Tıp dünyasında yeni bir kavram, sağlıkta yeni tehdit: Giresun Sendromu nedir?
Giresun Sendromu, organların tamamen ters yerleşmesiyle kendini gösteriyor ve bu durum, hastaların yaşam kalitesini büyük ölçüde etkileyebiliyor. Kalp, akciğer ve karaciğer gibi hayati organların yer değiştirmesi, sağlık problemlerini beraberinde getiriyor. İşte detaylar...
ABONE OLGiresun Sendromu, organların yer değiştirmesiyle birlikte kalp ve karaciğer gibi hayati organlarda fonksiyon bozukluklarına yol açabiliyor. Peki bu nadir sendromun belirtileri nelerdir ve tedavi süreci nasıl işler?
Giresun Sendromu, tıp literatüründe ilk kez Türkiye’nin Giresun ilinde tanımlanmış, oldukça nadir görülen bir konjenital (doğuştan gelen) anomalidir. Bu sendrom, vücuttaki tüm iç organların tam simetrik şekilde ters yerleşim göstermesiyle (total visceral inversiyon) karakterizedir. Latince adıyla total situs inversus olarak bilinen bu duruma benzerlik göstermesine rağmen, Giresun Sendromu, bu klasik durumdan farklı olarak ciddi organ fonksiyon bozuklukları, özellikle de karaciğer sirozu ve kalp yetmezliği gibi komplikasyonlarla seyreder.
Bu sendromun tanımlandığı ilk vakada, organ yer değişimi bulgusuna ek olarak siroz gelişimi ve kalp fonksiyonlarında ciddi bozulma tespit edilmiştir. Bu nedenle literatürde situs inversus totalis’den farklı olarak klinik sonuçlar doğurduğu görülmüştür ve özgün bir sendrom olarak adlandırılmıştır.
Giresun Sendromu'nun belirtileri, organların ters yerleşiminin yol açtığı fizyolojik uyumsuzluklardan kaynaklanır. Belirtiler, genellikle çocuklukta fark edilmez ve bireyler ileri yaşlara kadar asemptomatik kalabilir. Ancak yaş ilerledikçe ya da bir sağlık taraması esnasında sendromun varlığı ortaya çıkar. En sık görülen belirtiler şunlardır: