Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Magazin Murat Şeker: Herkes vazifesini yaptı / yapıyor - Magazin haberleri

        Gösterime girdiği 2010’da 244.044 kişi tarafından izlenip o yıl, toplam gişeleri 22.185.976 kişi olan Türk filmleri arasında yüzde 1.1’lik paya sahipti.

        Her ne kadar hikâye, seri haline gelmeye yatkın olsa da düşük izleyici sayısı, ikinci filmin gündeme gelmesine yeterli değildi.

        Yapımcısı SugarWorkz, pek akılcı olmayan bir cesaret örneğiyle ikincisini çekerek hikâyeyi 2012’de serileştirdi.

        İkinci film, ilkinden yüzde 280 daha fazla izlenirken, o yıl, Türk filmlerinin toplam hasılatından alınan pay yüzde 309 arttı.

        Hal böyle olunca da filmin seri haline gelmesi kaçınılmaz oldu.

        'Çakallarla Dans', 6'ncı filme ulaştı.

        Murat Şeker, o serinin yönetmeni, ortak senaristi ve ortak yapımcısı. Ali Tanrıverdi ise ortak senaristi. Şeker ile Tanrıverdi, konuk oldukları Habertürk HT Stüdyo’da Mehmet Çalışkan’ın sorularını cevapladı.

        'Çakallarla Dans'ın en belirgin özelliklerinden biri; ana oyuncu kadrosunun hiç dağılmamış olması. Şevket Çoruh, İlker Ayrık, Murat Akkoyunlu, Timur Acar, Hakan Bilgin ve Didem Balçın'dan oluşan ana kadro, 12 yıl içinde kariyerleri adına birçok değişim yaşamış, hatta patron olsalar da 'Toplan sireni' çaldığı an biraraya gelip kamera karşısına geçiyor.

        Murat Şeker
        Murat Şeker

        "SON GÜNLERE DOĞRU HEYECANLAR ARTMAYA BAŞLADI"

        Hoş geldiniz... Kos’taki çekimlerden bu yana görüşmüyoruz, nasılsınız? Bu arada Kos’taki kauçuk ağacını çok sevmiştim. 500 yaşında mıydı?

        Murat Şeker: Evet, en son Yunanistan’da görüşmüştük. Evet, o ağaç da 500 yaşında... İyiyiz, filmin vizyon heyecanıyla doluyuz. Soran olduğunda “Ben, son hafta heyecanlanmayı planlıyorum” diyordum. Planlar dâhilinde son günlere doğru heyecanlar artmaya başladı.

        Ali Tanrıverdi: Kos’taki hareketli hayatımızın tam ortasına düşmüştün. Film için geri sayımın sonuna geldik. Roket, rampadan çıkıyor yani.

        Ali Tanrıverdi
        Ali Tanrıverdi

        "HİÇBİR MÜCADELE VERMEDEN YAPTIĞIMIZI ZANNEDİYORLAR"

        'Çakallarla Dans'ın Balat'taki setine geldiğim günü çok net hatırlıyorum. Filmin seri haline dönüşüp 6’ya kadar gelebileceğini o günlerde öngörmüş, bu konuda plan yapmış mıydınız?

        Murat Şeker: Hayır, planlamamıştık. Bu durum, aslında izleyicilerimizin bizi yönlendirmesiyle oluştu. Zaten hiç kimse işe “Bir film yapayım da sonra ondan 6 tane daha çekerim” diye koyulamaz. Bu mümkün değil ama geçenlerde piyasaya yeni girmiş bir yapımcıyla konuşuyordum; “Murat hoca senin aslında bir filmin tuttu” dedi. “Hocam sen de tuttur. Bak biz bir tane tutturup, 6 film yaptık” dedim. 1 x 6 yani… Dolayısıyla ilkini yaparken bilmiyorduk. Şimdi devamının gelip gelmeyeceğini sorsan “Vallahi bilmiyorum. Gelirse yaparız, gelmezse de canımız sağ olsun” derim.

        Ali Tanrıverdi: Öyle soranlar; tutunca sanki bir sonraki filmi, bir öncekini alıp kopyalayıp hiçbir mücadele vermeden yapmışız gibi de zannediyor olabilirler.

        Murat Şeker: Piyasanın dışından “Zaten rahat rahat yapıyorsunuz” diyorlar. Hocalık yaptığım Mimar Sinan Üniversitesi’nde bir öğrenci sordu; “Hocam, hâlâ heyecan taşıyor musunuz?” Cevabım şöyle oldu; “Bu; heyecan, motivasyon olmasa yapılacak iş değil ki.” Biz hâlâ ilk filmdeki heyecandayız, hâlâ ilk filmdeki gibi hem ne olacağını, hem de nasıl olacağını merak ediyoruz. Ocak ayının birinci günü, 6'ncı filmin senaryosunun yazılmaya başlandığı gün... Aralık 2’de ise eserin sonundayız. Biz bu filmle bir yıldır mücadele ediyoruz.

