Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Röportajlar Özgü Delikanlı'dan Habertürk HT Stüdyo'da özel açıklamalar - Magazin haberleri

        SHOW TV’nin yapımını BKM’nin üstlendiği, perşembe akşamlarına damgasını vuran ve

        sosyal medyada da çokça konuşulan dizisi ‘Gelsin Hayat Bildiği Gibi’nin proje tasarımı

        ve senaryosu Gani Müjde’ye ait, yönetmenliğini ise Altan Dönmez üstleniyor.

        Dizinin oyuncu kadrosunda Ertan Saban, Özge Özberk, Devrim Özkan, Pamir Pekin, Nilsu

        Berfin Aktaş, Mustafa Açılan, Özgü Delikanlı, Ayşe Kırca, Sanem Babi, Onur Özer,

        Rojbin Erden, Ali Berge, Furkan Murat Uğur, Murat Göçmez, Melisa Bostancıoğlu

        ve Atilla Olgaç gibi deneyimli ve genç isimler bir arada yer alıyor.

        • Free University Berlin'de hukuk öğrenimi.

        • Bahçeşehir Üniversitesi'nde Sinema Televizyon ve Psikoloji.

        • Almanya Berlin Non Acting sınıfında Christian Wewerka yönetiminde metod oyunculuğu.

        • Merve Taşkan'dan metod oyunculuğu.

        • Craft'ta sahne / dramaturji ve oyunculuk üzerine çalışmalar.

        • Dustin Hoffman, Jon Voight, Gerard Butler, David Proval, Sharon Stone, gibi büyük oyuncuları yetiştiren ve Roman Polanski, Martin Scorsese, Sydney Pollack gibi yönetmenlerle çalışan, Actor Studio'nun son hocası olan Jack Waltzer'den oyunculuk dersi.

        • Actor Studio'nun Los Angeles ve Paris sınıfına katılmaya hak kazanan ilk Türk oyuncu.

        Özgü Delikanlı...

        'Gelsin Hayat Bildiği Gibi'de 'Mert'i canlandıran Özgü Delikanlı, yeni nesil oyuncular arasında gelecek vaat edenlerden gösteriliyor, yakın geleceğin yıldızı olacağı öngörülüyor.

        Özgü Delikanlı, konuk olduğu Habertürk HT Stüdyo'da Mehmet Çalışkan'ın sorularını cevapladı.

        Özgü, ‘Gelsin Hayat Bildiği Gibi’, senin ilk yapımın. Kariyerine fenomen bir diziyle başlamış olmaktan dolayı neler hissediyorsun?

        Çok şanslı olduğumu düşünüyorum. Benim için büyük bir deneyim. Çok güzel bir aileyle birlikteyiz, bu yüzden de çok şanslıyım. Herkesin samimiyetini katmak istemesinin enerjisinin de ekrana yansıdığını düşünüyorum.

        "AYNI YAPIMA DENK GELMELERİ ÇOK ÖNEMLİ OLDU"

        Fenomen bir yapımda başlamış olman bir gerginlik oluşturdu mu?

        Aslında stresten çok şöyle bir şey yarattı; işe daha sıkı sarılmam, daha çok çalışmam, ciddiyetimi kaybetmemem gerektiğini anladım. Çünkü BKM, Gani Müjde ve Altan Dönmez ile birlikte çalışmayı çok istiyordum. Böylesine bir üçlünün bir arada olması benim için çok büyük bir şanstı. Önceden Altan hocamla çalışmanın hayalini kuruyor, Gani Müjde’nin yazacağı bir hikâyede yer almak istiyordum. Necati Akpınar’ın destekleyeceği bir yapımda yer almak benim için çok önemliydi. Üçünün aynı yapımda denk gelmesi benim için çok önemli oldu.

        "KENDİMİ ORAYA UYGUN GÖRMEYİNCE ALAN DEĞİŞTİRMEK İSTEDİM"

        Almanya’da iki yıl hukuk okudun. Hukuk öğrenimi görme hikâyenden söz eder misin?

