Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Magazin Babasının, annesini kaçırmasını gözler önüne serdi

        Mahallemizin akşamüstü saatleri, hiç sekmezdi. Önce, postacı Ali amcanın dakikliğine şaşarak sokağa girdiğini görürdük. Yeşil bisikletiyle tam zamanında köşeyi döner, top oynayan biz çocuklara gülümseyerek o bildik uyarısını yapardı; "Camları kırmayın, eve de geç kalmayın."

        Ardından, gidona asılı filesini alıp bisikletini usulca evinin duvarına yaslardı.

        Ali amcadan kısa bir süre sonra, sokakta bu kez de babamın kırmızı bisikleti belirirdi. Babam da dakikliğiyle Ali amcayı aratmazdı. Babam, sokağa giriş yapar yapmaz; "Haydi artık, yorulmadınız mı?" dedikten sonra gidondaki filesini alarak bisikletini, evimizin duvarına yaslardı.

        Bu iki ritüel, yeşil ve kırmızı bisikletlerin duvarlara yaslanması, mahallemizde akşamın geldiğinin ve günün sonunun geldiğinin değişmez işaretiydi.

        Ali amcanın oğlu Hasan ile aramızda bitmek bilmeyen bir rekabet vardı; özellikle de babalarımızın bisikletler konusunda...

        Zaman zaman; "Benim babamın bisikleti, senin babanın bisikletinden daha güzel" atışmasına girer hemen ardından da babalarımız bisikletlerini alıp sahilde yarışırdık. Amacımızın öznesi ise hep o iddialı sözlerimizin karşılığını iki teker üzerinde kanıtlamaya çalışmak olurdu.

        O anlar, hem çocukluk maceramızın hem de o tatlı, masum rekabetimizin en güzel hatıralarıydı.

        REKLAM

        Postacı Ali amcayla ilgili en net hatırladığım detaylardan biri de, komşularından sık sık duyduğu sitemlerdi. Komşuları, aynı sokakta oturdukları halde mektuplarını neden kendisinin getirmediğini sürekli sorarlardı; "Aynı mahallede, aynı sokakta oturuyoruz. Neden mektuplarımızı sen getirmiyorsun? Sen getirsen bize daha çabuk ulaşır."

        Çocukluk yıllarımda, mahallemizdeki postacı Ali amcanın, komşularımızın mektuplarını neden kendisinin değil de yabancı bir postacının getirdiğine bir anlam veremezdim. Bu durumun ardındaki ince düşünceyi ve kuralı yıllar sonra öğrenecektim.

        Gerçek şu ki, Ali amca, mektupların içinde kötü haberler – örneğin askerden ölüm haberi, sağlık sorunları veya acı veren başka bir gelişme – olabileceği kaygısını taşıyordu. Sevdiği, her gün yüz yüze baktığı komşularına, o yıkıcı haberi getiren kişi olmak istemiyordu.

        Bu derin empati nedeniyle, postacılar kendi mahallelerindeki dağıtımı, duygusal bağ kurmadıkları ve başka bir mahallede oturan meslektaşlarıyla değiştirirlerdi. Ali amcanın o dönemki uygulaması, sadece kişisel bir tercih değil, meslektaşlarının ortak vicdanı ve komşularına duyduğu saygının bir yansımasıydı. Bu, mektupların sadece kâğıt değil, aynı zamanda hayat değiştiren duygular taşıdığının bilincinde olan zarif bir uygulamaydı.

        REKLAM

        Çocukluğuma dair zihnimde canlanan tüm bu mahalle ve bisiklet anıları, senarist - yönetmen Yüksel Aksu'nun yeni filmi 'Bak Postacı Geliyor'u izlerken birden aklıma hücum etti.

        Ozan Akbaba - Yüksel Aksu
        Ozan Akbaba - Yüksel Aksu

        Filmle kurduğum duygusal bağın yanı sıra, bir başka çarpıcı benzerlik daha dikkatimi çekti. Mahallemizin postacısı Ali amcayla Zeynep teyzenin sıra dışı aşk hikâyesi...

        Birbirlerine âşık olan Ali amca ile Zeynep teyze, aileleri evlenmelerine rıza göstermediği için kaçarak yuva kurmuşlardı.

        İşte tam bu noktada büyük bir tesadüfle karşılaştım...

        'Bak Postacı Geliyor' filminin çıkış noktası da neredeyse birebir aynı. Yönetmen Yüksel Aksu, annesi; Gülizar Aksu ile postacı olan babası; Osman Aksu'nun kaçarak evlenme süreçlerini senaryolaştırarak filme çekti.

