Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam Kuran'da başörtüsü yok

        Eski Başbakan Bülent Ecevit'in isteğiyle araştırma yapan yazar İsmet Bozdağ, 'Kuran'a göre, kadınların gizlemesi gereken yerleri saç ve gerdanları değil, göğüsleridir' dedi

        Yazdığı tarih kitapları ve araştırmalarıyla tanınan İsmet Bozdağ, 8 yıl önce dönemin başbakanı Bülent Ecevit'in kendisinden "Başörtüsünün Kuran'da yeri olup olmadığı"na ilişkin bir çalışma yapmasını istediğini belirtti.

        Özdağ, "Araştırmayı yaptım ve Sayın Ecevit'e sundum. Çalışmayı inceledi ve sonra, 'Tıpkı benim düşündüğüm gibi. Ancak ben bunu açıklayamam. Bence bunu siz yayın yoluyla açıklamalısınız' demişti" dedi.

        Toplam 67 kitap yayımlayan 91 yaşındaki Bozdağ, başörtüsüyle ilgili bu çalışmasını yayımlamaya fırsat bulamadığını, ancak bunu kamuoyuna açıklamayı bir borç bildiğini belirterek, İslam dininin başörtüsünü emretmediğini, Nur Suresi'nin 31. ayetinde yer alan örtünme konusunun başla değil, göğüslerin örtülmesiyle ilgili olduğunu ileri sürdü.

        Kadının 'ziynet yerleri'

        Bozdağ, "Kuran, 'Dışarı çıkarken başınıza örtü alın" diyor, ama bunu emretmiyor; 'iyi olur' anlamında tavsiye ediyor. Ancak süslerinizi gizleyin dediği yer Diyanet'in dediği gibi 'gerdan' değil, 'göğüsler'dir. Bunu bir tek Yaşar Nuri Öztürk mealinde dile getirdi" diye konuştu.

        Bozdağ, konuyla ilgili olarak şunları söyledi: "Nur suresinin 31. ayetinde ayrıntıları ile açıklanan örtünme koşullarından anlıyoruz ki, 'örtünme' herkese karşı değildir. Ev içi ilişkilerde örtünme; kadının karşısındaki insanda şehvet duygusunu uyandırmayacak biçimde giyinmesidir. Şehvet duygusunu kamçılayan 'ziynet yerleri'dir. Nur suresinin 31'inci ayetine göre, kadının ziynet yeri, yakadan sonra başlayan yer ya da başka bir yorumla, göğüs çaprazından sonrası. Nur suresinin 31. ayetinde, 'Gizledikleri süslerinin bilinmemesi için, ayaklarını yere vurmasınlar' deniyor. Kim ayaklarını yere vurmayacak? Kadınlar. Niye vurmayacaklar? Gizledikleri süslerinin bilinmemesi için. Ayaklarını yere vurdukları zaman, hangi süsleri belli olur? Göğüsleri. Çünkü ayaklar yere vurulunca, titreyerek varlıklarını belli eden tek kadın uzvu göğüslerdir. Ve bu kadın uzvunu Kuran, aynı ayette, 'gizledikleri süslerinin bilinmemesi için' diye niteliyor."

        Komutan ve Evlatları

        Prof. Dr. Hikmet Özdemir, Atatürk hakkında çoğu ilk kez yayınlanan belgeleri “Komutan ve Evlatları” adıyla kitaplaştırdı

        Kitapta Atatürk’ün Çanakkale Savaşları’yla ilgili şu cümlesi dikkat çekiyor: Tüm muharebe boyunca biri düşmanla, diğeri üst komutanlıkla iki ayrı çarpışmada vuruşmam gerekti

        Türk Tarih Kurumu Ermeni Araştırmaları Başkanı Prof. Dr. Hikmet Özdemir, Atatürk’ün yıldızının parladığı an olarak da bilinen 10 Ağustos 1915 gecesi çerçevesinde Çanakkale Savaşları’nı “Komutan ve Evlatları” adıyla kitaplaştırdı. Kitapta Çanakkale Savaşları’nda Anafartalar Komutanı Mustafa Kemal ve askerleri, çoğu ilk kez yayınlanan yerli ve yabancı belgelere dayanılarak anlatıldı. Kitap, ANKA Haber Ajansı tarafından bastırıldı.

