Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Edebiyat Kitaptan sahneye

        ‘Hayatla Geçinmeyi Seçtim’ dördüncü kitabınız. Bu kitabınızın diğerlerinden farkı ne?

        NİLGÜN BELGÜN: İlk kitabım kadın erkek ilişkileri üzerineydi. İkinci kitabım 7 yıldır sahnelediğim tek kişilik gösterim Aşk ve Komedi’nin genişletilmiş hali. Üçüncü kitabımda hayatımı anlattım. ‘Hayatla Geçinmeyi Seçtim’ ise bir çeşit hayat kılavuzu. Gazeteci arkadaşım İpek Durkal ile kadın kadına sohbet ediyorum. Okuyucularıma, hayatla nasıl barışık kalınacağını, tecrübelerimi, aldığım dersleri anlatıyorum.

        Hayatla geçinmenin bir formülü mü var?

        N.B: Var elbet. Önce kendinle iyi geçineceksin. Ne eksik ne fazla, kendini olduğun gibi kabul edeceksin. Fedakarlık, pişmanlık, kararsızlık gibi insanı yıpratan her türlü durumdan uzak duracaksın. En çok da negatif duygu ve düşüncelerle arana mesafe koyacaksın. Ancak bunları yapabilmek için önce kendini sevecek, kendine kıymet vereceksin. Kitap bunları anlatıyor. Herkes bana pozitifliğimin kaynağını soruyor. Ben kendimi seviyorum bu kadar net. Ben kırılacağıma başkası kırılsın diyebilecek kadar çok değer veriyorum kendime. İnsan sevdiğine kıyamaz ben de kendime kıyamam. Sen kendinle iyi bir ilişki kurunca arkası geliyor zaten.

        Kitapta tecrübelerimi anlattım dediniz. Aşk, aile ve arkadaşlık üzerine yaşadıklarınızdan örnekler vermişsiniz. Ancak oyuncu sevgilinizin sizi aldattığı evli kadın oyuncunun ya da evli bir erkekle beraber olan kadın arkadaşınızın isimleri yok. Neden isimleri vermediniz?

        N.B: Çünkü o zaman bu bir başucu kitabı değil, dedikodu kitabı olur. İsimlerin önemi yok. Okuyanlar zaten kim olduğunu anlayacak ama benim üzerinde durmak istediğim mesele isimler değil olaylar. Bakın hayatta bunlar da yaşanabiliyor ve buralardan da çıkılabiliyor örneği vermek istedim.

        Kitapta ‘10 yıllık gerçek aşkım’ diye bahsettiğiniz yaşça sizden küçük kişinin bir dönem ilişki yaşadığınız Bekir Ünlüataer olduğu hakkında haberler çıktı medyada.

        N.B: Ben de hemen sosyal medyamda yalanladım, gerçek değil çünkü. Bekir ile ilişkimiz 10 yıl sürmedi zaten. O kişinin de ismini vermek istemiyorum. Herkes kendi hayatını yaşıyor artık. Benim amacım insanları ya da ilişkilerimi ifşa etmek değil. Benim amacım, en parasız günlerimde en büyük aşkı yaşadığımı, aşkın ya da mutluluğun parayla hiçbir ilgisi olmadığını anlatmak.

        Paranın mutlulukla ilgisi yok mu?

        N.B: Olabilir mi? Mutluluğun parayla pulla, şanla şöhretle, güzellikle estetikle hiç ilgisi yok. Mutluluğun sağlıkla ilgisi var, şükretmekle, sana ait olanın kıymetini bilmekle. Ve en mühimi, hayata bakışın, kendine olan saygın ve sevginle.

        “Benim menopozum da güzel geçti” demiş ve kadınların bu hormonal değişim süreçlerini kolaylıkla atlatabileceğini söylemişsiniz. Bu çok iddialı bir söylem değil mi?

