Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Zahid Akman aklanıp gelsin, bizde destek oluruz

        B.P : Uğur Mumcu'ya benzetilmek hoşunuza gidiyor mu?

        K.K : Elbette,ona ulaşmak güzel bir şey. Ulaşabilirsek tabii...

        B.P : Dengir Mir Mehmet Fırat'ta size 'Baykal'ın çeşnicibaşısı2 diyor, değil mi?

        K.K : Daha ağır hakaretlerde var ama ben onlara fazla kulak asmıyorum. Çünkü siyasette düzeyi düşürürsek, ipin ucunu kaçırırız.

        B.P : Önce Şaban Dişli ile başladı dedik. Birileri birşey söylüyor, sonra araştırılıyor mu? Nasıl işliyor süreç?

        K.K : Şaban Dişli ile ilgili dosya önce sayın Baykal'a gitti. SAyın Baykal, konuyu araştırmam için bana verdi. Bazen bildik birileri getiriyor, bazen kapalı bir zarf içerisinde ismini yazmıyor, bazen elektronik postaya geliyor, bazen de bilinen birileri tarafından doğrudan elden getiriliyor. Örneğin, Şaban Dişli dosyası bana 6 ay önce geldi. Dosyayı araştırdım ve bu araştırma 6 ay zamanımı aldı. Bendekiler fotokopiydi, orijinalini görmem gerekiyordu. O çerçevede gidildi, bakıldı. Dosya doğrulandı, ondan sonra da dosya ortaya çıktı.

        B.P : Özellikle neden size veriliyor?

        K.K : Daha önce pek çok televizyon programında yolsuzluk olaylarını işledim. Kemal Unakıtan ve Binali Yıldırım hakkındaki gensorularda Meclis'te CHP grubu adına ben konuştum. Maliye Bakanlığı'nda hesap uzmanı olarak çalıştım. Bir incelemenin nasıl yapılması gerektiğini, belgelerin nasıl toplanması gerektiğini bilirim.

        B.P : Türkiye'deki Deniz Feneri'yke ilgili olarakta İçişleri Bakanlığı'nda denetçi görevlendirildi.

        K.K : Almanya'da Alman savcılar nasıl çalıştıysa Türkiye'de benzer bir sistem olmalı. Bir olayın mali yönü var, demek ki maliye denetçisi gerekiyor. Olayın İçişleri Bakanlığı yönü var, denetçi görevlendirilmiş, doğrudur. Olayın mali polis yönü var. Olayın para yönü var. Kim yapacak bu araştırmaları? Bu çerçevede bir heyet oluşturulursa olay aydınlatılır.

        B.P : Şaban Dişli olayına dönersek, sizi tatmin etti mi istifa?

        K.K : Hayır. Başbakan Erdoğan, Şaban Dişli'nin parti yöentimden istifa ederek, büyük bir özveride bulunduğunu söyledi. Bu çok talihsiz bir açıklamadır. Ortaya konan belgenin yanlış bir belge olduğunu hiçkimse söylemedi. Peki nasıl oluyorda parti yönetimden istifa ediyorsunuz ama milletvekili olarak kalıyorsunuz. Parti yönetiminden istifa ediyorsanız milletvekilliğinden de istifa etmeniz gerekiyor. Çünkü gidip aklanmanız gerekiyor. Aklanacaksınız veya mahkum olacaksınız.

        B.P : Şaban Dişli olayından Deniz Feneri'ne gelirsek hep sıralı gitti bunlar. CHP'nin bombalaması gibi geldi. CHP'yi ağır eleştirenler Allah'tan Kemal Kılıçdaroğlu varda o da yüz akı dediler.

        K.K : Esteğfurullah. CHP'nin bu ve benzeri dosyaları yeri geldiğinde açıklayacağını belirteyim. Parti bir ekip olarak çalışıyor.

        B.P : Şaban Dişli ile ilgili yeni bir dosya çıkacak mı?