        Hukuğun bana yakın bir meslek dalı olduğunu düşünüyordum. Ezberim kuvvetlidir. Konuşma gücüme ve ikna kabiliyetime de inanıyordum. Zaten sözelciydim ama sürecin devamında çok fazla ezbere dayalı ve belli bir kalıpta kalınması gerektiğini gördüm. Kendimi oraya uygun görmeyince alanımı değiştirmek istedim. Oradan aldığım ve gördüğüm çok bilgi olduğunu da söylemeliyim.

        "DİNLEMENİN ÖNEMİNİ ÖĞRETTİ"

        Hukuk öğreniminin sana en önemli katkısı ne olmuştur?

        Faydası aslında dinlemenin önemini öğretti. Çünkü sahnede dinlemek bence çok kıymetli aynı zamanda da çok zor. Çünkü düşünmek için ve bir şeylerin size dokunması için tamamen kendinizi rahat bırakmanız ve sadece karşı tarafta olmanız gerekiyor. Bunun öneminin ne ölçüde kıymetli olduğunu anladığımı söyleyebilirim.

        "BENİMKİ ÇOK UZUN BİR HİKÂYE"

        Oyunculuğa geçişin nasıl gerçekleşti? Oyunculuk hayallerini mi süslüyordu yoksa birileri seni “Ne kadar yakışıklısın, yeteneğin de var” diyerek oyunculuğa mı yönlendirdi ?

        Yok… Öyle söylendiği oluyordu ama onlara çok kulak asmamaya çalıştım. Çünkü o herkese söylenebilecek bir şey. Oradan yola çıkılmaması gerek diye düşünüyorum. Benimki çok uzun bir hikâye. Aslında çocukluğumdan beri gündelik hayatın ritminden biraz sıkılan bir insanım. Meselelerin biraz özüyle ve ötesiyle ilgilenen, dolayısıyla hikâye anlatmaya çok değer veren biriydim. Hikâye arardım, onun için de gerçekten canlı bir şekilde hayat mücadelesi veren bir karakter olmaya çalışırdım. O hikâyeyi de gerçekten deneyimleyerek aktarmaya çalışırdım. Aslında çocukluğumdan bugüne kadar baktığımız zaman bu vardır. Hikâye aramak, o hikâyeyi deneyimlemek ve deneyimlerken karşı tarafa aktarmanın bana göre olduğunu düşünüyordum.

        "HEPSİ YOLCULUĞUMDA BENİ BESLEDİ BÜYÜTTÜ"

        Kamera önü oyunculuğundan önce tiyatro oyunculuğun var. Önce tiyatroya girip sonra mı ekran önüne geçmek istedin? Yoksa şartlar böyle olmasını mı gerektirdi?

        Aslında önümde belli bir listem ya da belli bir skalam yoktu. Ben sadece çok yönlü bir şekilde beslenmeye çalıştım. Sahnede oyunculuğumu ve kendi benliğimi geliştirebilmek için çok daha fazla açıp özgürleştirebilmek için aldığım eğitimler tamamen buna dayalı. Hiçbirini spesifik bir amaç uğruna yapmadım. Aslında hepsi yolculuğumda beni besledi ve büyüttü. Bu eğitimlerin benim için şöyle bir özelliği oldu; bana çok farklı bir boyut ve çok farklı bir derinlik verdi. Sahnede daha hassas ve daha savunmasız olmamı sağladı. Çünkü bu sayede partnerimle yaşadığım herhangi bir durum ya da çatışmada sahnede çok daha dokunaklı ve hissederek, çok daha yoğun bir şekilde yaşamamı sağlayan bir eğitim süreci oldu.

        "ORADA ÖNEMLİ BİLGİLER EDİNDİM"

        Actor Studio çok önemli ve ünlü bir oyunculuk eğitim merkezi. Keza Jack Waltzer da çok önemli ve bilinen bir eğitmen. Kendisinden edindiğin en önemli öğreti ne oldu?

        Orada edindiğim en önemli bilgi; bir şeylere izin vermek, bir şeyleri rahat bırakmak ve keşfetmeye başladığınız o yeni hikâyenin yeni sürecin içerisinde, sizin olup biten her şeye izin vermeniz...

