Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Ekonomi Para SON DAKİKA! TCMB Başkanı Uysal'dan faiz açıklaması - Haberler - Para Haberleri

        Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) İstanbul Şubesi'nde Başkan Murat Uysal enflasyon raporunu sunuyor. Uysal'ın açıklamaları ve rapordan öne çıkanlar şöyle:

        - İktisadi faaliyetteki ılımlı toparlanma eğilimi devam etmekle birlikte yatırımlar zayıf seyrini korumakta.Yüksek risk primi ve finansal sıkılık yatırım harcamalarını sınırlıyor. 3. çeyrekte iş gücü piyasasındaki zayıf görünüm devam etti.

        - Enflasyonun ana eğilimine dair göstergeler, arz yönlü faktörler ve ithalat fiyatları enflasyon görünümünü olumlu etkilemektedir. Net ihracatın büyümeye katkısı azalarak da olsa sürecek.

        - Ticari kredilerde ılımlı artış gözlemlemeye başladık.

        REKLAM

        - Enflasyondaki gerilemede güçlü baz etkisi kadar beklentilerde iyileşme ve iç talep de etkili oldu. Yıllık enflasyondaki düşüşte temel mal ve gıda grubu sürükleyici oldu.

        - Tüketici enflasyonunun ekim ayında da tek hanede kalacağını, yılın son 2 ayında ise ters baz etkisiyle bir miktar yükseleceğini öngörüyoruz.

        TCMB, yıl sonu enflasyon tahminini yüzde 13.9'dan yüzde 12'ye, 2019 yılı gıda enflasyonu tahminini de yüzde 15'ten yüzde 10'a çekti.

        Uysal, sigara fiyatlarındaki artışın yıl sonu enflasyon tahminini 0.6 puan yukarı çektiğini belirtirken 2020 TÜFE tahmininin aşağı ve yukarı unsurların birbirini dengelemesiyle değişmediğini vurguladı.

        PARA POLİTİKASI DURUŞU

        TCMB Başkanı Uysal, para politikasıyla ilgili parasal duruşu belirlerken enflasyonun ana eğilimleri ve reel faizin dikkate alındığının altını çizerek, "Enflasyondaki ana eğilimi aşağı yönlü ifade edebiliriz. Gevşeme yönündeki alanın önemli bölümünü kullandık. " dedi ve şöyle devam etti:

        - İlave adımların zamanlaması ve boyutunu veri akışına ve enflasyon görünümündeki gelişmelere göre şekillendireceğimizi vurgulamak isterim. Enflasyonu en kısa sürede kalıcı olarak tek haneye, ardından da yüzde 5 olan nihai hedefimize düşürmeye odaklanmış durumdayız. Önümüzdeki dönemde parasal sıkılığın düzeyini ana eğilime dair göstergeleri dikkate alarak enflasyondaki düşüşün sürekliliğini sağlayacak şekilde belirlemeye devam edeceğiz.

        - Fiyat istikrarı ve finansal istikrarın ayrılmaz bir bütünün parçaları olduğunu tekrar vurgulamak isterim. Geçtiğimiz süreçte finansal kesim ve reel sektör etkileşimini yakından izleyerek bir yandan enflasyonu düşürmeyi amaçlarken diğer yandan bunun kalıcı olabilmesine yönelik olarak finansal sistemin sağlıklı işleyişini de gözeten bir yaklaşım benimsedik.

        - Son dönemde zorunlu karşılıklar başta olmak üzere elimizdeki araç setini etkin bir şekilde kullanarak finansal istikrarı ve para politikası aktarım mekanizmasının etkinliğini destekleyen adımlar attık. Bu adımların, ekonominin orta ve uzun vadede sağlıklı, sürdürülebilir bir büyüme patikasına yönlendirilebilmesine katkı sağlayacağını ve böylelikle fiyat istikrarını destekleyeceğini öngörüyoruz.

        - Önümüzdeki dönemde krediler ve iktisadi faaliyette öngörülen ılımlı toparlanmanın, iç ve dış makro dengeler açısından elde edilen kazanımların devamını sağlayacak ekonomik çerçeveyle uyumlu olduğunu değerlendiriyoruz.

