Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Sağlık Genel Sağlık Araba lastikleri, suni çim uygulamaları ve serum sıvılarında bulunan mikroplastik tehlikesine dikkat!

        Plastikler veya yarı sentetik/sentetik polimerler, esneklik ve dayanıklılık gibi çeşitli özelliklere sahip malzemeler oldukları için birçok endüstride yaygın olarak kullanılıyor. Küresel plastik üretimi 1950'lerden bu yana sürekli bir artışla 2021 yılında yaklaşık 400 milyon tona ulaşmış durumda. Plastik polimerler, oyuncak üretimi, ambalaj, tekstil, otomotiv, inşaat, tarım ve tıp gibi birçok alanda yoğun şekilde yer alıyor. Ambalaj sektörü tek başına plastik üretiminin yüzde 39.9'unu oluştururken, tıbbi sektörün "diğerleri" kategorisi altında yüzde 4,1'lik bir paya sahip olduğuna dikkat çekiliyor.

        PLASTİK ÜRETİMİNDEKİ ARTIŞIN SONUÇLARI

        REKLAM

        Plastik üretimindeki bu artış ve beraberinde ortaya çıkan aşırı tüketimin ciddi bir çevresel kirlilik yarattığı ve artan küresel çevresel kirliliğin ciddi endişelere yol açtığı belirtiliyor. Çukurova Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi ve Mikroplastik Araştırma Grubu Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sedat Gündoğdu, “Bugüne dek üretilen plastiklerin akıbeti değerlendirildiğinde sadece yüzde 9’u geri dönüşmüş (bu oran gerçekte yüzde 2 olmasına karşın kalite kaybı gibi durumlar göz ardı edildiğinde yüzde 9’a yükselir) ve geri kalanı ya yakılmış ya depolanmış ya da kullanımına hala devam edilmektedir. Bu durum yıllık 19–23 milyon ton plastik çöpün sucul ortamlara karıştığı anlamına gelir” diyor.

        ARAÇ LASTİKLERİ GÖZ ARDI EDİLEN BİR TEHLİKE KAYNAĞI OLABİLİR

        Araç lastikleri göz ardı edilen önemli bir mikroplastik kaynağı olarak değerlendiriliyor ve yılda yaklaşık 2 milyar araç lastiği üretildiği tahmin ediliyor. Yapılan tahminlerden birinde, okyanustaki mikroplastiklerin yüzde 78'inin lastiklerden geldiği belirtiliyor. Ancak bu duruma dair farklı tahminler de bulunuyor. Otomobil lastikleri, araçlar yol aldıkça parçalanıyor. Lastik partikülleri, lastik sırtı ile yol arasındaki kesme kuvvetleri veya buharlaşma yoluyla oluşuyor. Lastik aşınması (yıpranması), çevreye kasıtsız olarak salınan mikroplastiklerin üçte birinin hatta yarısının nedeni olarak görülüyor. Bunların büyük kısmı toprağa karışıyor, önemli kısmı su ortamına salınıyor, küçük bir kısmı ise havayla temas ediyor.

        REKLAM

        Bunlar petrol yan ürünleri kullanılarak yapılan plastik bir varyasyon olup yaklaşık yüzde 24’ü sentetik kauçuktan oluşan ve çok sayıda başka tür plastikler de içeren malzemeler olarak tanımlanıyor. Uzmanlar bu iki kaynağın gündelik hayatın ayrılmaz parçaları olarak çevresel mikroplastik kirlenmesinin önemli kısmını oluşturduğunu söylüyor.

        SUNİ ÇİM VE HALI SAHA SORUNU

        Suni çim (SÇ), farklı şekil, boyut ve özelliklerde sentetik, çoğunlukla plastik lifler kullanarak doğal çimi taklit eden bir yüzey kaplama malzemesi. Bu çim türü günümüzde spor tesislerinin ötesine geçerek özel çimlerden çatılara ve kamusal alanlara kadar birçok kentsel peyzajı şekillendiriyor. Suni çimin etkilerine ilişkin endişelere rağmen, liflerinin doğal çevreye salınımı hakkında çok az şey biliniyor.

