Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Doğu Akdeniz'de değişen dengeler ve Türkiye'nin tarihi başarısı

        Taraflı tarafsız neredeyse herkes, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de izlediği başarılı devlet politikasını takdir ediyor. Belki de ülke olarak hepimizin umudu; orada bulunduğu belirtilen zengin hidrokarbon yataklarından sağlanacak katma değerin ülke ekonomisine kazandırılması, Türkiye'nin de bundan pay alması...

        Türkiye'nin Libya meselesine müdahil olma biçimi başlangıçta Suriye'ye benzetildi ve ülke içinde muhalefetten de ağır eleştiri aldı. Bunların detaylarına girmeyeceğim çünkü konumuz başka...

        Türkiye ile Libya arasında 27 Kasım'da imzalanan deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına dair mutabakat muhtırası Doğu Akdeniz'deki diğer ülkelerle birlikte, buradaki petrol ve doğalgaz yataklarında gözü ve beklentisi olan başka ülkelerin de tepkisini çekti. Doğal olarak Kıbrıs adası, Akdeniz ve Ege'de kara sularını 12 mile çıkarma gibi ezeli amaçları olan Yunanistan en büyük tepkiyi gösterdi. Bugüne kadar Libya'yı arka bahçesi olarak gören Mısır, İsrail, Güney Kıbrıs, Yunanistan bir hatta, karşısında ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Türkiye vardı. Türkiye, Libya ile yaptığı anlaşmalarla ve Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) Başkanlık Konseyi Fayez Al Sarraj'a, "askeri danışmanlık hizmeti" adı altında verdiği destekle ve attığı çok önemli ve akılcı askeri-diplomatik-teknik adımlarla bir anda dikkatleri üzerine çekti. Sadece bölge ülkeleri değil, donanmasıyla orada bulunan Fransa bile Türkiye'nin eş zamanlı hamleleri karşısında donanmasının aktivasyonunu durdurdu. İngiltere'yi de unutmamak lazım. Bazı AB ülkeleri dışında ABD ve Rusya gibi büyük güçlerin devreye girmesiyle Doğu Akdeniz'de adeta bir satranç masası kuruldu. Türkiye'nin bu mücadele sahasını satrançtan, tavlaya dönüştürmeyi başardığını söyleyen de var!..

        REKLAM

        "DİKENSİZ GÜL BAHÇESİ DEĞİL"

        Türk donanmasının Akdeniz'de yaptıkları bütün dünyaya şapka çıkartıyor ancak Türkiye havada ve karada da önemli işler yapıyor. UMH Başkanı Sarraj önceki gün Ankara'daydı; eşanlı olarak Libya Dışişleri Bakanı Seyyale de Moskova'da...

        Belli ki Ankara-Moskova hattında önemli müzakereler var. Kim bilir; belki Rusya şu anda destekliyor göründüğü 80'ini aşmış darbeci general Hafter'in yerine sivil bir ismi Sarraj'ın karşısına çıkaracak; olursa şaşırmam. Sonuçta dış politika çıkar ilişkilerinin yönetimi değil mi? Rusya elindeki kartlara ve kazanacaklarına bakıp böyle bir hamle yapabilir. Şunun altını çizmekte fayda var: Türk Silahlı Kuvvetleri, Libya'ya bu yılın ocak ayında Rusya ile işbirliği sonucu girdi. Hafter, anlaşmaya Moskova'da, Türk heyetinin de orada bulunduğu sırada zorlandı. Rusya ile Türkiye arasında Suriye dışındaki eşleşme Libya'da söz konusu. Her ne kadar Rusya 8 adet savaş uçağını boyayıp Libya'ya gönderse de bu uçakların Türkiye'ye karşı kullanılacağına dair yorumların altı boş. Evet, sahada gerginlik-didişme-kapışma her daim var. ABD ile Rusya en az üç kez havada kapıştı. Daimi ortak ya da düşman yok; değişken dengeler ve taktik dönüşümler var. Suriye gibi Libya da dikensiz gül bahçesi değil anlayacağınız; kan-ter içinde hasada gitmek istiyoruz...

        REKLAM

        KİM HASIM, KİM HISIM?

        Libya'daki süreç dinamik... Türkiye ile Rusya Libya'da gergin fakat verimliliği düşük ortak gibi ancak bir hasımlık ilişkisinden de söz edemeyiz. Uzlaşma aranıyor. Bu uzlaşma söz konusu olmazsa burası aynı zamanda NATO ile Rusya'nın bir hesaplaşma alanına dönebilir. Türkiye-Rusya paslaşmasından hoşlanmayan ve tabiri caizse aportta bekleyen bir ABD var. Türkiye ve Rusya'nın Libya'yı nüfuz alanına bölmeleri AB aktörlerinin, özellikle de Fransa'nın işine gelmeyebilir.