        "TEK HANELİYİ GEREKTİREN KOŞULLAR OLURSA TEK HANELİ FAİZ OLUR"

        Uysal daha sonra TCMB İstanbul Şubesi'nde "Enflasyon Raporu 2019-IV Bilgilendirme Toplantısı"nda ekonomistlerin ve gazetecilerin sorularını yanıtladı.

        TCMB'nin bankacılık sistemine yaptığı fonlama kanallarında swapın payının artıp artmadığına ilişkin sorusu üzerine Uysal, TCMB'nin ana fonlama kanalının haftalık repo faizi olduğunu, şu anda politika faizinin bunun üzerinden uygulandığını belirterek, TCMB'nin farklı kanalları da zaman zaman kullanabildiğini, son dönemde swap kanalıyla bankalara fonlama imkanı sağladığını, bankacılık sektörünün bilanço yapısının da buna ihtiyacı olduğunu söyledi.

        Uysal, halihazırda yurt dışı piyasalarla da swap işlemleri gerçekleştirmekle birlikte tamamen oraya bağımlı olmayacak şekilde belli limitler dahilinde işlemlerin gerçekleştirildiğini ifade ederek, bunların para politikasıyla ve enflasyon hedefleriyle uyumlu bir yaklaşım içerisinde götürüldüğünü kaydetti.

        Merkez Bankasının rezervlerinin sık sık gündeme geldiğini anlatan Uysal, "Bizim ana politika olarak rezervleri artırma stratejimizde herhangi bir değişiklik yok. Son dönemde rezervlerde toparlanma görüyoruz." dedi.

        Uysal, kamu bankalarının son dönemde zaman zaman piyasada aktif olduğunu aktararak, kamu bankalarının kendi pozisyon yönetimi çerçevesinde döviz piyasasında çift yönlü yaptığı işlemler olarak değerlendirilebileceğini dile getirdi.

        Fed toplantısına ilişkin soru üzerine Uysal, büyük ölçüde beklentiler doğrultusunda adım atıldığını, piyasa beklentilerinin şekillendiğini, küresel merkez bankalarının adımlarını kendi politikalarını belirlerken takip etme durumunda olduklarını, çünkü bunların doğrudan finansal koşulları etkilediğini, gelecek dönemde aldıkları kararlardaki girdilerin bir kısmında bunlar olacağını kaydetti.

        Uysal, çıktı açığının enflasyon üzerindeki etkisinin sınırlı düzeyde olduğunu belirterek, "Çıktı açığı son dönemde çok fazla oynak da değil, hızlı değişimler görmüyoruz. Önümüzdeki yıl içinde eksi bölgede devam edecek ve enflasyonadaki düşüş sürecine katkı sağlayacak şekilde ilerleyeceğini düşünüyoruz. YEP tahminleri doğrultusunda büyümede toparlanma, bizim de enflasyon tahminlerimizle uyumlu olmakla birlikte halen çıktı açığının enflasyondaki düşüş sürecini destekleyici noktada olmaya devam edeceğini söyleyebiliriz. Bu alandaki her türlü veri ve gelişmeye karşı Merkez Bankasının parasal duruşunu değiştirme durumu olabilir." şeklinde konuştu.

        "BELİRSİZLİKLERİN AZALMASI KREDİ ARZINI OLUMLU ETKİLİYOR"

        Murat Uysal, Haziran 2019'dan itibaren finansal koşullardaki iyileşmeyle birlikte kredilerde canlanma sürecinin başladığının görüldüğünü dile getirdi.

        Kur etkisinden arındırılmış kredi büyümesinin yaklaşık yüzde 5, TL kredi büyümesinin ise yüzde 7,5'ler seviyesine yükseldiğini ifade eden Uysal, "Burada belirsizliklerin azalması, likidite koşullarının iyileşmesi kredi arzını olumlu etkiliyor." dedi.

        Uysal, enflasyondaki düşüş eğiliminin ve hızla gerileyen faizlerin kredi talebini canlandırdığını kaydederek, şunları ifade etti:

        "TL kredilerinin ekonomik büyümeyi destekleyecek makul düzeylerde artacağını öngörüyoruz. Attığımız adımların burada etkisi nasıl oldu? 1000 baz puanlık indirimin hem TL kredileri hem de mevduat faizlerine belirgin şekilde yansıdığını görüyoruz. Burada bizim attığımız adımlar boyutunda hatta daha da ötesinde faiz düşüşü var."

