöyle konuştu:Türkiye bu fotoğrafı bir kere daha gördü. Hepimiz bu acıları, kayıpları, maliyeti ödedi, hepimiz ödedik, bütün millet ödedi. Belediyelerin terör merkezi haline gelmesini herhalde burada tartışmamız lazım. Bir karar alındı. Alınan karar siyasi değildir. Alınan karar hukuk çerçevesi içerisinde bir idari karardır. Anayasa'nın 127. maddesi İçişleri Bakanlığı'na yetki veriyor. Birçok değerlendirmeleri inanın üzülerek takip ediyorum. Burası bir hukuk devleti. Burada bir taraftan terör örgütü tutacak belediyeleri kendine ait merkez haline getirecek, adayları belirleyecek, oradan kendine finansan, insani kaynak, moral, lojistik, kültürel birikimi gerçekleştirmeye çalışacak, devlet bunları görecek. Mahkemeler bu konuda dava açacaklar. Geçen dönemde görevden aldıklarımızla ilgili birçok tutuklamalar var.

        İstanbul'da kayıtlı olmayan Suriyeli göçmenlerle ilgili ilk kez Habertürk'e açıklama yapan İçişleri Bakanı Soylu şunları söyledi:Türkiye'nin insani politikası devam edecek. Güvenli bölgeler oluştukça gönüllü geri dönenler olacaktır. Suriyeliler özelinde söylüyorum. Bizim bunları sınırdışı etmemiz mümkün değildir. Kayıtsız hiçbir Suriyeliyi sınırdışı etmemiz mümkün değil. Kayıtsız Suriyelileri kamplara alıyor, kayıtlarını yapıp arzu ettikleri vilayetlere gönderiyoruz. Gönüllü geri dönüşler var. 100'ün üzerindeki ülke insanlarının aktığı bir yerden bahsediyoruz. Şimdi biz İstanbul'da ne yapıyoruz? 20'sine kadar sayın valimiz İstanbul'da kayıtlı olmayan Suriyeli kardeşlerimizin bulundukları illere kayıtlı bir şekilde gitmeleri gerektiğini söylemişti. Süre bitti ve biz bunu 30 Ekim'e kadar uzattık.

        Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin parlamenter sisteme göre üstünlüklerini ilginç bir benzetmeyle açıklayan Bakan Soylu şu ifadeleri kullandı: "Ben bu sistemin öncesinde de bakandım şimdi de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi bakanıyım. Şu anda Ferrari gibiyim. Kendi bakanlığım içerisinde yaptığım işlerde hakikaten Ferrari gibiyim. Türkiye'de bu sistemi eleştirenler oligarşik bürokratik yapının devamını istiyorlar. Türkiye bu sistemden demokratik devlete geçti. Türkiye'de oligarşik bürokratik yapının merkezi Başbakanlık'tır. Başbakanlık bitti, Allah selamet versin. Şimdi ben bakanım, bir şey üretmek istiyorum, atılım yapmak istiyorum. Şimdi bunu diğer bakanlıklarla görüşeceğim, sayın Başbakana anlatıcam, oradan Meclis'e getireceğim. Bu büyük devrimi kuşa çevirir. İkincisi şu anda bakanım. Bir önceki sistemden daha çok çalışıyorum, çalışmak zorundayım. Bu sistemde müsteşar yok. Bir önceki sistemde kukla bir bakan vardı, kimse kusura bakmasın.

        Bakan Soylu yeni sistemin eksik ve aksak yönlerinin olduğuna işaret ederek şu ifadeleri kullandı: "Bu sistemin eksiği var. Eksiği şu: Sayın Cumhurbaşkanımızın önerisiydi bu. Meclis'teki denge üzerinden kabul edilmedi; yedek milletvekilliği. Bu sistem yedek milletvekilsiz yürümez. Saatlerce anlatabilirim. Bu sistemin en özü yedek milletvekiliği. İkinci eksik bu sistem içerisinde sistemde yürütmenin kendine ait birtakım adımları biraz daha rahat atabilmesi için Kanun Hükmünde Kararname çerçevesinin dışında yıl içinde belli sayıyla Meclis'e Kanun Hükmünde Kararname önerebilme yetkisi olmalıydı. Meclis'te parlamenter sistemin aklı birtakım yetkileri yürütmeye vermek istemedi.

        Bakan Soylu, İdlib'den Türkiye'ye bir göç dalgası olması halinde tedbirlerin alındığını belirterek devamla şunları söyledi:Eğer bu bombardımanlar devam ederse İdlib'te göç dalgası bekleriz. Yaklaşık 3 tür senaryomuz var. Hangi ölçekte gelecekse senaryolar ona ait. Oradaki bombardımanın büyüklüğüne ait. Sınırımızın dışında yerleri oluşturduk. Çok çabuk zamanda bunları kurabilme kabiliyetine haiziz. Bir kere bunları sınırımızın dışında tutacağız. 300-800-1 milyon arası göç tahmin ediyoruz, sınırımızın dışında tutacağız.

        Osman Öcalan röportajı ve Abdullah Öcalan'ın mektubunun yayınlanmasıyla ilgili görüşleri sorulan İçişleri Bakanı Soylu, şu yanıtı verdi:Bir tek şey söyleyeyim. Devlet terör örgütüyle her türlü mücadeleyi yapar. Bu kadar açık ve nettir. Asimetrik her türlü mücadeleyi terör örgütü ile yapma hakkı vardır. İstediğini istediği şekilde yönetir. Dünyada bütün devletlerin hakkı vardır.

        Soylu, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile eski Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun kayyum kararlarıyla ilgili değerlendirmelerine üzüldüğünü belirterek devamla şunları söyledi:Sayın Gül Cumhurbaşkanlığı yaptı. Sayın Davutoğlu'nun ben de kabinesindeyim. İki eleştiriye hakikaten üzülüyorum. Binlerce insan seçimle gelip seçimle gidiyor. Burada konuşulan şey terör. Elbette ki hukukun işlemesi ve demokrasinin korunması bizim temel sorumluluğumuzdur. PKK ile iltisaklı, terör bağlantılı birisinin tedbiren alındığı andan itibaren bir itiraz oluyorsa siyasal itirazdır. Buna sadece üzülürüm.

        Bakan Soylu'nun açıklamalarından satırbaşları ise şöyle:

        "KARAR SİYASİ DEĞİL, HUKUK ÇERÇEVESİNDE İDARİ BİR KARAR"

        DİDEM ARSLAN YILMAZ: Bayramın hemen ardından Diyarbakır, Van, Mardin Büyükşehir Belediyelerine kayyum kararı alındı. Bu kararı destekleyenler de, eleştirenler de var. Neden bu karar alındı? Bu kişilerle ilgili varsa terör iltisakı, 4,5 ay görevdelerdi.

        REKLAM

        SÜLEYMAN SOYLU: Türkiye bu fotoğrafı bir kere daha gördü. Hepimiz bu acıları, kayıpları, maliyeti ödedi, hepimiz ödedik, bütün millet ödedi. Belediyelerin terör merkezi haline gelmesini herhalde burada tartışmamız lazım. Bir karar alındı. Alınan karar siyasi değildir. Alınan karar hukuk çerçevesi içerisinde bir idari karardır. Anayasa'nın 127. maddesi İçişleri Bakanlığı'na yetki veriyor. Birçok değerlendirmeleri inanın üzülerek takip ediyorum. Burası bir hukuk devleti. Burada bir taraftan terör örgütü tutacak belediyeleri kendine ait merkez haline getirecek, adayları belirleyecek, oradan kendine finansan, insani kaynak, moral, lojistik, kültürel birikimi gerçekleştirmeye çalışacak, devlet bunları görecek. Mahkemeler bu konuda dava açacaklar. Geçen dönemde görevden aldıklarımızla ilgili birçok tutuklamalar var.

        "POLİSİ ÖLDÜREN TERÖRİSTİN MEZARINI ZİYARET EDİYOR"

        SOYLU: Size şöyle söylesem, siz FETÖ'nün üyesisiniz desem veya bana deseniz dünyayı koparmaz mıyız? Hiçbirinden bir ses çıkmadı, çıkamaz da! Devlet, hukuk ve demokrasiyle beraber bir daha bu işlere girmeyin diyor. İşini yapıyorsa, bu tip bağlantının içinde değilse benim işim onun görevini rahat bir şekilde yapmasını temin etmemdir.

        NAGEHAN ALÇI: Burası bir hukuk devleti dediniz. O yüzden bazı şeyleri açmanızı rica edeceğim. Bu üç belediye başkanıyla ilgili hangi suçlama ve soruşturmalarıyla ilgili araştırma yapmaya çalıştım. Ahmet Türk ve avukatıyla konuştum. Onların bana verdiği bilgi şuydu; Belediyeler Kanunu'nun 45 ve 47. maddelerine atıf yapılıyor. Bu maddelerin işaret ettiği seçildikten sonra açılan soruşturmaya dair İçişleri Bakanlığı'nın görevden alma yetkisi oldu. Mardin'de Mart seçimlerinden sonra açılan bir soruşturma bilgisi bana geldi, bu doğru mu? Diyarbakır Belediye Başkanı 4 Nisan'da katıldığı bir törenle ilgili soruşturmadan bahsetti. Önceki soruşturmalar mı gerekçe gösterildi, yoksa sonra ki mi?

        SOYLU: Bunların hepsi mugalata. Önce açılan da var sonradan da açılanlar var. Seçim sürecinde yapılan konuşmalar var. Polisi öldüren teröristin mezarını ziyaret ediyor. Şimdi bu bir kamu görevlisi. Biz ne yapmalıyız? Bırakalım mı?

        "KOYUN ÇALDIĞI İÇİN BİR MUHTARI AÇIĞA ALDIK"

        SOYLU: Anayasa'nın 127. maddesi ve Büyükşehir Belediye Kanunu'nun 47. maddesinin bize verdiği yetkiyle... Seçimden önce, sonra bu bir mugalata. Göreviyle ilgili olan hadiseyi gördüğümüz andan itibaren gerçekleştirme fırsatına sahibiz. Bizim elimizde kolluk kuvvetlerimiz var, bir taraftan yargı var. Müfettişler girer suç duyurusunda yapar.

        VEİS ATEŞ: YSK niye onayladı deniyor?

        SOYLU: YSK'nın aday belirleme kanunu ile belediye başkanı kanunun ikisi ayrı. Bana diyor ki sen tehdit görüyorsan bunu şu çerçeve içinde açığa alabilirsin. Ben bir muhtar açığa aldım. Köyündeki birkaç kişinin koyunlarını çaldı. Ben mahkeme kararı mı beklemeliydim. Kardeşini öldüren belediye başkanını açığa aldım.

        DENİZ ZEYREK: Madem başkanların hukuki sorunları vardı onlar alınsaydı. Meclis toplanıp, yeniden başkan seçseydi diye bir mesele var.

