Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Eğitim Fiyat artışı tartışması! İşte özel okullarla ilgili gündemdeki soruların yanıtları - Haberler
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Okullarda yüz yüze eğitimin başlamasına sayılı günler kaldı. Okullar yeni eğitim öğretim yılına hazırlanırken, gündemi bu alanda meşgul eden konular arasında velilerin belini büken özel okullarda fiyat artışı, kontenjanlardaki yüzde 25'lik boşluk, kapanan ve devredilen okullar yer alıyor.

        Veliler, artan özel okul fiyatlarından rahatsız. Öyle ki yıllığı ortalama 60-70 bin lira olan bir okula iki çocuğunu gönderemeyen bazı veliler, ilkokula giden çocuğunu özel okula; ortaokula giden çocuğunu resmi okula kaydettirip, küçük çocuk ortaokula geçtiğinde de büyük çocuğu özel okula gönderme gibi bir pratik geliştirdiğini söylüyor.

        Öte yandan çocuğunu servise vermek isteyen veliler için de fiyatlar oldukça yüksek. İstanbul Umum Servis Aracı İşletmecileri Esnaf Odası'na göre, okul servisi ücretlerine geçtiğimiz yıla göre yüzde 15 zam yapıldı. Uygulanacak fiyatlar 0-1 kilometre arası 312 lira, 0-3 kilometre arası 348 lira, 3-5 kilometre arası 370 lira, 23-25 kilometre arası 748 lira olacak. Buna göre, kısa mesafe giden bir öğrencinin yıllık servis masrafı 6 bin 500 lira olacak.

        ÖZEL OKULLARDAKİ 50 BİN ÖĞRENCİ RESMİ OKULLARA KAYIT YAPTIRDI

        Özel okulların durumuna ilişkin Habertürk'e değerlendirmelerde bulunan Türkiye Özel Okullar Derneği Başkanı Zafer Öztürk, "Pandemiden önce kontenjanlarımız yüzde 56'lardaydı, hiçbir zaman yüzde 100 olmadı. Yüzde 14'lük bir kayıp var. Pandemi başında özel okullara giden 1 milyon 450 bin civarında öğrencimiz vardı. Bugün bu sayı 1 milyon 070 binlerde gibi görünüyor ancak henüz kayıt dönemi bitmiş değil. Aradaki 370 bin civarındaki kayıba baktığımızda, pandemi sürecinde 50 bin öğrencinin resmi okullara kayıt yaptırdığını görüyoruz" açıklamasında bulundu.

        900'ÜN ÜZERİNDE ANAOKULU KAPANDI

        Öztürk, "Henüz kayıt dönemi bitmiş değil. Bu rakamlar eylül-ekimde şekillenecek. 50 bin öğrencinin resmi okullara kayıt yaptırdığını görüyoruz. Geri kalan 290 bin civarı öğrenci de okul öncesi çocuklar. Okul öncesi eğitim bizde zorunlu değil; bu nedenle velilerin ilk reaksiyonları çocuklarını okuldan almak oldu. Okul öncesi gruplarımız, bağımsız anaokullarımız maddi açıdan daha küçük yapılar. Bu nedenle bu tür krizlerde çok fazla dayanabilme imkanları da yok. Burada çok büyük bir kayıp yaşadık. 900'ün üzerinde kapanma oldu, 800'ün üzerindeki okulda da devir olduğunu biliyoruz. Bu süreçte açılan yeni kurumlar da var. Bu sayılar çok değişken, bir gün diğer güne uymuyor. Biz de bu bilgiyi Bakanlığımızdan aldığımız verilerle teyit ediyoruz" dedi.

        KONTENJANDA YÜZDE 14'LÜK BİR KAYIP VAR

        Pandemi başında kontenjan doluluğunun yüzde 56'larda olduğunu aktaran Öztürk, "Hiçbir zaman yüzde 100 olmadı. Bugün geldiğimiz noktada yüzde 42'ler civarında kontenjan doluluğu görünüyor. Bu gerçekten çok düşük bir oran ama daha önceki yüksek oran da yüzde 56'ydı. Yüzde 14'lük bir kayıp var. Sektörün, salgının geride kalmasıyla 2-3 senede toparlanacağını düşünüyorum" diye konuştu.