        Uysal, kredilerdeki artışın bireysel kredilerde başladığını, hanehalkı borçluluğunun düşük düzeyde olduğunu, ertelenmiş talebin bir miktar etki ettiğini anlattı.

        Aynı şekilde firmaların TL kredilerinde de hareketlenmenin belirginleştiğini belirten Uysal, ancak yabancı para cinsinden kredilerin halen düşük seviyelerde hatta eksilerde olduğunu bildirdi.

        Firmaların kur riski konusundaki hassasiyetinin bu taraftaki kullanımı sınırlandırdığını dile getiren Uysal, "Genel olarak baktığımızda şu andaki kredi gelişiminin bizim attığımız adımların yansımasının burada belirgin etki olduğunu ve piyasadaki hareketliliği desteklediğini söyleyebilirim." diye konuştu.

        KARARLAR ENFLASYONDAKİ GELİŞİME GÖRE

        TCMB Başkanı Murat Uysal, son dönemde organizasyon şemalarında bazı değişiklikler olduğunu, bazı pozisyonlarla ilgili görev değişikliklerinin yapıldığını, bu değişikliğin rutin olduğunu ve ekstra bir durumun olmadığını söyledi.

        Makul reel faiz konusunda bir bant telaffuz etmek istemediklerini dile getiren Uysal, sözlerini şöyle sürdürdü:

        "Genelde de zaten birçok merkez bankası da bunu çok tercih etmiyor. Biz makul reel faize bakarken hangi göstergeleri dikkate aldığımızı daha önce bahsetmiştik. Özellikle enflasyondaki düşüşün sürekliliğini sağlayacak bir duruş, benzer ülkelerin reel politika faizleri, göreli risk primleri, bununla birlikte kredilerdeki iç ve dış dengeyi sağlayacak ve aynı zamanda yine yurt içi yerleşiklerin portföy tercihlerini ve bizim reel faizleri belirleme noktasında dikkate aldığımız unsurlar.

        Son attığımız adımda sadece baz etkisi değil, enflasyonun ana eğilimindeki aşağıya geliş, TL'deki istikrarın desteklediği durum, beklentilerdeki ve fiyatlama davranışlarındaki iyileşme de kararlarımızı almada etkili oldu. Yani enflasyondaki son dönemde yaşanan iyileşme sadece baz etkisinden kaynaklandığını söylemek bence eksik olur....Önümüzdeki dönemde enflasyondaki gelişime göre kararlarımızı şekillendireceğiz. Yani olası enflasyonda her iki yönde de değişebilecek duruma göre para politikası da veri odaklı ve ortak akla dayanan bir yaklaşımla kararlarını şekillendirecek. Bu konuda herhangi bir tereddüt yok."

        "ENFLASYON GELİŞİMİYLE BÜYÜME BEKLENTİSİ ÖRTÜŞÜYOR"

        Murat Uysal, Yeni Ekonomi Programı'nın (YEP) hedeflerinin ulaşılabilirliğine ilişkin soru üzerine, "Özellikle 2020'de büyüme hedefi, enflasyon ve fiyat istikrarı hedeflerimizle çelişmiyor. Bunlar aslında birbirini tamamlayan unsurlar. Enflasyondaki düşüş, finansal koşullardaki iyileşme önümüzdeki dönemde aslında büyümeyi destekleyecek bir unsur. Aslında şu andaki enflasyondaki gelişmeyle büyümedeki beklenti birbiri ile örtüşüyor." değerlendirmesinde bulundu.

        Gelecek dönemde bu büyümenin enflasyona risk etkisinin sınırlı düzeyde kalacağını dile getiren Uysal, ana eğilimdeki iyileşmeyi gördüklerini, bunun hükümetin büyüme hedefiyle çelişmediğini, bu durumun cari dengede de geçerli olduğunu, net ihracatın büyümeye katkısının azalarak da olsa süreceğini anlattı.

