Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Edebiyat Haftanın Kitapları
        1

        SÖZCÜKLERİN ANLAMI
        (Cem Akaş)

        Dünya delirirken, bir yanda hayat bir yanda da “akış” zıvanadan çıkmışken iki kişi bir aşkı yaşatabilir mi? Cem Akaş’ın okurun dikkatini dağıtarak amacına ulaştığı yeni romanı Sözcüklerin Anlamı, Can Yayınları etiketiyle okurla buluşuyor... Tüm dünyayı etkileyen üç günlük genel elektrik kesintisinden kısa bir süre sonra, sıcak bir yaz günü yolları kesişen Demir ve Duru, günlük yaşamlarının sakin düzeni içinde birbirlerini severler ve İstanbul’un ufak bir mahallesinde kendi halinde bir ilişki başlar. Oysa dünyada ve ülkede olayların ardı arkası kesilmemekte, sosyal medya “akış”ları ve yapay zeka, insanların yaşamlarına giderek daha da çok müdahale etmektedir. İki sevgili, kendilerine ait bir dil geliştirerek aşklarını korumaya çalışır ama bunun da bir bedeli olacaktır.

        2

        YAZILMIŞ DÜNYA VE YAZILMAMIŞ DÜNYA
        (Italo Calvino)

        Italo Calvino’nun farklı mecralarda yayımladığı kırk kadar deneme, makale ve incelemenin yer aldığı bu seçki yazma faaliyeti ve okuma faaliyeti arasındaki bağlantılar, okuma biçimleri, hızla değişen bir dünyada yazma nedenleri, üslup alıştırması ve edebiyat deneyimlerinin dolaşımının bir aracı olarak çevirinin önemi, kültürel değer, yayımcılık ve stratejileri, anlatısal düzyazıdaki modern gelişmeler, çeşitli tarihî tezahürleriyle bir tür olarak fantastik gibi başlıkları içeriyor. Bunun yanı sıra avangart edebiyat, tatilde kitap okumak ve farklı okuma biçimleri gibi konular da, Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan Yazılmış Dünya ve Yazılmamış Dünya’daki düşünce evrenine dahil oluyor ve böylece 20. yüzyıl İtalyan ve dünya edebiyatının en önemli, en yenilikçi yazarlarından birinin yaratıcılığı kadar bilgi birikimine, geniş ilgi alanına ve parlak zekâsına da ışık tutuyor...

        3

        KENDİNİ YAZAN HABİTUS
        (Elyesa Koytak)

        Elyesa Koytak’ın kaleme aldığı “Kendini Yazan Habitus” VakıfBank Kültür Yayınları tarafından okurlarla buluşturuluyor. Cemal Süreya özelinde İkinci Yeni denilen şiir tarzının nasıl doğduğu sosyolojik açıdan inceleyen bu kitap, aynı zamanda habitus ve eser arasındaki karşılıklı şekillenme süreçlerini birlikte okumayı teklif eden yeni bir teorik zemin sunuyor. Bu kapsamlı çalışma, Süreya’nın 1950’ler boyunca yazdığı şiirlerle toplumsal deneyimi arasında mekik dokurken; şairi dönemin politik ve kültürel iklimine, diğer şairlerle girdiği ilişkilere yerleştiriyor. Mülkiye öğrencilerinin sosyal profilinden şiirdeki söz sanatlarına kadar farklı gerçeklik boyutlarını bir araya getiren kitap, toplumsal eylem olarak şiirin sosyopolitik belirlenimlere karşı kendini yazma yolu olabileceğini gösteriyor. “Şiir sosyolojik bir gözle açıklanabilir mi?”, “Yeni bir şiirin doğuşu sadece poetik tartışma ve ayrışmaların sonucu mudur?”, “Şiirin en kapalı ve öznel taraflarında toplumun etkisini nasıl görebiliriz?” gibi sorularının izini süren “Kendini Yazan Habitus”, sadece sosyal bilimcilerin ve edebiyat uzmanlarının değil, şiire ve Cemal Süreya’ya ilgi duyan herkesin ilgisini çekecek bir çalışma.