        ÖZTÜRK: HİÇBİR OKUL KEYFİ ZAM YAPAMAZ

        Öztürk, özel okullardaki zam oranlarının yüksek bulunmasına ilişkin şunları söyledi: "Markete gittiğinizde, bugün ile geçen seneyi karşılaştırdığınızda sepetinizi ne kadara doldurduğunuzu düşünün. Bu durum her şey için geçerlidir. Ülkemizde enflasyon var. Geçen yıl öğretmenime 5 bin lira maaş verdiğimi varsayarsak, o öğretmen bu yıl o ücreti kabul eder mi, etmez. Bu nedenle benim de artış yapmam lazım. Bizim en büyük gider kalemimiz; öğretmenlerimize verdiğimiz maaşlarımız. Burada çok net bir kavram var. Hiçbir okul keyfi bir şekilde zam yapamaz. Hakkı bile olsa zam yapamaz. Enflasyonun yüzde 30 olduğunu varsayalım; öyle olsa bile okulların hiçbiri yüzde 30 zam yapamaz. Yapılabilecek zam oranı kanunla, yönetmelikle belirlenmiştir. ÜFE ve TÜFE'nin toplamının 2'ye bölünmesi ve üzerine 5 puan konulmasıyla ortaya bir formül çıkar. Bunu en geç 31 Mayıs'ta da açıklamak zorundasınız. Bizim tavanımız yönetmeliklerle sınırlıdır."

        "OKULLARIN FİYAT ARTIŞI YÜZDE 15-20 BAREMİNDE OLDU"

        Pandemi döneminde özel okul velilerinin içinde bulunduğu ekonomik durumlardan ötürü okulların da tedbir amaçlı birtakım yöntemler geliştirdiğini kaydeden Öztürk, "Öğrencisini kaybetmek istemiyor, parçalı bursluluk veriyor, artış oranlarını destekleyici şekilde vermeye çalışıyor. Bu bağlamda okulların fiyat artışı yüzde 15-20 bareminde oldu Kendilerine verilen tavan hakkı sonuna kadar kullanan çok istisna okullarımız olduğunu da söyleyebilirim.

        60-70 bin fiyatına gelince, her okulun fiyat skalası farklıdır. Çalıştırdığı öğretmene göre, okulun sahip olduğu fiziki şartlara, yaptığı yatırıma göre, bulunduğu bölgeye göre değişir. Bugün eski, köklü yabancı dil eğitimi ve/veya yabancı öğretmen sayısı çok olan bazı okullar 120-130 bin fiyat açıklar ama bu kolejlerde yer alan öğretmenlerin çoğu yabancıdır ve döviz üzerinden maaş alırlar. Yabancı dil eğitiminin ağırlıklı olduğu ve yabancı öğretmenlerin ağırlıklı olduğu kolejlerde maaşlar yüksektir. Öğretmeni kaybetmek istemezsiniz. Pandemi döneminde de gelecekte de okulların kar amaçları 2. ve 3. plandadır. Okullar şu an mevcut öğrencilerini korumaya, onları yerinde tutmaya ve eğitime öğretime başlamaya odaklılar. Buna dayanma gücü olan okullar olduğu gibi dayanma gücü olmayanlar da var. Umarım okullarımız bir an önce açılır, kayıplarımız minimumda kalır" diye konuştu.

        İLKOKUL 1. SINIFLAR 140 GÜN OKULA GİTMEDİ

        "Dünyada okulunu en uzun süre kapalı tutan ülkelerden biri olduk ve çocuklarımızı eğitimden mahrum bıraktık" diyen Öztürk, sözlerine şöyle devam etti: "Bu durum özellikle belli yaş gruplarında (okul öncesi ve ilkokul çağları) gerçekten çok ciddi kayıplara sebebiyet verdi. Şunu unutmamak gerekir ki; 5 yaşındaki bir öğrenciye psikomotor gelişimi, zihinsel gelişimi ve davranış alışkanlıkları kazandırmak için o yaşta eğitime başlanmalı. Bu bilimsel ve akademik bir gerçektir. Yaş gruplarına göre müfredatlar, programlar hazırlanır. Kazanım odaklı çalışmaların hiçbiri tesadüfi değildir. Uzun araştırmalar sonucunda şekillenmiş birtakım planlamalardır. Çocukları, gençleri göz önüne aldığımızda telafi edilemeyecek kayıp yok demek yerinde olacaktır."

        Yaklaşık bir buçuk yıl yüz yüze eğitim alamayan öğrencilerin durumunu değerlendiren Öztürk, Türkiye'de okul gün sayısının 180 olduğunu ancak ilkokul 1. sınıfların 140 gün, ilkokul 2.3.4. sınıfların 146 gün, ortaokul 5. sınıfların 170 gün, ortaokul 6. ve 7. sınıfların 180 gün, ortaokul 8. sınıfların 156 gün kapalı kaldığını söyledi.