        K.K : Şaban Dişli ile ilgili önümüzdeki günlerde doğrulatmak istediğim bazı belgeler var.

        B.P : Deniz Feneri davasını ne zamandan beri izliyordunuz?

        K.K : Deniz Feneri olayını bundan 2 yıl önce pek çok ayrıntı ile birlikte dile getirmiştik. Almanya'daki Deniz Feneri'nin bantları televizyonda yayınlanıyordu zaman zaman.. Parmağında alyansını bile veren insanların Deniz Feneri'ne nasıl yardım yaptıklarını görüyorduk. Çünkü o paraların yoksullara dağıtılacağına yürekten inanıyorlardı. Bu olayın gemi skandalıyla patladığını o zaman öğrendik. Yani Deniz Feneri'nin içinin boşaltılıp bir miktar parayla Mehmet Gürhan'ın ortak olduğu şirkete gemi alması. Bu gemiyi nasıl aldıkları, geminin ismini nasıl değiştirdikleri, bu geminin Türkiye'ye gelmesi, boyasının değiştirilmesi, bütün bunları izledik. Toplanan paraların Türkiye'ye değişik kanallar vasıtasıyla getirilmesini dile getirdik. Alman savcıların, Alman polisinin, Alman maliyesinin bu kadar kapsamlı bir çalışma yapacağını tahmin etmemiştim. Olayın çıkışı şöyle; bizde de aynı düzenleme var, belli bir miktarın üzerindeki parayı çekerseniz, bankaya parayı niçin çektiğinizi söylemek zorundasınız. Commerzbank'tan yüklü bir para çekiliyor, bu parayı ne yapacaksınız diye sorulunca, bir yanıt vermiyor Deniz Feneri yetkilileri. Yanıt verilmeyince, Commerzbank mali büroya haber veriyor. bu şüpheli işlemdir diyor. Ondan sonra olayın ciddiyeti anlaşılıyor ve süreç başlıyor.

        B.P : İddianamenin Türkiye ayağında adı geçen isimleri biliyor muydunuz?

        K.K : Zekariya Karaman'ı biliyordum. Mehmet Gürhan'ı biliyordum. Bunların kurdukları Beyaz Holding gibi şirketler var. Ama Almanya'daki ayağının Türkiye'deki gibi bir simetrisini bilmiyordum.

        B.P : Sonra Zahid Akman'ın ismi çıktı. SPK Başkanı'nın da başka bir dava ismi çıktı. Sonra da Başbakan ile Doğan Grubu'nun çatışması başladı.

        K.K : Olayın ortaya çıkışı uzun bir takip sonrası oluyor. Alman polisi olayı takip ediyor, inceliyor. Çok sayıda işyerine baskın yapıldı. 2-2,5 yıllık belgelerde izleme var. Alman polisinin şöyle bir avantajı var: Firdevsi Ermiş, Kanal 7'nin ve Almanya'daki Deniz Feneri'nin muhasebe müdürü. Bu bütün bilgileri Alman polisine veriyor. İkinci el kayıtlar var, bunlar Almanya'da değil Türkiye'de tutuluyor. Firdevsi Ermiş geliyor, Türkiye'den ikinci el kayıtları da alıp Alman polisine teslim ediyor. Alman polisi mahkemede öylebir sunum yaptı ki; kimsenin itiraz edemeyeceği bir olay çıktı ortaya. Yargıçta olaya son derece hakim. Alman polisi Böhm mahkemede Başbakan'ın Mehmet Gürhan'la fotoğrafını ekrana yansıttı. Gürhan'ın avukatı bu fotoğrafın Hürriyet'te çekildiğini söyledi. Yargıç, bizim elimizdeki delillere göre Kanal 7'nin Almanya bürosunda çekilmiş dedi. Avıkat özür dilemek zorunda kaldı. O küçük ayrıntıda bile yargıcın fotoğrafın nerede çekildiğini bilmesi.

        B.P : Çok mu önemli o fotoğraf, Başbakan'ın içinde olduğunu gösteren bir delil mi?