        REKLAM

        "HER ANINDA YENİ BİR EŞLİKÇİMİZ OLUYOR"

        Senaryo yazılmadan önce fikir oluşumunda da konuşmalar, tartışmalar yaşanmıştır.

        Ali Tanrıverdi: Tabii ki… Fikir aşaması için bir önceki yıldan da 3 ay çaldık. Baktığımız zaman aslında fikirden perdeye kadar olan 1 - 1,5 yıllık bir süreçten bahsediyoruz.

        Murat Şeker: Her anında bizim bir eşlikçimiz oluyor. İlk başta Ali ile oturup fikir yazmaya başlıyoruz. Sonra yazdıklarımızı oyuncularla, teknik ekiple paylaşıyoruz. Onların yorumları ve geri dönüşlerine göre yeniden yazım yaparsak, yapıyoruz. O sırada bizim aklımıza yeni bir şeyler de gelebiliyor. Mesela gecenin bir vakti, “Dur, hemen not alayım” veya gece 3’te de olsa “Ali’ye mesaj atayım da sabah uyanınca görsün, aklıma şu geldi, şurada şöyle bir şey yaptık ama aslında orada bir boşluk var. Onu böyle yapmamız lazım diyorum. Aynı şekilde Ali de öyle…

        Ali Tanrıverdi: Ya da setteyken hiç ortada yokken bir oyuncu geliyor. Bu filmde olduğu gibi bir oyuncu arkadaşımız geldi, yardımcı oyuncu... Murat ağabey ile bir araya geldik ve senaryoda olmayan sahneler çekip filme küçük bir hikâye daha ekledik. Bizim için süreç aslında hiç bitmiyor. “Ne yaparız?” diye sürekli devam ediyor.

        REKLAM

        "BİR İŞ, ZORLA 'BENİM FİLMİMİ İZLEYİN' DİYE YAPILABİLİR Mİ?"

        Sektöre yeni giren yapımcının neden öyle dediğini anlayamadım. Bir filmin tutması için seriye mi dönüşmesi gerekiyormuş?

        Murat Şeker: Bu, filmleri seriye dönüşenlere karşı bir yanılgı. “Bunu tutturdun, oradan yürüyorsun” gibi bir düşünce var ama bu öyle bir şey değil ki… Zaten sevildiği için ve sevdiğimiz için yapıyoruz. Bir iş, zorla “Benim filmimi izleyin” diye yapılabilir mi? Biz bir şey yaptık. Hem oyuncu ekibi olarak hem yaratıcı ekip olarak sunduğumuz filmi bizim gibi izleyiciler de sevdi. Bu nedenle de yapmaya devam ediyoruz. Talep oldukça devam da ederiz.

        "BİZİM PROJENİN EKSTRA BİR ZORLUĞU VAR"

        Kanımca seri film çekmek daha zordur. İlk film, çok izlendiği için yenisi çekilmiştir. Bu serinin ilk filminin gişesi istisna... Serinin yeni filminin de önceki gibi beğenilip beğenilmeyeceği, buna bağlı olarak marka değerini korumak sizler için oldukça stresli olmalı...

        Murat Şeker: Herhalde öyle… Hem bizim projemizin ekstra bir zorluğu var. Şimdi seri film diyebileceğimiz birçok film, Türk sinemasında da yabancı sinemada da bir kahramanın etrafında dolaşır. Yani aslında bir başrol oyuncusu vardır. Örneğin Kartal Tibet’tir, Cüneyt Arkın’dır, Zeynep Değirmencioğlu’dur, Sadri Alışık’tır, Cem Yılmaz’dır, Şahan Gökbakar’dır. Bizde bir başrol yok. 4+2 var. 6 kişi…

        Ali Tanrıverdi: Karşımızda örnek olarak ‘Hababam Sınıfı’ var. Çok da sevdiğimiz bir hikâye ama aslında ‘Hababam Sınıfı’nın da ikinci filminden sonra kadro sürekli değişir.

        Murat Şeker: Bizde hep aynı kadro, aynı ekip... Sadece görüntü yönetmenleri değişti. 6 filmde 3 görüntü yönetmeniyle çalıştık. İlk 3 filmde Murat Tuncel, 4 - 5 ’te Bülent Özer, 6’ncısında da Tufan Kılınç... Onun dışında örneğin sesçi, kostümcü, sanat yönetmeni hep aynı. Bunun da büyük bir başarı olduğunu düşünüyorum.