        SOYLU: Kanun net. Kardeşini öldüren belediye başkanıyla ilgili süreç yaşanıyorsa, burada yolsuzluk, ihmal, görevi kötüye kullanmayla ilgili birisi görevden alınıyorsa, bu yargılanmanın sona erene kadar bizim açımızdan bir tedbirdir. Terörle ilgisini, iltisakını bulduğunuz anda oradaki yapı tamamen sizin geçici bir başkan vekili atamanızı getiriyor, siz atıyorsunuz. Bir devlet memuru, vali, kaymakam, vali yardımcısı, dışarıdan herhangi birisini atayabilirsiniz. Bu hakkı size kanun veriyor. Diğerinde ise suistimal, görevi kötüye kullanma gibi burada belediye meclisi toplanır, başkanvekili seçer.

        "AHMET TÜRK İÇERİDEN NASIL ÇIKTI? SAĞLIK SEBEPLERİNDEN"

        ZEYREK: 4,5 yıl boyunca böyle mi devam edecek?

        SOYLU: Mahkemeler biterse sizin dediğiniz iş olur. Ceza alırsa, ceza aldıktan sonra orada tekrar seçim olur. Meclis'te tekrar seçim olur. Yeniden iade edilmesi sözkonusu. Mahkeme bitmişse bizim görevimiz iade etmektir. Yukarıdan aşağıya teröre batmış olanlar. Şurada bir fotoğraf var. Batasuna kararını, AİHM'in bu konuda kararını hepiniz biliyorsunuz.

        ÇETİNER ÇETİN: AİHM müracaat edilmesine rağmen bu işe girmedi.

        SOYLU: AB'nin, demokratik ülkelerin hiçbirisinin en ufak tavizi sözkonusu değildir. PKK'ya şiddetli ve şedit bakarlar. Milletvekillerini tutuklamadılar mı Avrupa'da, Katalan'da.

        ALÇI: Beklememek o zaman masuniyet karinesini ihlal etmek değil midir?

        SOYLU: Telafi edilmesi mümkün olmayan işlerle karşılaştığımızda biz kusur işlemiş olmayacak mıyız? Adam aldı parayı dağa aktardı. O zaman biz sorumlu olmayacak mıyız? Niye polise kabahat buluyorsunuz? Bütün bunları görüp buna sessiz kalmak devlet olmak mıdır? Ana muhalefet partisi terörle iltisaklı olarak gördüğü bir belediye başkanını görevden alır mı, almaz mı? Ahmet Türk içeriden niçin çıktı? Bütün Türkiye biliyor. Sağlık sebepleridir. Sağlık sebebiyle çıkan bir kişi adalet yürüyüşüne katıldı, sonra döndü partisinin belediye başkanı oldu. Bu dava yürürken, terörle iltisakı, irtibatı olan bu dava hatta görevi kötüye kullanma davası devam ederken biz göz mü yummalıyız? İçeriden aldatarak çıktı Ahmet Türk.

        "BU GECE TÜRKİYE'NİN ÖNEMLİ MERKEZİNE GİDEN BOMBAYI YAKALADIK"

        SOYLU: Mehmet Cavit Bilici, Sağlık İşleri Daire Başkanı diyor. Şurada Diyarbakır Belediyesi amblemi var, burada ayyıldızlı bayrak var. Türk Bayrağı'na tahammül etmeyeceksin, teröre batmış adamları belediyeye alacaksın. Terör örgütlerinin öldürülen teröristleri bayramda ananı, babanı ziyaret etmeden önce onları ziyaret edeceksin. Diyarbakır bizim manevi kültürümüzün, medeniyetimizin en renkli şehridir. Sahabeler var. İki tane peygamber var orada. Yanyana yatıyorlar. Böyle bir şehirde bir sahabe ismini, din büyüğünün ismini çıkaracaksın teröristin ismini koyacaksın. Biz yönetme yetkisini vatandaşın verdiği birisi olarak tamam siz bunları yapabilirsiniz diyeceksiniz. Yarın barikat ve diğer olaylar olduğu zaman. Biz bu gece Türkiye'nin önemli bir merkezine giden bombayı Şanlıurfa'da yakaladık. Bundan bir hafta önce onun 4 katı büyüklüğündeki bombayı yakaladık. DEAŞ talimatını gruplarınızı küçülteceksiniz diyor. PKK'ya da talimat aynı, grupları küçülteceksiniz, vurkaç yapacaksınız, ekonomik, turistik şehirlerin merkezinde eylemler yapacaksınız. Biz bunlara imkan sağlarsak, iltisaklı, irtibatlılarına imkan sağlarsak Türkiye'nin geçmiş dönemde yaşadığını 23 bin 721 konut yaptık.

        "BU EYLEM GERÇEKLEŞSEYDİ ULUSLARARASI SORUN HALİNE GELECEKTİ"

        SOYLU: Oradaki çocukların hayallerini yok ettiler. Bugün sayın Cumhurbaşkanımız, Haluk hocamızın cenazesinde çok güzel bir söz söylemiş, 'Dicle'nin kuzularını çakallara kaptırmayın' demiş.

        YILMAZ: Biraz önce önemli haber verdiniz. Canlı bomba mı? İl ismi verebilir misiniz?

        SOYLU: Vermem, veremem. Yılbaşından bu yana 160 olay önledi bizimkiler. Bunlardan bir tanesi gerçekleşmiş olsaydı uluslararası problem haline gelecekti. Ben bir demokrasi teorisyeniyim, herkesle bu konuda yarışırım. Demokrasi bizim bebeğimiz gibi bunu muhafaza etmeliyiz.

        "EŞ BAŞKAN DEMEK BU DEVLETİ TANIMIYORUM DEMEKTİR"

        ALÇI: Demokrasiyle ilgili söylediklerinize elbette gönülden katılıyoruz. Terörle mücadelede yaptıklarınızı desteklemeyecek herhalde burada kimse yok. Bölgeye baktığımızda son operasyonla ilgili belediyelerin etrafı TOMA'larla çevriliyor, bundan 4 ay önce büyük desteklerle seçtiğimiz insanlar deniyor, bu bizi rencide ediyor diyenler var.

        SOYLU: Ben uzayda yaşamıyorum. Diyarbakır, Mardin ve Vanlı dostlarımız, hemşehrilerimiz var. Seçim öncesi dahil 'Bunların biz ne halt ettiklerini biliyoruz' diyor oradakiler. 'Biz ilk kez hizmeti bu kayyumlarla yaşadık' diyorlar. Bunu oradaki vatandaşlar söylüyor. Biz orada teröre belediyeleri kullandıracak hali 1 saniye bile tutmamız devlete, millete halel getirmektir.

        ALÇI: Sizin aldığınız önlemlerin bazıları CHP'li belediyelere aitti. Ataşehir, Beşiktaş gibi. Süreç bittiğinde bana Hüseyin Avni Sipahi'nin söylediği bir şey var. Sonrasında herhangi bir soruşturma süreci yaşamadığını söylediler.

        SOYLU: Hepsi mahkemelere sevkedildi. Kandil'i niye eleştirmiyoruz. Bakın bakalım Van'daki belediye başkanı kaç gün yerinde durmuş. Hepsini eş başkan yapıyor. Eş Başkan devlete kafa tutmak demektir. Devleti tanımıyorum demektir. Bunları PKK'yla iltisaklı olduğunu söylüyorum. Benim görevim İçişleri Bakanı olarak bunu ortaya koyabilmektir.

        "BİR TANE HDP'Lİ ÇIKIP DA HAYIR DİYEMİYOR"

        SOYLU: Diyarbakır Belediye Başkanı'nın dosyası var. Gizlilik kararı var. Bu adamı nasıl tutarız, Allah bizi çarpar.

        YILMAZ: Bazı yerlerde kayyumlar, valiler aday gösterildi. O zaman onlar niçin seçilmedi?

        SOYLU: Kayyumların olduğu yerin yüzde 50'sinden fazlasını biz kazandık. Hakkari, Yüksekova merkez kaybetti. Diğer tarafta Şırnak'ın neredeyse Uludere'den tutun da Mardin'in Dargeçit'ine kadar biz kazandık.

        ZEYREK: Siyaseten şöyle bir şey var. Mesela bir siyasetçi yolsuzluk yapıyor. Seçime girip, kazanıyor ve diyor ki millet iradesi gösterdi. Ben yeniden seçilerek masumiyetimi gösterdim. 31 Mart'tan önce bu üç belediye kayyumdaydı. 31 Mart'tan önce bu tespitleri yapıyordunuz. Bütün bunlara rağmen bu parti yeniden seçildi. Yıllardır Türkiye'de ciddi tartışma konusu bu. Bir itham var, Nagehan'ın söylediği gibi mahkeme kararı yok. Masuniyet ilkesi hukukun temel kurallarından biridir. Halk da bütün iddialara rağmen bu insanları yeniden seçmiş. Bu açıdan nasıl değerlendiriyorsunuz?

        SOYLU: Katalonya milletvekilleri ilk defa mı seçilmişlerdi. Avrupa'nın göbeğinde tutuklandılar. Aynısı Batasuna'da da var. Burası bir devlet. Milletle bütünlüğü var. Bundan 3,5-4 yıl önce o kadar insanımız, evladımız şehit oldu. Her taraf yakıldı, yıkıldı. Cizre'den Silopi'ye kadar çocuklarımız okuyamadı. Bunları bu belediyeler marifetiyle terör örgütü yaptı. 2 günden beri biz 'Siz PKK'yla berabersiniz' diyoruz. Bir tane HDP'li çıkıp da 'Hayır' demiyor.

        "BİZ AK PARTİ, CHP VE MHP'Lİ İSİMLERİ DE GÖREVDEN ALDIK"

        ZEYREK: Kişisel olarak HDP'nin kapatılması gerektiğini mi düşünüyorsunuz?

        SOYLU: HDP bugün PKK'nın söylediğinin 1 milim dışına çıkamayacak durumdadır. Kapatılıp, kapatılmaması yargının kararıdır. Bulunduğum makam birtakım şeylerin ihsas edilmesini bir şekilde durduran bir makamdır.

        YILMAZ: Batasuna örneğini veriyorsunuz. HDP'nin kapatılma sürecine mi gidiyor Türkiye?

        SOYLU: Böyle bir değerlendirme benim açımdan çok ileri bir değerlendirme olur, o noktaya girmem.

        ALÇI: HDP ve PKK arasındaki ilişki, HDP, PKK'yı reddetsin diyorsunuz. Bir de sahadaki HDP'nin yapısı var. Mevcut şekilde sizin bakış açısına göre HDP'nin girdiği seçimlerde bir yerden sonra görevden alma olacaktır.

        SOYLU: Iğdır'da, Diyarbakır'da iki belediye başkanını, bir hanım belediye başkanını niçin görevden almadık? Eğer suçu yoksa almıyoruz zaten.

        ÇETİN: Şu an HDP belediye başkanlarının neredeyse yüzde 90'u benzer suçlarla yargılanıyorlar. Bundan sonra diğer belediye başkanlarıyla ilgili kayyum atama olur mu?

