Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Sağlık Avrupa’da yasak Türkiye’de serbest: Mikroplastik ve nanoplastiklerden gelen tehlikeyi vücudumuzda taşıyoruz

        Mikroplastik ve nanoplastikler, biyolojik organizmalar üzerinde (insan da dahil olmak üzere) potansiyel zararlı etkilere sahip olarak biliniyor. Bir diğer yandan da özellikle sucul organizmalar tarafından yutulup besin zinciri boyunca ilerleyerek farklı organizma gruplarını etkiledikleri için ekosistemler için ciddi bir risk haline geliyor. Bu iki plastik türü insan vücuduna besinler, hava ve dermal yolla giriş yapıyor. Uzmanlar plastik partikülleri vücuttan veya çevreden uzaklaştırmak için henüz etkin bir yöntem bulunamadığına dikkat çekiyor. Su arıtma tesislerinde mikroplastikleri uzaklaştırmak için farklı yöntemler kullanılsa da bu yöntemler 1 mikrondan küçük mikroplastik ve nanoplastikler için yetersiz kalıyor. Bu nedenle mikroplastik ve nanoplastiklere maruziyetin azaltılması hatta yok edilmesi çok önemli görülüyor. Sağlık Bilimleri Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Müfide Aydoğan Ahbab, “Plastik ambalaj ve ürünlerden kaçınmak, mikroplastik içeren ürünleri kullanmamak, doğal ve organik ürün tercihinde bulunmak bu maruziyeti azaltmak için şarttır” diyor. Peki mikroplastik ve nanoplastiklerin ne olduklarını ve nerelerde bulunduklarını biliyor muyuz? İşte bilimsel veriler ışığında dikkat çeken bilgiler.

        REKLAM
        Doç. Dr. Müfide Aydoğan Ahbab
        Doç. Dr. Müfide Aydoğan Ahbab

        MİKROPLASTİK NEDİR?

        Çevreye kasıtlı veya kazayla salınan, insan tarafından oluşturulan “katı plastik polimer malzeme atığı” olarak da tanımlanan mikroplastikler, bir uzunluğu 5 mm’den daha küçük olan plastik parçalara deniyor. Mikroplastiklerin çeşitleri, oluşum şekline, yapıldığı plastik polimerin türüne ve şekline göre sınıflandırılıyor. Oluşum şekline göre “birincil” ve “ikincil mikroplastikler” olarak ayrılıyor. Birincil mikroplastik parçacıklar, amaca uygun olarak sabit boyutta ve genellikle ticari kullanım için boncuk şeklinde üretiliyor. Birincil mikroplastik kaynakları arasında; kişisel bakım ve kozmetik ürünleri (peeling ürünleri, diş macunu, duş jelleri vb.) deterjan ve boyalar, sentetik tekstil üretimi için kullanılan mikrofiberler, plastik üretiminde kullanılan plastik peletler, bazı endüstriyel süreçler ile kumlama ve temizleme işlemlerinde kullanılan aşındırıcılar bulunuyor.

        KULLAN AT ÜRÜNLER HANGİ TÜRE GİRİYOR?

        İkincil mikroplastikler ise daha büyük boyutlu plastik malzemelerin parçalanması ile oluşuyor. Parçalanmada; güneş ışınları, rüzgâr ve dalga gibi çevresel faktörler ile insan ve aşınma etkili oluyor. Daha küçük parçalara ayrılma süreci, zaman içinde durmadan devam ediyor. Bu nedenle ikincil mikroplastikler çevrede birincil olanlardan çok daha fazla miktarda bulunuyor. İkincil mikroplastik kaynak örnekleri; şişeler, poşetler, ambalaj malzemeleri, plastik tabak, çatal, bardak gibi kullan at ürünler, sentetik tekstil ürünler, kullan at maskeler, araba lastiklerinden aşınan parçalar ve sigara izmariti olarak sıralanıyor. Tekstilde kullanılan polyester, naylon ve akrilik gibi kumaşların mikrofiber kirliliğinin başlıca kaynakları olduğu belirtiliyor.