        REKLAM

        "KİMSENİN DIŞARIDAKİ UNVANININ ÇOK BİR ÖNEMİ OLMUYOR"

        Başrol açısından çok kalabalık bir kadro... 6 filmde de aynı kadroyu korumanın sırrı nedir?

        Murat Şeker: Taksiye biniyoruz veya herhangi gündelik hayattaki sosyal münasebette tanıyan hemen soruyor, tanımayanlarla da mutlaka laf açılıyor. ‘Çakallarla Dans ile ilgili ilk soru; “Devamı gelecek mi?”, “Yeni filmde kadro aynı mı?” ve “Kadroya yeni oyuncular eklenecek mi?” oluyor. Serinin dördüncü filminden sonra oyuncularımızın kendi kariyerlerinde de öyle bir noktaya evirilmeye başladı ki… İlker Ayrık kendi başına yapımcılık ve yönetmenlik yapıyor, Şevket Çoruh; tiyatro açtı, kavuğu devraldı, Didem Balçın; DasDas’ın ortağı. Murat Akkoyunlu; ödüller kazandı, Hakan Bilgin; youtuber oldu, konuşmacı olarak birçok davet alıyor. Timur; hem dizilerde, hem filmlerde oynuyor. Bu sıralarda da ‘Richard’ adlı oyunu hazırlıyor. “Aynı mı?" sorusu yeterli oluyor. Artık kimse “Başka birisi var mı?” diye sormuyor. Biz hep beraber geliştik ve ilerledik. Zaten aşağı yukarı aynı yaşlardayız. Bence en büyük sırrı dengeleri bozmamamız. Herkes vazifesini yaptı / yapıyor. İlker; zaten yapımcı, yönetmen ama sette oyuncu. O bizim ‘Muhasebeci Servet’... Kendi hayatında kendi işinin patronu da olabilir, bir televizyon yıldızı, bir yönetmen olabilir ama orada ‘Muhasebeci Servet’… Bizde herkes patron.

        Ali Tanrıverdi: “Alın teri, kan, ter ve gözyaşı” derler ya… Hep birlikte oluşturduğumuz ‘Çakallarla Dans’ markasının 12 yıl sonunda geldiği kıymetli noktayı herkes kendi içinden ya da dışarı karşı takdir ediyor. ‘Çakallarla Dans’ söz konusu olduğunda biz dâhil herkes ona hizmet ediyor. O yüzden kimsenin dışarıdaki unvanının çok bir önemi olmuyor.

        Murat Şeker: O sete herkes hayatının diğer aşamalarındaki ceketini bırakarak geldiği için biz 12 yıldır birlikte çalışabiliyoruz. Bir araya geldiğimizde bayağı güçlü bir ekip oluyoruz ve hepimiz buradaki rollerimizden memnunuz. Kimse, “Bu neden böyle?” diye sorgulamıyor. O yüzden de devam edebiliyoruz.

        "HEPSİ ÇOK KIYMETLİ"

        Hepsi yıldız oyuncu olduğu için senaryo yazılırken belli dengeler gözetiliyor mu? Denge kurmaya çalışmak bir tedirginliğe neden oluyor mu?

        Ali Tanrıverdi: Yok olmuyor. Bizim artık elimizin alıştığı bir tempo var. Bizim bütün oyuncularımız çok kıymetli. Evet, şu çok büyük bir lüks; çok iyi performans sergileyen oyuncular olmaları çok önemli, elimizi rahatlatıyor. Bizim hikâyemizin her filminde ana kadro 6 kişilik. Artı yeni girecek olan karakterler dâhil herkesin kolektif olarak mevzunun içinde yer aldığı sahneler oluyor. Herkesin en az bir ya da iki defa kişisel performansını sergileyeceği anlar da oluyor. Bu artık bilerek yaptığımız bir şey değil. Otomatik olarak aklımızın elimize sinyal göndermesiyle gerçekleşiyor.

        REKLAM

        "GÖNDERMELER, TAŞLAMALAR, SİYASİ MİZAHLAR HEP OLMUŞTU"

        Çekimlerin bir bölümünü neden Kos Adası'nda gerçekleştirdiniz?

        Murat Şeker: Bu filmde ortaya Ebru Cündübeyoğlu’nun canlandırdığı ‘Manolya’ çıkıyor. Uzun yıllar önce evi terk etmiş ve kendine yeni bir hayat kurmuş. Bizimkileri de Kos Adası'ndaki 4’üncü düğününe davet ediyor. Bizimkiler, o yandan çarklı ada vapuruna biner binmez yeni bir maceranın içine düşüyorlar.

        Ali Tanrıverdi: Aslında bugüne kadarki en büyük çakallığın ortasına düşüyorlar. O yüzden macera, yurt dışında yaşanıyor.