        K.K : Yurtdışında görülen bir duruşma sırasında, Almanya tarihinin en büyük nitelikli dolandırıcılık davasında yargılanan birisinin, Türkiye Cumhuriyet Başbakanı ile fotoğrafının yayınlanması bir yurttaş olarak beni üzdü.

        B.P : Öbür taraftan bakarsakta, Başbakan'ın, siyasetçilerin her yerde, herkesle fotoğrafları olur.

        K.K : Keşke öyle olsa. O fotoğrafın Kanal 7'de çekilmesi öyle çok uzak durdukları anlamına gelmiyor. İkincisi, iddianamede AKP'nin adı bir kaç yerde geçiyor. Deniz Feneri ile toplanan paraların Türkiye'de belirli bir siyasal görüşün yaygınlaştırılması için kullanıldığı da ifade ediliyor. Yine yargılanan üç kişinin Türkiye'den talimat aldıkları, dolayısıyla asıl faillerin Türkiye'de olduğu iddianamede yer alıyor. Yargıç kararın ardından okuduğu gerekçede Mehmet Gürhan'ın anlattıklarının samimi olmadığını, Mehmet Gürhan'ın ve avukatının Türkiye'deki asıl failleri korumak için suçu üstüne aldığını karara geçirdi. Türkiye'deki faillerden söz ederken, Karahan'dan, Karaman'dan ve Akman'dan bahsetti.

        B.P : RTUK Başkanı'nı biz ağırladık programımızda. İddianamede 1 kez adım geçiyor dedi. Bunun ona karşı yapılmış bir komplo, iftira kampanyası olduğunu söyledi.

        K.K : Alman yargıç, Türkiye'deki faillerden söz ederken, Zekeriya Karaman, İsmail Karahan, Mustafa Çelik ve Zahid Akman, bu dört isimden söz etti. İddianamede 34 kez Zahid Akman'ın ismi geçiyor. Olaylar anlatılırken Zahid Akman fotoğrafıyla birlikte ekrana geliyor. Ben orada yargılanmıyorum, hakkımda açılmış bir soruşturma yok demişti. Şu anda 3 ayrı soruşturma var hakkında. En ciddi soruşturma da kooperatif soruşturması. Giriş ve çıkışında sorun yok diyor sayın Zahid Akman, girişinde sorun yok doğru. Ama çıkışında kesin sorun var. Eğer sayın Zahid Akman bunu denemek isterse, kendi söylediklerini kanıtlamak isterse, daha önce çok sık gittiği Almanya'ya neden şimdi gitmiyor. En son Almanya'dan dönüşü baskından iki gün önce. O tarihten sonra hiç Almanya'ya gitmedi. RTUK Başkanı'nın temel görevi medyada etik kuralları koymaktır. Etik kuralları koyan birisi, etik olarak o göreve gelmemesi gereken birisi ise, orada yasaların olup olmaması çok öenmli değil. Şimdi o görevden çekilmesi lazım. Kişinin o görevden çekilmesi suçu kabul ettiği anlamına da gelmez. Zahid Akman aklansın, CHP'liler söz veriyor, bir daha RTUK Başkanlığı'na adaylığını koysun bizde oyumuzu vereceğiz.

        B.P : Gelen maillerden, AKP Dişli'yi ihraç edemez çünkü ona gebedir, deniliyor.

        K.K : Doğrudur. AKP'nin, bazı kişilerin para trafiğini en iyi Şaban Dişli bilir. Siz yasadışı olayların içerisndeyseniz, burada da para trafiği varsa, bunu en iyi bir bankacı yapabilir. Sayın Şaban Dişli'de bankacıdır. 1 milyon dolar para alacağını söyleyen belgenin altında kendi imzası var. Böyle bir adamı bir siyasi parti nasıl olurda partiden atmaz. Eğer böyle birşey CHP'de olsaydı herhalde yergök inlemişti şimdiye kadar.

