Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar 'Birbirimize güvendik ve bütün duvarlar yıkıldı'

        Y kuşağının çocukluğunda Will Smith’in yeri biraz gariptir. TRT’de polislerden kaçarken göründüğü rollerle hatırlarız onu. Bu kez DC Comics ve Warner Bros yapımı Suicide Squad’ın (Gerçek Kötüler) en cool karakteri Deadshot olarak perdeden göz kırpacak. Filmde ayrıca bu dönemin en top modeli, perdeye de iyiden iyiye ısınan Cara Delavingne ile karşımızda olacak. İşte Will Smith ve Cara Delavingne’in ağzından Gerçek Kötüler...

        Cara Delavingne: Cadı olmak çok zevkliydi

        David Eyer, Dr. June Moone/ Enchantress rolüyle size geldiğinde ilk tepkiniz ne oldu? Projeye sizi çeken neydi?

        David’le 2 yıl önce, senaryonun yazımından çok önce tanışmıştım. Aslında, projeyle ilgili bana bir şey söylemedi. Sadece kendi aklındaki Enchantress imgesini internetten bulduğu bazı fotoğraflarla aktardı. Proje tamamen gizliydi; ve her zaman olduğu gibi, bir şey ne kadar gizliyse o kadar baştan çıkarıcı oluyor. Sonrasında sadece birkaç kez telefonda konuştuk. Psikolojiden, karakterin diğer özelliklerinden bahsettik. İkisi de son derece ilgi çekiciydi. Bu arada, gerçek bir audition’dan geçtim ve senaryo çoktan yazılmıştı ama beni projeye çeken daha ziyade David’in kendisi oldu. Çalışmalarına aşinaydım, bu yüzden onunla çalışabilme ihtimali bile heyacanlıydı. Filmden öyle gizemli söz ediyordu ki adeta büyülendim. Sanırım beni daha çok etkileyen işin hayaliydi. İlk andan itibaren projede olacağımı biliyordum.

        Kadim bir cadı olan Enchantress tarafından ele geçirilen Dr. June Moone karakterine nasıl büründünüz?

        Enchantress karakteri bu dünyanın çok dışında ama sanırım David’i mükemmel kılan, filmdeki her şeyi temellendirebilmesi, gerçekçi bakabilmesi. Tüm bunlar Enchantress’i dünyamıza sokuyor. David, Enchantress’i güçlü; neredeyse zorba biri olarak görüyor ama aslında onun da yaralı ve korunmaya muhtaç bir tarafı var. Burada herkes kendinden bir parça bulabilir. Bu yüzden karaktere bürünmek benim için zor olmadı, sonrası da artarak geldi.

        Enchantress’in filmdeki görünüşü çok çarpıcı. Kostüm tasarımcınız Kate Hawley’yle fikir alışverişi yaptınız mı?

        Filmdeki kostüm, makyaj ve saç tasarımı öyle profesyonel bir noktadaydı ki, katkıda bulunmaya çalışmam komik olurdu. Harika bir iş çıkardılar; ne karışacak ne de söylenecek bir şey vardı. Benim işim karakteri yaratmaktı; beden dilini ve aksanını en iyi şekilde ortaya koymaktı, bu yeterliydi.

        ‘BÖYLECE SARI KUŞAĞIMI ALDIM’

        Filmdeki aksanınızdan bahsedelim biraz. Karakteriniz Amerikalı mı?

        Dr. June Moone Amerikalı ama bence Enchantress İngiliz. Sonuçta çok uzun zamandır bu gezegende ve Amerika bariz yeni bir ülke! Epeyce yaşlı olduğu için Latince falan konuşuyordur diye düşünmüştüm ama İngiliz aksanı muhtemelen daha gerçekçi duracaktı, bu yüzden daha iyi bir tercihti.

        İki farklı aksanla konuşmak zor olmadı mı?

        Zaten İngiliz olduğum için olmadı. Ayrıca daha önce bir Amerikalıyı oynamıştım, o yüzden pek zorlayıcıydı diyemem ama kesinlikle çok eğlenceliydi.

        Çekimlerden özellikle sizin için unutulmaz olan bir an var mı; oynamaktan en çok keyif aldığınız sahne mesela?

        Başlangıçta Albay Rick Flag’i oynayan Joel (Kinnaman) ile neredeyse baş başaydık. Öte yandan grup sahnelerini çekmek hakikaten eğlenceliydi. Setin dışında herkesin espriler yapıp harika zaman geçirmesi; set zamanıysa birdenbire ciddileşip profesyonel oluvermemiz çok acayipti. Gerçekten farklı bir ortamdı. Elimizden gelenin en iyisini yapmak istedik. David setteyken asla etrafta bir şeylerle dalga geçip oyalanmak istemezsin. İlk gün çok keyifli ve unutulmazdı mesela; 3-4 metre yükseklikten bir mağara oyuğuna düşmek zorundaydım. Favori sahneme gelince, kendimle karşılaştığım ilk sahne olabilir. June’ın Enchantress ile ilk karşılaştığı sahne yani. Karakterlerin yüz yüze gelmesini iki farklı günde, iki farklı bölümde çektik.

        Muazzam oyuncu kadrosundan söz eder misiniz biraz?

        Evet, sürekli şakalaşırız. Bence David gerçekten de seçti; ama kelimenin tam anlamıyla bir grup serseri seçmiş oldu! Elbette biz bu karakterler değiliz ama ne zaman bir araya gelsek yaramaz okul çocuklarına dönüşüyoruz. Hep beraber otobüsün en arkasına oturup bağıra çağıra şarkı söylüyoruz. Çekimlerden önce 1 ay kadar provalarımız oldu ve bütün oyuncuların içinde benzer şeyler olması çok ilginçti. Çok iyi geçindik. Hepimiz birbirimize tamamen açık olma ve güvenme konusunda istekliydik. Bence bu bir kere başarıldığında bütün duvarlar yıkılıyor ve anında bağlanıp harika arkadaşlıklar kurabiliyorsun. Sonunda neredeyse bir aile gibi olmuştuk.

        Rolün fiziksel tarafı için antrenman yapmanız gerekti mi?

        Fiziksel antrenmanlar, grubu bir araya getirirken psikolojik olarak da çok yardımcı oldu. Diğer karakterler kadar antrenman yapmadım; karakterim bir cadıydı ve dolayısıyla savaşmasına gerek yoktu ama kesinlikle cadı olmak diğer filmlerde yaptığım her şeyden daha zevkliydi. Biraz eğlenmek için, biraz da karakterin fiziksel özelliklerini geliştirmek için az da olsa dövüş antrenmanı yaptım tabii. Herkes dövüş sanatları eğitimi aldı, çok eğlenceliydi. Ben de böylece sarı kuşağımı almış oldum.

        Will Smith: Artık bilgelik peşindeyim

        Her şeyden önce, Deadshot’ı oynamak müthiş cool olmalı...

        Biliyorum. Tarihi bir karakteri canlandırmak muazzam zaten. Deadshot’ın geçmişine, yıldan yıla yaşadıklarına baktım ama hâlâ onu yaratmak için alanım vardı. Zira her şeye rağmen insanların kafasında kanlı canlı bir Deadshot imajı yok. Bu hem fantastik hem de kolay kolay ele geçmeyecek bir fırsat.

        Yazar ve yönetmen David Ayer size projeden ne zaman söz etti? Sizi nasıl etkiledi söyledikleri?

        İlginçtir, David’le tanışır tanışmaz, ortada bir senaryo bile olmadan attım imzayı. Bir yönetmen bir oyuncudan hoşlandığında onun altıncı hissine güveniyor. Bazı yönetmenler için aktörler, yaratılan işin olmazsa olmazı. David için, Clint Eastwood için, David O. Russell için bu böyle. Ortaya çıkan işte kalplerini ve ruhlarını görüyorsunuz. “Fury”yi izledikten hemen sonra David’le tanıştım ve o an bu kıvrak zekâ tarafından yönetilmek istediğimi fark ettim. (Gülüyor.)

        David Ayer tüm ekibi 5 haftalık bir prova dönemi için bir araya getirmiş. Squad ekibinin tamamıyla bir arada olmanın size bir aktör olarak nasıl etkileri oldu?