        SOYLU: İsterse AK Partili belediye olsun. Bir başka işle karşı karşıya kalınca aldık. Birkaç tane AK Parti'den, CHP'den aldık. MHP'den de aldık. MHP'den hiç itiraz gelmedi. Hukuk kuralları içerisinde herkes seçilmiş diye istediği gibi hukuku istismar edebilme hakkına sahip değildir. Bugün Cumhurbaşkanının Yüce Divan'a gitme, Bakanın gitme durumu var mı? Hepimiz hukuk içerisinde kalmak zorundayız. O Kandil orada durdukça oradaki etkiyi biz oradan kaldıramayız. Orada psikolojik baskı var. İnsanları tehdit etmiyorlar mı? Biz büyük mücadele veriyoruz. İstanbul'da insanlar rahat bir şekilde aday olabiliyorsa, bunu Lice'de de, Silopi'de de, Cizre'de de yapsın. Böyle bir iklim yok.

        "TÜRKİYE'DE DEMOKRASİ AVRUPA'DAN KAT BE KAT ÜSTÜNDÜR"

        ÇETİN: HDP belediye başkanlarının tamamında terör örgütü üyesi olmak ve propagandası yapmak suçundan mahkemeler var. Batıdaki bazı belediye başkanlarına sıçrar mı diye konuşuldu.

        SOYLU: Bu şu demek, Türkiye'nin yaptığı meseleyi yayabilir, doğru bir işi sulandırabilir, bunun altını boşaltabilir miyiz. İstanbul, Ankara, İzmir. İzmir yıllardan beri belediye başkanlığı yapıyor. Kimin dokunduğu var? Yarın yolsuzluk yaparsa, bu AK Parti, CHP için de böyle. Şimdi bir yolsuzluk yapılıyorsa ne yapacağız? Biz vatandaşın şikayetine bakarız, kamunun işleyişi böyledir.

        ATEŞ: Biz kayyum belediyeciliği ile ciddi dosya çalışması yaptık. Bize küçük harflerle de olsa 'Kayyum gelsin biz yine HDP'ye vereceğiz' diyorlardı. Ya da az önce söylediğiniz gibi HDP bu sonucu almak için kriminal olarak yapmış olabilir. Mutlaka bu hamleyi yaparken dünyadan getireceği sesler hesap edilmiştir. Türkiye'nin demokrasisine, hukukuna gelen eleştirilere ne diyorsunuz?

        SOYLU: Şu oyuna düşmemek lazım. Avrupa mı demokrasiyi iyi işletiyor yoksa Türkiye mi? Avrupa mış gibi mi yapıyor? Avrupa demokrasiyi kendine ait bir manivela olarak kullandığı apaaçık ortada. Oyunu başka sahaya yıkabilmek, kendi menfaatlerini, arzularını gerçekleştirebilmek için demokrasiyi istediği gibi oynuyor. Kural değiştiriyor, egemenlik kurmaya çalışıyor. İstediği tarafı etkisiz hale getirebilmek için elinden gelen herşeyi yapıyor. Sarkozy dönemindeki arabaların yakılması olaylarına bakın. Sarı Yelekliler hadisesine bakın, Amerika, Londra, Berlin'de, Hamburg'da yaşananlara bakalım. Hangi demokrasi standartı onlara uyuyor. Bu ülkenin yöneticilerine sabahtan akşama kadar hakaret edilen, hakimliğe, savcılığa gidilip de her birinin serbest kaldığı Türkiye'de yaşıyoruz. Türkiye bu konularda en serbest ülke. Kaç tane seçim yaşadık hep birlikte? Bu seçimlerde hükümetin, elinde iktidar gücü olanların karşı tarafta olanların ortadan kaldırabilmek için, bunu gerçekleştirse ilk defa HDP'ye, PKK'ya yapar. En son İstanbul'da seçim itirazı yapıldı, tekrarlandı. Türkiye'de işleyen demokrasi var. Avrupa'dan kat be kat üstün. Ben demokrasi çocuğuyum. Seçimlere girmişim, Tayyip Erdoğan da öyle. Yoksa ayakta duramayız, yerler bizi, adım attırmazlar.

        "SAYIN GÜL VE DAVUTOĞLU'NUN AÇIKLAMALARINA HAKİKATEN ÜZÜLDÜM"

        SOYLU: Avrupa şunu söylemiş, bunu söylemiş. Kendisi ne yapmış ona bakmak lazım. Şu anda FETÖ, PKK, DHKP/C'yi muhafaza ediyor mu etmiyor mu? Biz bütün bunların içindeyiz. Buralarda hangi insani kavramları, hangi hukuki, uluslararası göç kavramları net bir şekilde işletiyor. Belçika Başbakanı bizimle aynı göç dilini kullandığı için görevden alındı. Göç bildirisini imzalayamazsın dediler ve görevden aldılar

        YILMAZ: Sayın Abdullah Gül, sayın Ahmet Davutoğlu 'demokrasi için doğru olmamıştır' dedi. Nasıl değerlendiriyorsunuz?

        SOYLU: Sayın Gül Cumhurbaşkanlığı yaptı. Sayın Davutoğlu'nun ben de kabinesindeyim. İki eleştiriye hakikaten üzülüyorum. Binlerce insan seçimle gelip seçimle gidiyor. Burada konuşulan şey terör. Elbette ki hukukun işlemesi ve demokrasinin korunması bizim temel sorumluluğumuzdur. PKK ile iltisaklı, terör bağlantılı birisinin tedbiren alındığı andan itibaren bir itiraz oluyorsa siyasal itirazdır. Buna sadece üzülürüm.

        "BİZİM KIRSALDA BİTİRDİĞİMİZ MLKP İLE AMERİKALILAR GÖRÜŞTÜ"

        ZEYREK: Aklanırlar devam ederler ya da suçlu bulunurlar Meclisleri yeni başkan seçer dediniz. Yargıya bir çağrınız olabilir mi, bir an önce bunu bitirin.

        SOYLU: Ben kendi sorumluluklarımı yerine getiriyorum.

        ALÇI: İçişleri Bakanlığı'nın geçmişe baktığımızda çok nadir kullanılan yetkiydi. Sincar ve Kayseri belediye başkanları görevden alınmıştı. Bunu doğru bulur musunuz?

        SOYLU: Her olayın kendine ait şartı farklıdır, bunlar da farklıdır. Bu barikat, çukur olayların tamamını terörün nasıl belediyeler tarafından desteklenmesi. Bakınız festivaller yapıyorlar ve orada terör örgütüne katılım sağlıyorlar. Bunu herkes biliyor. Çözüm süreci döneminde 4 bin 556 kişi dağa gitti, sene 2014. Biz PKK'nın en önemli yerleri olan güç merkezi olan, lojistik merkezi olan belediyeleri kıstık. Esrar, eroin, uyuşturucu, mazot, akaryakıt, sigara kaçakçılığı şu anda yüzde 1,5, akaryakıt kaçakçılığı yüzde 1'e kadar düştü. En önemli merkezi belediyelerdir. Bunu kesmediğiniz sürece PKK'yı ortadan kaldıramazsınız. Diyor ki, sana ihale vereceğim, bunun yüzde 30'unu bana vereceksiniz, götürüp dağa teslim edeceğim. Bunu nasıl kırarsınız Allah aşkına!

        YILMAZ: Madem bu kısır döngü var. Türkiye bundan nasıl kurtulacak?

        SOYLU: Kaç insan daha şehit olacak. Kaç annenin evladı daha dağa gidecek. Hep beraber şunu soralım, kaç insan daha terörist olacak, kaç 14 yaşındaki kız çocuğuna tecavüz edilecek? Şu anda Diyarbakır'da, Mardin'de insanlar mutlu.

        ALÇI: Daha önceki Efkan Ala döneminde hiç kayyum atanmadı.Onların yeterince duyarlı olmadığını mı düşünüyorsunuz?

        SOYLU:Bu tahrik edici bir soru... Her döneminin kendine ait iklimi, şartı vardır. Biz S-400'ü bundan 10 sene önce alabilir miydik, zinhar alamazdık. Nelerle ilgilendiğimizi hangi imkanlarla size anlatsam. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bugün güçlüdür. ABD niçin orada? Çok yakın bir zamanda, bundan 14 gün önce, iki hafta önce Suriye'nin bir tarafında bizim kırsalda bitirdiğimiz MLKP ile Amerikalılar görüştüler.

        "1 SAAT ÖNCE KIZILTEPE'DEN GİDEN BİR BOMBAYI YAKALADIK"

        SOYLU: Şahin Cilokop kimdir? Kravat takıp imza atıyor. Ben çocuk terörist almaktan vazgeçeceğim dedi. BM üzerinden PKK'nın bir terör örgütü olduğunu, çocuk terörist savaştırdığını kabul etmiş oldular, biz bunu söylüyorduk.

        YILMAZ: MLKP ile Amerika'nın görüşmesi manidar. ABD vekalet savaşları mı başlatmak istiyor?

        SOYLU: 1 saat önce Kızıltepe'den yine bir vilayetimize giden bir bombayı arkadaşlarımız yine yolda yakaladılar. 1 saat önce. Biz dünyanın en önemli bölgesindeyiz. Biz dünkü Türkiye değiliz güçlü bir Türkiye'yiz.

        ÇETİN: Şanlıurfa'daki patlayıcının dışında başka bir patlayıcıdan bahsediyorsunuz.

        SOYLU: Programın arasında arkadaşlarla görüştüm. Hem de iyi bir patlayıcı.

        "YENİDEN ÇÖZÜM SÜRECİ ÇOK İLERİ BİR DEĞERLENDİRMEDİR"

        ATEŞ: Terörle mücadelede Türkiye'de gerçekten fotoğraf ortaya koydunuz ve kamuoyunda ciddi sempati kazandınız? Öcalan mektubu, Osman Öcalan röportajı meselesinde şununla eleştirildiniz. Beka mı? Şimdi güvenlik mücadelesinde size müteşekkiriz. O ara dönemde yaşanan Osman Öcalan röportajı ve Öcalan mektubu meselesiyle alakalı ne söylersiniz?

        SOYLU: Bir tek şey söyleyeyim. Devlet terör örgütüyle her türlü mücadeleyi yapar. Bu kadar açık ve nettir. Asimetrik her türlü mücadeleyi terör örgütü ile yapma hakkı vardır. İstediğini istediği şekilde yönetir. Dünyada bütün devletlerin hakkı vardır.

        YILMAZ: Yakın zamanda bazı siyasi analistler farklı bir çözüm sürecinin gündeme gelebileceğini söylemişlerdi. Bunlar konuşulurken devlet içinde farklı yaklaşımlar mı sözkonusu? Çözüm süreci iddiaları tamamen asılsız mı diyebilir miyiz?