        N.B: Değil. Çünkü hayata güzel bakıyorum. Yaşadığım her şeyi kabulleniyorum. Evet, ben de o süreçte birkaç sandalye fırlattım. Sinirlerimin bozulduğu anlar oldu ama durumun farkındaydım. Farkındalıklı olmak hayatı kolaylaştırıyor. Kendime güldüm hep. İnsanın kendisini ti’ye alabilmesi o kadar önemli bir meziyet ki. Menopozu hiçbir zaman kadınlığın bitmesi olarak görmedim aksine kadınlığın özgürleşmesi. Hepsi geçer, yeter ki ruhunuz menopoza girmesin.

        Tek kişilik gösteriniz ‘Aşk ve Komedi’ yedinci yılında. Önceki gün Cenevre’deydiniz. Ondan önce de ABD’nin çeşitli eyaletlerinde, Fransa’da, İsviçre’de, Avusturya’da, İngiltere’de izleyicileriniz ile buluştunuz. Burada yaşayanlarla yurt dışında yaşayan izleyicileriniz arasında fark var mı?

        N.B: Sağ olsunlar, hepsinden aynı sevgi ve saygıyı görüyorum. Yurtdışında yaşayanların şöyle bir farklılığı var, onlarda çok büyük bir özlem oluyor. Örneğin 1998 yılından bu yana Kaliforniya’ya giden tek kadın oyuncuyum. Haliyle onların duygusu çok daha yoğun.

        Gazeteciden dost olmaz sözünü boşa çıkardınız… Bir gazeteciye kendinizi anlatmak, amaç kitap olunca farklı mıydı?

        N.B: Gazeteciden dost olmaz sözü bizim için geçerli değil çünkü bizim arkadaşlığımız gazeteci ve sanatçı olarak başlamadı. İpek benim hayatımda ender güvendiğim dostlarımdan biri. Sırdaşım. Tam aksine, onunla konuşurken çok daha rahat ettim. İş konusunda ben çok disiplinliyim. İpek de bu disipline uyumlu olduğu için bizim için her anı keyifti.

        İpek Durkal, sizin hayata bakışınızı anlatmak için çok güzel sorular sormuş. Siz İpek Durkal’ı anlatmak isteseniz ona ne sorardınız?

        N.B: Niye hayatın içinde cesaretli değilsin diye sormak isterim. Çünkü İpek’in insanları kırmamak gibi bir hassasiyeti var. Bunu niçin yapıyorsun? Neden kendinden önce başkalarını düşünüyorsun diye sormak istiyorum.

        İpek: Yetiştirilme tarzı bence. Ben karşımdaki mutlu ve huzurlu olduğunda kendimi daha iyi hissediyorum.

        N.B: Umarım dostluğumuzun sana bir parça katkısı olmuştur da bundan sonra insanlarla ilişkinde önceliğini kendin yaparsın.

        Hayatla bu kadar iyi geçinen Nilgün Belgün yeni yıl kararları alıyor mu? Bu ‘yeni yıl kararları’ meselesine bir yorumu var mı?

        N.B: Yeni yıl kararları demeyelim de dilekleri diyelim. Bir kere ülke olarak sevgi, saygı, barış, birliktelik istiyorum. Ayrışmaktan hoşlanmıyorum. 2020’de huzurlu ve mutlu bir ülke olalım, en büyük dileğim bu.

        İKİ KADININ HAYAT ÜZERİNE SOHBETİ

        Proje nasıl ortaya çıktı? bu kadar keyifli bir sohbetin, ilk fikrinin ortaya atıldığı an da güzel bir hikayeye sahip mi?

        İPEK DURKAL: Aslında bunlar hep Nilgün ile kendi aramızda konuştuğumuz mevzular. Bir gün Nilgün ile evde bir tanıdığımızın mutsuzluğu nasıl da sevdiğini, her ortamda huzursuzluk çıkaracak bir şey bulduğunu konuşuyoruz. Nilgün de bana bu karakterlerin davranış kalıpları hakkında bir şeyler anlatıyordu. Tam o sırada bir arkadaşımdan mesaj geldi, “Nilgün ile bir şey konuşuyoruz seni sonra arayacağım” yazdım. Bana cevap olarak, “Ne kadar şanslısın insanın ömrü uzar o kadınla” mesajı geldi. Farkettim ki herkes bana aynı şeyi söylüyor. “Nilgün bu konuştuklarımızı yazalım mı” dedim. “Yazalım, ben zaten yazmak istiyordum” dedi. Böylece herkesin ömrünü uzatmaya karar verdik.