        Murat Şeker: Bizim filmlerimizde göndermeler, taşlamalar, siyasi mizahlar hep olmuştu. Genelde yurdumuzun içindeki çakallarla ilgili filmlere imza atıyorduk. "Bu sefer bütün bölgemiz" diyelim… Yani konumuz, Akdeniz havzasındaki bütün çakallar. Akdeniz havzası ve Akdeniz havzasında olmasa da oralarda gezinen bir dolu çakal var. Ege’de sular her zaman ısınır.

        "YUNANİSTAN HALKI AYNI BİZİM GİBİ"

        Çekimleri Türkiye ile Yunanistan arasında gerilim yaşandığı günlerde gerçekleştirmiştiniz. Vize sorunu yaşadınız mı?

        Ali Tanrıverdi: O sıralarda 60 kişiye vize almaya çalışıyorduk. “Ne olur, ne olmaz” diye plan bile yapmıştık. Örneğin olmayanlara vize vermezlerse, eksik olanların işini yapma konusunda aramızda iş birliği bile yapmıştık. “Straforu ben tutarım” gibi… .

        Murat Şeker: Şükür, vizede sorun yaşamadık. Özellikle Kos Belediyesi ve oradaki turizm müdürüyle gide - gele ahbap olduk. Onlar bizim niyetimizi anladı. İki ülke arasında hem tarihi boyutta, hem de günümüz siyasetinde gerilimler olsa da sanatçılar ve halklar arasında çok büyük bir stres yok. Tam tersine büyük bir bağ var. Çünkü birbirine çok yakın iki kültürden bahsediyoruz. Yemekler aynı, müzikler aynı. Aynı komik olaya gülünüyor, aynı acıya ağlanıyor. Zaten Kos’un 65 bin nüfusunun yaklaşık yüzde 10 - 12’si Türk. O taraftan bize hep çok hürmetkâr ve misafirperver davrandılar. Bizim gibiler… “Siz bizim misafirimizsiniz” diyerek sofralardan hiçbir şey ödemeden kalktık. Daha öncesinde gittiğimde otellerde kaldım. Hepsinde hesabı artık kim ödedi bilmiyorum. Belediye mi ödedi yoksa otel misafir olarak mı ağırladı? Bilmiyorum. Hiç para ödemedim. Bunu hiç beklemiyordum.

        REKLAM
        Kos Adası'ndaki Türk eserlerinden biri de Defterdar Camii
        Kos Adası'ndaki Türk eserlerinden biri de Defterdar Camii

        "BURASI DA GÜZELMİŞ, BİR ŞEY Mİ ÇEKSEK Mİ DEDİK"

        Kos’da çok güzel eserlerimiz var.

        Murat Şeker: Evet, dolayısıyla Kos çok güzel bir lokasyon. Bizim seçmemizin sebebi de ‘Bodrum Film Festivali’ne gide - gele oldu. ‘Bodrum Film Festivali’nin bir kısım ayağı Kos’ta yapılıyordu. Ben de daha önce iki kere gittim, hatta seninle beraber de gittik... Mesela orada yazlık sinemada bizim ‘Deli Ormanlı’ gösterilmişti. Gide - gele “Burası da güzelmiş, bir daha gidelim, burada bir şey mi çeksek? Bodrum'dan da bir gemiyle gidiliyor” dedik ama “Haydi gidelim” dendiğinde zorluklar başlıyor. Bodrum’dan gemiyle gidiliyor da biz filmciyiz. Birçok alet - edevat, sefer yapan da bir gemi var. Arabalı vapur yok.

        "FİLM BOYUNCA SIRF MAZOT PARASI ÖDEDİK"

        Nakledemediğiniz için araç sorununuz vardı.

        Murat Şeker: Buradaki sete geliyorsun, 20 karavan, ışık kamyonu, arabalar... Zaten film boyunca sırf mazot parası ödedik. Eskiden bu kadar büyük kalem değildi. Son zamlardan sonra en yüksek kalem artık oyuncular ve mazot oldu.

        Ali Tanrıverdi: Bütün bu çileleri çekmemizin şuna faydası olacak. İnsanlar, 2 Aralık’ta salonlara gelmeye başladıklarında sadece bir sinema bileti parasına hem gülecekleri hem de Kos’ta tatil yapmışçasına bir yapım izleyecekler. Bence filmin içindeki Yunanistan tarafı çok iyi oldu.

        "ÖNÜMÜZDEKİ 3 AY ÇOK BELİRLEYİCİ OLACAK"

        Film üretiminde maliyetler oldukça yükseldi. Bu şartlar altında film üretimi bu sayıda devam eder mi? Yoksa bir geri çekilme olur mu?

        Murat Şeker: Önümüzdeki 3 ay çok belirleyici olacak. Bunu aralıktaki gişe performansı belirleyecek. Kâhin ya da büyük bir siyaset adamı değilim ama pandeminin ilk günlerinde şöyle tweetler atmıştım; “Kapitalizmin çarklarını durdurduğu için pandemi sonrası büyük ekonomik krizler, hatta savaşlar olabilir.” Çünkü görünen köy kılavuz istemez. Ekonomik kriz sadece bizim ülkemizde değil, tüm dünyada var. Yakıt krizlerinin olduğu bir dönemdeyiz. Dolayısıyla Türk sineması da bu krizlerden nasibini alıyor. Pandemide özellikle bizim yaş grubunun sinemadan ayağı kesildi. Tam da dijital platformlar bu tarihlerde Türkiye'ye giriş yapmıştı ama bizim yaş grubu için bu bir bahane. “Sonra nasıl olsa platformda oynar ya da televizyonda izlerim” diyorlar ama “Aslında ben yaşlandım, tembelleştim, şimdi kim gidecek – gelecek?” diyemiyorlar. Gençler hâlâ gidiyor. Dolayısıyla biz sinemacılar olarak bu ekonomik krizden nasibimizi aldık. Bir diğeri de dijital platformlar çok bol keseden para dağıttı ve bazı yönetmen ve oyuncuları transfer etti. Bu bir geçiş süreci. Türk sinemasının köklü bir geçmişi var. Benim tahminim sinema salonları zarar görür ama aralık, ocak, şubat ayındaki performansa göre ne derece film adedi devam ederse sinemacıların tavrı ona göre belirleyici olur. Kaldı ki aynı şey bizim için de geçerli. İlk haberi de sen yapmıştın hatta biz pandemi öncesinde ‘Ya İstiklâl Ya Ölüm’ filmini yapma projemiz vardı, çekmecemizde duruyor. O projeden para kazanmak istemiyorum ama 10 milyonlarca lira para harcanacaksa en azından kendini kurtarsın. Bu bir misyon projesi. Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet’in 100’üncü yılında tabii ki bunu yapmak istiyoruz ama sinema salonlarına da kimse gitmiyorsa ben ne yapacağım? Kendim için yapacak değilim. İlla Cumhuriyet için, ülkemiz için bir şey yaparız. İşimiz pahalı... Ressam değilim. İş, bir şövale ve boyayla bitmiyor. Aklımıza bir fikir geldiğinde en ucuzu 15 - 20 milyondan başlıyor.

        REKLAM
        'Ya İstiklâl Ya Ölüm'ün bir çizim çalışması
        'Ya İstiklâl Ya Ölüm'ün bir çizim çalışması

        "MADDİ ŞARTLAR OLUŞTUĞUNDA OPERASYONA BAŞLARIZ"

        ‘Ya İstiklâl Ya Ölüm’ için çalışmaya devam ediyorsunuz ama değil mi?

        Murat Şeker: Tabii tabii... Filmi yazın çekeriz. Tabii ki hazırlıklar olacak ama avantajımız Cumhuriyetin 100’üncü yılı sebebiyle alet - edevat kostüm konusunda yürüyen projeler var. Onların bir kısmı tamamlandı. Yani bir kısım tedariği temin edebiliriz. En önemli unsur, senaryo... Senaryomuz hazır ve bence çok iyi. Dört başı mamur... Araştırma sürecini de çok iyi geçirdiğimiz için çok doğru bir senaryomuz var. O yüzden şu an maddi şartlar oluştuğunda operasyona hemen başlarız. Zaten filmi kafamda çekip bitirdim.

        Ali Tanrıverdi: Dekorların inşaatına başlıyorduk. Stat bile kuruluyordu. Sonra pandemi patladı. Pandemi ya çekimlere başladığımızda patlasaydı? O zaman bitmiş olabilirdik.

        Murat Şeker: Önümde bir sürü imzalanacak banka talimatnamesi vardı. Ya imzalamış olsaydım.?

        Ali Tanrıverdi: Benim ilk yönetmenlik çalışmam olan ‘Amacı Olmayan Grup’u pandemiye kurban verdik.

        REKLAM

        "UMUDUMUZ YAĞMUR YAĞMASI ÜZERİNE"

        Evet, bir artış söz konusu. Devam eder mi?

        Murat Şeker: ‘Aşk Geliyorum Demez’i gösterime 2009'un kasım ayında çıkardık. 22 Kasım'a kadar yağmur yağmamıştı. Bu seneki kasım da yağmursuz geçti. Daha yeni yeni yağmaya başladı. Umudumuz, inşallah 2 Aralık’tan itibaren yağmur yağması üzerine.

        Ali Tanrıverdi: ‘Çakallarla Dans', toplum tarafından takdir görüyor. Ne olursa olsun iki saat eğleneceğinin garantisi hissediliyor. O nedenle “Çakallarla Dans 6, gişede ne yapacak?” diye bütün sektörün gözü biraz da bizim filmimizde. Dijital platformlar güzel, sıkıntı yok ama sinemada toplu bir terapi gibi beraber gülmek, beraber ağlamak, toplum duygusu, millet duygusu, kolektif duygu var. O yüzden ‘Çakallarla Dans 6'ya izleyicinin bu duygularla geleceğini düşünüyorum. Türkiye'de ve dünyada her gün 50 tane kötü haber duyuyoruz. Bu şartlar altında eğlenmenin garantisini verebiliyoruz. Hani, “Beğenmeyenin bilet ücretlerini geri vereceğiz” gibi bir delikanlılığın içine girmek değil de... Hiç kimse merak etmesin, iki saatliğine şarteli kapatacaklar.

        'Amacı Olmayan Grup', 13.744 kişi tarafından izlendi
        'Amacı Olmayan Grup', 13.744 kişi tarafından izlendi

        "SİNEMADAN KAZANDIKLARIMIZI KRİPTO OLARAK DEĞERLENDİREN ADAMLAR DEĞİLİZ"

        ‘Amacı Olmayan Grup’ deyince aklıma geldi. İlk yönetmenlik çalışmanı pandemi nedeniyle uzun zaman gösterime çıkaramadın. Neler hissettin, bu durum seni nasıl etkiledi?

        Ali Tanrıverdi: Bizi tanıyorsun, yıllardır sinemada kazandığı parayı inşaatta harcayan ya da başka bir yerde kripto olarak değerlendiren adamlar değiliz. Sinemada kazandığımızı yine sinemada değerlendirmeye çalışıyoruz. O yüzden bizim için şu hikâye çok önemli; yaptığımız bir filmin gişesinden olumlu ya da olumsuz olsun... Tecrübe hikâyesini hibemize atmayı bence iyi beceren bir ekibiz. ‘Amacı Olmayan Grup’, pandemiden yediği tokattan bağımsız, bireysel olarak bana şunu öğretti. Yarın, öbür gün başka bir şey de olabilir. Hayatın bin türlü hali var. Pandemide yaşadıklarımızdan farklı olmayabilir. Dünyanın bin türlü hali var ve canımız sağ olsun. ‘Amacı Olmayan Grup’, güzel bir film oldu. Güzel filmlerin zamana dayanıklı olmak gibi iyi huyu var.

        REKLAM

        "HİÇ KİMSE DE GELMEYECEK DEĞİL YA"

        Az önce konuştuğumuz gibi birçok stres kaynağı söz konusu... Bu durum psikolojinizi nasıl etkiliyor? Sonuçta ‘Çakallarla Dans’a 18 milyon lira yatırdınız…

        Murat Şeker: Vallahi alıştık. Ben tansiyon hastasıyım. Ali de ülseratif kolit var. Ortağımız Cemal Okan zaten 12 yıldır tansiyon hastası. Timur Savcı’da da bir şey vardı.

        Ali Tanrıverdi: Timur ağabeyde gizli şeker olabilir ama söylemiyor.

        Murat Şeker: Bir diğer ortak yapımcımız Sinan Turan’da da tansiyon var.

        Ali Tanrıverdi: CJ Group’tan Ferhat ağabeyde (Aslan) bir şey var mı?

        Murat Şeker: Bir şey olduğunu düşünüyorum.

        Ali Tanrıverdi: Varsa bile söylemiyordur.

        Murat Şeker: Zaten doktor bana yüksek tansiyon çıkınca, “Şeker, bir hastalık değil ama büyük hastalıklara yol açabilecek tehlikeli bir bozukluk” dedi. Yani ben bozuğum. Sinema beni bozdu ama o risklere alışıyorsun. Bir de ortaklarımız var, riskleri dağıtıyoruz. Sinemaya hiç kimse de gelmeyecek değil ya... Mutlaka geleceklerdir. Sonuçta ‘Çakallarla Dans’ın ilk filmi hariç bütün filmlerimiz o yılın en çok izlenenleri arasında ilk 10’da yer aldı.

        "GENEL EĞİLİMİ TEMSİL ETMEZ"

        Pandemi şartlarının tamamen kalkmadığı dönemde en çok izlenen film, 5.484.798 Kişiyle ‘Bergen’ olmuştu. Bu filmin gişe rakamı sizlere neler anlattı?

        Murat Şeker: Nereye yönelim olduğunu gösteriyor. Aslında ‘Bergen’ ekstra bir olgu. Bazı filmler olgusal, yani özel. O yüzden genel eğilimi temsil etmez. ‘Müslüm’ de öyleydi. Bu spesifik kişilerle ilgili. Sevilen sanatçıların dram ve melodramatik yaşam öyküleri... Şu an gözüken daha genç bir izleyici kitlesi var. Hatta çocuk izleyiciler şu an sinemalarda.