        SOYLU: Bunların ileri değerlendirmeler olduğunu düşünüyorum. Türkiye çok maliyetler ödedi. Binlerce insan şehit oldu. Türkiye Cumhuriyeti devleti, hükümeti, sayın Cumhurbaşkanımız da hiçbir bedel karşılığında böyle bir uğraşı içine girilmez. Türkiye o dönem her zaman olduğu gibi büyük devlet olmanın asaletini göstermiştir. Silah bıracağız diyenlere bırakın da görelim demiştir. Biz aynısını Kıbrıs'ta Annan Planı'nda yaptık. Türkiye Cumhuriyeti Devleti hakkaniyetli ve adaletli bir devlettir. AK Parti'nin Kürtlerle bağı korkmaz. Siyasi bir cevap vereyim. AK Parti hem kuruluş aklı itibarıyla hem de yürüttüğü strateji çerçevesinde toplumun her kesimiyle irtibat kurabilme kabiliyetine sahiptir.Bu herkesten oy alabileceği anlamına gelmez. Doğu'da ve Güneydoğu'da CHP var mı? Yok. Sadece AK Parti ve HDP var. Bize yıllara dediler ki, 'MHP ile ittifak ederseniz Doğu'da, Güneydoğu'da gidersiniz', öyle mi oldu? Hayır olmadı mı?

        "BEN KESİNLİKLE ORADA PKK İLE DUYGUSAL BAĞIN KESİLDİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM"

        YILMAZ: Devlet Bey'le ne konuştunuz?

        SOYLU: Atılan bu adımın çok isabetli olduğunu söyleyen cümleler kurdu. Bunlar önemli destek ve değerlendirmeler.

        ALÇI: Doğu Perinçek de sizi tebrik etti.

        SOYLU: Doğu Perinçek de PKK'nın özellikle bu belediyelerde etkili olduğunu, bunun emperyal proje olduğunu, Türkiye'nin bunu elinin tersiyle itmesi lazım geldiğini ve tebrik ettiğini söyledi.

        ÇETİN: Doğu'da esnafla da ilişkileriniz çok iyi.

        SOYLU: Toplumun her kesimden insan var. Birçok insan da 'ne olursun bizim oraya da böyle bir şey yapın' çağrısında bulunuyor. Hakikaten geçici olarak görevlendirdiğimiz belediye başkanlarımız sadakatla çok iyi iş yaptılar. Tunceli'den Beytüşşebab'a kadar. Beytüşşebab'ın suyu yoktu. Bir nine 'Sen güçlü adamsın, ben çamurlu suyla yıkandım, oğlumu çamurlu suyla yıkadım, torunumu temiz suyla yıkamak istiyorum' dedi.Bugün temiz suyla yıkanıyor.

        ALÇI: AK Parti iktidarı uzun bir yolculuk.Genel olarak orana vurduğumuzda AK Parti'nin Kürt seçmeninde ciddi kayıp yaşadığı gözüküyor.

        SOYLU: Bunlar spekülatif değerlendirmeler. Bir seçime girersiniz çok alırsınız, diğer seçimde az alırsınız. Bölgesel ve yöresel politikalarla alakalıdır. Doğu ve Güneydoğu'da öncelikle bugün yüzde 65-66 aldığı yerler var. Oranın her tarafında tam da sizin söylediğiniz gibi önemli bir kalkınmışlık var. Her ilinde üniversite var. Havalimanı var. Organize sanayi sitesi var. Okullarında öğretmenler var. Hastaneler ve doktorlar var. Hiçbir eksiklik yok diyebilirim. Tayyip Erdoğan ve AK Parti Doğu'nun makus talihini yendi. Sadece kalkınmışlık ortaya koymadı, Doğu ve Güneydoğu üzerinden oynanacak oyunları bertaraf etti. Bundan daha kıymetli bir şey yok. Doğu ve Güneydoğu'da bir kopukluk var mı yok mu? Ben kesinlikle PKK ile duygusal bir kopuş olduğunu, AK Parti ve Cumhur ittifakı güçlü sınav verdi.

        ZEYREK: Yarın seçime gidildiğinde 'biz nasıl olsa seçsek de seçmesek de böyle bir şey olacak' diye demokrasiye inancını kaybeder mi?

        YILMAZ: Bu kararın siyasi sonuçlarının ne olacağını düşünüyorsunuz?

        SOYLU: HDP'nin tüm Kürt seçmeninin üzerinde etkisi olduğunu değerlendirmek siyasi eksik değerlendirmedir. Doğu ve Güneydoğu'yu Türkiye'nin genel şartlarından ayrı düşünmek de doğru değildir.

        "BUNUN SONUCUNU SİYASETEN DÜŞÜNMEK AYIP OLUR"

        SOYLU: Diyarbakır'ı HDP'ye oy verenler olarak düşünmeyin. Oranın da kendine ait gelişmiş yerleri var. Orta ve üst sınıfları var. Bu sınıflar bize AK Parti'ye sadece PKK ideolojisinden dolayı karşı değiller. Aynı zamanda İzmir, İstanbul Beşiktaş'ta bize karşı muhalif durduğu gibi olanları var. Başka bir seküler siyasi parti olsa, orada kendisini neşet edebilse oradan oy gidecek. Sadece PKK ideolojisinden değil AK Parti karşıtlığıyla oy verenler mevcut.

        ATEŞ: Kayyum meselesinin siyasal sonuçlarıyla alakalı bir gazeteci arkadaşım 'AK Parti'nin akıllıca siyasi taktiği oldu, zira CHP'den ve HDP'den kınama geldi ama İYİ Parti'den sert açıklama gelmedi' dedi. Böyle bir değerlendirmeyle hareket ettiniz mi?

        SOYLU: Biz buna siyasi değerlendirmeyle bakarsak ayıp etmiş oluruz. Bu terörü tamamen bertaraf etme fırsatının belki de önemli adımlardan bir tanesi. Siyaseten ne getirip ne getirmeyeceği değerlendirmesi yanlış olur.

        "SAYIN AĞAR'LA AYNI PARTİDEYDİK AMA YANYANA OLMADIK"

        ALÇI: Sizin kendine has bir tarzınız var. Çok seveniniz var nefret edenler var. Örnek aldığınız bir figür var mı? Mesela Mehmet Ağar gibi.

        SOYLU: Mehmet Ağar da bizi dinliyorsa hak verecektir. Biz kendine ait kişilikleri oturmuş insanlarız. Büyük mücadelenin içinden geliyoruz. Sayın Ağar'la aynı parti içinde siyaset yaptık. Türkiye'de çok zor dönemde çok önemli işlerin altına imza attık. Ancak aynı partide yanyana siyaset yapmadık. Son kongrede kendisen karşıydım. Ama biz memleketin meselelerine birlikte bakıyoruz. Bunu yapmak isteyenler kimler? Türkiye'nin faili meçhuller dönemi var, bunlar birbirine benziyorlar falan. Bu Oda TV dili, Birgün dili. Sayın Ağar'la aramız çok iyi. Oğlu da bizim partide milletvekili çok da başarılı.

        "ORALARA ATADIĞIMIZ KAYYUMLAR BİZİ HİÇ MAHÇUP ETMEDİ"

        YILMAZ: Atadığınız valilerin oradaki halkla iyi ilişki kurduğuna dair bilgiler alıyoruz. Bu atamalar terörle mücadeleye nasıl katkı sağlıyor? Atamalarla kriteriniz neler?

        SOYLU: Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatı var; Doğu'ya, Güneydoğu'ya en tecrübeli, dinamik, vatandaşımızla temas edebilecek, sorunları halı altına süpürmeyecek ve orada değer üretecek yöneticiler göndereceksiniz, dedi. Biz de bunun üzerine inanın çok çalıştık. Bir de zor dönemde olmamıza rağmen çalıştık. FETÖ münasebetiyle birçok devlet yöneticisi, kamu yöneticisinin tasfiye edildiği dönemde oturduk çalıştık. Burada hiç boş yer kalmaması, bunların kendi bölgelerinde görev yaparlarken tecrübe, oluşturdukları projelerle en iyi olmasına özen gösterdik, mahçup da olmadık. Bizim kendilerinden beklediğimiz çok üstün işlerin altlarına imza attılar. Eksiklikler, aksaklıklar olabilir ama istisnaları dışarıda bıraktıktan sonra vatandaş tarafından sevilen isimler oldu. Çocukların ismini bile bu arkadaşlarımızdan koydular. Şırnak Valimiz başarılı vali, emniyet genel müdürü oldu. Hakkari Vali Yardımcısı 5 yıldır Hakkari'de. Orada en fazla 2,5-3 yıl görev yapılır. şu anda Bayburt Valisi.

        ALÇI: Kötü örnekler olduğunu düşünüyor musunuz? Mesela Erciş'le ilgili çok şikayetler alıyorum.

        SOYLU: Olabilir, eksiğimiz olabilir. Ama genel fotoğrafa bakmak lazımdır.

        ZEYREK: Şatafat, aşırı harcamalar, lüks düşkünlüğü, kayyumları kast ediyorum.

        SOYLU: Arkadaşlarımız ilk görevi aldıklarında bizim Mardin Derik Kaymakamı Muhammet Safi Türk şehit edildi. Acı bir olayda şehit edildi. Bombalama hadiselerin çoğundan kardeşlerimiz kılpayı kurtuldular. Ama buna rağmen vazgeçmediler.

        "SAYIN ERDOĞAN KİMİNLE İTTİFAK EDİLİP EDEMEYECEĞİNİ BİLİYOR"

        ATEŞ: Cerablus, El Bab, Afrin'e gitmiş oradaki vali yardımcıların gösterdiği merhamete tanıklık etmiş birisi olarak sayın Ali Yerlikaya'nın Suriyeliler meselesinde ekibinin yaptıklarının hakkını teslim etmek isterim.

        ÇETİN: Kaymakamlarımız özlük haklarıyla ilgili düzenleme yapacak mısınız?

        SOYLU: Sayın Cumhurbaşkanımızın gündeminde var. Elbette ki yapılacak.

        ALÇI: Siz Rusya ile yakınlaşıp Batı ittifakı ile kopmasının doğru olacağını mı düşünürsünüz?

        SOYLU: Türkiye'nin Suriye, dış politikası şu anda Allah'a şükürler olsun ki hiçbir ülkeye endeksli değildir. Belki bunu dün yapamayabilirdik. Bugün şunun kıymetini hepimiz bilmemiz lazım. 17 yıldır Türkiye'yi yöneten Tayyip Erdoğan var. Merkel'i, Sarkozy'i, Macron'u da, ABD Başkanı'nı da biliyor. Kimin neyi hedeflediğini biliyor. Bunu birilerinin söylemesiyle, önüne koyduğu raporlarla değil. Bunların birçoğunu kendisi denedi, yanıldı. Güvendi, bekledi. Türkiye'nin en büyük kazanımıdır bu. Tayyip Erdoğan dış politikada ipleri kendi eline aldığından itibaren dış politika dehalarına dış politikanın nasıl yapacağını ortaya koydu. Bir geçmişimiz var, iki bir dünya var, üç yapabileceklerimiz var yapamayacaklarımız var. Kiminle hangi konuda ittifak edip edemeyeceğimiz var. Ama bunları iyi yönetebilecek bir orkestra şefine ihtiyaç var. Bu bir milli güçtür.