        Sentetik çim, suni çim veya plastik çim olarak da adlandırılıyor. Küresel suni çim pazarına ilişkin tahminler 2021 yılında 8.1 milyar dolar değerindeyken, 2027 yılına kadar 12 milyar doların üzerine çıkması bekleniyor. 2020 yılına kadar, sadece Avrupa Birliği'nde 93 binden fazla suni çim spor sahası kurulduğu ve eski sahaların değiştirilmesi de dahil olmak üzere yılda 1200-1400 saha arasında değişen kurulum olduğu belirtiliyor. Buna ek olarak, suni çim kullanımı sporun (futbol, golf, çim hokeyi, rugby vb) yanında artık iç ve dış mekan kentsel ve evsel peyzaj da (oyun alanları, kamu ve özel çimler, çatılar, bahçeler, spor salonları vb) veya ticari uygulamalar (dekorasyon, küçük işletmeler ve daha fazlası) dahil olmak üzere birçok sektörde çeşitlilik kazanıyor.

        Prof. Dr. Sedat Gündoğdu
        Prof. Dr. Sedat Gündoğdu

        Prof. Dr. Sedat Gündoğdu; “Suni çim, karşımıza farklı uzunluk ve özelliklere sahip sentetik çim lifleriyle kaplı bir yüzey olarak çıkıyor. Suni çim lifleri öncelikle polietilen (PE) ve polipropilenden (PP) ve daha az ölçüde poliamidden (PA) yapılıyor. Bunlar poliüretan (PUR), lateks kauçuk, PE, PP, PET veya PA'dan yapılmış bir veya iki destek katmanına tutturuluyor. Lifleri dik tutmak ve yüzeye esneklik sağlamak için isteğe bağlı olarak granüle bir dolgu Suni çim lifleri arasındaki boşluğu (özellikle spor yüzeylerde) doldurabiliyor. Dolgu genellikle geri dönüştürülmüş ömrünü tamamlamış lastiklerden (ELT) elde edilen stiren-bütadien kauçuk (SBR), etilen propilen dien monomer (EPDM), termoplastikler, kum veya mantar ve hindistan cevizi lifi gibi doğal malzemelerden yapılıyor. Şok pedi tabakası (SBR, PUR), drenaj levhaları ve borular (PP, EPDM) gibi ek plastik bileşenler de genellikle kurulum sırasında suni çim yüzeyinin altındaki taş ve çakıl alt tabakaya gömülüyor” diyerek devam ediyor:

        TEK KULLANIMLIK TIBBİ ÜRÜNLER TEHLİKELİ Mİ?

        “Toplumdaki plastik tüketiminde önemli rol oynayan tıbbi plastiklerden kaynaklanan ‘mikroplastik maruziyet düzeyi’ni araştıran çok az çalışma bulunuyor. Tıbbi plastikler özellikle de tek kullanımlık ürünler, tıbbi uygulamalarda geniş çapta kullanılıyor. Tek kullanımlık tıbbi ürünler arasında şırıngalar, tüpler, iğne paketleri, damar içi uygulama malzemeleri ve daha fazlası yer alıyor. Bu eğilimin, özellikle COVID-19 pandemisi sırasında yoğunlaşmasıyla tek kullanımlık tıbbi plastiklerin kullanımında önemli bir artış meydana geliyor. Plastik ambalajın bir sonucu olarak, ilaç maddeleri plastik polimerlerle temas edebileceği için bu durum bu maddelerin polimerlerin yüzeylerine emilimine yol açabiliyor. Ayrıca, depolama, taşıma ve kullanım sırasında mikroplastiklerin plastik kaplardan sızıntı yapma olasılığı da bulunuyor. Sızıntı, polimer parçacıklarının veya katkı maddelerinin ambalajdan farmasötik kompozisyona geçişini temsil eden olası bir süreç olarak görülebilir.”

        REKLAM

        SERUMLARDA MİKROPLASTİK VAR MI?

        Tıbbi olarak kullanılan malzemelerin plastikle yer değiştirmesinin son 20 yıl içinde daha da yaygınlaştığı belirtiliyor. Bu durum tedavi olmak için hastaneye giden insanların göz ardı edilen bir mikroplastik maruziyeti ile karşı karşıya olduğunun ortaya konması açısından önemli görülüyor. Bu nedenle hastanelerde başta tek kullanımlık ürünler olmak üzere plastik kullanımının azaltılmasının mikroplastik maruziyetini de azaltacağına dikkat çekiliyor.

        Prof. Dr. Sedat Gündoğdu, göz ardı edilen konular arasında tıbbi plastik ürün olan serum sıvısı (hipertonik sıvı) gibi çözeltilerin doğrudan damar içi enjeksiyonu sonucu olası mikroplastik maruziyetine yol açmasının da bulunduğunu söylüyor. Serum sıvı çözeltilerindeki mikroplastikler hasta sağlığı için önemli bir endişe kaynağı olarak görülüyor. Bu parçacıkların, tıbbi ekipman ve ambalaj gibi çeşitli kaynaklarla potansiyel sağlık riskleri oluşturabileceği belirtiliyor. Tıbbi uygulamalardan kaynaklanan mikroplastik maruziyeti nedeniyle hasta güvenliğini sağlamak için ele alınması gereken bazı eksiklikler bulunuyor. Bu nedenle serum sıvı çözeltilerindeki mikroplastiklerle ilişkili riskleri azaltmak için, kaynaklarını belirleyip hasta sağlığı üzerindeki genel etkisini anlamaya yarayacak daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyuluyor. Bu anlamda sağlık hizmeti sağlayıcılarının, mikroplastik salmayan tıbbi ekipman ve ambalajlar için alternatif seçenekleri değerlendirmeleri çok önemli bulunuyor.

        REKLAM

        Prof. Dr. Sedat Gündoğdu; “Serum sıvısı , sodyum klorür (tuz) ve sudan oluşan bir karışımdır ve dünya çapında en çok kullanılan sıvı tedavilerinden biridir. Bu sıvıdan, dehidrasyon, metabolik alkaloz ve sıvı kaybı durumu ile hafif sodyum eksikliğinde hastaları tedavi etme amaçlı yararlanılır. Salin veya hipertonik sıvılar, çeşitli prosedürlerde bir başlangıç çözeltisi olarak kan transfüzyonları sırasında uygulanır ve iyileşen dokuya zarar vermeyip toksik olmayan bir temizleme çözeltisi olarak tercih edilir. Küresel parenteral hipertonik sıvı pazarı 2019'da 2.88 milyar dolar olup, 2026 yılına kadar yıllık yüzde 5.4'lük bir büyüme oranıyla 3.71 milyar dolara ulaşması beklenmektedir” diyor.

        CAM ŞİŞE YERİNE PLASTİK TORBA TERCİHİNİN NEDENİ DÜŞÜK MALİYET

        Serum sıvıları, cam şişelerden çok daha düşük maliyetli olması nedeniyle çoğunlukla plastik torbalarda paketleniyor. Hipertonik sıvı kullanımındaki bu artışın, mikroplastik maruziyetinde önemli artış potansiyeline neden olabileceği belirtiliyor. Mikroplastik maruziyeti hipotonik sıvılardan insanlara geçişin yüksek riskine rağmen göz ardı edilmiştir. Prof. Dr. Sedat Gündoğdu, “Hipotonik sıvılarla ilişkili insan maruziyeti riski ve bu maruz kalmanın gerçekleştiğine dair yaptığımız çalışma, damar içi çözeltileri aracılığıyla insanların mikroplastiklere maruz kalmasını anlayıp katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. Eğer damar içi çözeltisi mikroplastik içeriyorsa, bunlar tedavi sırasında kan dolaşımına yayılabilir. Dolaşıma girdikten sonra, basit difüzyon yoluyla bariyerlerden geçebilir ve klasik bir ilaç çalışma modeli olan ‘transinjeksiyon’ yoluyla toksik difüzyona benzer şekilde ve nihayetinde kan ve dokularda birikerek toksisiteyi artırabilir” diyor.