        4

        YARASI SAKLI
        (Başak Kızıltan)

        Başak Kızıltan’ın kaleminden çıkan Yarası Saklı, adalet, vatan, görev ve yasak bir aşkın iç içe geçtiği çarpıcı kurgusuyla raflardaki yerini aldı.Parola Yayınları'ndan çıkan roman güçlü karakterleri, yüksek temposu ve duygusal derinliğiyle, okuru hem tehlikeli bir mücadelenin hem de kalp ile vicdan arasında sıkışmış bir aşkın merkezine davet ediyor. Kanunla savaşan bir savcı ile kurşunla savaşan bir askerin yolları aynı çatı altında kesiştiğinde, görev sınırları bulanıklaşır. Zorunlu birliktelik; çatışmayı, tutkuyu ve kaçınılmaz bir yakınlaşmayı beraberinde getirir. Bir yanda vatan ve görev, diğer yanda kalbin fısıltıları… Yarası Saklı, okuru bu ikilemin tam ortasına bırakıyor. Kızıltan, Yarası Saklı ile yalnızca bir romantik gerilim anlatmıyor; aynı zamanda adaletin bedelini, savaşın görünmeyen yaralarını ve sevmenin cesaret isteyen tarafını gözler önüne seriyor...

        5

        SANDALIM GELİYOR VARDA
        (Osman Cemal Kaygılı)

        Eserlerinde İstanbul'un kenar mahallelerinde yaşayan sıradan insanların başlarından geçen eğlenceli, renkli ve bazen de trajikomik olayları bir gözlemci sıfatıyla anlatan Osman Cemal Kaygılı’nın en başarılı olduğu edebi türün hikâyecilik olduğu kabul edilir. İki uzun hikâyeden oluşan Sandalım Geliyor Varda, Osman Cemal’in 1938 yılında yayımlanan son hikâye kitabıdır. İş Bankası Kültür Yayınları'ndan çıkan kitaba adını veren “Sandalım Geliyor Varda” hikâyesinde, Haliç’te sandal sefası yapan anlatıcı kahraman ile genç bir kız arasında başlayan ve Tevfik Fikret, Ahmet Haşim, Yahya Kemal şiirleri ve şarkıları eşliğinde devam eden, neşe ve hüznün iç içe geçtiği bir aşk macerası anlatılır. İlk kez 1925 yılında yayımlanan “Tekin Olmayan Kedi”de ise yaramaz kedileri Sarman’dan kurtulmak isteyen bir çiftin başından geçen trajikomik olaylar hikâye edilir.

        6

        SAPFO İLE RUMİ'NİN KARŞILAŞMASI
        (Mehmet Yaşın)

        Lir ile neyin yankısı ortak bir dile dönüşür ve türlerin sınırında, şiirle düzyazı arasında bir karşılaşma başlar: Sapfo ile Rumi’nin hiç bitmeyen düeti. Farklı zaman ve coğrafyalarda yaşamış iki şairin sesleri, aynı denize dökülen ırmaklar gibi bu kitapta buluşur. Mehmet Yaşın, İthaki Yayınları'ndan çıkan kitapta, Sapfo’nun kayıp parçalarıyla Rumi’nin coşkun söyleyişini yan yana getirirken okuru “sürekli-karşılaşma” denen o eşiğe çağırır: Şiirin kendini yazdığı, benliğin suya düşen bir yansıma gibi silindiği yere. Sapfo ile Rumi’nin Karşılaşması, deneme ile rüya-anlatısının iç içe geçtiği türler arası bir alanda, iki büyük şairin ortak izleğinden yansıyan şiiri yeniden yazıyor. Okuru da bu karşılaşmanın içine, ışıkla gölge arasındaki o gizli geçide davet ediyor.

        7

        HAYAT ZOR
        (Kieran Setiya)

        Çağımızda mutluluk nihai bir hedef, acı ise mutluluktan sapma olarak görülüyor. Felsefeci Kieran Setiya, Nuos Kitap'tan çıkan Hayat Zor kitabında bu yanılgıyı sorguluyor; hayatın zorluklarını yok saymak yerine, dertlerle yüzleşmenin ve hali pürmelalimizi anlamlandırmanın yollarını arıyor.
        Hastalık, yalnızlık, kayıp, yas, başarısızlık, absürtlük, adaletsizlik ve umutsuzluk... Setiya, bu evrensel deneyimleri bir yandan felsefi bir perspektifle tahlil ediyor, diğer yandan kişisel tecrübe süzgecinden geçiriyor. Antik ve modern filozoflarla beraber çağdaş düşünürlerle diyaloglar kurarak, edebiyat, sinema ve spordan siyaset ve gündelik hayata uzanan örneklerden hareketle bizi hem düşündürüyor hem teselli ediyor. Hayat Zor pozitif düşünce ve mutluluk ideolojilerine de eleştirel bir yaklaşım benimsiyor, zorlukları aşmaya yönelik hazır reçeteler sunmuyor; bizi her meseleyi karmaşıklığını teslim ederek iyisiyle kötüsüyle yaşamaya ve düşünmeye teşvik ediyor.