        Kitapta, arkadaşlığınız dolayısıyla tanıdığınız Nilgün’den bahsediyorsunuz ancak gazeteci kimliğinizle nasıl değerlendiriyorsunuz? Ya da dost olmadan önce kimdi sizin için Nilgün Belgün?

        İ.D: Çok değerli bir oyuncuydu. Hatta Ali Poyrazoğlu ile oyununa gitmiş enerjisine, performansına hayran kalmıştım. Biz gazeteci-sanatçı olarak tanışmadık aslında. Bir ortak arkadaşımız vasıtasıyla bir dost ortamında tanıştık. Sonra da hiç kopmadık. Hatta birlikte bir TV programı bile yaptık.

        Hikayeyi bize anlatan, soruları soran yazar olarak, bu kitabı nasıl tanımlıyorsunuz?

        İ.D: Ben hayatta her şeyin faydaya dönenini severim. Dostlukların da... Benim için Nilgün Belgün hayat tecrübesi çok olan, öngörüsü yüksek, iç sesi açık bir kadın. Onunla sohbet ederken size bambaşka bakış açıları sunuyor. İki kadının hayat üzerine içten bir sohbeti aslında bu kitap. Sanki okuyucu da bizimleymiş gibi kaleme almaya, sohbetin samimiyetini korumaya özen gösterdim.

        Bu keyfili sohbeti kitap sayfalarından tiyatro sahnesine taşımanız yönünde teklifler alıyormuşsunuz...

        İD: Doğru bu yönde istekler var... Biz de bu güzel sohbeti canlı canlı da yapmak ve seyircinin sorularını sohbete dahil etmek istiyoruz. Bununla ilgili çok fazla talep gelince turne planı yapmaya başladık. Yakında ‘Hayatla Geçinmeyi Seçtim'deki sıcak sohbeti sahnede izlemek de mümkün olacak.

        Yorumlarınız, köşe yazılarınız, haberleriniz merakla takip ediliyor… Yazarlık serüvenindeki planınız nedir?

        İ.D: Çok teşekkür ederim umarım öyledir. Benim hayatım yazmak üzerine kurulu. Hayatım boyunca duygularımı en iyi tarif edebildiğim yer hep kalem kağıt oldu. Umarım ömrümün sonuna kadar yazabilirim.

        Çok kitap okuduğunuz biliniyor, sık sık da köşe yazılarınızda ya da sosyal medyanızda paylaşıyorsunuz. Şu ara ne okuyorsunuz?

        İ.D: Bazı kitapları her 10 yılda bir yeniden okurum. Ve her seferinde ilk kez okuyormuşum gibi hissederim çünkü o yıllar içinde çok değişiyor, başka satırların altını çiziyoruz kafamızda. Engin Geçtan’ın ‘İnsan Olmak’ kitabı benim dönüp dönüp okuduğum bir kitaptır. En son Fumio Sasaki’nin ‘Sadeleş Rahatla’ kitabını okudum. Bilmediğimiz bir şey yok içinde ama yine de insanı minimalizme özendiriyor.

        Tam da yeni bir yıl yine kapıdayken ‘yeni yıl kararları’ meselesine İpek Durkal yorumu alabilir miyiz? İpek Durkal’ın yeni yıl kararları var mı?

        Yeni yıla karar almadan girmek son yıllarda verdiğim en iyi karar. Nasılsa aradan birkaç gün geçince uygulayamıyor, boşuna kendimi baskı altına almıyorum. Ancak yeni yıla girmeden aldığım ve uygulamaya başladığım bir karar var: Hiçbir şeyi yapmak ‘zorunda’ değilim; ‘mam lazım’ ve ‘malıyım’ı hayatımdan çıkardım, çok rahat ettim.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