        "AKADEMİK ANLAMDA TELAFİ EDİLMEYECEK BİR DURUM YOK"

        Öztürk, "İlkokul 1-2-3-4 ve okul öncesi çocuklarının öğrenim şekilleri, bulundukları sosyal ortamlarda arkadaşlık etkileri yoluyla, birbirleriyle paylaşarak, konuşarak, birbirlerinden öğrenmek suretiyle olur. Öğretmenler ilkokullarda rol modeldir. Öğretmenlerin davranışları öğreticidir. Tuvalet alışkanlığından tutun sosyal davranış alışkanlıklarının asıl kazanıldığı dönemler okul öncesi ve ilkokul dönemleridir. İlkokul 1'lerde okuma yazma alışkanlıklarının, psikomotor gelişimini, sosyal bilişsel davranışların oluştuğu o dönemi kayıplarla aştık. Akademik anlamda telafi edilmeyecek bir durum yok. İlkokul öğrencilerimiz için de ortaokul öğrencilerimiz için de lise öğrencilerimiz için de yok. Akademik anlamda çocuklarımızın eksiklerini tamamlarız" dedi.

        PANDEMİDE KAPANAN OKULLAR ÇOĞUNLUKLA TİCARİ AMAÇ GÜDENLER

        Pandemi sürecinde kapanan ve devredilen okullar olduğunu sözlerine ekleyen Öztürk, Türkiye Özel Okullar Derneği'ne 1400'ün üzerinde okulun kayıtlı olduğunu vurguladı. Özel okul sektörünün son 10 yılda ciddi bir büyüme gösterdiğini kaydeden Öztürk, "Bu etkenlerden biri de dersanelerin kapatılıp, okul olması süreciydi. Bu süreçte mevcut yapıların yarısı okula dönüştü, yarısı da kapandı. Bu süreçte özel okulculukta bir büyüme söz konusu oldu. Özel okulun varlığı devletin üzerinden yük almak demektir. Öğrencilere daha iyi imkanlar sunar, devletin istihdam etmek zorunda kaldığı öğretmenler özel okullarda istihdam edilir, devlete böyle de bir destek sağlar. Rekabet olduğu için özel okullar kendilerini geliştirmek zorundadır. Burada Milli Eğitim Bakanlığı'nın görevi de çok iyi bir denetçilik vafizesi görmesidir. Ancak bu işe sadece ticari gözle bakan yapılar da oluşabiliyor. Ancak o yapılar burada umduklarını bulamadı çünkü eğitim sektörü uzun vadeli, zahmetli, emek isteyen ve her şeyden önce inanmanız gereken bir sektördür. Tahayyül edildiği gibi bir ticari dünyanın olmadığını anlayanlar pandemiyle beraber bu rolden çekilmeye başladı" diye konuştu.

        "EĞİTİM EN AZ SAĞLIK KADAR ÖNEMLİ"

        Uzaktan eğitim sürecinin uzatılmasının artık mümkün olmadığını söyleyen Öztürk, "Bu telafileri yapacağımıza, eksikleri gidereceğimize inanıyorum. Kaybedilmiş olana değil kazanabileceklerimize ve geleceğe odaklanıp, ileriye bakmalıyız. Pandemi travmatik bir dönem. Bu durumdan sadece öğrencilerimiz değil; velilerimiz, öğretmenlerimiz, ekonomilerimiz de etkilendi. Sağlık her şeyden önemli ama eğitim en az sağlık kadar önemli.

        Bakanlığımızın getirdiği karar doğru bir karar; ya aşılanacaksınız ya da haftada 2 kez PCR testi yapacaksınız. Ben bunu çok kıymetli ve değerli görüyorum. Son bilgilerimize göre öğretmenlerimizin yüzde 80'i birinci aşısını tamamladı; yüzde 70 ve üzeri de ikinci aşısını tamamladı" diye konuştu.

        "AŞININ 12 YAŞA İNDİRİLMESİ GEREKLİ"

        "Aşı 15 yaşa kadar indi ama 12 yaşa indirilmesi gerekli" diyen Öztürk, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bununla ilgili yakın zamanda, bir çalışma yapıldığı duyumunu aldık. Almanya 3 hafta önce yüz yüze eğitime başladı. Eksiksiz, tam teşeküllü bir şekilde eğitime başladılar. Almanya, dünyanın ekonomik ve sosyolojik anlamda sayılı ülkelerinden biri ve eğitimden taviz vermiyorlar. 'Her yer kapalı olabilir ama okullar açık olmalı' diyebiliyorlar. Aşılanma süreciyle beraber bizim toplumumuzun da buna duyarlı olacağına inanıyorum.

        Dünya Sağlık Örgütü'nün de Bilim Kurulu'nun da yaptığı açıklamalar, bu hastalığın aşılanmayla ortadan kalkabileceği yönünde. Dolayısıyla toplumun tamamının aşılanması ve gereken tedbirlerin alınmasıyla eski hayatlarımıza döneceğimize inanıyorum."

        REKLAM
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