        "MERT'İ HÂLÂ KEŞFETTİĞİMİ SÖYLEYERİBİLİRİM"

        Biraz daha açabilir misin?

        Siz yaşamda ne kadar detaycı ve titizseniz, bu eğitimde ve oradaki anlayışta da o bekleniyor. Yani yeni bir benlikle ilgileniyorsunuz. O yeni bir benlik için kendinizi sıfırlamanız, yeni bir yolculuğa çıkmanız gerekiyor. Burada da aslında sürecin hiç bitmemesi yani bir sonucun olmaması gerekiyor. O sürecin içinde vereceğiniz bütün mücadeleler sizi bir noktaya taşıyor. Orada da aslında siz yeni bir benliği keşfetmeye başlıyorsunuz. Dolayısıyla o ailenin bir parçası olduğum için çok şanslıyım. Sizin planladıklarınızla ya da kafanızdaki matematikle, düşünce yoluyla yaptığınız bir şey değil. İçgüdüsel ve sezgisel olarak sahnede olmanız bekleniyor. Bunun için çok açık olmanız gerekir. Çok hassas olmanız gerekir ki karşı tarafı dinleyebilin ve çatışmanızı aşmaya çalışabilin. Bu süreçte en önemli öğrendiğim şey aslında değişmenin ve dönüşmenin zamanla olabileceği ve yeni bir benlik tanımak istiyorsak da bunun ancak ve ancak belli bir zamandan sonra yaşanabileceğidir. Dolayısıyla, ‘Mert'i hâlâ keşfettiğimi söylebilirim. Hâlâ belli başlı yönleriyle bana çok büyük sürprizleri oluyor ama onun acısını, sancısını veya davasını set dışında da biraz taşıyor olmak kimi zaman yorucu oluyor. Gündelik hayatımızda da bizi bir yorduğu oluyor ama çok şey öğretiyor. Aslında bu felsefede de önemli olan sürekli bir şey öğreniyor olmamız ama hiçbir şeyi tamamlamıyor olmamız. Bu tabii bir noktada kafayı çok yoran bir şey. Çünkü bir şeyin adını koymuyorsun, sadece başına gelenlerle, onları sahiplenip yoluna devam ediyorsun ama böylelikle o gerçek ana daha fazla yaklaşabildiğimizi düşünüyorum.

        REKLAM
        Jack Waltzer
        Jack Waltzer

        "USTA KİM OLDUĞUNUZLA ÇOK İLGİLENİYOR"

        Bir de sen Los Angeles ve Paris sınıflarına katılmaya hak kazanan ilk Türk oyuncusun. Nasıl seçiliyorsunuz? Sınavdan mı geçiyorsunuz? Yoksa eğitim süresi boyunca gösterdiğiniz performansa göre mi değerlendiriliyor?

        Ustanın önünde canlı bir audition vermek gerekiyor. Sınavdan geçiyoruz. Onun ne olacağına usta karar veriyor. Benimki de ‘Kramer Kramer’e Karşı’ filminden Meryl Streep’in final sahnesindeki tiradı oldu. Onun için 7 gün hazırlandım. Hem duygusal ön çalışma olarak, hem bedensel anlamda belli bir noktaya erişmeye çalıştım. O sınavı geçmeden önce usta tabii kim olduğunuzla çok ilgileniyor. Onun çok değerli bir sözü vardır. Onu tekrar buradan anmış olayım: “Oynamak isteyenlerin bizim sınıfımızda bir yeri yok. Oynamadan bir şeylerin gerçekleşmesini sabırla bekleyecek olanların sınıfımızda bir yeri vardır. Çünkü ben oynamak üzerine değil, oynamamak ve gerçekten o anı sadece sahici bir şekilde deneyimlemek isteyenlerle bir arada olacağım. Her zaman da bu ekolü savundum” derdi. Zaten benim oldum olası idolüm Dustin Hoffman’dır. Bendeki yeri çok başkadır. Gecem gündüzüm onunla geçmiştir. Ki hâlâ da geçer. O onun öğrencisidir ve sayısız değerli filmlerde Jack onu çalıştırmıştır. Bunlardan biri ‘Midnight Cowboy’dur. Oradaki o karakter çalışmasında baş başa çok zaman geçirmişlerdir. Ben idolümün öğrencisi olduğum zaman önce çok fazla heyecanlandım, bu bana biraz yoğun geldi. Bunu aşmak için daha fazla çalışmam gerektiğinin ve işime daha titiz yaklaşmam gerektiğinin sorumluluğuyla hareket etmeye başladım. O yüzden benim aslında bu kadroya girmemin heyecanını en yakın arkadaşlarım daha fazla yaşamıştır. Ben o kadar yaşamadım. Ben direkt sürecin içine girdiğimi ve ciddi ciddi yolculuğuma devam ettiğimi söyleyebilirim.

