Disleksisi olan çocuklarda kanıtlanmış çözüm: Dikkat süresinde yüzde 40 artış, aile memnuniyeti yüzde 87
2018 yılında akademisyen bir anne, disleksisi olan çocuğuna yardım etme arayışına girerek bir uygulama geliştirdi. Bu uygulama çıktığı günden bugüne hızla gelişti ve disleksiyle mücadelede kanıtlanmış küresel bir çözüme dönüştü. Uygulamayı kullanan çocuklarda, dikkat süresinde ortalama yüzde 40 artış, ailelerin yüzde 87'sinde ise uygulamanın çocukları için faydalı olduğu görüşü paylaşıldı. Sistemin etkinliğinin 16 akademik yayında bilimsel olarak da kanıtlandığı belirtiliyor. İşte detaylar. Habertürk Sağlık Yazarı Ceyda Erenoğlu'nun haberi
ABONE OLDisleksi, nörogelişimsel temelli bir öğrenme farklılığı olarak tanımlanıyor. Bu sorun beynin bilgiyi, özellikle de dili işleme biçiminin farklılığından kaynaklanıyor. Disleksinin bir hastalık olduğu düşüncesi doğru değil. Nasıl solaklık bir hastalık olarak görülmüyorsa, disleksiye de hastalık gözüyle bakılmaması gerekiyor. Disleksinin bir “zekâ geriliği” veya “öğrenme güçsüzlüğü” olarak görülmesi de yanlış. Doğru zamanda yapılan müdahaleler ve kişiselleştirilmiş eğitim yaklaşımları ile disleksisi olan çocukların da yaşıtları kadar başarılı ve parlak bireyler olmaları mümkün. Bu çocukların normal veya normalin üstünde bir zekâ seviyesine sahip olmaları kimseyi şaşırtmasın. Yeter ki onlara sorunun giderilmesindeki ilk ve en önemli adım olan "Sen farklısın ama bu farklılık hiçbir şeye engel değil!" mesajı verilsin.
Dr. Günet EroğluDisleksisi olan çocuğunun yaşadığı sorunlar nedeniyle bir çözüm arayışına giren Bahçeşehir Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Günet Eroğlu tam da bu mesajı vermek için çıkmış yola. Onun başardıkları sadece kendi çocuğuna değil başka çocuklara da umut olmuş. Eroğlu, soruna doğru yaklaşmak için durumu doğru anlamak gerektiğini düşünerek anlatıyor; “Disleksili çocuklar sadece kelimelerle değil, fikirlerle, hayal güçleriyle ve yaratıcılıklarıyla düşünür. Onlara doğru araçları verdiğinizde, okuma - yazma becerileri ve yaşadıkları diğer zorluklar geride kalır. En önemli şey bu durumu zamanında fark edip çocuğa bilimin ışığında sevgi dolu bir yaklaşımda bulunulması ve destek olunmasıdır. Bu sorun, çocuğun yavaş öğrenmesinden ya da tembelliğinden kaynaklanmaz. Beynin, dil işleme, harfleri seslere dönüştürme ve kelimeleri tanıma gibi süreçleri farklı bir yolla işlemesinden kaynaklanır. Dünyaya farklı bir pencereden bakan bu çocukların görsel hafızaları, üç boyutlu düşünme becerileri, sanatsal veya yaratıcı alanlarda sergiledikleri olağanüstü yetenek göz ardı edilmemelidir. Hedef bu çocukların potansiyelini görmezden gelmek yerine beyinlerinin çalışma şekline uygun öğrenme yöntemleri sunmaktır.”