Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam Çocuk Ergen kız çocukları neden eskisinden daha öfkeli?

        Ergenlik yıllarımda kendimi savunmasız, başarısız ve çaresiz hissettiğimde herkesten köşe bucak sakladığım ve koruduğum günlüğüme dökerdim içimi. Bir sürü arkadaşım da bu şekilde büyüdü. Geriye dönüp baktığımda günlüğüme yazdığım şeylerin, bana kim olduğumu ve etrafımda kimlerin olmasını istediğimi anlamama yardımcı olduğunu fark ediyorum. Dijital dünyadan uzak bir şekilde çocukluğunu yaşayan ve sürekli daha güzel, daha başarılı, daha aktif, daha konuşkan olmamı isteyen toplumsal baskıdan korunarak büyüyen son neslin bir parçası olduğum için de kendimi şanslı sayıyorum.

        Bugün kızlar artan sayıda, en çok da sosyal medya sayesinde, dış baskıyla büyüyorlar. Ergenliğe ve yetişkinliğe geçişleri psikolojik açıdan çok yıpratıcı oluyor. Araştırmalar, son yıllarda kızlar arasında depresyon ve kaygı oranının erkeklerden belirgin şekilde daha fazla olduğunu ortaya koyuyor.

        Türkçeye "Kesintiye Uğrayan Çocukluk" ve "Biyografiniz Nasıl Biyolojiniz Haline Gelir?" olarak çevrilmiş 2 kitabı bulunan Donna Jackson Nakazawa'nın son kitabı “Artan Kaygı, Depresyon ve Sosyal Medya Çağında Kızlarımızın Gelişmesine Yardımcı Olmak” ergen kızların bu çağda neden bu kadar öfkeli olduğunu ve neler yapabileceğimizi anlatıyor. Henüz dilimize çevrilmedi. Birazdan bu kitapla ilgili kendisiyle yapılan küçük bir söyleşi okuyacaksınız. Nakazawa "Kesintiye Uğrayan Çocukluk" isimli ilk kitabında olumsuz çocukluk deneyimleri yaşayan ve bu deneyimlerin üstesinden gelmeyi başaran çocukların hikâyelerini paylaşarak, bazı çocukların bu olumsuzluklara ve yüksek strese diğer çocuklara göre neden daha dayanıklı ve dirençli olduklarını anlatıyor ve kadınların neden daha fazla risk altında olduklarını açıklıyor. Merak edenler alıp okuyabilir.

        Soru: Bu çağda ergen kızların hayatını zindana çeviren ne var?

        Donna Jackson Nakazawa: Günümüzde performansa ve rekabete çok fazla odaklanılıyor. 7-13 yaşları arasındaki çocuklar arkadaşlarıyla oyun oynamak, çimenlere uzanıp konuşup gülüşmek yerine, 13 yaşına kadar tanışmamaları gereken ancak birçoğunun çok daha erken yaşta öğrendiği sosyal medya ile ilgileniyor.

        Sosyal medyada kızlar dış görünüşlerinin her şeyi belirlediğini düşünüyorlar. Erkeklere kıyasla kızlar daha çok dış görünüşlerine göre değerlendirildiklerini, sevilip sevilmemelerinin dış görünüşleriyle alakalı olduğunu öğreniyorlar. Ne kadar çok değişik kıyafetle sosyal medyada boy gösterirlerse o kadar çok “beğeni” alacaklarına kanaat getirmişler.

        REKLAM

        Bu duruma salgın, online eğitim, küresel ısınma gibi dış etmenler de eklenince çocukların üzerindeki baskı artıyor ve sosyal medya platformları bu duygu yoğunluğunu kelimenin tam anlamıyla iyice tırmandıran mecralar haline dönüşüyor. Bunun sonunda çocuklarımızın cinsel taciz, tecavüz ve şiddet olaylarıyla karşı karşıya kaldıkları gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kalıyoruz.