        1980 yapımı, "Kramer Kramer'e Karşı", 'En İyi Film' dalında Oscar ödülü kazandı. Robert Benton'ın yönettiği film Avery Corman'ın aynı adlı eserinden uyarlanırken filmde başrolleri Dustin Hoffman, Meryl Streep ve Justin Henry paylaştı.
        1980 yapımı, "Kramer Kramer'e Karşı", 'En İyi Film' dalında Oscar ödülü kazandı. Robert Benton'ın yönettiği film Avery Corman'ın aynı adlı eserinden uyarlanırken filmde başrolleri Dustin Hoffman, Meryl Streep ve Justin Henry paylaştı.

        "BEYAZPERDEDE İZLEMEYİ ÇOK İSTERDİM"

        “Kramer Kramer’e Karşı” çok özel bir filmdir. Filmi sen mi seçtin yoksa ustan mı seçti?

        Jack, birkaç öneride bulunmuştu, onda karar kılındı. Onu seçtim. Mehmet Bey açıkçası o dönemde sinemalara geldiği zaman biletimi alıp beyazperdede izlemeyi şu an izlemekten daha çok isterdim. Daha bir anlamı vardı. Çok kolay ulaşamadığımız için heyecanı daha büyük olurdu.

        "BU EKOL BENİM İÇİN ÇOK KIYMETLİ"

        O halde ben şanslıyım. Çünkü “Kramer Kramer’e karşıyı kapısında uzun kuyruklar oluştuğu sinema salonunda izlemiştim.

        Son bir ekleme yapabilirim. Bu ekol, benim için çok kıymetli ve yeri çok ayrı. Bu oyuncuların hepsi kendi öz benliklerinden çok fedâkarlık yapıyorlar, çok özveride bulunuyorlar. Çünkü işlerine olan yaklaşımları, gerçeğe yaklaşmak ve yeni bir benliğe ulaşmak için yapılan bir çalışma. Bu aslında kendi benliklerini bir süre kenara koymak ve yeni bir yolculuğa başlamakla ilgili bir çalışma anlayışı. Burada çok sancılı çok acılı zamanlar geçiriyorlar. Çünkü onların anlayışı o acının sonucunda ortaya çıkanı kucaklamak ve oradan yola devam etmek. Dolayısıyla ben birçok karakter çalışmamda birçok sancıdan geçmişimdir. O dönemki kompleksliği, her şeyin çok yoğun ve fazla bir şekilde üzerimize gelmesini, yeni benliğin doğum süreci olarak tanımlayabilirim. O süreçler çok yorucu oluyor ama o süreçlerin sonunda tek bir gerçek an oluyor. Benim tabirimle, oyuncunun doğru notaya bastığı bir an oluyor. O da her şeyden daha kıymetli oluyor.

        "BAŞINDAN BERİ SAHİPLENDİM DENEYİMLEDİM"

        "Yorucu oluyor" dedin ya, onu biraz daha açabilir misin? Hazırlanırken seni ne yoruyor?