        YAPILDIKLARI POLİMER MALZEMEYE GÖRE DE SINIFLANDIRILIYORLAR

        Mikroplastiklerin yapıldıkları polimer malzemeye göre de sınıflandırıldıkları belirtiliyor. Bunlar arasında bulunan; polietilen (PE), polipropilen (PP), polistiren (PS), polivinilklorür (PVC), polietilenterefitalat (PET) ve poliüretan (PU) plastik üretiminde kullanılan polimerler olarak kabul ediliyor. Mikroplastikler şekline göre boncuk ya da yuvarlak şekilli parçacıklar, mikrofiber ya da lifler, peletler ve şekilsiz parçacıklar olarak da sınıflandırılabiliyor.

        REKLAM

        KİŞİSEL BAKIM ÜRÜNLERİ VE KOZMETİKLERE DİKKAT!

        En fazla “birincil mikroplastik” içeren ürünler arasında en önemli yeri kişisel bakım ürünleri ve kozmetikler tutuyor. Kozmetik ürünlerin en önemli kaynakları arasında ise ışıltı verici ürünler, sim ve peeling ürünleri bulunuyor. Bunun dışında temizlik malzemeleri de mikroplastik içerebiliyor. İkincil mikroplastikler arasında en fazla yeri ise plastik şişe ve kullan at ürünler tutuyor. Kullanılan kıyafetlerden dökülen mikrofiberler de (lifler) mikroplastik kirliliğine katkıda bulunan kaynaklar arasında yer alıyor. Son dönemde kullanımı artan 3B yazıcıların tozlarının da mikroplastik ürettiği belirtiliyor.

        ALTERNATİFLERİ VAR MI?

        Mikroplastik kullanımının zorunlu olduğu ürünler, günümüzde henüz yerlerine alternatif üretilememiş ürünler olarak düşünülüyor. Bu nedenle sağlık alanında ya da teknolojide kullanılan mikroplastiklerin alternatifi olmadığı için kullanımlarının zorunlu olduğuna dikkat çekiliyor. Doç. Dr. Müfide Aydoğan Ahbab, “Çok küçük boyutlarda boncuk şeklinde üretilebilen polistiren plastik boncuklar (lateks boncuk olarak adlandırılırlar) bazı medikal ve teknolojik cihazların kalibrasyonu için kullanılmaktadır. Buna karşın mikroplastik kullanımının zorunlu olmadığı ama çok büyük oranlarda kullanıldığı ürünler, kozmetik ve kişisel bakım ürünleridir. Diş macunu, peeling ve duş jelleri gibi kişisel bakım ürünleri mikroplastiklerin kullanımının zorunlu olmadığı ürünlerdir. Bunlara alternatif olarak, doğal malzemelerden yapılmış peeling ürünleri veya doğal kaynaklı aşındırıcı maddeler içeren duş jelleri tercih edilebilir. Renk ve doku vermek için kozmetik ürünlerde kullanılan mikroplastikler yerine doğal pigmentler ve mineraller gibi alternatiflerin kullanılması mümkündür” diyor.

        REKLAM

        SERT YÜZEY TEMİZLEYİCİLERE KARŞI KABARTMA TOZU

        Doç. Dr. Müfide Aydoğan Ahbab’a göre günlük yaşamda evlerde kullanılan aşındırıcı temizlik malzemeleri ile sert yüzey temizleyicileri de mikroplastik içerebiliyor. Bu ürünlere alternatif olarak “kabartma tozu” gibi doğal ve çevre dostu malzemelerin kullanılması öneriliyor. Tekstil kaynaklı mikroplastikleri azaltmak için ise doğal malzemelerden üretilen ürünlerin kullanımının tercih edilmesi gerekiyor. Ambalajlar ve tek kullanımlık plastik malzemeler mikroplastik kirliliğine en faza neden olan kaynaklar arasında yer alıyor. Bu nedenle tek kullanımlık plastik malzemelerin yasaklanması ve bunun yerine kâğıt gibi doğal malzemelerden yapılanların kullanılması gerektiğine dikkat çekiliyor.