        Soru: Kızların beyinleri bu stres faktörlerine karşı daha mı hassas?

        Nakazawa: Ergenlik, kızların beyin gelişimi için hassas bir dönem. Erkekler için de öyledir ama erkekler kızlar kadar bu durumdan olumsuz etkilenmezler. Ergenlik dönemine giren kız çocuklarında östrojen hormonu devreye girer. Bu hormon özellikle stres üzerinde etkilidir. Östrojen, ergen kız çocuklarının, çevrelerine ve ebeveynlerine karşı duydukları öfke ve strese verdikleri tepkiyi daha da artırır. Yani stres artırıcıdır.

        Evrimsel olarak konuşursak, östrojen ergen beyninin gelişimi için harika bir hormondur ve beynin ana düzenleyicisidir. Normal koşullarda, duruma iyi tarafından bakacak olursak, östrojenin bağışıklığı artırıcı etkisi vardır, kadınları daha sağlıklı ve güçlü kılar. Ancak bir kadının çevresinde olup biten stresli durumlara aşırı tepki vermesine de neden olur. Bu nedenle, kadınların aşılara daha güçlü yanıt vermesi veya kadınların otoimmün hastalıklardan erkeklere oranla daha fazla müzdarip olmalarının nedeni budur. Östrojen bağışıklık sistemini hızlandırır ve otoimmün hastalıkların ortaya çıkmasına yol açar. Kadının çevresinde olan ve sosyal strese sebep olan etkenler, kadın sanki fiziksel bir zarar görüyormuş gibi bağışıklık tepkisi uyandırabilir.

        REKLAM

        Kızlar ergenlik döneminde ortaya çıkan östrojenle beraber, aşırı sosyal ve duygusal strese girerlerse bu stres onların sağlıklarını ve gelişimlerini olumsuz etkileyebilir.

        Soru: Üstelik zamanımızda kızlar daha erken yaşta ergenliğe giriyor

        Nakazawa: Bilim adamları hala ergenliğin neden sürekli erkene çekildiğini çözmeye çalışıyorlar. 1800'lü yıllarda kızlar 16 yaş civarında regl oluyordu; 1900'lerde 15 yaş civarındaydı; ve 2020'de ortalama yaş 11'di. Stres veya beslenmedeki bir değişiklik nedeniyle gelişim hızlanmış olabilir. Bazı nörobilimciler, kız çocuklarının erken seksüalizasyonunun (kendini olduğundan daha büyük göstermeye yönelik davranışlar) erken ergenliğe girmelerinin bir başka nedeni olabileceğini öne sürüyorlar. Çevresi küçük kıza yaşından büyük göründüğünü söylüyorsa, bu söylem ergenliği tetikleyen bir unsur olabilir. Ancak bu teorilerin her birine karşı savlar geliştirilebilir.

        Sebep ne olursa olsun şu bir gerçek ki artık çok daha fazla kız çocuğu ergenliğe erken yaşta giriyor. Bu da, beyin yapısal bir gelişim göstermeden ve bununla nasıl başa çıkacağını bilmeden duygusal anlamda bazı hislerin başlaması ve çocuğun artan bir stresle mücadele haline girmesi anlamına geliyor. Buna evrimsel uyumsuzluk da denebilir.

        REKLAM

        Tipik ergen huysuzluğunun işaretleri nelerdir?

        Nakazawa: Klasik işaret, çocuğunuzun artık sizinle veya kimseyle konuşmamasıdır. İzole, asabi, arkadaşlarıyla kavga eden, sürekli uyuyan ya da hiç uyumayan, sürekli üzüntü, umutsuzluk ve yorgunluk içinde yaşarlar.

        Bu yüzden çocuğunuz size zor sorularla geldiğinde onu iyi karşılamaya ve sorularını cevaplamaya çalışın. Bir çocuk ebeveynleriyle her şey hakkında konuşabileceğini söylüyorsa, bu çocuğun nasıl olduğu hakkında çok şey söylüyordur. Ebeveynler çocuklarının sadece kendileriyle değil, en sevdiği teyze, hala veya öğretmeniyle de sohbet edebilmesinin yollarını bulmaya çalışmalıdır.