        "TÜRKİYE'DE KAYIT ALTINA ALINMAYAN SURİYELİLER 50-60 BİN"

        ATEŞ: Beklediğiniz ve planladığınız şekilde mi gidiyor İstanbul'daki Suriyelilerin gitmesi.

        ÇETİN: Çoğu iş bulamadıkları için İstanbul'a geliyorlar. Kendi bölgelerine geri döndüklerinde istihdam oluşturabilecek projeksiyon var mı?

        SOYLU: 21. asır göç sağanağının olduğu bir asırdır. Bunun sadece muhatabı biz değiliz. Bugün Venezuela'dan Kolombiya'ya, Meksika'dan Amerika'ya, Asya koridorundan Türkiye'ye, Afrika'dan Afganistan, Pakistan, Bengaldeş, Fas, Yemen, Sudan'ın tamamından Türkiye'ye ve ayrıca Avrupa'ya, Akdeniz üzerinden İspanya, İtalya'ya, Doğu Avrupa'dan Batı Avrupa'ya ciddi bir göç sağanağı var. Sebebi cici Batı yüzünden, gelişmiş ülkeler üzerinden. ABD Afganistan'a 2002'de girdi. Bugün 800 bin ton üzerinde afyon üretiliyor. Orada yaşananlar, katliamlar. Pakistan aynı şekilde. Gıdaya erişim, sağlığa erişim, gelir eşitsizliği, eğitime, adalete, suya erişimde yoksunluk var. Peki bu iyileşecek mi? Hayır. 2050'de bu nüfus iki kat artacak. Tam da Türkiye bu sağanağa yönelik tedbir alıyor. Türkiye'nin göç stratejisi yokmuş, bu haksız eleştiri. Türkiye'nin dünyanın bütün ülkelerinden iyi bir göç politikası var. Avrupa Suriye meselesine 2015'de uyandı. Yunanistan oraya gelecek diye ödleri patladı. Biz ön bölgede, kendi ülkemizde kamplar kurduk. Gelenlerin tamamını kayıt altına aldık. Yetmedi ikinci defa güncelledik. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının belki tamamının biometrik verileri yoktur ama Suriyelilerin tamamının biometrik verileri vardır. Kayıt dışı olanlar kaçak olarak gelenlerdir. Kayıt altına alınmayan Suriyelilerin oranı 50-60 bin oranıdır.

        "BEN KAPILARI SEVE SEVE AÇARIM AMA TÜRKİYE GÖÇ YOLU OLUR"

        SOYLU: Geçen Birgün'de sosyolog yazmış. Birgün de almış istediği tarafa koymuş. Kendisini aradım 'Hocam Türkiye 2011'den beri dünyanın hayranlıkla izlediği bir politika ortaya koyuyor. Siz sosyologsunuz. Türkiye 2014 yılında Göç Genel Müdürlüğü'nü kurdu, Geçici Koruma Yönetmeliği'ni oluşturdu, kampları kurdu, şu anda size rakam vereceğim dedim. Türkiye'de okula giden Suriyelilerin oranı yüzde 96'dır' dedim. Bunların hepsi bir uyum. Sağlık meselelerinde hiçbirisini boşa düşürdü mü? Hayır düşürmedi. Şimdi bir tane çadır kamplarımız var mı? Yok. Bunu tekamül ede ede Türkiye bir noktaya getirdi. Hocamıza biz İstanbul'daki Suriyelileri göndermiyoruz dedim. Size bir soru sorayım dedim, sizin evde kaç kişi yaşıyor dedim. İki kişi yaşıyor, karım ve ben dedi. Sizin evde 20 kişi kalır mı dedim, hayır dedi. Biz şimdi planlamaları yapmışız, istihdamı sağlamışız. İstanbul'da bunun daha üstünün mümkün olmadığını ifade etmişiz. Avrupa'da iki cereyan var. Birisi yabancı düşmanlığı, ırkçılık. İkincisi LGBT. Bizim göç, uyum strateji belgemiz var. Düzenli ve düzensiz göçmen belgelerimiz ve eylem planlarımız var. Bütün bunları gerçekleştirirken kendi bakan arkadaşlarımdan çok göç kaynağı teşkil eden ülkelerin bakanlarıyla görüşüyoruz. Bütün bunları regüle edebilmek için adımlar atıyoruz. Aynı zamanda Afganistan göçmenleri var. 268 bin kaçak göçmen yakaladık biz 2018'de. Bizim kaçak göçmen kabiliyetimiz artıyor. 2 milyon insan şu anda İran'ın içinde bulunuyor. Şu anda ekonomik kriz var. Ya Pakistan'a gidecekler ya bize gelecekler. Afganistanlılar, Pakistanlılar bizim kardeşimiz. Bu yıl sadece Afganistan'a geçen sene 28 bin şu anda 30 bin kişi gönderdik. Bunların maliyetini hep biz karşılıyoruz. Şuna da üzülüyorum,bunlar bizim kardeşlerimiz. Şu ana kadar 32 bin kişi gönderdik. Yaklaşık 4 bin 500 kişinin bileti elimizde. Bunu kaynağında çözmek durumundayız. Haftada ortalama 1500-2000 kişi de Yunanistan üzerinden Avrupa'ya geçiyor. Ben kapıları sevine sevine açarım Avrupa'ya geçmek için ama o zaman Türkiye göç yolu olur. Terör gelir, uyuşturucusu gelir, asayişi gelir. Öyle sistemler oluşturuluyor ki sadece kara sınırı değil deniz sınırlarımızda.

        "BİZ SURİYELİLERİN TÜRKİYE'DE İSTEDİĞİMİZ KURALLARLA YAŞAMALARINI İSTİYORUZ"

        ALÇI: Göçmenlmere yönelik AK Parti politikalarını destekleyen ve her kesimden yoğun eleştiri alan gazeteciyim. Ben göçmenlerin Türkiye'ye zenginlik kazandırdığını düşünüyorum. Bundan uzun vadede güçleneceğimizi düşünüyorum. Son dönemde AK Parti'nin içinden de bu yönde eleştiriler başladı. Bu algının nasıl yönetilmesi gerektiğini düşünüyorsunuz?

        SOYLU: Stratejimizin devamı olan politikalar var. Bu biraz önce o lafı altı boş söylemedim. Avrupa'da yabancı düşmanlığın ürettiği ve kazandığı siyaset var. Biz Avrupa değiliz, merhametli milletiz. Sayın Cumhurbaşkanımızın iki kelimeyle özetlediği ensar-muhacir kavramı var. Aynı zamanda rasyonel sonuçları da var. Türkiye'nin ekonomisinde, hayatında çeşitlilik oluşturabilecek bir yapıya ihtiyacımız olduğu açık. Zaten Merkel de bunu destekliyor. Biz AK Parti olarak kim ne söylerse söylesin bundan vazgeçmiş değiliz. Bunu siyasal olarak kim itmeye çalışıyor. Türkiye ekonomik saldırıyla karşı karşıya kaldı. Suriyeliler Türkiye'de çalışıyor. Bunu ana muhalefet partisi ve İYİ Parti net bir şekilde politikaya döndürdü. Suriye meselesini kendi hücreleriyle birlikte AK Parti'ye yıkmaya çalıştılar. Bundan bizim kitlemiz de etkilenmeye başladı. Biz Türkiye'de bulunan Suriye'nin istediğimiz kurallar içinde yaşamasını istiyoruz. 3 milyon 650 bin Suriyeliden bahsediyoruz. Ne zaman güncellemeyi tamamladık ve stop dedik, herkes yerinde kalacak. Bunun seçimle alakası yok. Ben İçişleri Bakanı olduğum zaman 400 bin civarında ikametli yabancısı vardı. Sizin evinizde bir Özbek çalışıyordu, kaçak çalışıyordu. Bu güvenlik açısından da kabul edilebilir değil. Ben bunun verilerini bilmeliyim. Biz bunu 1 milyon 55 bine çıkarıp, ikametli yaptık. Kayıt altına aldık.

        "BİR KERE BEN ÜLKEMDE KAÇAK GÖÇMEN BARINDIRMAM"

        SOYLU: TOKİ'nin ev verdiği şehir efsanesi, maaş şehir efsanesi, hastanelerde sıraya girmedikleri şehir efsaneleri.

        YILMAZ: Her yerde gettolaşıyorlar.

        SOYLU: Suç oranı vatandaşımızda binde 8, binde 4 ise onlarda. Bu suçların önemli bölümü küçük yaşta evliliklerden kaynaklanıyor. Bu suç tespit ediliyor ve işlem yapıyoruz. Uyum çok daha iyi bir noktada. Gettolaşma meselesi ise şöyle. Ben bu işin modetaratörüyüm, hükümetin politikalarının orada yansımasını sağlayan kişiyim. Avrupa'nın toplamında yakaladığımız kaçak göçmenleri Afganistan'a, Pakistan'a gönderiyoruz. Geri Gönderme Merkezi Avrupa'nın toplamında 21 bin. Biz de 20 bini aştı. Geri Gönderme Merkezlerimiz tamamı insani koşullarda.

        ATEŞ: Sokaktaki insanımız kaç yıl daha bu göçle uğraşacak ya da yaşayacak?

        SOYLU: Uyguladığımız politikanın sonuçlarına göre çok kısa vadeli olacağını düşünmüyorum. Suriye'deki, Afganistan'daki durumu bilmek gerekir. Afganistan'la anlaşma yapmak üzereyiz. Şimdi oradan kaçak göçmen geliyor. Biz 20 bin kişi senden alalım, ne kadar kaçak geliyorsa bunları gönderelim. Biz bu anlaşmaları yaptıkça, serbest vize konusunda geri kabul anlaşmaları yaptıkça biz bunu kontrol altına alırız. İkinci stratejimiz ise uyum. Ben ülkemde kaçak göçmen barındırmam. Buna müsaade etmeyiz.

        "İDLİB'DEN GÖÇ DALGASI OLURSA SINIRLARIMIZIN DIŞINDA TUTACAĞIZ"

        YILMAZ: Suriyelilerde nüfus kontrolü yok. Ülke nüfusun yüzde 10'unu oluşturacaklar, demografinin yapısı değişecek diye senaryolar dile getiriliyor. Bunlar sizi kaygılandırmıyor mu?

        SOYLU: Bunla spekülasyon, insani de değil. İşimin yüzde 50'si göç benim. İlk geldiklerinde doğrudur çok çocuk yapıyorlardı. Onlar da iki üç çocuğa düşecekler. Karadenizliler de geçmişte 11 çocuk yapıyordu. Bu insanlar bize muhtaç oldular. Yüzde 65'i misakı milli sınırlarından buraya geldiler. Yüzde 60'ı Halep'ten burada, yüzde 17'si İdlib'de burada. 347 bin kişi geri döndü. Yurt dışına gidenler var. Türkiye'nin yüzde 10'unu oluşturacaklar gibi bunlar tamamen faşizan yaklaşımdır. Şu anda göç dalgasıyla karşı karşıyayız ve bunu yönetmek zorundayız. Eğer bu bombardımanlar devam ederse İdlib'te göç dalgası bekleriz. Yaklaşık 3 tür senaryomuz var. Hangi ölçekte gelecekse senaryolar ona ait. Oradaki bombardımanın büyüklüğüne ait. Sınırımızın dışında yerleri oluşturduk. Çok çabuk zamanda bunları kurabilme kabiliyetine haiziz. Bir kere bunları sınırımızın dışında tutacağız. 300-800-1 milyon arası göç tahmin ediyoruz, sınırımızın dışında tutacağız.