        PLASTİK SAKLAMA KAPLARI VE PLASTİK ŞİŞELER

        Mikroplastikler, yiyeceklere plastik ambalaj malzemelerinden geçebildiği gibi saklama amaçlı kullanılan plastik kap ve şişelerden de geçebiliyor. Doç. Dr. Müfide Aydoğan Ahbab “Daha özele inersek Türkiye’de ticari olarak satılan tuz, şeker, konserve balık gibi ürünler ile balık ve midyede mikroplastik bulunmuştur. Ülkemizde tüketimi çok sevilen midye dolma da mikroplastik içerdiği gösterilmiş gıdalar arasındadır. Bunların yanında yiyeceklerin hazırlanması sırasında kullanılan plastik malzemeler de mikroplastiklerin yemeklere geçişine neden olmaktadır. Kokoreç, börek ya da kebap gibi gıdalar hazırlanırken plastik kesme tahtası gibi malzemelerin kullanılması, bu yiyeceklerdeki mikroplastik miktarını artıran faktörler arasındadır. Marketlerde satılan şarküteri ürünü (et, peynir, pastırma, sucuk vs.) türü yiyecekler genelde halk arasında ‘köpük’ olarak bilinen polistiren tabaklarda servis edilip üstü PVC streç filmle kaplanmaktadır. Bu uygulamaların yiyecekler için mikroplastik kaynağı olduğu bilinmelidir. İçeceklerin plastik pipetle içilmesinin de mikroplastik maruziyetini artırdığı unutulmamalıdır” diyor ve devam ediyor:

        REKLAM

        TEK KULLANIMLIK MASKELERDEN ENDİŞE DUYULMALI MI?

        “Polipropilen malzemeden yapılmış biberonlarda, ısıtma ve çalkalama ile ister sade ister bebek maması karıştırılmış olsun her 1 litre suya milyonlarca mikroplastiğin geçtiği gösterilmiştir. Turşuyu tek kullanımlık plastik kaplarda hazırlamak fermente gıdaya mikroplastik geçişini artırmaktadır. 2019 yılında patlak veren pandemi ile artan tek kullanımlık yüz maskelerinin neden olduğu mikroplastik kirliliği de endişe yaratmaktadır.”

        YOK OLMALARI BİNLERCE YIL ALABİLİR

        Tıpkı plastikler gibi mikroplastiklerin de doğada yok oluş süreleri mikroplastiğin türüne ve bulunduğu koşullara göre değişiklik gösteriyor. Mikroplastiklerin biyolojik, kimyasal ve fiziksel süreçlerle çevrede parçalanıp yok olmaları zaman alabiliyor. Yok olma süreci ürünün türüne göre binlerce yıl bile sürebiliyor. Bu yönüyle mikroplastikler kalıcı ve doğadan uzaklaştırılmaları zor kirlilik kaynakları olarak gösteriliyor.

        AVRUPA BİRLİĞİ’ NİN 2023 DÜZENLEMESİ

        Avrupa Birliği tarafından (AB) 27 Eylül 2023 tarihinde sentetik polimer mikropartikülleri (mikroplastikleri) tek ya da karışım halinde kullanımlarını düzenlemek üzere 2023/2055 sayılı Komisyon Tüzüğü yayımlanıyor. (REACH Ek XVII) Mikroplastikler arasında, bunlarla sınırlı olmamak üzere; kozmetikler, deterjanlar, simler, yapay spor yüzeylerinde kullanılan granül dolgu malzemeleri, tıbbi cihazlar, boyalar ve oyuncaklar bulunuyor. Doç Dr. Müfide Aydoğan Ahbab, “Bu mevzuattaki hükümler 17 Ekim 2023 tarihinden itibaren aşamalı olarak uygulanacak. Buna göre mikroboncuk içeren ürünler için 17 Ekim 2023 tarihinden itibaren, durulama ürünleri 4 yıl, durulanmayan ürünler 6 yıl, makyaj, tırnak ve dudak ürünleri için 12 yıllık bir geçiş süresi bulunacak” diyerek devam ediyor:

        REKLAM

        İŞTE AVRUPA’DA YASAK OLAN PLASTİK ÜRÜNLER

        “12 Haziran 2019 tarihli Resmi Gazete’de, tek kullanımlık plastik ürünlerin 3 Temmuz 2021 tarihinden itibaren Avrupa çapında yasaklanacağını belirten tek kullanımlık bir plastik direktifi yayımlanmıştı. Bu yasağa göre tabak, çatal, bıçak, bardak, kulak çubuğu ve pipet gibi plastikten yapılmış ürünler artık AB pazarında yer almıyor. Bu yasağa polistirenden (beyaz plastik köpük) yapılmış yiyecek ve içecek kutuları da dahil edildi.”

