Bu korkunç hapishane kayaya oyulmuş geniş yeraltı odalarından meydana geliyordu. Canlı canlı ölüme mahkûm edilen zavallılar zemin hizasından oyulan delikten aşağı yuvarlanır, tıkınacakları bir iki lokma da buradan atılırdı. Buraya varlığıyla sorun yaratan, iktidar üzerinde hak iddia eden kim bilir kaç kişi tıkıldı. Kışın rüzgârların dövdüğü, yazın güneşin kavurduğu bu kayalıktaki sürgün, kıraç Marmara Adası’na gönderilmekten dahi korkunç kabul edilirdi. Biçare mahkûmlar kaba askerlere, çoğu kez barbarlara teslim edilir, tamamıyla bunların insafına terk edilirdi...”
19. yüzyılın sonunda görünümünden ötürü “yassı” ismini alan Yassıada’yı ziyaret eden seyyah Gustave Schlumberger işkencehaneleri böyle tasvir etmiş... Az yazmış, hatta hiç yazmamış... O zindanların içine girdiğinizde hissettiklerinizi anlatmaya kelimeler yetmez, en azından benim kelimelerim.
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay bir grup gazeteciyle Yassıada’yı ziyaret ettiğini, ziyaretin ertesi günü gazetelerde okuyunca epey bozuldum tabii... “Bir de Adalı diyorsun kendine Balçiçek, Yassıada, Büyükada’nın burnunun dibinde, sen niye hiç gitmeyi düşünmedin?” Madem bakanla giden şanslı gazetecilerden olamadık, ben kendim gitsem?
Gittim. Öyle burnumuzun dibinde de değilmiş. Bir, bir buçuk saat sürüyor yol, o da deniz sakinse... Kışın tekne batıran öylesine çok ki, adanın açıklarında... Kültür merkezi olduğunda ulaşımı nasıl sağlayacaklar gerçekten de çok merak ettim. Eskiden askeriyenin kontrolünde olan ada, bugün Kültür ve Turizm Bakanlığı’na devredilmiş. Adada sadece bir kişi yaşıyor. 30 yaşındaki Adanalı balıkçı İzzet Demir ve beş kurt köpeği karşıladı bizi iskelede... Yaklaşık 2 saat dolaştık, girmediğimiz yer, fotoğraflamadığımız köşe kalmadı... Ayrılırken yine de aklımız kaldı... 18.5 hektar Yassıada’da yüzlerce çeşit ağaç var. Erik, badem, incir, elma, armut, ayva, şeftali ve incir benim rastladıklarım...
Terk edilmiş, yer yer çürümüş, camları kırılmış binalarda simsiyah rakamlar göze çarpıyor... 151... 152... “Askeri binalar” diye anlattı Bekçi İzzet. “Siz şimdi Adnan Menderes’in tutulduğu odayı görmek istersiniz, zaten her gelen oraya bakıp çıkıyor, ama aslında ne zindanlar var adanın öte tarafında...”