        B.P : Şaban Dişli ile ilgili devam edecek misiniz? Milletvekili dokunulmazlığını kaldırmak için çalışacak mısınız?

        K.K : Türkiye'de yargı bağımsız değil. Şaban Dişli ile ilgili bu kadar konuştuk. Daha bir tek savcı harekete geçmedi. Hiç kimse bana elindeki şu belgeleri bize de gönderir misin demedi. Hazırlıklarımız sürüyor, önümüzdeki günlerde suç duyurusunda bulunacağız.

        B.P : Deniz Feneri olayı çıktıktan sonra Başbakan, Doğan grubuna yönelik ünlü konuşmalarına başladı. Siz ne düşünüyorsunuz?

        K.K : Başbakan, Almanya'daki Deniz Feneri olayının ayrıntılarının Türkiye'de görüşülmesini istemiyor. Duyulmasını da istemiyor. Olay Türkiye'ye gelirse AKP'ye sıçrayacak. Ben HABERTURK'ten Almanya'daki Ali Gülen arkadaşımıza teşekkür ederim. İlk olayı fitilleyen o. İlk siyasal partilerin dikkatini çeken bu arkadaşımız.

        B.P : Bir da Başbakan, benden şunları şunları istediler yapmayınca manşet yaptılar dedi.

        K.K : Bu olaylar eski olaylar. O zaman olsaydı Başbakan inandırıcı olurdu. Doğan grubunun doğrudan hedef alınması Deniz Feneri'nin kamuoyunda tartışılmasını engelmeye yönelikti. Başbakan burada amacına ulaştı. Haftasonuna açıkla yoksa ben açıklayacağım dedi. Hek-rkes oraya kilitlendi. Açıkladığı Doğan'ın bir mektubu. O mektupta ne var? Talepleri olmuş vermemişsiz zaten. Doğan'ın kendisinin açıkladığı Ceyhan'da rafineri talebi olmuş, orayı bizim Çalık'a vereceğiz, bu işin içinde Berlusconi var, Putin var demiş. Bu olayı Başbakan yalanlamış değil. Niçin gazeteciler İtalya'da Berlusconi'ye, Rusya'da Putin'e bu işi sormazlar?

        B.P : Başbakan, Doğan Grubu'na ambargo çağrısında bulundu. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

        K.K : Hangi AB ülkesinde bir başbakan bu gazeteyi almayın diye çağrı yapar.

        B.P : Bu ambargoyla ilgili Meclis'te birşey yapacak mısınız?

        K.K : Parlamento açıldığında sayın Başbakan'a sorulacaktır.

        B.P : Sabah'a ve ATV'ye elkonulduğu zaman çokda sesini çıkarmadı CHP.

        K.K : Hükümet bütçesi görüşülürken CHP grubu adına, sayın Fatih Altaylı'nın yazdığı yazıyı Meclis kürsüsünde okuyarak eleştirdim.

        B.P : Yeterli miydi?

        K.K : Belki yeterli olmayabilir. Samimi inancımı söyleyeyim Ciner Grubu'na haksızlık edildi.

        B.P : Diyorsunuz ki; hırsızın sağcısı solcusu yok. Bayram Neral'in de çok üzerine gidildi.

        K.K : Sayın Bayram Meral tanıdığım bir isim, kendisine her türlü güvenirim, her türlü ssygıyı da gösteririm. Sayın Bayram'in bir yolsuzluğu yok, cebine attığı bir para yok. Bayram Meral'in eleştirilecek tek şeyi oğlum çalışsın demiş. Bunun suç olmadığını da hepimiz biliyoruz. Ben bu olaydan bağımsız olarak, rahmetli Uğur Mumcu'nun katil katildir sözünü söyledim.

        B.P : Yanlış anlaşıldım diyorsunuz?

        K.K : Evet.

        B.P : Duyduğuma göre elinizde Dengir Mir Mehmet Fırat ile ilgili elinizde dosyalar varmış. Bunları peşpeşe çıkarmayı planlıyormuşsunuz, doğru mu?

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