        ‘Mert'ten örnek verebilirim… ‘Mert'in geçmişine baktığımız zaman ciddi bir olmamışlık görüyoruz. Olmamışlığın altında; anne-baba eksikliği, yaşadığı semtin zor koşullarında büyümek zorunda kalması, ablasının az bir maaşla geçiniyor olması ve maddi - manevi bir şeylere diğer gençlerden daha fazla dikkat etmesi gerektiği, sonrasında aslında insani bir şekilde birine yardım etmeye çalışırken haksız yere içeri girmesi ve orada bir süreç geçirmesi var. Zaten içerinin psikolojisi apayrı bir şey. İnsanın ritmi değişiyor, sosyal alışkanlıkları değişiyor. Özellikle de o yaşlarda. Bu belli başlı fevrilikleri, kontrolsüzlükleri, sıkıntıları, iletişim noksanlıklarını beraberinde getiriyor. Şimdi bunların hepsini ben zaten sürecin başından beri sahiplendim ve deneyimledim. Bunlar zaten belli bir şekilde bir insanı yoruyor. Set bittikten sonra bile eve ruhsal anlamda, içsel anlamda çok yorgun bir şekilde gittiğimi hatırlıyorum. Ne var ki son süreçte sevdiği kızdan kötü bir şekilde ayrılması, büyük bir yanlış anlaşılmayla içeri girmesinin beni perişan ettiğini söyleyebilirim. Çünkü ben o süreci birebir ‘Mert' ile beraber yaşadım. Ve bilmediğim, tanımadığım bir hikâyeye bu kadar yakından şahit olmak, o gerçekliğe yaklaşmak için bunları göze almak gerçekten zor. Çok ciddi anlamda zor ama sonrasında ekranda izlediğim şey beni ruhsal açıdan şöyle tatmin ediyor; gerçek anlar, gerçek bir acı, gerçek bir iç çatışma görebiliyorum. Bunlar benim için her şeyden daha kıymetli oluyor.

        "ÇÜNKÜ BİZDEN BİR HİKÂYE

        ‘Gelsin Hayat Bildiği Gibi’nin kariyerine nasıl bir etkisi olmasını umuyorsun? Şu ana kadar sana katkıları neler oldu?

        Tabii ki çok güzel katkıları oldu. Bir defa çok değerli ve çok kıymetli insanlarla bir aradayız. Bizim set arkasında da kurduğumuz iletişim samimiyet, çok gelişme, çalışma, ilerleme üzerine. Altan hocamız bir tanedir. Sayamadığım onlarca, yüzlerce insan var. Onlar kameranın önünde değiller ama onlar olmasa bizim kameranın önünde olmamızın gerçekten hiçbir anlamı olmaz. Bunu bir kez daha buradan söyleyeyim. Bütün ağabeylerime, ablalarıma buradan tekrar teşekkür ediyorum. Onlar bir tanedir. Çok çalışıyorlar. Set arkası genelde görülmüyor ama bu çok kıymetli bir şey. ‘Gelsin Hayat Bildiği Gibi’, bana çok katkıda bulundu. En önemli katkısı da farklı bir hikâye olması. Çünkü bizden bir hikâye. Özümüzü anlatan ve sokak diline de aslında bir noktada yakın bir hikâye. Unuttuğumuz ve hatırlamadıklarımızı sorgulatan bir hikâye. Şimdi öze ve gerçeğe yakın bir hikâyenin parçası olmak benim için herhangi bir projede görünüyor olmanın katbekat daha fazla ötesinde ve daha önemli bir noktada. Dolayısıyla böyle bir aileyle ve böyle bir hikâyenin içinde bir parça olduğum için aslında benim yolculuğuma belki de kalıcılık anlamında olumlu yansıdığını düşünüyorum.

        "GEÇMİŞİNDE ÇOK CİDDİ BASKILAMALAR VAR"

        Sokak kültürüne çok aşina olmadığını düşünüyorum. ‘Gelsin Hayat Bildiği Gibi’ ile rol gereği de olsa deneyimlemiş oldun. Sokak kültürüyle ilgili neler hissediyorsun?