         La Repubblica: "Ankara Hafter'i mağlup etti, Erdoğan artık Libya'nın patronu"
        La Repubblica: "Ankara Hafter'i mağlup etti, Erdoğan artık Libya'nın patronu" Haberi Görüntüle

        Sahadaki mücadeleyi özetlersek; Rus Hava Kuvvetleri, Doğu Akdeniz’de ABD 6. Filo'yu ve hava etkinliğini geriletme çabasında. Bölgede ABD Hava Kuvvetleri, P8 Poseidon deniz devriye uçakları ile istihbarat uçuşları yapma gayretinde; Rusya ise bunları baskılamaya çalışıyor. İHA ve SİHA'larla Sarraj'a destek veren Türkiye ise ABD-Rusya kapışmasında nötr konumda görünüyor.

        REKLAM

        Türkiye açısından Karadeniz’den sonra Doğu Akdeniz de hava sahası bakımından stresli duruma yükselmiştir.

        Rus savaş uçaklarının buraya gönderilmesine sert tepki gösteren ABD, ABD'nin bölgeden sorumlu gücü AFRICOM'un kuvvet parametrelerini yakın zamanda aşağı çekmişti. Belli ki ABD, Rusya ile Türkiye'nin burada dostane eşleşmesinden ziyade, Suriye/İdlib'deki gibi karşı karşıya gelmesi ya da kapışmasını bekliyor. Bu kapışma olmayınca ABD'nin tepkisi artmıştır. Rusya'nın Libya'ya gönderdiği 8 savaş uçağına rağmen Hafter güçleri çekilmeye devam etti; Rus paralı askerleri Wagner'ler de tahliyelerini sürdürdü. Belli ki Rusya ile Türkiye arasında bir süreç işliyor.

        BAE-KÖRFEZ KONSORSİYUMU

        Rusya'nın, ABD'nin ya da diğer ülkelerin Libya'daki müdahilliği, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve körfez konsorsiyumu ile kıyaslandığında devede kulak.

        BAE-Suud-İsrail-Mısır... Bu konsorsiyum karşısında Türkiye mücadele ediyor. Rusya, BAE'nin finansmanıyla Hafter'e yardıma göz yumdu. Putin, paralı askerler Wagner'lerin orada bulunduğunu doğrularken, "Biz, devlet olarak orada değiliz" demişti. Fransa'nın ise geçmiş dönemden kalan petrol ve doğalgaz anlaşmalarını, buradaki inisiyatifini koruma isteği var. Buralar Hafter'in kontrolünde idi. Fransa Hafter'in lehine politika izledi ama bunda başarılı olamadı. Türkiye'nin Osmanlı'dan kalan bakiyesi olan Libya aynı zamanda stratejik bir noktada. Afrika'nın kuzeyinden güneyine kadar çizilen hattın tam ortasında bir kapı. Stratejik önemi vazgeçilemeyecek derecede... Türkiye Akdeniz'deki çıkarlarının yanı sıra; Libya ile komşuluk ilişkilerine ve buradaki istikrara da önem veriyor. Sonuçta, seçimi kaybeden Hafter, meşru sivil yönetime baş kaldırdı...

        TÜRKİYE ÜS KURABİLİR

        Libya’da dinamik bir süreç yaşanıyor. Kısa süre önce Ulusal Mutabakat Hükümeti güçlerinin Vatiyye Üssünü geri almasından sonra Trablus Havalimanı da Hafter güçlerinden alındı. Sarraj, Hafter tarafından kandırılan ve savaşa sürüklenen gençlere silah bırakma çağrısında bulundu. Ardından, Libya iç savaşının en stratejik bölgelerinden olan Tarhune bölgesi kontrol altına alındı; Hafter güçleri bölgeden çekildi. Tarhune bölgesi de Hafter milislerinden temizlendi ve bu vilayet kontrol altına alındı. Türkiye sahadaki bu başarısını diplomatik düzeyde devam ettirebilirse Libya'da, Katar'daki gibi bir Türk askeri üssü kurulması söz konusu olabilir.

        7'NCİ PARSEL KRİTİK

        Türkiye, bölgede Libya adına sondaj ve arama-tarama faaliyetleri yürütme konusunda anlaştı. Bunu Libya adına TPAO yapıyor. Birleşmiş Milletler'e yapılan başvurular var. Türkiye'nin BM'ye son yaptığı başvuru, "Doğu Akdeniz'deki deniz sınırlarımız; a/74/757..." TPAO'nun bu sınırlar içinde yeni araştırma ve sondaj yapmasını kapsıyor. Türk yetkililer, 7'nci parselden çok umutlu. Burada zengin hidrokarbon yatakları bulunduğu düşünülüyor. Sonuçta; Libya ile yapılan anlaşma sayesinde Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de yeni kıta sahanlığı-münhasır ekonomik bölge sınırları çizilmiş oldu. Söz konusu sahada petrolü veya doğalgazı da bulursak çok güzel olmaz mı?

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