        David prova döneminde eşsiz bir iş çıkardı. Senaryoyla çok az ilgilendik; sadece birbirimizin hayatında neler olup bittiğini öğrendiğimiz bir süreçti. David bizlerden karakterle bağlantı kurabileceğimiz, kendi hayat tecrübelerimizi dinlemek istedi. Zihninde bize ait küçük depolar yarattı. Sonrasında sete gittiğimizde, anlattığımız tüm o şeylerin içinden lise mezuniyet balomuzu ortaya çıkarıp o anda bizden istediği ifadeyi elde etmeyi bildi.

        ‘HİT FİLMLER İLGİMİ ÇEKMİYOR’

        Floyd Lawton olarak bilinen Deadshot dünyanın en öldürücü suikastçısı ve Squad’ın lideri oluyor. Karakterin içinde kendi yolunuzu bulmaya çalışırken sezgileriniz işe yaradı mı, yoksa daha derinlere inmenizi gerektiren anlar oldu mu?

        Aklımda dönüp duran şuydu: Bir adamı para için insan öldürecek duruma getiren ne olabilir? Ve hâlâ nasıl seri katil olmayabilirsiniz? David beni John Douglas Ve Mark Olshaker tarafından seri katiller üzerine yazılmış ilginç bir kitapla, “The Anatomy of Motive”le (Güdünün Anatomisi) tanıştırdı. “Birine bir şeyi neden yaptığını sormanıza asla gerek yok” diyor kitap, muazzam bir fikir bence. Cevap daha da ilginç: “Evet yaptı çünkü bu ona kendini iyi hissettirdi.” Her insan yaptığı her şeyi kendisini iyi hissettirdiği için yapıyor.

        Peki ya sonra?

        Sonra ikinci soru geliyor: “Neden bu şey ona iyi hissettirdi?” Cevap benim için güçlü bir oyunculuk dersi oldu, Deadshot’a giden yolu böyle çizdim.

        Büyüleyici şeyler anlatıyorsunuz ama Deadshot’ın içinde bir savaş var sanki...

        Kilit nokta Deadshot’ın kızıyla arasındaki mesele. Kariyerimin bu aşamasında hayatıma bir şeyler katabileceğini hissettiğim filmlerde olmayı seçiyorum, hit filmler ilgimi çekmiyor. Hayatı anlama biçimimi, bilgeliğimi ve tecrübemi yükseltecek işler peşindeyim.

        ‘HAYATIMIN GERİ KALANINDA MARGOT’LA ÇALIŞABİLİRİM!’

        Bunu yakalamış görünüyorsunuz.

        Kendi kızımla da benzer duygusal tecrübeleri yaşadım. Baba olarak kendime belli bir yol seçmiş, belli davranış biçimleri geliştirmiştim ama hiçbiri kızıma sökmedi. Onun istediği bu tür bir baba değildi. Neticede benim için acılı bir geçiş dönemiydi; yaptığım ilk şey arkama yaslanıp sakinleşmek ve kızıma neler olduğu konusunda daha derin bir anlayış geliştirmeye çalışmak oldu. Deadshot da duygusal olarak çok benzer bir bocalama yaşıyor. Halbuki kızının talebi bambaşka.

        Harley Quinn’i canlandıran Margot Robbie’yle ikinci kez çalışıyorsunuz.

        Daedshot, Harley ve Joker arasında görünenin ötesinde ilginç, üçlü bir durum var. Kız aslında Joker’in ama Deadshot’la da masa altında köpürüyorlar. (Gülüyor.) Margot olağanüstü bir kız; bugüne kadar birlikte çalıştığım en güzel ve en yetenekli aktrislerden biri. Kariyerimin geri kalanında yalnızca Margot’la çalışabilirim. (Kahkahalar...)

        Gerçek anlamda fiziksel efor isteyen de bir rol. Ne tür bir antrenman programı uyguladınız?

        Evet, biraz tehlikeliydi. Hayatımda ilk kez kasım yırtıldı, 6 hafta yattım.

        Fanlar için süper-kötüler de en az süper kahramanlar kadar ikonik. Suicide Squad üzerinden gidecek olursak, onlarda ne buluyoruz dersiniz?

        Süper-kötüler masallardaki o gerçeklikten uzaklık halini kırıyor ve güvenli bir şekilde kendi karanlık tarafınızı keşfetmenizi sağlıyor. Kendinizi Deadshot’la, Harley Quinn’le ya da Joker’le özdeşleştirebiliyorsunuz. Yani süper-kötüler size 1 dakikalığına bile olsa kötü olma olanağı sağlıyor.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