        TÜRKİYE’DE YASAK YOK

        Türkiye’de mikroplastik kullanımıyla ilgili bir yasak bulunmuyor. Tek kullanımlık ürünlerle ilgili de bir kısıtlama ya da yasak olmadığı belirtiliyor. 2019 yılında plastik kullanımını azaltmaya yönelik poşet kullanımının ücretli hale getirilmesiyle ilgili düzenleme yapıldığını belirten Doç. Dr. Müfide Aydoğan Ahbab, “Bu konuyla ilgili olarak bir de Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından hazırlanan ve 27/12/2023 tarihli toplantıda kabul edilmiş ‘Mikroplastiklerin İnsan ve Çevre Sağlığı Üzerindeki Etkileri Hakkında Bilimsel Görüş” başlığıyla yayınlanan bir analiz bulunmaktadır” diyor.

        PARTİKÜLÜN BOYUTU KÜÇÜLDÜKÇE TOKSİK ETKİ ARTIYOR

        Mikroplastiklerin dışında uzmanların yakından inceledikleri bir diğer önemli başlık da “Nanoplastik”. Bu kavram ilk kez 2011 yılında, plastiklerin deniz koşullarında bozunma süreçleri ve mikroplastiklerin kökeni hakkında yapılan kapsamlı bir değerlendirmede gündeme geliyor. (Andrady 2011) Nanoplastikler, ikincil mikroplastiklerin bulunduğu ortamlarda da bulunuyor ve amaca uygun olarak ticari üretimleri de yapılıyor. Nanoplastikler 100 nm’den daha küçük plastik partiküller. Mikroplastiklerden çok daha küçük olma özellikleriyle vücuda ve hücre içine alınımları mikroplastiklere oranla çok daha kolay gerçekleşiyor. Araştırmalar plastik partikülün boyutu küçüldükçe toksik etkinin arttığına işaret ediyor. Mikroplastik ve nanoplastiklerin insandaki maruziyeti, insan dışkısı, bebeklerin koryoamniyotik zarı - plasenta, akciğer ve insan tam kanında tespitini ortaya koyan klinik çalışmalarla belirleniyor. İnsanın mikroplastik ve nanoplastiklere maruziyeti sindirim, solunum ve deri yolu ile gerçekleşiyor.

        ALZHEIMER VE PARKINSON İÇİN RİSK FAKTÖRÜ OLABİLİR Mİ?

        Yapılan çalışmalarda şiddetli inflamatuar bağırsak hastalığı olan kişilerde daha yüksek dışkı mikroplastik varlığı tespit edildiği belirtiliyor. (Yan vd. 2022) Mikroplastiklerin deney hayvanlarında bağırsak florasına zararlı etkileri olduğu da gösteriliyor. (Hirt ve Body-Malapel 2020) Yeni yapılan bir çalışmada mikroplastik ve nanoplastiklerin tespit edildiği karotid arter plağı olan hastalarda, partiküllerin bulunmadığı plaklara göre ölüm veya majör kardiyovasküler olay riskinin daha yüksek çıktığı belirtiliyor. (Marfella vd. 2024) Nanoplastiklerin farelerde Parkinson hastalığı benzeri nörodejenerasyona ve demansa neden olduğu, Alzheimer hastalığında nörotoksisiteye neden olan amiloid β peptid (Aβ) birikiminin nanoplastik maruziyeti ile tetiklendiği de gösteriliyor. (Gou vd. 2024, Liu vd. 2023).