        Bu durum, sadece çocukluk hatıralarımın canlanmasını değil, aynı zamanda postacılık mesleğinin bazen ne kadar romantik, fedakârca ve gizemli hikâyelere sahne olabileceğini bir kez daha görmemi sağladı.

        Yüksel Aksu - Osman Aksu - Gülizar Aksu - Ozan Akbaba - Deniz Barut
        Yüksel Aksu - Osman Aksu - Gülizar Aksu - Ozan Akbaba - Deniz Barut

        Yüksel Aksu, sinema filmi kariyerine 2006 yapımı 'Dondurmam Gaymak' ile ışıltılı bir başlangıç yaptı. Bu film, daha önce Türkiye sinemasında benzerine rastlanmamış özgün bir yapıya imza atmasıyla öne çıktı.

        'Dondurmam Gaymak', ana kadroda profesyonel oyuncu olarak yalnızca Turan Özdemir'i barındırıyordu. Filmin diğer tüm karakterleri, Muğlalı yöre halkından oluşuyordu. Bu benzersiz prodüksiyon anlayışı sayesinde film, hem dikkatleri üzerine çekmeyi başardı hem de dönemin en çok izlenen filmlerinden biri oldu. 'Dondurmam Gaymak', ayrıca Türkiye'nin Oscar adayı olarak uluslararası alanda da adından söz ettirdi.

        Filmin; yapımcısı Polat Yağcı, başrol oyuncusu Ozan Akbaba ve senaristi - yönetmeni Yüksel Aksu
        Filmin; yapımcısı Polat Yağcı, başrol oyuncusu Ozan Akbaba ve senaristi - yönetmeni Yüksel Aksu

        'Dondurmam Gaymak', Yüksel Aksu'nun çocukluk yıllarının anılarından kesitleri beyazperdeye yansıtan bir filmdi. Aksu, bunu kariyerinin bir geleneği haline getirdi.

        'İftarlık Gazoz'
        'İftarlık Gazoz'

        Bu geleneği, 2016 yapımı 'İftarlık Gazoz' ile sürdürdü. Cem Yılmaz'ın başrolünde yer aldığı bu film de Yüksel Aksu'nun kişisel geçmişinden izler taşıdı. Zira; 'Bak Postacı Geliyor' da öyle...

        Ozan Akbaba - Yüksel Aksu - Deniz Barut
        Ozan Akbaba - Yüksel Aksu - Deniz Barut

        'Bak Postacı Geliyor', Yüksel Aksu'nun kariyerinde çok daha özel bir anlam taşıyor. Zira bu film, önceki anıların var olmasına bizzat sebep olan ebeveynlerinin; yani annesi ve postacı olan babasının aşkını ve romantik kaçış hikâyesini konu alıyor. Bu nedenle 'Bak Postacı Geliyor', Aksu için aynı zamanda kişisel bir saygı duruşu ve aile tarihini ölümsüzleştirme projesi olma özelliğine sahip.

        REKLAM

        Yüksel Aksu'nun senaryosunu yazdığı ve yönettiği Poll Production / Polat Yağcı yapımı 'Bak Postacı'da başrolleri; Ozan Akbaba, Deniz Barut, Fırat Çelik, Müfit Kayacan, Fikret Kuşkan, Mekin Sezer ve Ahmet Mekin paylaştı.

        Yüksel Aksu ile 'Bak Postacı Geliyor'da annesi Gülizar Aksu'yu canlandıran Deniz Barut, Habertürk'e verdikleri röportajda açıklamalarda bulundu.

        Yüksel Aksu filmlerinin analizini yapmak gerekirse Anadolu coğrafyasına ait kadim bilgelik ve kültürler, usta - çırak ilişkisi, farklılıklara tolerans, çevre ve doğa bilinci, filmlerinin vazgeçilmez unsurları olarak öne çıktığını görüyoruz.

        FİLMLERİNİN ANALİZİ

        Filmlerinin ana platosu, doğup büyüdüğü Muğla ve çevresindeki Batı Anadolu coğrafyasıdır. Bu coğrafyanın şivesi ve kültürü, filmlerinin DNA'sını oluşturuyor. Hikâyeleri, genellikle gerçek hayattan esinlenirken bölge insanlarının değerleri / kültürü üzerinden toplumsal gerçekliği yansıtıyor.

        Filmlerindeki hikâyeyi; kahkaha ve keder arasındaki ince çizginin üzerine inşa ediyor. Eğlenceli anlatımın altında derin bir burukluk veya toplumsal bir eleştiri yatıyor. Mizahı, sadece güldürme aracı olarak değil, aynı zamanda bir protesto ve toplumsal eleştiri şeklinde kullanıyor.