        8

        MERHABA BEN, MERHABA EVLADIM
        (Ziya Selçuk)

        Eğitimci, akademisyen ve yazar Ziya Selçuk, Merhaba Ben, Merhaba Evladım adlı yeni kitabında anne babaları önce kendilerini tanımaya, sonra çocuklarını gerçekten görmeye davet ediyor. Ebeveyn olmak; gurur veren, dönüştürücü ve doğru adımlar atıldığında anlatıldığından çok daha sade ve doğal bir süreç. Ancak bu süreçte çoğu zaman gözden kaçan temel bir gerçek var: Çocuk, ebeveynin bir uzantısı değil; kendi mizacı, huyu suyu, eğilimleri ve ihtiyaçları olan bambaşka bir birey. Selçuk, Epsilon Yayınevi tarafından yayımlanan kitapta “iyi ebeveynlik” reçeteleri sunmak yerine, her ailenin ve her çocuğun biricik olduğunu hatırlatıyor. Ziya Selçuk’a göre çocuğu anlamanın yolu, önce ebeveynin kendi mizacını, alışkanlıklarını ve çocukluğunu fark etmesinden geçiyor. Kitap, anne babaları hazır reçetelerle değil; doğru sorularla buluşturmayı amaçlıyor.

        9

        DÜN SANCISI
        (Oktay Özel)

        Bir tarihsel dönemin sona ermekte, yenisininse büyük çalkantılar içinde doğmakta olduğu bir dönemeçte tarihçi geçmişe ve gelecek ihtimallerine dair neler söyleyebilir? İleriye dönük iyimserliğin çözüldüğü, geçmişe dönük nostaljik ilginin güç kazandığı günümüzde, tarihçinin oynayabileceği yaratıcı rol üzerine düşünen Oktay Özel, “tarih” kadar tarihçi ve tarihyazımını da tarihselleştirmenin gerekliliği üzerinde duruyor. Türkiye’deki siyasi iklimin akademi ve tarihçilik üzerindeki otoritesinin yarattığı sorunları, dönemsel gelişmelerin etkisinde kalan tarihçinin karşılaştığı zorlukları merkezine alan Dün Sancısı’nın yeni makalelerle genişletilmiş bu baskısı, gündemin dayatmalarına karşı yapılan etik ve akademik tartışmaları bir araya getiriyor. Tarihyazımını, akademik dünyayı ve tarihçiliğin tarihsel, güncel sorunlarını masaya yatıran titiz ve kapsamlı müdahaleler... İletişim Yayınları'ndan çıktı..

        10

        SİS
        (Ragnar Jónasson)

        1987 yılı, Noel zamanı. İzlanda’nın doğusunda, ücra bir çiftliğin kapısı çalınır. Normal şartlarda, kar fırtınasında buraya gelmek neredeyse imkânsızdır. Ev sahibi karı koca, kapıdaki yabancıyı içeri alırlar. Bunun büyük bir hata olduğunu çok geçmeden anlayacaklardır… Dedektif Hulda ise bu sıralarda bir kayıp vakasının soruşturmasını yürütmekle görevlidir; diğer yandan özel hayatında hızla büyüyen bir kriz karşısında kendini çaresiz hissetmektedir. Ragnar Jónasson’un “Gizli İzlanda” serisinin ilk kitabı Karanlık’ta tanıştığımız Müfettiş Hulda Hermannsdóttir’in hikâyesinde bir kez daha geriye gidiyoruz. Doğan Kitap'tan çıkan üçlemenin son kitabı Sis, İzlanda’nın buz gibi soğuğunda, tüyler ürperten, müthiş bir gerilim...

        11

        GÖRÜNMEZ OLDUĞUNUZDA ASLA YAPMAMANIZ GEREKEN ŞEYLER
        (Ross Welford)

        Bir Hamsterla Zaman Yolculuğu ve 1.000 Yaşındaki Çocuk kitaplarının yetenekli yazarı Ross Welford'un Pegasus Yayınevi'nden çıkan kitabı, görünmez olarak kalbinizde sonsuza dek iz bırakacak bir kız hakkında son derece özgün, dokunaklı ve komik bir roman… On iki yaşındaki Ethel Leatherhead’in amacı kendini görünmez kılmak değil, yalnızca akne sorununu çözmektir. Ancak internet üzerinden satın aldığı gizemli toz karışımını içip ikinci el bir solaryum kabininde gereğinden fazla kalınca görünmez oluverir. Görünmez olmak başta Ethel’e korkutucu gelse de sonradan bunun eğlenceli yönlerini keşfeder. Ancak günün birinde görünmezlik etkisi bir türlü geçmeyince Ethel, kendini yürek hoplatan bir maceranın içinde bulur. Arkadaşı Boydy’nin de yardımıyla görünmezliğini gizlemeye çalışan Ethel, bir yandan da hayatındaki en büyük sırrı açığa çıkarır: gerçekte kim olduğunu.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