Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

BEGÜM ÇELİKKOL / HABERTURK.COM

Çocukluğumdan beri izlediğim biriydi Mandrake. Televizyona çıkardı, bin bir çeşit farklı numaralarla hem beni hem de aile bireylerini şoke ederdi. Babamı anımsıyorum “Allah Allah” der, ekrana daha dikkatlice bakardı. Hatta öyle inanışlar var ki onunla ilgili “Bu adam cinlerle, olağanüstü güçlerle böyle numaralar yapıyor” bile diyenler oluyordu. Gerçekten de ağzını okumaya çalıştığınızda dua eder gibi görünen Mandrake insanları havada uçuruyor, tuzları kaybediyor, binbir çeşit iskambil oyunlarıyla herkesi büyülüyor… Çocukluğumda “Hokus pokus, abrakadabra” sözleriyle hayallerimi süsleyen Mandrake, “Gerçekten de bu işi olağanüstü güçler sayesinde mi yapıyordu?”, “Böyle bir yeteneği nasıl kazanmıştı?”, “Acaba nasıl bir insan?” sorularıyla çıktığım yolculukta beni güler yüzüyle karşıladı.

Hatta babamın kendisine olan sevgisini anlattığımda bana bir iskambil numarası öğretti ve ekledi “Baban bu numarayı görünce dilini yutacak. Evde çalış ve en iyi olduğunu hissettiğinde uygula.”Gerçek ismini unuttuğunu söyleyen nam-ı diğer Mandrake yani Ertuğrul Işınbark sorularımızı yanıtladı.

Bu işe nasıl başladınız? Nasıl bugünlere geldiniz?

İlkokul üçüncü ya da dördüncü sınıftaydım. Bir sihirbaz geldi, pek de yetenekli değildi herhalde, onun yaptığı birkaç numarayı ben çözdüm. Çocukluktan beri bir istek ve merak vardı içimde. Kartonlarla bir kutu yaptım. El işi kağıtlarıyla süsledim. Bir oyun yarattım ve çocuklara bu oyunu yaptım. Çocuklar bayıldılar, “Sihirbaz, sihirbaz” diye bağırdılar. Konu öğretmenlere intikal etti. Müsamerelere çıktım. Bu sefer de işin içine girmiş oldum. Neler yapabilirim diye düşünmeye başladım. Şeytanca şeyler düşünüyordum. O yaşta soğanı elma yaptım. Cazip neler bulabilirim diye uykularım kaçıyordu. O sırada “Soğan, elma olmalı ve ben bunu çocuklara yedirmeliyim” dedim. Buldum bir yolunu, yer yerinden oynadı. O zamanlar müsamereler yapılırdı, resim, müzik alanında. Birinci olana ödül verilirdi. Ben de onlara bir yanardağ yapmıştım. Alçıdan yapmıştım. Otlarla etrafını süslemiştim. İçini oydum. İçine de mum yaktım bir tane. Lamba gibi oldu. Hem alevler çıkıyor, hem duman çıkıyordu. Birincilik almıştım. Sonra “Nasıl bu işi ilerletebilirim?” dedim. Evden de kimse istemiyordu. Gizli yapıyordum. Sahaflar Çarşısı’na gittim. Sihirbazlıkla ilgili kitaplar aradım. Bir tane fasikül buldum. 1932 baskılı iskambil oyunlarıyla ilgili bir kitaba rastladım. Kitabın sonunda “Devamı gelecek” yazıyordu. Kitapçılara sordum “Bu kitabın devamı var mı?” diye. Orada yaşlı bir beyefendi, Kamil Yüce, “Ben sana onu bulacağım” dedi. Belki altı ay yanına gittim. Bir gün bulmuş ve dünyalar benim olmuştu. İçinde şimdiki illüzyon numaralarının o devirde yapılmışları vardı. Para, mendil oyunları vardı. Mesela karşıya bir insan koyuyorsunuz, ok bir yerden giriyor bir yerden çıkıyor. Neler vardı içinde. Yapabileceklerimi denedim. Sonra hokkabazlar buldu, sünnet düğünlerine götürüyorlardı…

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