        REKLAM

        ÇALIŞMANIN DETAYLARI

        Gündoğdu yaptıkları çalışmanın detaylarını şöyle anlatıyor; “Bu çalışmada, 6 farklı markadan toplam 13 serum sıvı örneği alınmıştır. Örneklerin plastik ambalajlarının türlerinin farklılık gösterdiği (PVC ve PP) ve kullanılan kapakların çeşitli bileşimler sergilediği (PE, Kauçuk vb.) belirlenmiştir. Toplamda tüm örneklerde 263 parçacık sayılıp analiz edilmiştir. Analiz sonucu tahmini ortalama mikroplastik konsantrasyonu 62.82 ± 72.38 MP/1000 mL olarak hesaplanmış ve toplamda 12 sentetik polimer ve selüloz tanımlanmıştır. En yaygın bulunan polimerler arasında polietilen (% 22.2) ve selüloz (% 20.6) varken bunları polietilen tereftalat (%11.1) ve kauçuk (%4.8) izlemiştir.”

        SERUM SOLÜSYONUNDAN KAYNAKLANAN MİKROPLASTİK MARUZİYETİ ORANI

        Türkiye'de 2020 yılı için serum sıvı üretim kapasitesinin 132 milyon 107 bin 104 adet olarak raporlandığı belirtiliyor. Son istatistiklere göre, Türkiye'deki serum sıvı tüketimi son birkaç yılda sürekli artış gösteriyor ve 2019 yılında, önceki yıllara oranla 300 milyon litreden fazla hipertonik sıvı tüketimiyle önemli bir yükseliş yaşanıyor. Bu durum, sağlık hizmetlerine olan talebin artması ve ülkedeki hastane ve klinik sayısının artışına bağlanıyor. Türkiye'de kişi başına düşen ortalama serum sıvı tüketimiyle ilgili özel veri olmamakla birlikte, çeşitli çalışmaların sonuçları, serum sıvı tüketimine ve ortalama mikroplastik maruziyetine ilişkin kabaca bir tahmin yapılmasını sağlıyor. Buna göre 595 yataklı bir hastanenin yıllık serum sıvı tüketiminin 335 bin 556 birim olduğu hesaplanıyor. 2020 yılında, Sağlık Bakanlığı kamu ve özel hastaneler ile üniversitelerde toplam 251 bin 182 aktif hastane yatağı olduğunu bildiriliyor. Sağlık tesislerindeki ameliyathanelerde, acil servislerde, ayakta tedavilerde kullanılan serum sıvı miktarının, üretim kapasitesi ve ithal ürünlerle birleştirildiğinde 300 milyon litreyi aştığı düşünülüyor.

        85 milyonluk Türkiye nüfusuyla, kişi başına düşen yıllık tahmini serum sıvı tüketiminin yaklaşık 3.5 litre olduğu belirtiliyor.

        Prof. Dr. Sedat Gündoğdu, “Her hastane konaklaması için kişi başına serum sıvı kullanımının kesin miktarını belirlemek zor olsa da (Hastaneye yatış nedeni, reçeteli tedavi, teşhis, yaş, ağırlık ve tıbbi geçmiş gibi çeşitli faktörlere bağlı olduğu için) hastane konaklaması sırasında kişi başına günde 1 litre serum sıvısı tüketildiği varsayıldığında her hastane kalışı için (OECD ülkelerinde kişi başına 5.55 gün) tüketim, kişi başına ve hastane kalışına göre yaklaşık 365.6 mikroplastik olacaktır. Bu değer, yıllık kişi başına 3.5 litre serum sıvı tüketimi baz alınarak yeniden hesaplandığında, bu sıvılardan kaynaklanan mikroplastik maruziyetinin yıllık kişi başına yaklaşık olarak 230 adet olduğu tahmin edilebilir” diyor ve devam ediyor; “Serum sıvıları içeren tedavilerden geçen bireyler için bu sayının orantılı olarak arttığına inanılmaktadır. Bunun yanında damar içi antibiyotikler, ağrı kesiciler ve plastik kaplarda paketlenmiş diğer ilaçların da bu maruziyete katkıda bulunması olasıdır.”

        ÖNERİLEN VİDEO
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