        Kitapta Atatürk’ün İngiliz arşivlerinde bulunan Conkbayırı’na ilişkin geniş anlatımı da yer aldı. Söz konusu belgeye göre, cephede albay olan Mustafa Kemal, zaferden 17 yıl sonra 21 Mayıs 1932’de Çankaya Köşkü’nde cumhurbaşkanı sıfatıyla İngiliz Büyükelçi George Clerck ile Askeri Ateşe Binbaşı O’Leary’yi kabul etti. Türk resmi kayıtlarında bulunmayan görüşme İngiliz arşivlerinde yer aldı. Atatürk’ün daha önce yayınlanmamış anlatımını içeren belgede şu sözleri dikkat çekiyor: “Tüm muharebe boyunca biri düşmanla, diğeri de üst komutanlıkla iki ayrı çarpışmada vuruşmam verekmişti.”

        Karşı çıkanı vurmalı

        Prof. Özdemir, Komutan’ın disiplin anlayışı konusunda ise verdiği şu emri örnek gösteriyor:

        “Bazı birliklerin henüz düzenli duruma girmedikleri anlaşılıyor. Yapacağım denetleme sonucunda, taburunu ve alayını düzenli duruma sokmayan ve savaşın gidiş durumuna göre iyi kullanma ve hizmetlendirmede yetersiz olan tabur ve alay komutanı görülürse, sonunu kendi düşünsün... Düzenin kurulmasına karşı olan ve karşı çıkanları her birlik komutanı ve her subay vurmak zorundadır.”

        Subaylara güven verdi

        Kitabın “Yıldızın Parladığı An” bölümünde 9 Ağustos 1915 gecesi Conkbayırı’nda Mustafa Kemal’in subayları uykuda bulduğu ve “Sanki muharebenin sevk ve idaresini Allah’a bırakmışlardı” diye konuştuğu belirtilerek, özetle şunlar anlatılıyor: “Yorgunluk ve sinir gerginliğinden yüzü solmuş olmakla birlikte sükunet ve nefsine itimadını korumaktadır. Komutanın bu tutumu, subayların yitirdikleri güveni yeniden kazanmalarında etkili olmuştur.”

        Tek adım gerilemeyin

        Mustafa Kemal’in askerlerine verdiği emirlerinden biri de “yorgunluk üzerine”dir: “Burada benimle beraber dövüşen her asker bilmelidir ki, tek bir adım dahi gerilememek namus borcudur. Hepinize şunu hatırlatırım ki, siz şimdi dinlenmek isterseniz, yurdumuz hiçbir zaman huzura kavuşamaz. Bütün silah arkadaşlarımızın bu düşüncede olduğuna ve düşmanı denize dökünceye kadar yorgunluk belirtisi göstermeyeceğine inanıyorum.”

        Kitabın Çanakkale cephesinde görevli Alman General Hans Kannengeisser’in gözlemleri yer alıyor: Türk askeri kayıtsız-şartsız komutanlarının ardından doğru düşmanın üstüne gider. Eğer birlikler başarısız olursa, büyük olasılıkla komutanlarının yüzündendir... Bir Türk askeri şöyle söylemiştir: ‘Her gün yemek yediğimize göre bu gerçek bir savaş değil.’

        BİR HAFTADA İKİNCİ BASKI

        Prof. Dr. Hikmet Özdemir’in “Komutan ve Evlatları” kitabı bir haftada ikinci baskıyı yaptı.

        Prof. Dr. Hikmet Özdemir, Çanakkale Savaşları’nda yaşanan 10 Ağustos gecesini Atatürk’ün yıldızının parladığı an olarak niteliyor.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