        "PKK 5 BİN SURİYELİ KİMLİĞİ YAPIP BURAYA SOKMAK İSTİYOR"

        SOYLU: PKK, PYD, radikal cihatçılar. Türkiye kimliği yaparak Türkiye'ye sokmak istiyor. Oradaki PYD'lilerden kriminal olmamış, bizim tespit edemeyeceğimiz kişileri Türkiye'ye sokmak istiyor. Bizim Azez, Cerablus, Mare, Elbab, Çobanbey, Afrin, İdlib'in bir bölümünde bizim gerek askeri unsurlar, gerek jandarma, istihbarat, polisimizin olması bize önleyici tedbir aldırıyor Allah'a şükürler olsun. Bayramdan hemen önce Hatay'daydım. Bölgedeki arkadaşlarımızı topladım. Mesela bahsettiğim hattın tamamında olaylar neredeyse yüzde 60 düşmüş. İçeride de Allah nazardan korusun, Genelkurmay'dan Jandarmaya, Sahil Güvenlikten Polisine, Milli İstihbaratına kadar tarihin en güzel eşgüdümü ile çalışıyoruz. Bütün kanallarımız açık. İçeride, dışarıda ne bulursak ortaya döküyoruz. Dünyada şu anda olmayan istihbaratımızın da siberimizin de analiz programlarımız var. Bu konuda çok üstün olduğumuzu, İngiltere ve Almanya'nın bizi çok takdir ettiğini söylemeliyim. Şimdi yeni bir analiz programı yaptık, dillere destan. Şu anda PKK'nın 40 yıllık tarihinde attığı adımları ve bütün yolları biliyoruz. Hangi sığınağı, barınağı kullandı. Benim İHA'mda, uçağımda ve kamera sistemlerimde var.

        "İSTANBUL'DA KAYITLI OLMAYANLARIN GİTMESİNİ 30 EKİM'E KADAR UZATTIK"

        ALÇI: Son dönemde sıklıkla Suriyelilerle ilgili çok teşekkürler geliyor. AK Parti'nin bu konuda çizgi değiştirebileceği yönünde ırkçılığa varan kurgulanan senaryolar var. Siz bunun böyle olmadığını söylüyorsunuz.

        SOYLU: Türkiye'nin insani politikası devam edecek. Güvenli bölgeler oluştukça gönüllü geri dönenler olacaktır. Suriyeliler özelinde söylüyorum. Bizim bunları sınırdışı etmemiz mümkün değildir. Kayıtsız hiçbir Suriyeliyi sınırdışı etmemiz mümkün değil. Kayıtsız Suriyelileri kamplara alıyor, kayıtlarını yapıp arzu ettikleri vilayetlere gönderiyoruz. Gönüllü geri dönüşler var. 100'ün üzerindeki ülke insanlarının aktığı bir yerden bahsediyoruz. Şimdi biz İstanbul'da ne yapıyoruz? 20'sine kadar sayın valimiz İstanbul'da kayıtlı olmayan Suriyeli kardeşlerimizin bulundukları illere kayıtlı bir şekilde gitmeleri gerektiğini söylemişti. Süre bitti ve biz bunu 30 Ekim'e kadar uzattık.

        "SGK YAPMAYANLARA TARİHİN EN BÜYÜK CEZALARI GELİYOR"

        SOYLU: Yaptığımız değerlendirmeler sonucunda kendileri de gitmek istiyorlar. Onlara şöyle imkan tanıdık, sadece kayıtlı olduğumuz yere değil istediğimiz vilayete gidebilir miyiz dediler. Evet dedik. Bunu sağlıyoruz. Geçen yıl okullarda okuyan 2 bin 600 civarında öğrenciyi aileleriyle birlikte İstanbul'da bırakıyoruz. Biz 2 aylık rehberlik yapıyoruz. Diyeceğiz ki, siz bu insanları alıp, SGK'lı yapacaksınız. Yapmazsanız, 30 Ekim'den sonra tarihin en ağır cezalarıyla karşı karşıyasınız,bunu da kaldıramazsınız. İstanbul'un istihdam ve iş hayatına kaydolmuşlarsa bunları da tutacağız. Biz Arapçayı yasaklatmıyoruz. Bizim kuralımız var. Belli ölçülerde Arapça, belli ölçülerde Türkçe. Fatih'te yüzlerce tabela ve Arapça yanyana.Buna insanlar şöyle söylüyorlar, insanımızı siyasal olarak tahrik etmeye çalışıyorlar. Suriyeli kardeşlerimiz bizim aldığımız tedbirlere uyuyorlar. Bunu sonuna kadar yapacağız. Birtakım yerlerde kaçak esnaflık var. Vergi tabelası olmadan esnaflık.Bunların büyük bölümüne 'ya çalışacaksınız, ya da kapatacaksınız' dedik.

        "SURİYELİLER İSTANBUL SEÇİMLERİNİN MAZARETİ OLDU"

        ATEŞ: Özellikle İstanbul'da partiniz açısından istemediğiniz sonuçların alınmasında Suriyeliler meselesinin ne kadar etkili olduğunu düşünürsünüz?

        SOYLU: Siyaset akıllıdır. Bahane bulmayı sever. Seçmen de karar verirken kendi adına bir karar verir sonrasında da değerlendirmeyi yaparken karşısındakini küstürmemek için birtakım mazaretler ortaya koyar. Suriyeliler de bu mazaretlerden bir tanesidir. Bu ciddi bir şekilde seçim malzemesi olmuştur. Seçim rasyonel işler. Vatandaş rasyonel olarak karar verir. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçildi de Suriyelileri İstanbul'dan mı gönderdi?

        ZEYREK: Suriye ne zaman normalleşecek belli değil. Bizim de alışmamız lazım. Nasıl Türkler Avrupa'da entegre olmuşlarsa. Enteresan bir sonucu oldu bu sözlerimin. Sosyal medyada Avrupa'da yaşayan Türkiye kökenliler sert tepki gösterdiler.Biz geldiğimiz ülkeleri ayağa kaldırdık. Bizi nasıl Suriyelilere benzetirsiniz, Suriyeliler sadece tüketiyorlar. Sorum şu: Gerçekten birçok rakam verdiniz. 400 bin çocuk doğmuş. Burada gelecek planlamalarına karşı çıkmak zor olabilir. Geçici koruma altındakilerin vatandaşlığa geçişi nasıl olacak?

        SOYLU: 92 bindi bir 10 bin daha elimizde var. 50 bin çocuk 50 bin yetişkin gibi.

        ZEYREK: Bunlar Türkiye'ye entegre olabilecekler mi, üretim süreçlerine katılabilecekler mi?

        "AVRUPA LGBT PROBLEMİNİ TÜRKİYE'YE AKTARMAYA ÇALIŞIYOR"

        ZEYREK: Suriyeliler bizim hayatımızda hep tüketen, hiçbir şey üretmeyen, sağlık hakkımızın bir kısmını alan konumda mı olacaklar? Gerçekten hayatımıza katkıları var mı? Bu yanlış algı mı?

        SOYLU: Bölgelerinde yüzde 65'i rejimin kontrolünde. Gitme ihtimalleri yok. En son Lübnan ve Ürdün'den dönenlere işkence yaptıkları insan hakları örgütleri tarafından tespit edildi. Bu insanları ölüme gönderemeyiz. 'Bunlar bayrama gidiyorlar da niye orada kalmıyorlar' deniyor. Bunları bayrama gönderme bizim ülke stratejimiz. Bu strateji tuttu mu? Tuttu. Şu ana kadar gidip de yaklaşık 347 bin kişinin 180 bininden daha fazlası orada kaldı. Demek ki tuttu. Ramazan Bayramı'nda 88 bin kişi gitti ancak 56 bin kişisi döndü. Kurban Bayramı'nda 110 bin kişi gitti az bir kısmı geri döndü. Gittikleri yerde kalıyorlar ama bazı yerlerde kalmaları imkansız, oralarda ölüm geziyor. Allah muhafaza yarın öbür gün biz o duruma düştüğümüzde Afganlılar bize bileziklerini gönderdiler. İş Bankası o paralarla kurulmuştur. Çanakkale'de Halep'te yatanlar var. Burada biz yalnız bırakılıyoruz. İşadamları 'siz bunların çalışmalarını kolaylaştırın biz bunları sigortalı yapacağız' dediler ama yapmadılar. Anadolu'da Afganlar çobanlık yapıyorlar. Bizi arıylorlar 'Bunları sakın göndermeyin' diye.

        YILMAZ: LGBT problemi nedir?

        SOYLU: Avrupa kendi içerisinde siyasi bir cereyan olarak görüyor. Türkiye'ye aktarmaya çalışıyor. Özellikle HDP dahil birtakım siyasi partiler tarafından ciddi bir şekilde Türkiye'de meşrulaştırılmaya çalışılıyor. Bizim dinimize, inancımıza, örf ve adetlerimize göre kabul etmemiz mümkün değil. Bunun meşru hale getirilmesi mümkün değil. İstiklal Caddesi'ndeki sloganlar yakışıyor mu bize? Bu doğru yaklaşım değil.

        ALÇI: LGBT yurttaşlarımızın gösteri hakları da AK Parti döneminde gündeme gelmişti. Bu yurttaşlarımızın hakkını hukukunu İçişleri Bakanı olarak savunulması gerektiğini söyler misiniz?

        SOYLU: Ben bunu doğru bulmuyorum. Çocuklarıma, aileme, arkadaşlarıma, yaşadığım çevreme bunun yaşam meşruiyeti, siyasal meşruiyet olarak doğru bulmuyorum.

        "BİZİM ALEVİ EMNİYET MÜDÜRLERİMİZ VE PAŞALARIMIZ VAR"

        YILMAZ: 18 yıl geçti, AK Parti girdiği seçimde birçok başarılar elde etti. Neyi başardı, neyi başaramadı?

        SOYLU: Ben 7 yıldır AK Parti'deyim. AK Parti siyasal olarak Türkiye'yi dönüştürdü. Rahmetli Menderes'in yaptıkları önemliydi. Rahmetli Demirel Türkiye'yi bir noktaya getirdi. Rahmetli Özal'ın yaptıklarına 'Türkiye'ye çağ atlattı' dendi. Sonra maalesef Türkiye ciddi saldırılarla karşı karşıya kaldı. Belli düzeyin üstüne çıkarmak istemiyorlar. Çıkarırsanız böyle olur. Giderseniz S-400 alırsınız, Kıbrıs'ta sondaj yaparsınız. Türkiye bunları başarılı bir şekilde gerçekleştirdi. Helikopter yaparsınız, uçak, araba yaparsınız. Bağımsızlığınızı ortaya koymaya çalışırsınız. Türkiye bunları elde etti. Bir siyasi parti ancak bu kadar yapar. Demokrasi içerisinde 250 ile gidemiyorsunuz. Dış ve iç dirençler var. Bütün bunları yaşamak zorundasınız, hazmedeceksiniz. Bunu halkın reyiyle yapacaksınız. 18 sene halkın reyini böyle istikrarla tutabilmek mucize.

        ZEYREK: Siz ne oldu da AK Parti'ye geçtiniz. DP'yi büyütebilirdiniz. Başbakan olabilirdiniz, Cumhurbaşkanı olabilirdiniz.

        SOYLU: Ben Demokrat Parti'yi bırakmıştım. Orası bizim evimiz gibiydi. Yeşil panjurlu evde bir şey yapabilir miyiz diye düşündük. Tayyip Erdoğan'ın ana stratejisi DP neyi yapmışsa, Demirel, Özal hatta Erbakan neyi yapmak istiyorsa Tayyip Erdoğan bunları yapmış. 2009 seçimlerinden sonra ne yapacağım? Yapmak istediğimizi yapıyorlar. Bazen siyasette geri çekilmek doğru iştir. Benim siyaset yapmak aklımda yoktu. Çok açık söyleyeyim. Bazen ben nazlı değerlendirirler. Bunu ilanihaye biz yapacak değiliz. Tayyip Erdoğan o felsefeyi oturtturmuş Türkiye'de. Biz sıcağı sıcağına bunu anlayamıyoruz.

        YILMAZ: Kopuşlar, eleştiriler var partinize.

        ALÇI: Son 18 yılıyla ilgili Alevi meselesinde ciddi başarısızlık olduğunu görüyorum. Birçok başarıya rağmen. 81 ilde hala tek bir ilde Alevi vali yok. Bu konuda AK Parti'nin sınıfta kaldığını düşünüyorum, ne dersiniz?

        SOYLU: Uluslararası kriterlere göre sizin söylediğiniz ayrımcılığa girer. Bu eski Türkiye dili, beni bağışlayın, özür dilerim. Alevi yurttaşlarımız bizim kardeşlerimizdir. Yetkinliğe göre herkes vali olabilir. Hatta Ermeni vatandaşlarımız da aynı konumlara sahip olabilir. Aleviler işin içine girdiği andan itibaren hakkıdır ve biz buna özen gösteriyor. Bizim Alevi emniyet müdürümüz, paşalarımız var. Geçenlerde bir Alevi vatandaşımız, 'babam 18 yıl önce yasaklamıştı ama şimdi Alevi olduğumu söylüyorum' dedi.

        "TÜRKİYE'NİN SİYASAL HARİTASI RP-MHP İTTİFAKIYLA DOĞDU"

        SOYLU: Tayyip Erdoğan bu ülkeye gelmeden önce Kürtler ben Kürdüm diyemiyordu. Cümleler 'Ben Kürdüm ama' diye başlıyordu. Kimse 'Ben Aleviyim' diyemezdi. Benim 22 bin müşterim var. Ben aynı zamanda sigortacıyım. 22 bin müşterim içerisinde yeni yeni kimlerin Alevi olup, olmadığını görüyorum, çünkü herkes saklıyordu. Dindarlar da 'Ben dindarım' diyemiyordu. 27 Nisan e-bildirisinden sonra bir özgüven yakalandı. Geldiğimiz nokta azımsanacak nokta değildi. Bir kere bu duvar yıkıldı. Ben Alevi meselesinin Kürt meselesinden zor bir mesele olduğunu düşünmüşümdür. Geçmiş yıllara uzanan ve Alevilerle ile sünniler arasında münafereti oluşturmaya çalışılan, dışarıdan da beslenen, siyaset malzemesi yapılan meseledir bu. Kolay mesele değildir. Şunu net söyleyeyim, Türkiye'de Gezi olaylarında Alevileri tahrik etmeye çalıştılar, Aleviler bu tahriğe gelmedi. Pir Sultan'dan Hacı Bektaş'a kadar kendi dingin çizgisini bulduğunu düşünüyorum ben. Meselelere iyi bir perspektiften baktıklarını da düşünüyorum.

        ATEŞ: 2011'e kadar reformist, atılgan olan AK Parti, Gezi ve 15 Temmuz'dan sonra içe kapanmış parti oldu eleştirileri var. Zaman zaman fabrika ayarları denilebiliyor. AK Parti'nin şu veya bu sebeple içe kapandığını düşünüyor musunuz? Ya da haklı olarak FETÖ, PKK göç meseleleriyle uğraşırken 'biraz böyle olmuş olabilir' diyor musunuz?

        SOYLU: Biraz da sonuçlara bakmak lazım. İlk aldığı oy yüzde 34-34,5. Bugün yüzde 44,5, Cumhur İttifakıyla aldığı yüzde 52. Türkiye'nin sistemini değiştirmiş, birçok devrimin altına imza atmış. Bu değişem ayak uyduramayanlar olabilir. Ben de olabilirim, siz de olabilirsiniz. Bazen hızlı kararlar alırsınız, bazen ülke olarak bu işin hasılatını toplamaya çalışırsınız. 3 bin dolarlık gelir seviyesi olan Türkiye'nin bugün gücü 20 bin dolar seviyesinde. Ekonomik büyüklükle elde ettiğimiz siyasal gücün etki alanın büyüklüğü. Yaklaşık 10-15 yıl üstüste büyüyemezsiniz. AK Parti siyasal çeşitlilik içerisinde bunu yönetiyor. Muhalefete bakın lütfen. Hangi muhalefeti tasfiye etti. Bilakis hayat verdi. Parlamenter sisteminden daha fazla bugün kendini iktidar adayı olarak görüyor muhalefet.

        ALÇI: AK Parti'yle yapılan bir film var. Orada bazı isimler bulunmuyor. Bu konuda yapılan eleştirileri nasıl yorumluyorsunuz?

        SOYLU: AK Parti'nin tanıtım filminde herkes var. Diğer film benim de yaptırabileceğim, Berat Bey'in kendi adına arkadaşlarına yaptırdığı film. Bu filmi Berat Bey'in, benim de, ilçe başkanın da yapma hakkı var. AK Parti büyük aile. Şu anda üçüncü nesli üreten bir aile. Sokağa çıkalım, AK Parti'ye oy verenlere hep beraber bir bakalım. Hem toplumsal tabanda dört eğilim tercih ediliyor. 18 yıl sen iktidarda olacaksın başka siyasi partiler burnunu yerden kaldıramaz.

        ARSLAN: Yeni partilerin şansını nasıl görüyorsunuz. Sayın Cumhurbaşkanı davaya ihanet, ümmeti bölmekten bahsetti.

        SOYLU: Tarihsel hikayelerimiz var, oluşmuşluklar var. Ben de siyasi partiler içerisinde bulundum. DYP'de yetiştim. Bu hadiseyi AP ve DP de yaşadı. AK Parti'de yaşadı. Bir siyasi parti ilk başta koptu. Siyasette isimler önemlidir. Ama siyasette makro politikalar önemlidir, ne söylediği önemlidir. Hangi evin önüne tezgah açtığın, ne yaptığın önemlidir. Avrupa, ABD, kendi ülken için, yatırım için ne düşündüğün önemlidir. Vatandaş bunlara göre karar verir. Protest oyları alabilirsiniz. Bunu Cem Uzan da aldı. Vatandaşın oyu 7 puanı ona, 8 puanı ona vereceğim diye hesap yapmaz. Senin uyguladığın politikalar, önermelerin, hedeflerin vatandaşı tatmin ediyorsa o bloğa oyunu vermiş olacak. Tayyip Erdoğan hangi blokta siyaset yapıyor? 91'de Refah Partisi bir itifak kurdu. MHP ile kutsal ittifak. Türkiye'nin siyasal haritası o gün değişti. Türkiye hala o siyasal harita üzerinden yürür. O zaman ikisinin toplamı 8 + 3-4 puandı sonra 18-19 puana geldi. Sonra 33 puana geldi. Sonra 28 Şubat'a rağmen 33-34'e geldi.

        "BİR GÜN ABANT'TA KALDIK! BİR GÜN DE BİZ DİNLENELİM DEDİK"

        SOYLU: Alt gelir grubundan AK Parti daha fazla oy alıyor. Neden umutları var. Diyor ki beni orta sınıftan üst sınıfa bu politikalar taşıdı diye düşünüyor. Şehir hastanelerini yaptı, benim çocuğumu üniversiteye soktu.

        ZEYREK: Bizim de çocuklarımız var. Tamamen AK Parti döneminde büyümüş çocuklar. Çok fazla AK Parti bu çocukları kazanamadı. 2000'de doğan çocuklar AK Parti'ye oy vermemiş.

        SOYLU: Yanlış araştırma. Benim işim araştırma. Profesyonel araştırma yaptım ben, dirsek çürüttüm. 6-7 yıl araştırma yaptım, şirketimiz vardı. Gençlerden aldığımız oy 18-25 aralığı yüzde 40. AK Parti gençlerden, kadınlardan toplamda aldığı oyun ortalamasını alan siyasi bir parti. Yüzde 60 oy vermiyor doğru. AK Parti'yi dinamik tutan ayakta tutan o gençlerden oy alabilme talebi.

        ÇETİN: Sizin Davutoğlu'yla buluştuğunuza dair Bolu'da buluştuğunuza dair sosyal medyada yorumlar yapıldı.

        SOYLU: Böyle bir şey yok. Bu malum siteler var ya OdaTV falan. Bunlar doğru değil. Hakikaten içimizi acıtıyor. Bazen düğün dernekte bir araya gelebilirsiniz. Aynı partide bulunduk, yüzünü görünce döndürecek halimiz yok. Karşılaşsam sohbet ederim. Sakarya'da denetim yaptık bayram boyunca. Bir gün de Abant'ta biz dinelim dedik. Bodrum'da olmasa da. Valiliğin konutunda kaldık.

        "MEVCUT SİSTEMLE İÇİŞLERİ BAKANI OLARAK FERRARİ GİBİYİM"

        ATEŞ: Zaman zaman toplantılarınızda böyle bir sürece girdik ama 50+1 bizim bütün konforumuzu bozdu diyen AK Partililer oluyor mu?