        Uysal, faiz indirimlerinin kura neden olumsuz etki yapmadığına ilişkin bir soru üzerine, kur üzerindeki baskıların farklı kanallardan azaldığını, cari dengenin pozitife geçtiğini, küresel para politikalarının destekleyici olduğunu, jeopolitik risklerin son dönemde TL'yi destekleyecek şekilde geliştiğini, atılan adımların enflasyon gelişimiyle uyumlu olduğunu belirterek, "Buradaki beklenti kanalını dikkate alırsak kur üzerine herhangi bir baskı yaratmamasını şu anda normal görüyoruz." diye konuştu.

        Son dönemdeki kredi büyümesinin kamu bankaları üzerinden sağlandığına dair bir yorum üzerine Uysal, ilk etapta kamu bankalarının kredi kullanımında bir miktar pozitif ayrıştığını, bunun son dönemde ekonomide yaşanılan kur ve faiz etkisini yumuşattığını söyledi.

        "ALTIN REZERVİ KONUSUNDA RAHATIZ"

        Murat Uysal, "Öncü kamu bankaları olmakla birlikte özel bankalar da yine önceleri temkinli de olsa şu anda yavaş yavaş bir miktar daha rekabetçi olmaya başladılar. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde daha homojen bir kredi büyümesi bekliyoruz." ifadelerini kullandı.

        Swap verilerinin açıklanmaması gibi bir durum olmadığını dile getiren Uysal, Borsa İstanbul üzerinde yapılan işlemlerin de aylık bazda paylaşıldığını bildirdi.

        Uysal, altın rezervlerinin artışına ilişkin bir soruya karşılık, son dönemde altın rezervlerinin kademeli bir şekilde arttığını, bunun sadece Türkiye'ye özgü olmadığını, diğer merkez bankalarının da altın rezervlerini artırdığını kaydederek, "Burada bir miktar çeşitlendirme amacı var. Şu an itibarıyla altın rezervlerimizin toplam rezervler açısından baktığımızda kendimizi rahat hissettiğimizi söyleyebilirim. Burada bunun dışında farklı bir durum yok burada." dedi.

        Reel sektörün borçluluğuna ilişkin soru üzerine, Uysal, "Son dönemde reel sektörün bir miktar döviz borçluluğunu azalttığını görüyoruz. Reel sektör son bir yıllık dönemde 33 milyar dolarlık borç azaltımına gitti. Reel sektör firmaları kısa vadede açık pozisyon riski taşımıyor. Bu firmaların 1 yıl içinde ödemesi gereken borç tutarı da yaklaşık 18 milyar dolar seviyesinde." ifadelerini kullandı.

        Uysal, firmaların son dönemde yabancı para kredi kullanma yerine TL kredi kullanma tercihlerini öne çıkardıklarını söyledi.

        MERKEZ BANKASI'NIN İSTANBUL'A TAŞINMASI

        Merkez Bankası'nın İstanbul'a taşınmasıyla ilgili soruyu cevaplayan Uysal, "İstanbul Finans Merkezi'nde bizim bir yerimiz var ve orada binamız yapılacak. Bununla ilgili çalışmalar devam ediyor. Dolayısıyla burası tamamlanması halinde taşınma süreçleri de o çerçevede gerçekleşebilir." ifadelerini kullandı.

        Uysal, özel sektörün borçlarıyla ilgili yapılan çalışmalara da değindi.

        Bankanın özel sektörün borçlarıyla ilgili çalışmaları bulunduğunu aktaran Uysal, "Bu kapsamında firmaların döviz borç, varlık ve yükümlülüklerini etkileyen tüm verilerini topluyoruz. Ve senede 4 kere ve ayrıca yine denetimden geçmiş şekilde toplanıyor bu veriler. Bunlarla ilgili şu ana kadar kamuoyuna bir açıklama yapılmadı ama kabaca şunu söyleyebilirim. Biliyorsunuz zaten 15 milyon doların altıyla ilgili bir düzenleme yapılmıştı orada döviz gelirleriyle döviz borçları arasında bir ilişki kurulmuştu. Şimdi buradaki veri toplama süreci de aslında 15 milyon doların üzerinde borcu olan firmalarla ilgili daha çok. Buradaki rakam da yaklaşık 230 milyar dolarlık bir döviz kredisine tekabül ediyor." dedi.