        Kaybolmaya yüz tutmuş insani değerler, Anadolu coğrafyasına ait kadim bilgelik ve kültürler, usta - çırak ilişkisi, farklılıklara tolerans, çevre ve doğa bilinci, filmlerinin vazgeçilmez unsurları olarak öne çıkıyor. İyimser bir bakış açısıyla, sevgi, saygı ve hoşgörü temelinde; "Dostça yaşayabiliriz" mesajını mutlaka izleyiciye iletiyor. Toplumsal hafızayı sinemaya taşıyarak, kolektif bilincin şimdiki zamanını geçmişle ilişkilendiriyor. Profesyonel oyuncuların yanı sıra yerel oyuncuları da sık sık rol veriyor.

        Kapsamlı eğitimlerle başladığı oyunculuk kariyerinde farklı türdeki yapımlarda yer almasıyla dikkat çeken Deniz Barut, 'Gülizar'ı canlandırdığı 'Bak Postacı'da etkileyici bir performans sergiledi.

        Özellikle dramatik ve güçlü kadın rolleriyle öne çıkan Deniz Barut'un, üniversitede fotoğraf ve video yapımcılığı bölümünde okumuş olması, sanatsal bakış açısını zenginleştiren unsurlardan biri olarak öne çıkıyor. Barut, karakter seçimi konusunda her zaman romantik davranmanın mümkün olmadığını belirterek, mümkün olduğunca kendisini zorlayacak karakterleri seçmeye çalıştığını dile getiriyor.

        'Bak Postacı Geliyor', Yüksel Aksu ve Deniz Barut için özel bir anlam taşıyor. Aksu, annesini canlandırması için 'Gülizar' karakterini, sevgilisi olan Barut'a teslim etti. Bu kişisel bağ, filmi hem kendileri için hem de izleyiciler için daha da duygusal ve özel bir çalışma haline getirdi.

        "BAK POSTACI GELİYOR" YILLARI

        Günümüzde posta dağıtıcılığı, e-ticaretin ve küresel lojistiğin ana damarlarından biri haline geldi. Modern posta dağıtımcılığı, artık yalnızca bir kamu hizmeti değil, aynı zamanda teknoloji ve hız odaklı, rekabetçi bir kargo ve paket teslimat sektörüne dönüştü.

        Online alışverişin küresel çapta katlanarak artması, posta teşkilatlarının yükünü ve hacmini rekor seviyelere çıkarmıştır. Bu durum, postacıların görev tanımını da değiştirdi. Postacı, artık sırt çantasında mektuplarla değil, kamyonetinde veya motosikletinde yüzlerce farklı boyutta paketle kapı kapı dolaşıyor.

        REKLAM
        Posta dağıtım görevlisi pozisyonunda çalışanların % 22'si kadınlardan oluşuyor.
        Posta dağıtım görevlisi pozisyonunda çalışanların % 22'si kadınlardan oluşuyor.

        TOPLUMSAL HAFIZAMIZIN YEŞİL BİSİKLETLİ KAHRAMANLARI

        Günümüzde nostaljik bir hal olan mektuplaşma, cep telefonu icat edilmeden önce toplumların en önemli dinamiklerinden biriydi. Özene - bezene mektupların yerini tek düze mesajların aldığı günümüzden geriye baktığımızda, postacıların bir zamanlar üstlendiği misyonun ne kadar hayati ve duygusal açıdan ne kadar derin olduğunu fark ederiz.

        Okullardaki müzik derslerinin temel şarkılarından 'Bak Postacı Geliyor', postacıların toplumdaki yerini işaretleyen bir şarkıydı.

        Geçmişte postacılar, sadece zarfları bir yerden başka bir yere taşıyan görevliler değil, toplumun benliğinde dolaşan umutların, mutlulukların, özlemlerin, her ne kadar olması istenmese de yaşamın bir diğer parçası hüzünlerin de taşıyıcısıydı.

        REKLAM

        Bir postacının kapıyı çalması, çoğu zaman günün en önemli anıydı. Postacılar, belirsizliği sona erdiren, hayatın akışını değiştirebilecek bilgiyi taşıyan kişiydi. Postacılar, insanlar arasında kağıttan bir köprü kurucularıydı. Bu nedenle de zarfları teslim ettikleri kişilerin hikâyelerini, yaşamlarını, duygusal durumlarını da iyi biliyorlardı.

        Bu nedenle postacılar, zarf dağıtım görevlisi, mahallelinin bir parçası, sırdaşı ve vicdanı olarak kabul görürdü. Toplumsal hafızamızın yeşil bisikletli kahramanları, en önemli iletişim görevini yerine getiren kişilerdi.