        BİLİM DÜNYASINDA NANOPLASTİK ENDİŞESİ

        Doç. Dr. Müfide Aydoğan Ahbab, “Bilim dünyasında nanoplastik toksisitesi ve kirliliği konusundaki endişe toplumun genelinden çok daha büyüktür. Bunun nedeni, nanoplastiklerin yaygın varlığının kabul edilmesine rağmen bunların tespitine yönelik analizlerin yetersiz oluşudur. Yapılan bilimsel araştırmalar nanoplastiklerin zararlarının çok daha fazla olabileceğine işaret etmektedir. Nanoplastikler, mikroplastiklerden daha küçük olduğu için çevrede daha yaygın bir şekilde dağılıp biyolojik organizmalar tarafından daha kolay şekilde emilebilir. Bu durum sadece insan sağlığında değil aynı zamanda ekosistemlerde de potansiyel riskler oluşturmaktadır. Bu nedenle nanoplastiklerin etkileri hakkında daha fazla bilgi elde etmek için daha fazla araştırma yapılması gerekmektedir” diyor.

        BİLİME KATKI SAĞLAYAN MAKALE

        Mitokondri, hücrelerimizin enerji fabrikası olarak işlev görüyor. Mitokondrinin fonksiyonunun bozulup hasar görmesi, nörodejeneratif, kardiyovasküler, yaşa bağlı hastalıklar, diyabet ve kanser gibi çeşitli insan hastalıklarının başlaması ve ilerlemesiyle ilişkili bulunuyor. Mitokondri üzerinde mikroplastik ve nanoplastiklerin zararlı etkilerini gösteren bilimsel çalışmaların, bunların oksidatif stresi ve reaktif oksijen türlerinin üretimini tetiklediğini ve sonuçta mitokondrinin işlevini etkilediğini bildirdiğine dikkat çeken Doç. Dr. Müfide Aydoğan Ahbab; “Cambridge Prisms: Plastics Dergisi’nde yayınlanan derleme makalemizde, literatürde yer alan mikroplastik ve nanoplastiklerin mitokondri üzerindeki olumsuz etkilerini değerlendirdik” diyor ve devam ediyor; (https://www.cambridge.org/core/journals/cambridge-prisms-plastics/article/mitochondria-as-a-target-of-micro-and-nanoplastic-toxicity/5A3E8C7CDB7F9919874A3F10F7586A78)

        TÜRK BİLİM İNSANINDAN KATKI

        “Mikroplastik ve nanoplastiklerin hücrede, ana enerji kaynağımız olan ATP üretimini azaltarak hücresel süreçleri bozabildiği, mitokondri ile fiziksel olarak etkileşime girerek yapısal hasara neden olduğu ve işlevsel bozulmaya katkıda bulunduğu tespit edilmiştir. Bu etkiler, inflamasyondan apoptoza kadar çeşitli hücresel tepkileri tetikleyerek mikroplastik ve nanoplastiklerin genel zararlı etkilerine katkıda bulunabilir. Mikroplastik ve nanoplastik maruziyetinin mitokondri üzerindeki bu zincirleme zararlı etkilerini anlamak, sadece hücresel sağlık açısından değil, aynı zamanda potansiyel sistemik etkileri ile organizma sağlığı üzerindeki uzun vadeli etkilerini de anlamamızı sağlayacaktır. Makalemizde ayrıca mikroplastik ve nanoplastiklerin mitokondri üzerindeki etkisini daha iyi anlamak için, yapılan çalışmalardaki eksiklikler ve gelecekte yapılacak çalışmalarda dikkate alınması gerekli hususları da belirttik. Bu alanda daha çok araştırmaya ihtiyaç var. Mikroplastik ve nanoplastik toksisitesinin kesin mekanizmaları daha iyi anlaşılmalı ve çevremizdeki varlıklarını azaltmak için etkili stratejiler geliştirilmelidir. Halkın bu konuda bilinçlendirilmesi ve plastik kullanımının daha dikkatli gerçekleştirilmesi teşvik edilmelidir. Devletin ve kurumların bu konuda daha etkin çözümler oluşturması, plastik atıkları azaltacak ve sürdürülebilir alternatifleri teşvik edecek politikalar geliştirmesi şarttır. Bu ancak çevre bilimi, toksikoloji, halk sağlığı, politika oluşturma ve daha fazlasını kapsayan disiplinler arası bir birliktelikle başarılabilir.”

        ÖNERİLEN VİDEO
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