        "ÖNEMLİ OLAN DERDİMİZİ ANLATMAK"

        Evet, çocuklara yönelik filmler çok izleniyor.

        Murat Şeker: Daha lokomotif olmuş durumdalar. Özellikle TRT Çocuk’tan gelen bazı çizgi filmlerin de devamı var. Sadece Amerikan ‘Marvel’ serisinin çizgi kahramanları veya büyük çocuklar için macera filmleri değil. Aynı zamanda Türkiye'de üretilen, aile olarak izlenecek çocuk filmleri de iş yapıyor. Yerli ve yabancı kulvarda şu anki lokomotif aslında bu filmler. ‘Çakallarla Dans 6' da kendine has yeri olan bir film. Aslında bizle beraber bütün sektör de bu filmin nasıl performans göstereceğini bekliyor. Çünkü o da çok şey anlatacak.

        Ali Tanrıverdi: Filmi olup vizyona çıkmak isteyenler, “Dur bakalım, bekleyelim”, “Dur, sinemaya yapmayalım o zaman” diyenler dâhil herkesin gözü ‘Çakallarla Dans 6'da.

        Murat Şeker: Bizim durduğumuz yer şurası; bütün kazandıklarımızı Türk sinemasının bir parçası olarak kazandık. Kaybedeceksek de yine burada kaybetme yanlısıyız. Dolayısıyla elimizden geldiğince sinema salonlarında izleyicilerimizle, halkımızla buluşmak için var gücümüzle çalışacağız. Filmimizin yapısını, niteliğini, bütçesini tabii ki gişedeki karşılığı belirler. Yani iki sene sonra baktık olmuyor, o zaman sanat filmi yaparız. Önemli olan derdimizi anlatmak. Sanat filmi yapsam da, düşük bütçeli yapsam da bunalım filmi yapmam.

        Ali Tanrıverdi: Herkesin film çıkarırken para harcamaktan korktuğu dönemde, sonuncusu ne olacak bilmiyorum ama hem hikâyeyi, hem prodüksiyonu büyüttük. izleyicilerimize karşı sorumluluğumuz var. Her şey küçülürken biz mevzuyu daha da büyütmeyi tercih ettik. Bu kumar manasında bir şey değil, sadece izleyiciye olan saygımız. Ben izleyicimizin, gösterdiğimiz saygının karşılığı olarak sevgi sunacağına yürekten inanıyorum.

        REKLAM

        "HERKES KARARINI BU 3 AYDA VERECEK"

        Bu sinema mevsimi pandemiden tamamen ayrılmış olduğu için hep şunu söylüyorum; eylül ila mayıs arasında girecek olan filmlerin performansı önümüzdeki yılları çok etkileyecek. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

        Murat Şeker: Aralık 2022 ve Ocak - Şubat 2023’te vizyona girecek olan filmler bundan sonraki Türk sineması ve Türk sinema izleyicilerinin aslında köşe dönemeci. Bu 3 ayda herkes kararını verecek. “Ben seneye iki film yapayım ya da bir film yapayım” ya da “Hiç film yapmayayım” diyecekler. “Ne olursa olsun şu platformlardan birine kapağı atayım” diyenler de olacak. Dolayısıyla hep beraber göreceğiz. Merak ediyoruz... Yani sinemanın şu an özellikle Anadolu’da yüzleştiği ve pandemiden daha ağır olan şey ekonomi. Ekonomik problem var ama sinema bilet fiyatlarının yüksekliğiyle ilgili değil.

        "BİLETTE PAHALILIK YOK"

        O halde sinemanın diğer eğlence unsurlarına göre daha ucuz olduğu görüşüne katılıyorsunuz?

        Murat Şeker: Evet… Mesela tiyatrolar dolu. Tiyatrolarda 250 - 300 lira bilet fiyatları var. Konserler 300 - 400 lira. Sinema bileti 50’ye de var 75’e de var. Ayrıca bir filmi en pahalı, en lüks bir sinema salonunda izlemek zorunda değilsiniz. Bizim film, Türkiye’de neredeyse 600 - 700 kopya girecek. Her yerde olacak. Artık kötü sinema salonu da kalmadı. Eskiden hakikaten çok sevdiğimiz bir sinema salonu olan Alkazar Sineması vardı ama tuvaletin yeri o kadar yanlıştı ki... Arada - sırada lodos ters esti miydi kokudan duramazdın. Ben orada yüzlerce film seyrettim. Emek Sineması’nın koltukları artık sallanıyordu. Rahat oturamıyordun, sırtına batıyordu. Hayatımda izlediğim filmlerin yarısını Emek Sineması'nda izledim. O yüzden kuyruk sokumumdan ameliyat olmuştum… Şu an rahat ama...