        Setimizin olduğu yerde insanlarla iletişim kuruyoruz. Bazen gelip bize sorular soruyorlar, bazen fotoğraf çekimleri, bazen de karakter hakkında merak ettikleri bir şey oluyor. Onlarla hep iç içeyiz. Onlarla ettiğimiz sohbetlerde ve yaptığım gözlemlerde gördüğüm şey, saf bir mücadelenin olduğu. Bu tamamen hayatta kalmak ve yaşamını sürdürmek için verilen bir çaba. Onun mücadelesi. Onu görüyor olmak karakter ve hikâye hakkında canlı bir şekilde bir şeyleri daha iyi deneyimleyip, bir şeyleri daha iyi öğrenmenin yolunu açıyor. Kurduğumuz iletişimlerde insanların çoğunun bir şeyleri ciddi anlamda baskıladığını görüyorum. Keza ‘Mert'in da geçmişinde çok ciddi baskılamalar var. Bu sadece bir şeyi görmemizi sağlamıyor, bir şeyi o an birebir yaşamamızı sağlıyor. Bu sahneye yansıyabilir. Bu sahneye yansımasa bile yaşam hakkında öğreneceğim yeni bir bilgi ya da yeni bir deneyim zaten benim oyunculuğumu bir noktada çok boyutlu hale getirecektir, dönüştürecektir. Çünkü benim düşünceme göre bir oyuncu her şeyden beslenmeli ve çok yönlü olmalı ki keşfetmediği yanlarını keşfetsin. Tıpkı sizin dediğiniz gibi; aslında aşina değilim. Çünkü ben çok başka koşullardan geliyorum. Ben Berlin’de doğup büyümüşken ve sosyal imkânları çok daha rahat bir gençlikten gelmişken ‘Mert', bunların hepsinden çok uzak. Ve tek meselesi önündeki meselelerini çözmek. Ben aslında şunu çok düşündüm; bu karakterin sırtını yaslayıp, aynanın karşısına geçip “Nasıl gözüküyorum?” diye bakabilecek bir zamanı bile yok. Boyunu aşan meselelerle mücadele ediyor ve bunun altında tabii ki de kayboluyor, tabii tutarsızlaşıyor, dengesizleşiyor. Bir problem onun boyunu aştığı zaman tutuklaşıyor, kendini ifade edemiyor. Çünkü içerden çıkmış biri aslında ve bir süreyi orada geçirmiş. Tepetaklak olmuş bir karakter ama bana çok şey öğrettiğini söyleyebilirim.

        Canlandırdığı her karakterin oyuncunun hayatına bir katkısı olduğunu düşünüyorum. ‘Mert'in sana en önemli katkıları neler oldu?

        Ben her zaman şuna inanır, şunu düşünür doğrunun peşinden ayrılmamaya çalışırım; ne olursa olsun, hangi şartta olursam olayım doğruyu hep savunurum. ‘Mert'te bunu kanlı canlı gördüm. Gerçekten doğrunun peşinden gidiyor ve doğruyu savunmakta o kadar kararlı ki… Bunun için inanılmaz bir efor ve güç sarf ediyor. Çünkü az önce dediğim gibi aslında bütün meseleler onun boyunu aşıyor. ‘Mert' bana çok şey öğretti, çok şey öğretmeye de devam ediyor. Anlaşılmak istemesi, onun çok ciddi bir derdi. Bu sadece kişisel olarak benliğiyle ilgili bir mevzu değil. Benim için bu hayata farklı bakmayla ve farklı algılamayla çok yakın konular. Aslında ben ‘Mert’ sayesinde hayata yeni bir perspektiften ve yeni bir pencereden bakabiliyorum. Bu karakter için çok heyecanlanmıştım, onu çok merak etmiştim. Keşif sürecinde başıma neler geleceğini de çok merak ediyordum. Şu an benim için çok heyecanlı ve çok değişik noktalarla bana yeni aydınlatmalar yaşatıyor. O yüzden çok şanslıyım ve çok mutluyum.

        "GERÇEKTEN DOĞRUNUN PEŞİNDEN GİDİYOR"

        Yönetmeniniz Altan Dönmez ile konuşurken yeni nesil oyuncularla ilgili sizlerden örnek verdi; “Çok iyiler. Gerçekten çok iyi hazırlanıp gelmişler. Kendilerini geliştirmeye de devam ediyorlar” demişti. Sen kendini geliştirme adına neler yapıyorsun?

        Az önce söylediğim gibi Mehmet Bey, bunların hiçbirini ben masaya sırasıyla yazıp da yanlarına tamamladım gibi bir anlayışla yaklaşmadım. Süreç içerisinde bu basamaklar gelişti. Bundan sonra olabildiğince sabit kalmamaya çalışacağım. Sabit olduğumu düşünmüyorum ama oyuncu, düşünsel olarak bir noktada yine de sabit kalabiliyor. Sabit kalmayıp çok yönlü ve çok boyutlu beslenmeye çalışıyorum, çalışacağım. Çok daha fazla uygulamada kalmaya çalışacağım. Çünkü bence bir oyuncu için teoriden daha çok uygulama kıymetli. Yaptıkça, davrandıkça etkisini görüyor, ona bir şeyler dokunuyor ve bir şeyler ortaya çıkıyor. Uygulamaya daha fazla önem vereceğim. Benim için tiyatro ve sinemanın yeri her şeyden çok daha ayrı. Ciddi anlamda oralara yöneleceğim. Yolculuğumun beni nereye götüreceğini çok merak ediyorum.

        "ŞÖHRET HER ZAMAN TEHLİKELİYDİ"

        İnşallah iyi bir yere götürecek. Bir de işin şöhret olma tarafı var. ‘Gelsin Hayat Bildiği Gibi’ fenomen bir dizi olunca genç oyuncuları doğal olarak kısa sürede şöhret oldu. Ki benim gördüğüm kadarıyla bunların başında sen geliyorsun. Şöhretin bir de tehlikeli, sinsi bir yüzü vardır. Altan Dönmez de bu konuya dikkat çekti. “Yeni nesil oyuncuların şöhretin sinsi yüzüne karşı dikkatli olmaları lazım” dedi. Senin şöhretin sinsi yüzüne karşı kendini koruma adına bir savunma sistemin var mı?

        Bence şöhret her zaman tehlikeli, her zaman zehirliydi ama şu an eskisinden çok daha tehlikeli, çok da zehirli. Bu tabii benim görüşüm ama şu an içinde bulunduğumuz dünyada ne yazık ki sadece ‘ben’in önemli olduğunu düşünüyorum. Şöhretle benim aram nasıl olabilir? Ben bu eğitim süreçlerinde herhangi bir konuya inanıp takılı kalmayı ve onu bir dogma gibi savunmayı bırakalı çok oldu. İnandığım birçok şeyi çürüttüm ve kendimi sadece sürece teslim ettim. Dolayısıyla benim bu mesleği yapma sebebimin aslında şöhretle pek bir ilgisi yok. Beklentim; başka insanlara dokunabilmiş miyim? Hikâyenin içinde gerçekten bir karakter yaratarak farklı duygular ve farklı hisler uyandırabilmiş miyim? Eğer herhangi bir şeyi unuttuysak, onu hatırlatabilmiş miyim? Önceliği bu yönde olan bir oyuncunun kafası aslında neredeyse gün içinde hiç şöhretle çalışmıyor. Dolayısıyla yükselecek veya büyüyecek şöhreti bir süre uzaktan gözlemlerim. Dokunmamayı tercih ederim. Çünkü dokunduğum ve o zehri aldığım zaman, insan olduğum için daha fazla içine girmek isteyeceğimi düşünüyorum. Uzaktan izlemeyi tercih ederim. Bakalım ne oluyormuş? Ne yapıyormuş? Bizi nereye götürüyormuş?

        Evet. Şöhret kişiyi değil, kişi şöhreti yönetebildiği sürece keyiflidir. Anladığım kadarıyla sen hikâye anlatmayı seviyorsun. Senaristlik ya da yönetmenlik gibi düşüncelerin var mı?

