Son dakika haberler... Miras bilmecesi: Sahte vekâletname raporu ve cezasızlık iddiası
İş adamı Enver Paralı 2013 yılında beyin kanaması nedeniyle hastaneye yatırılmış ve uzun bir sürecin ardından temmuz ayında hayatını kaybetmişti. Paralı'nın hastanede olduğu ve akıl sağlının yerinde olmadığı dönem içerisinde ise mal varlığının oğlu Ahmet Galip Paralı ve kızları tarafından sahte vekaletnameler ile ele geçirildiği iddia edilmişti. Torun Ömerhan Kuru'nun iddiasını araştıran savcılık, vekâletnamenin sahte olduğunu belirlemiş ve dava açılmıştı. Son olarak Adli Tıp incelemesi yapılan vekâletnamelerin sahte olduğu teyit edilirken, Kuru dikkat çeken bir iddiada bulunarak, "TCK'da ilgili maddede belli akrabalık ilişkisi bulunan kişilerin birbirlerinin malvarlığına karşı işlemiş bulundukları suçlardan dolayı cezalandırılmamaları öngörülüyor. Bu nedenle ceza almayabilirler" dedi
Dev mirasla ilgili davada, sahtecilik iddiasına yönelik başlatılan soruşturmada yeni bilirkişi raporu da hazırlandı. Emniyet Kriminoloji'den çıkan rapordan sonra Adli Tıp Kurumu da hem imzaların taklit olduğunu, hem de Enver Paralı'nın 1 Ağustos 2013 yılından bu yana fiili ehliyetinin olmadığını vurguladı.
Emrah Doğru'nun haberine göre, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı iddianameye göre, mağdur iş adamı Enver Paralı (78), 1 Ağustos 2013 tarihinde beyin kanaması geçirerek özel bir hastanede tedavi altına alındı. 12 Eylül 2013’e kadar da yoğun bakımda tedavi gördü. Bu tarihler arasında yoğun bakımda olan Enver Paralı’nın oğlu Galip Paralı iddiaya göre, Sirkeci’deki bir notere gidip babası Enver Paralı talep etmiş gibi, 28 Ağustos 2013 tarihli vekâletname hazırlattı.
Vekaletname ile Enver Paralı’nın, değeri yüz milyonlarca lira ile ifade edilen menkul ve gayrimenkullerinin satışı ve devri, oğlu Ahmet Galip Paralı’nın (36) ve kız kardeşlerinin kontrolündeki başka şirketlere aktarıldı.
Ömerhan Kuru
Enver Paralı’nın torunu olan Ömerhan Kuru ise durumu fark etti. Dayısı Ahmet Galip Paralı’nın ve kendi annesinin de içinde bulunduğu olay ile ilgili savcılığa “nitelikli dolandırıcılık” suçlamasıyla başvuruda bulundu.
VEKÂLETNAMELERİN SAHTE OLDUĞU ORTAYA ÇIKTI
Olaya dair ilk bilirkişi raporunda, vekaletnamedeki imzanın mağdur Enver Paralı’nın imzaları model alınmak suretiyle taklit yoluyla atıldığı kaydedildi.
Savcının iddianamedeki değerlendirmesine göre ise Paralı’nın hastanede yatakta tedavi gördüğü süreçte oğlu Ahmet Galip Paralı’nın plan ve talimatı ile yüz milyonlarca lira değerindeki mülklerin satış ve devrinin yapıldığı, hesaplardaki para ve hisselerin transfer edildiği ve kişilerin çelişkili beyanlarla suçtan kurtulmaya çalıştıkları ortaya çıktı.
"BİLİNCİ YERİNDE DEĞİLKEN GERÇEKLEŞTİ"
Olayla ilgili Habertürk'e açıklamalarda bulunan torun Ömerhan Kuru da şunları kaydetti: “2013 yılında dedem Enver Paralı beyin kanaması geçirdi. Eşi ve çocuklarıyla ilişkileri çok kötüydü, zaten bu kötü ilişkiler yüzünden olay yaşandı. Akılalmaz oyunlar ile tüm malvarlığı gasp edildi; burada bir ya da iki değil, sadece şu ana kadar tespit edilebilmiş 35 adet sahte evraktan bahsediyorum.
Ayrıca dikkat edilmesi gereken nokta ise, miras zaten hukuken onlara kalacaktıysa neden bunu bir suça dönüştürerek, ceza davasına konu olacak şekilde gasp etme yoluna gittiler?