        Yine de bu sorunun çözümü, ebeveynlerin kendi başlarına halledebilecekleri bir mesele değil, değil mi?

        Nakazawa: Ebeveynler bununla başa çıkmakta yalnız olduklarını düşünüyor, ama yalnız değiliz. Her şeyin sebebi biz değiliz. Çocuklarımızın bizimle konuşmadığı zamanlar elbette olacak. Merak ediyorsanız okula ulaşıp yardım isteyebilirsiniz, durumunun ne olduğunu öğrenebilirsiniz. Çocuğunuz endişeli veya depresyondaysa kendinizi başarısızlıkla suçlamayın. Yardım isteyin. Konuşma terapisi yardımcı olabilir, pek çok örnek var. Bir topluluğa dahil olursanız çocuk kendini daha güvende hisseder. İnsanlar toplu yaşayarak aynı evrim sürecinden buralara geldi. Kabilenin arkasında olduğunu bildiği için sorunları çözdü. Bugün artık insanlar daha izole yaşıyorlar. Çocuklar birbirleriyle rekabet ediyormuş hissine kapıldıkları için duygusal anlamda birbirleriyle daha az bağlantı kuruyorlar. Topluluğa dahil olduğunuzda, çocuklarınız daha büyük bir dünyada önemli olduklarını ve dünyada "seni görüyorum" diyen başka yetişkinlerin olduğunu da göreceklerdir.

        Genel olarak, kendimizi toplumdan izole etmeyip çevremizi genişlettikçe, dış dünya kızlarımız için daha çekici, daha davetkar ve daha heyecan verici hale gelecektir. Etrafları sağlıklı bağlantılarla dolacaktır. Kendilerini yalnız hissetmeyeceklerdir. Çevrimiçi sosyal medya dünyasından uzaklaştıkça kızlarımız kendilerini daha güvende hissedeceklerdir.

        Kendilerini güvende hissettiklerinde, beyinlerindeki stres mekanizmasının devreye girme olasılığı düşer ve gençlik yıllarını depresyon veya kaygı olmadan geçirme şansları yükselir. Ergenlik çağındaki kızların beyinleri inanılmaz derecede çeviktir; aynı anda birden çok sosyal ipucu alabilirler. Bu ipuçları iyiyse ve stressiz bir ortam sağlanırsa ergen kadın beyni süper güçtür.

        Donna Jackson Nakazawa kimdir?

        Nörobilim, immünoloji ve insan duygularının kesişimini araştıran ödüllü bir gazeteci ve uluslararası alanda tanınan bir konuşmacıdır. Yayınlanan 6 kitabın 2 tanesi Türkçeye çevrilmiştir. Küresel pandeminin ön saflarında yüksek düzeyde stresle karşı karşıya kalan binlerce sağlık çalışanı, hekim, pratisyen hekim, eğitimci için hazırladığı bir travma iyileştirme programı çok başarılı olmuştur. Kesintiye Uğrayan Çocukluk kitabıyla bağışıklık alanına yaptığı yazılı katkılardan dolayı büyük bir sağlık ödülü kazanmıştır. Çok sayıda üniversitede, konferansta ve hastanede konuşmacı olarak yer almış, verdiği dersler arasında 2020 Harvard Bilim Bölümü ve Harvard Cabot Bilim Kütüphanesi Serisi, 2019 Care Plus Yıllık Konferansı, 2018 Rutgers Üniversitesi Davranışsal Sağlık Bakımı Konferansı, 2018 Golisano Çocuk Hastanesi Yıllık Pediatrik Konferansı, 2017 Kraliyet Tıp Derneği SIRPA Kronik Ağrı ve Emotion Konferansı bulunmaktadır.

        ÖNERİLEN VİDEO
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