        Bir şeyler yazıyorum. Zaten Sinema ve Televizyon bölümü mezunuyum. Psikoloji bölümüm de devam ediyor. Onun da bitmesine az kaldı.

        Bana hayatın boyunca eğitimlere devam edecekmişsin gibi geliyor.

        Yok yok. Bir süre sonra yorucu oluyor.

        "ABSÜRT KOMEDİYE DAİR BİR ŞEYLER KARALIYORUM"

        Sende eğitim doyumsuzluğu var. Bu da iyi bir özellik.

        Olabilir... Gerçekten olabilir. Bir şeyler yazıyorum. Absürt komediye dair bir şeyler karalıyorum. Onun dışında gece geç saatlerde kendimle kaldığım zaman yaptığım bir çıkarım üzerine bir paragraf halinde bir şey yazıyorum. Buna tespit diyebiliriz, yorum da diyebiliriz. Yazmayı çok seviyorum çünkü yazdıkça meselenin veya hikâyenin daha kalıcı olduğunu ve beni daha doğru yönde götürdüğünü görüyorum. O yüzden yazmaya çok kıymet veriyorum. Mutlaka ve mutlaka bir gün yazıp çekmek isteyeceğim bir yapım olduğunu biliyorum ama daha gününün olmadığını da çok iyi biliyorum.

        Seneye bile olabilir. Onu bilemezsin. Sende o ışık var.

        Teşekkür ederim.

        "MERT ŞU AN KARŞIMDA OLSAYDI..."

        Eklemek istediğin neler vardır?

        Şunu söyleyebilirim; ‘Mert’ şu an karşımda olsaydı, yapacağım ilk şey karşısına geçip onu saatlerce dinlemek olurdu. Meseleleri içinde anlaşılmak için çok ciddi bir mücadele verdiğini görüyorum ama anlaşılamadığını görüyorum. Onu bir dinlemek isterim. Sonra onun omuzunu sıvazlayıp “Geçecek” demek isterdim. Bu tabii benim karakterimle kurduğum duygusal bağdan ötürü öyle gelişirdi. Onun dışında da olmamışlıktan yola çıkıp olmaya giden yolda başına gelenlerin ve o süreç içerisindeki kırılma anlarının karakteri dönüştürecek olması ve sonra başka bir benliğe eriştirecek olması aslında yine hikâyenin içinde yeni bir hikâye. Karakterin içinde yeni ve görülmemiş bir karakterin yatıyor olması benim için en büyük heyecan ve şu an sadece onu bekliyorum.

        ‘Gelsin Hayat Bildiği Gibi’nin 24'üncü bölümünde; kayıkhanede yaşananların ardından Yılan ekibi zor durumda kalır. 'Serdar’ın konuşmadan ölmesi başlama noktasına dönmelerine neden olur. Büyük patrona ulaşmak için 'Serdar’ı hastaneden kimin kaçırdığını ve ona zehri kimin verdiğini bulmak zorundadırlar.

        'Gizem', 'Aslı' sayesinde biraz olsun yaşadığı acıyı unuturken 'Servet’in ofisine yaptığı bir

        ziyaret aklına şüphe düşürecek bir olaya şahit olmasını sağlar. 'Aylin için işler yolunda

        gitmez. Babasının çıkacağı günü bekleyen 'Aylin' yaptığı görüşmeden mutsuz ayrılır.

        'Yaver’in beklediği telefon sonunda gelir.

        'Meltem ile tekrar buluşma fırsatı yakalayan'Yaver yengesinden aldığı tüyolarla 'Meltem’i etkilemeyi başarabilecek midir? 'Sadi' ise artık Songül’le aynı odada uyumak ister ve bunun için elinden geleni yapar. 'Sadi', 'Songül'ü ikna edebilecek mi? Günlerini olabildiğince sakin geçirmeye çalışan 'Mert' dışarıdaki düşmanının içerideki tehdidiyle karşılaşmak zorunda kalır.

        'Gelsin Hayat Bildiği Gibi', yeni bölümüyle bu akşam saat 20.00’de SHOW

        TV’de.

        ÖNERİLEN VİDEO
        Şurada Paylaş!

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