        SOYLU: Olabilir. Türkiye'de iki seçim oldu, hiçbir iktidar krizi oldu mu? Sayın Cumhurbaşkanımızın Türkiye'ye kendi iddiası ve ısrarıyla Türkiye'yi bir istikrar çıpasından ayırmamak için, Türkiye'nin içerisinde yaşayan vatandaşlarımıza tamamen güvendiği için Türkiye böyle bir sisteme girdi. Sistem tartışılır, meşruiyeti tartışılır. CHP tartışır, öteki tartışır. Bu sistem bir şeyi gerçekleştirdi. Ben bu sistemin öncesinde de bakandım şimdi de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi bakanıyım. Şu anda Ferrari gibiyim. Kendi bakanlığım içerisinde yaptığım işlerde hakikaten Ferrari gibiyim. Türkiye'de bu sistemi eleştirenler oligarşik bürokratik yapının devamını istiyorlar. Türkiye bu sistemden demokratik devlete geçti. Türkiye'de oligarşik bürokratik yapının merkezi Başbakanlık'tır. Başbakanlık bitti, Allah selamet versin. Şimdi ben bakanım, bir şey üretmek istiyorum, atılım yapmak istiyorum. Şimdi bunu diğer bakanlıklarla görüşeceğim, sayın Başbakana anlatıcam, oradan Meclis'e getireceğim. Bu büyük devrimi kuşa çevirir. İkincisi şu anda bakanım. Bir önceki sistemden daha çok çalışıyorum, çalışmak zorundayım. Bu sistemde müsteşar yok. Bir önceki sistemde kukla bir bakan vardı, kimse kusura bakmasın.

        ZEYREK: Siz diyorsunuz ki 'Meclis'e hesap vermek' Bu kötü bir şey mi?

        SOYLU: Burada bir hükümet var. Yürütme adına, Cumhurbaşkanının hükümet adına halktan yetki alıp yönettiği bir hükümet. Kendi iradesini ortaya koyarak sonucunu almaya çalışıyor. Hükümetle yasama arasındaki farkın keskin ayrımın ortaya konması. Yasama kendi işini yürütme kendi işini yapacak. Bu hükümetin özelliği şu, seçim bittiğinde yüzde 50+1 meşruiyet alanıdır. Tartışmayı ortadan kaldıran bir alandır. Bu sistemin en temel meselesi seçildikten sonra halktan aldığın yetkiyle beraber anayasal çerçevede bunu devam ettirmek. Yasamayı da Meclis yapacak. Bu sistemin en güçlüsü parlamentodur. Sayın Cumhurbaşkanımız bana şu teklifte bulunsaydı, bunu söylemekten edep ederim. Sen bakan mı olmak istersin, Meclis'te mi olmak istersin. Vallahi de billahi de Meclis'te kalmak isterim. Çünkü çocukluktan beri hayal ettiğimiz bir şeydir. Bana ulaşamayan bir tane milletvekili, il başkanı, bir tane muhalefet partisi milletvekili desin. Bütün işlerin tamamı esas itibarıyla geçen sistem üzerinden okumayla tartışılmaktadır. Bu Meclis kendi iç tüzüğünü değiştirecek. Ana sisteme uygun hale getirmek zorunda. Siz kararı erken, geç alabilrisiniz. Önemli olan hızlı iş yapabilmektir.

        "SAYIN CUMHURBAŞKANI SEÇMENİN MESAJINI ALDIM DEDİ"

        ALÇI: Yeni sistemde yüzde 50+1'le kazanma meselesi küçük partileri kilit hale getirdi. Bunun üzerinden aslında marjinal partilerin genel merkez siyaset üzerine olması gerekenden fazla etki ettiği, edebileceği yolunda yorumlar yapılıyor.

        SOYLU: Tam tersi. Bu Türkiye'nin demokrasisinin çok iyi noktaya geldiğinin rüşd-ü ispatıdır. 2010 referandumu dahil olmak üzere Türkiye'de bütün seçimler 52'ye 48 bitiyor. İki blok arasında mücadele. Bloklaşma uzlaşmayı arttırıyor. Demokrasi taviz sistemidir. Hep benim dediğim olacak diye bir şey söz konusu değildir. Demokrasi taviz verdiğin, uzlaşabildiğin kadar toplumu rahatlatan bir sistem. Yürütmede koalisyon yok ama Meclis'te var. İçişleri Komisyonu var.Ben şimdi en az 2 milletvekilinin uyuşturucu konusunda Türkiye'nin en önde gelen insanlardan biri olmasını isterim. İngiltere, ABD niye 30-40 yıllık adamları senatör yapıyor. Parlamento iş takip eden anlayıştan üreten, yasa oluşturmaya çalışan olmalıdır.

        YILMAZ: Siyasi Partiler Kanunu'nun değişmesi gerekmez mi? Milletvekili ne kadar gerçekten vekillik yapabiliyor?

        SOYLU: Siyasi Partiler Kanunu'nun, Seçim Kanunu'nun uzun zamandan beri değişmesi gerektiğine inananlardanım. Ama her partinin kendi iç disiplini vardır. Kanunlar değişse de bu disiplinden ayrılanamaz.

        ATEŞ: Teşkilatı bu anlamda 18 yılın ardından vites yükseltmek biraz daha yormuş olmuyor mu?

        SOYLU: Ülkeyi yöneten kurallar ve kanunlardır. Kanunları Meclis yapar. Ötekisi yürütücüdür. İyi işletirse millet ittifakına bakmaz onu iktidara getirir. Biz yeter ki ilk baştan itibaren ortaya koyduğumuz çizgiden vazgeçmeyelim. Biz yerel seçimde yüzde 52 aldık, kaybettik mi seçimi? Yüzde 44,5 oy aldık. Trakya'da, Ege'de, Doğu ve Güneydoğu'da oyumuzu arttırdık. Babamın bir lafı var. 23 Haziran seçimi öncesinde 'Kaybedersiniz üzülme' dedi. 'Bu millet AK Parti'yi tek başına iktidara getirmek için bunu bir görmek ister' dedi. İttifak çalışmadı. Halk kült olarak bir oy verdi, İstanbul için söylüyorum. Diğer tarafta elbette ittifakların sinerjileri var. İstanbul'da ortaya koyduğumuz tercihleri ve politikaları İstanbul bir vesile ile dedi ki 'Bu sefer sana oy vermeyeceğim,bunun genel politikayla alakası yok' dedi. Dönem dönem seçmen siyasi partilere mesaj verir. Sayın Cumhurbaşkanımız ve partimiz bu mesajı aldım dedi.

        "BU SİSTEMİN EKSİKLİĞİ YEDEK MİLLETVEKİLLİĞİ OLMAMASI"

        ZEYREK: Meclis'te şöyle bir şey var. Hala aday listelerini partinin genel başkanı belirliyor. Meclis sayın Cumhurbaşkanından bağımsız oluşmuyor. Bu sistem acaba partiyi bir kenara itti ve kişiler üzerinden mi yürüyor? Velev ki sizin yerine gelen adam şahin motorlu kaportası Ferrari olsa ne olacak? Türkiye'ye her zaman Tayyip Erdoğan gibi güçlü siyasiler gelmeyecek. Her zaman sizin gibi isimler İçişleri Bakanlığı'na gelmeyecek.

        SOYLU: Bu anlattıklarınızın hepsi olumlu sonuçlar doğurur. Tabanın tercihlerini bu konuda ortaya koyar. Bu sistem seçmeni o kadar güçlü hale getirir ki. Bu o kadar çok güçlü sonuçlar oluşturur ki bu Türkiye'nin, siyasetin gelişimine katkıda bulunur. Parlamenter Hükümet Sistemi'nin oluşturacağı bütün dezavantajları ortadan kaldırır.

        YILMAZ: Sayın Bahçeli sistemde hem genel başkanı hem Cumhurbaşkanı olmasını muhalefet çok kullanıyor demişti. Siz ne düşünüyorsunuz?

        SOYLU: Bu sistemin eksiği var. Eksiği şu: Sayın Cumhurbaşkanımızın önerisiydi bu. Meclis'teki denge üzerinden kabul edilmedi; yedek milletvekilliği. Bu sistem yedek milletvekilsiz yürümez. Saatlerce anlatabilirim. Bu sistemin en özü yedek milletvekiliği. İkinci eksik bu sistem içerisinde sistemde yürütmenin kendine ait birtakım adımları biraz daha rahat atabilmesi için Kanun Hükmünde Kararname çerçevesinin dışında yıl içinde belli sayıyla Meclis'e Kanun Hükmünde Kararname önerebilme yetkisi olmalıydı. Meclis'te parlamenter sistemin aklı birtakım yetkileri yürütmeye vermek istemedi.

        ATEŞ: Parti genel başkanlığı ayrılmalı mı?

        SOYLU: Ayrılmamalı.Bu sistemin en önemli özelliğinden biri de parti genel başkanlığıdır. Kim ne söylerse söylesin, ister babası, ister kardeşi, evladı olsun.

        ÇETİN: Başbakanlık bürokrasinin en tepesindeki isim şimdi Cumhurbaşkanı Yardımcısı. Kulislerde yeniden müsteşar yardımcılığı kurumunun gelebileceği söylenebiliyor. Öyle bi şey olursa Ferrari olma durumunu kaybetme durumu olabilir mi?

        SOYLU: Bakan Yardımcısı ve genel müdür muhteşem sistem. Ne kadar set atılırsa o kadar yanlış olacağını düşünüyorum.

        ALÇI: Yeni bürokrasi odaklarının işi yavaşlattığına dair eleştiriler var.

        SOYLU: e-devlet bürokrasiyi çok azalttı. 3 günde pasaport, ehliyet alınıyor. Esas karar verme işin yürütümü açısından Başkanlık sistemi parlamenter hükümet sisteminin fevkinde bi noktada. Biz istiyoruz ki çocuk sünnet olsun, top oynasın ve yazılı yapsın.

        "TÜRKİYE'NİN FETÖ KONUSUNDAKİ TECRÜBESİ BUNA MÜSAADE ETMEZ"

        YILMAZ: FETÖ benzeri cemaatlarin devlette kadrolaşmaması için ne yapıyorsunuz?

        SOYLU: Buna kimse müsaade etmez. Bu bizim şahsımızla sözkonusu değil. Özellikle bu maniplasyonla sadece Türkiye'de değil dünyada da yapılır. Bazı çıkar grupların, birlikteliklerin sürekli etkin olduğu söylenir. ABD'de, Almanya'da birtakım grupların etkin olduğu söylenir. Türkiye'nin FETÖ konusundaki tecrübesi buna müsaade etmez. Cemaatler bizim sosyolojik gerçeğimizdir. Toplumsal gerçeğimizdir.Ancak devlet içerisinde birtakım odaklar içerisinde öbek olarak bulunmasına ne devlet ne millet kabul etmez. Siyaset şerik kabul etmez. Siyaset 'ülkeyi ben ben yönetirim' der.

        ÇETİN: Nagehan, Alevi valimiz var mı diye sormuştu sayın Bakanımıza. Evet Alevi vali varmış.

        SOYLU: Dini cemaatler konusunda siyaset yapmanın istismarcıları o kadar çoktur ki.

        ALÇI: Bu ülkede kontgerilla malesef Alevi vatandaşlarımızı çok büyük katliamlarla yok etti. Sivas Madımak Oteli'nin insanlık müzesi haline getirilmesi yürekleri soğutan adımlar olur.

        SOYLU: Çok teşekkür ediyorum. Böyle imkan sağlandığı için. Siyasetin de devlet yöneticilerin de kendilerini anlatabilme imkanı bulmaları gerekir.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