Hukuken hakkınız olan bir şeyi sahte evrak düzenleyerek elde etmezsiniz, mahkemeye başvuruda bulunur, ilgili hakları devralırsınız. Bu nokta çok atlanıyor. Ailesi dedem ile bir husumet içerisindeydi ve kuvvetle muhtemel dedemin bir vasiyetnamesi vardı. İmha edip bundan dolayı kanun dışı yollara saptılar.
Ayrıca yine hasta olduğu dönemde kendisi milyonlarca dolarlık krediye kefil olarak gösterildi. Bunun da sahte imzalar ile yapıldığına inanıyorum ve şikayetçi oldum. İnanılmaz ama onun adına onun ağzından yazılmış mektuplara dahi denk geldim. Yani burada sadece basit bir 'miras taksimi' söz konusu değildir, dedemin sağlıksız olduğu durumda kişilik haklarına her açıdan saldırı da söz konusudur.
Ben şikâyette bulunduğum için aileden aforoz edildim, annem ve anneannem beni korkutmak için mirastan çıkardılar. Doğruyu söylediğim bir meselede bundan dolayı bu kadar ağır bedeller ödemek beni üzdü. Çok şükür mahkemeler ilerledikçe haklılığım ortaya çıktı. İlk başta haklılığımı ortaya koyan Emniyet Raporu'na itiraz ettiler, dolayısıyla mahkeme başka bir yerden daha imza incelemesi istedi. Şu anda da bir kez daha Adli Tıp Kurumu iddialarımda haklı olduğumu, dedemin iradesinin taklit edildiğini teyit etti. Bu şekilde tartışmasız bir şekilde evrakların sahte olduğu ortaya çıktı.
Şu anda gelinen noktada ise enteresan bir durum ortaya çıktı. Türk Ceza Kanunu'nda 167 sayılı bir madde var, aralarında belli akrabalık ilişkisi bulunan kişilerin birbirlerinin malvarlığına karşı işlemiş bulundukları suçlardan dolayı cezalandırılmamaları öngörülüyor. Yani teorik olarak şunu söylüyor: 'Aile içi dolandırıcılık suçtur fakat hiçbir cezası yoktur.' Ben halkımızın bu kanundan haberleri olduğunu düşünmüyorum çünkü bilinse bu bir infiale neden olur.
Aile içi hırsızlık ve dolandırıcılık bir suç olsa da hiçbir cezası yok kanunda. Suç görmezden gelinerek burada aile kavramının korunduğu düşünülüyor, fakat tam aksine dedemin mağdur olduğu bu durumdaki gibi, toplumda aslında sadece ismen 'aile' olan, husumet içindeki kişiler var. Dedemi sağlığında sürekli üzen insanlar kendisini savunamadığı noktada da kendisini mağdur etti ve bu yasa dolayısıyla suçları tespit edildiği halde ceza almayacaklar.
ADLİ TIP RAPORUNDA NE DENİLİYOR?
Öte yandan Adli Tıp Kurumu'nun geçtiğimiz günlerde davanın görüldüğü İstanbul 5.Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderdiği raporda da, "İnceleme konusu belgelerdeki Enver Paralı adına atılı imzalar ile Enver Paralı'nın mukayese imzaları arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından farklılıklar saptandığından söz konusu imzaların mevcut mukayese imzalarına kıyasla Enver Paralı'nın eli ürünü olmadığı belirlenmiştir" ifadeleri yer aldı.
TCK 167.MADDE NE DİYOR?
Ömerhan Kuru'nun değindiği Türk Ceza Kanunu'nun 167. maddesinde de şu ifadeler yer alıyor: "İzlenen suç politikası nedeniyle, aralarında belli akrabalık ilişkisi bulunan kişilerin birbirlerinin malvarlığına karşı işlemiş bulundukları suçlardan dolayı cezalandırılmamaları kabul edilmiştir. Ancak, yağma ve nitelikli yağma suçları açısından bu şahsî cezasızlık sebebinden yararlanma kabul edilmemiştir. Şahsî cezasızlık sebebinin söz konusu olduğu durumlarda, ilgili kişinin sadece cezaî sorumluluğuna gidilemez. İşlenen fiil, suç oluşturma özelliğini devam ettirmektedir. Maddenin ikinci fıkrasında ise, malvarlığına karşı işlenen ve birinci fıkra kapsamına giren suçlardan dolayı cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsî nedenler gösterilmiştir."