        Bunun da toplam yabancı para kredilerinin yüzde 83'üne denk geldiğini belirten Uysal, "Baktığımız zaman bizim buradaki ilk tespitlerimiz aslında bu firmaların kısa vadede yabancı para cinsinden likit varlıklarının ve yükümlülüklerinin dengeli olduğunu hatta varlıklarının bir miktar yükümlüklerinin üzerinde seyrettiğini söyleyebiliriz. Daha çok bu kredilerin uzun vadeli krediler olduğunu söyleyebiliriz. Bununla birlikte yine türev araçlara ilişkin de detay veriler toplanıyor ancak bunlarla ilgili de henüz kamuoyuna bir açıklama yapmadık. Bunlarla ilgili veri ve analiz toplama çalışmalarımız devam ediyor." şekinde konuştu.

        FAİZ KARARINA PİYASALARIN TEPKİSİ

        Bankanın faiz kararına rağmen döviz piyasalarının tepki vermemesine ilişkin soruyu da yanıtlayan Uysal, şunları kaydetti:

        "Burada bir çok faktör etkili. Bir kere yerleşiklerin büyük zaten ölçüde dolarize olmuş olmasının bir etkisi var. Bununla birlikte cari dengenin üzerinden gelen kur baskısı azalmış vaziyette hatta pozitife dönmüş vaziyette. Diğer taraftan baktığımızda, hem gelişmekte olan ülkelerde hem de gelişmiş ülkelerdeki faiz indirimini etkisiyle birlikte ve real faizlerin aşağıya gelmesiyle hala Türk lirasının mevcut seviyede dahi portföy yatırımcıları açısından, burada tabii sadece hissede senedi değil aynı zamanda swap piyasasında pozisyon alan yatırımcılar açısından da cazibesini koruduğunu belirtmek isterim. Bu noktada da zaman zaman yabancıların elindeki Türk lirasının bollaşması, swap piyasasındaki faiz oranlarının bir miktar bizim yurt içi faizlerinin de aşağısına gelmesine rağmen pozisyonlarını koruduğunu görüyoruz şu an için. Bütün bu faktörler TL'deki istikrarlı seyrin devamını sağlıyor ama tabii burada en önemlisi enflasyon beklentilerindeki iyileşme. Bir miktar jeopolitik risklerin pozitife dönmesi de TL'yi destekleyici unsurlar."

        TCMB Başkanı Murat Uysal, yeni dönemde verimlilik artışına dayalı bir büyüme modelinin öne çıktığını belirtti.

        YEP'te hedefleri çerçevesinde yüzde 5'e yakın bir büyüme gerçekleşse bile cari denge tarafında belirgin bir bozulmaya neden olmayacak bir büyüme yapısının öngörülüğünü ifade eden Uysal, "Cari dengedeki iyileşmenin sadece döngüsel faktörlerden kaynaklanmıyor. Bunun bir miktar daha kalıcı etkisi olacak. Her ne kadar eksiye dönse bile bu bizi doğrudan yatırımlarla finanse edilebilecek bir cari açık noktasına götürebilir. İhracatçılarımızın pazar ve ürün çeşitlendirme esnekliğini kazanmasını reel kurdaki ayarlamanın pozitif etkisi olarak görüyoruz. Dolayısıyla çok yüksek cari açık vermeden dengeli, istikrarlı büyüme imkanına doğru ilerleyeceğiz." diye konuştu.

        Uysal, burada bazı yapısal faktörlerin de etkisinin olacağına dikkati çekerek, kredilerin ve teşviklerin daha verimli alanlara yönlendirilmesinin yapısal olarak cari açık vermeden büyüyebilmeye imkan verecek faktörler olduğunu ifade etti.

        Swap üzerindeki sınırlamalara ilişkin soru üzerine, Uysal, "Swap üzerinde sınırlama çeşitli merkez bankaları tarafından kullanılıyor. Çünkü bu bir nevi sermaye hareketlerinin yönetilmesi anlamında uygulama örneklerinden bir tanesi. Spekülatif hareketleri bir miktar sınırlayıcı etkisi olduğunu gözlemledik. Mevcut koşullarda ek bir önleme ihtiyaç yok gibi gözüküyor ama her zaman ihtiyaç olması durumunda bu gibi önlemler değerlendirmeye alınabilir." değerlendirmesinde bulundu.

        Şurada Paylaş!

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