        'Bak Postacı Geliyor'da da sahneleri bulunduğu üzere, bazı postacılar, okuma - yazma bilmeyenlerin mektuplarını onların adına yazar, gelen mektupları da onlara okurdu. Bu durum; postacıları, edebi kişilik olarak görülmesini sağlardı. Bazı postacılar, aşk mektuplarını o kadar güzel kaleme yazardı ki, karşılım alınıp alınmayacağı postacının edebi yeteneğine bağlanırdı.

        REKLAM

        AŞK MEKTUBUNA ÖRNEK

        Çok değerli Bihter hanımefendi,

        Bu satırları kaleme alırken, hissettiğim derin hürmet ve büyük bir cesaretin karışımıyla titrediğimi itiraf etmeliyim. Zira bu mektup, aylar süren bir tefekkürün ve kalbimdeki gizli bir hissiyatın nihayet kağıda dökülmüş halidir. Sizinle tanışma şerefine nail olduğum günden bu yana, benim için hayatın manası değişmiştir. Siz, zerafetinizle, sohbetinizdeki o keskin zekânızla ve etrafınızdaki herkese yaydığınız o huzurla, zihnimde ve ruhumda silinmez bir iz bıraktınız.

        Sizin varlığınız, kışın ardından gelen baharın müjdesi gibiydi. Uzun süre düşündüm; bu büyük hayranlık, sadece saygıdan mı ibaret, yoksa kalbim, size ait bambaşka bir hakikati mi fısıldıyor? Artık şüphem kalmadı, Hanımefendi. Benim size duyduğum his, hürmetin çok ötesinde, derin ve saf bir muhabbettir.

        Bu, size duyduğum en içten aşktır. Biliyorum, bu tür bir itiraf, şahsınızın yüksek ahlakına karşı bir pervasızlık gibi algılanabilir. Ancak hislerimin saflığına ve ciddiyetine yemin ederim ki, niyetim sizi incitmek veya mahcup etmek değildir. Tek dileğim, size olan sadakatimin ve ömrüm boyunca yanınızda olma arzumun bilinmesidir. Eğer bu arzuma karşılık bulabilirsem, hayatımın en büyük şerefi olacaktır.

        Cevabınız ne olursa olsun, sizin hakkınızdaki derin hürmetim ve temiz niyetim ebediyen baki kalacaktır. Saygı ve derin bir umutla, cevabınızı beklemekteyim.

        En derin saygılarımla ve büyük bir aşkla arz ederim.

        TANZİMAT FERMANI SONRASINDA BAŞLADI

        Türkiye'de ilk düzenli posta dağıtımı, 1839'da kabul edilen Tanzimat Fermanı'nın ilanıyla başlayan yenilik hareketlerinin bir sonucu olarak 23 Ekim 1840'ta Posta Nezareti'nin kurulmasıyla başlandı.

        PTT, bu yıl kuruluşunun 185'inci yılında posta dağıtımın zaman içindeki gelişimini ifade eden özel zarf tasarladı.

        İLK POSTA PULU 1863'TE KULLANILDI

        İlk posta pulu, Posta Nezaretinin kuruluşundan 23 yıl sonra; 1861 - 1876 arasındaki Sultan Abdülaziz döneminde Beşinci Posta Nazırı Agah Bey'in girişimiyle gerçekleşti. Agah Bey'in hükümete sunduğu teklifin kabul edilmesiyle 15 Mart 1862'deki fermanla posta pullarının 13 Ocak 1863'ten itibaren kullanılması emredildi. Posta pulundan önceki dönemde ise mühür kullanılıyordu.

        İlk Osmanlı pulu, Darphane-i Amire Baş Mühürcüsü Abdülfettah Efendi ile Eksercioğlu Agah Efendi tarafından tuğra ve desenlerle yapıldı. İlk pul beyaz kağıt üstüne siyah taş baskısıyla hazırlandı, üstlerine süngerle boya çekildi, teker teker anilin boyayla renklendirildi. Resim kullanılmadığından Sultan Abdülaziz'in imzasını temsil eden tuğrası ile ince motifler vardı. Bu nedenle bu pullara 'Tuğralı Pul' adı veriliyor.

        Tuğranın altında hilal içinde "Devlet-i Aliyeyi Osmaniye" yazısı bulunuyordu. 1865 - 1867, 1871 - 1876 yıllarında üzerinde ay yıldız motifi olan pullar bastırıldı. Böylece Türk bayrağını ve Türk devletini temsil eden ay yıldız, ilk defa pul üzerinde yer aldı.

        İlk icraatı kumarı yasaklamak
        İlk icraatı kumarı yasaklamak Haberi Görüntüle
        REKLAM
        ÖNERİLEN VİDEO
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