        Ali Tanrıverdi: Mevzu şu an nerede değişiyor biliyor musun? Murat ağabeyin dediği enflasyon etkisinde. Bundan 3 - 4 sene önce bir sinema bileti ücreti, iki kahve parasıydı. Şimdi de aslında dışarda içtiğin iki kahve parası. Sinemada değişen şey şu oldu; sinemaya çoğunlukla giden kitle 18 - 35 yaş arası. Tam oranını söyleyemem ama daha çok beyaz yakalı ve mavi yakalı çalışan kesim. Bundan birkaç sene önce çalışan bir insanın hafta sonu AVM’ye girip bütün ihtiyaçlarını çözeceği bir atmosfer vardı. Sineması, yemeği vs… Pahalılık şurada; sinemadan çıktığında ya da öncesinde, biletin yanına iliştirdiğin hazır yemek bile iki kişi için 70 - 80 liraya çözülürken o para şu an 200 - 250 lira.

        Murat Şeker: Ali ile aramızdaki yaş farkının getirdiği bir şey oldu. Ali; hazır yemek yiyor, ben yemiyorum. Çünkü annemiz sinemaya giderken de maça giderken de sandviçimizi yapardı. Babamla bir gün maça gittik. Polis “İçeri portakalla giremezsiniz” dedi. Babam da “Niye? Hep giriyoruz” dedi. Polis, “Artık yasak”, babam “Niye?” dedi. Polis de “Sahaya atarsınız”, babam, “Ben portakalı Bakırköy’den buraya getirmişim, oturacağım, yiyeceğim” dedi. “Atarsın, atmazsın” derken biz portakalı soyup orada yedik. Yanımızda kardeşim Uğur da vardı. Ben o zaman 10 - 12 yaşımdayım, Uğur da 6… İçinde sinema aşkı, film seyretme aşkı varsa evinde sandviçini yap, gel otur filmini seyret. Hep bahaneler... Bu, yaşadığımız bu ekonomik krizdeki yüzleşme. Bizim yaş grubu yokluktan öte yoksunluğa alışık. Çocukluğumuz iki ayakkabıyla geçerdi. Şimdi herkes her şeye alıştı. Ona da alışılıyor. “Sinema pahalı, 70 lira verilir mi?” diyorlar. Bir kahvenin yanına tatlı alıyorsun zaten 70 - 80 lira veriyorsun. Yani bu filmler o kadar da mı etmiyor? O kadar mı değeri yok?

        REKLAM

        "ÇAKALLIK ÇOK GELİŞTİ"

        ‘Çakallarla Dans’ı ilk çektiğiniz dönemle bugünkü dönem arasında çakallık müessesesi kurumu değişti mi?

        Murat Şeker: Sıradanlaştı. Çakallık artık pervasızlaştı.

        Ali Tanrıverdi: Çeşitlenerek arttı.

        Murat Şeker: Eskiden yine usul usuldu. O yüzden bizim yapma motivasyonumuz da “Alın teri denilen bir şey var. Çakallık yapıp ediyorsunuz ama sonu hapisle bitiyor” oluyordu. Şimdi hapishanelerde yer kalmadı. Yeni hapishaneler inşa ediliyor. Orta Doğu’dan, Balkanlar'dan bütün çakallar burada. Geçenlerde Antalya’da İtalya’nın en büyük uyuşturucu mafyası yakalanmış. Çakallık çok gelişti.

        Ali Tanrıverdi: “Çakallarla Dans’ ne kadar devam eder?” diyorlar ya tabii ki de izleyicilerin takdiri ve hikâyeyle ilgili. Çakallık bizde biten bir şey değil ki ‘Çakallarla Dans’ bitsin.

        Murat Şeker: Ortak yazışma grubumuzda haftada bir haberler paylaşıyoruz. Filmlik haberler… “Bu nasıl olmuş? Böyle bir şey mi var?” O konuda bereketli topraklar.

        "BAKANLIKLARA GÖZ KIRPIYORUZ"

        Senaryo yazdınız, yazıyorsunuz. Dolasıyla hayal gücü yüksek kişilersiniz. Siz de böyle diyorsanız…

        Murat Şeker: Hayal gücümüz iyi de ilk filmden sonra narkotik polisi bizim filmden ilham alıp operasyon düzenlemişti. Halı sahada torbacılarla maç ayarlıyorlar, hepsini birlikte yakalıyorlar. O zaman ‘Film Gerçek Oldu’ diye gazete manşeti atılmıştı. Biz de ilham veriyoruz. Bu filmde de var. Bu filmde biraz daha Dışişleri Bakanlığı ve Milli Savunma Bakanlığı’na göz kırpıyoruz..

        ÖNERİLEN VİDEO
        Şurada Paylaş!

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