Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Sinema Robert De Niro ve Alpacino Habertürk'e konuştu: İstanbul tarihi ve harika bir şehir

        Efsane yönetmen Martin Scorsese’nin neredeyse üstünde 10 yıldır çalıştığı filmi The Irishman, Hollywood’un devleri Robert De Niro, Al Pacino ve Joe Pesci'yi bir araya getirdi. Rüya kadrosuyla film, 1 Kasım’da dünyada bazı önemli sinemalarda vizyona girdi, bizdeyse 27 Kasım’da sadece Netflix’te yayınlanacak.

        The Irishman, 20. yüzyılda suç dünyasının en önemli figürleriyle iş tutan ünlü tetikçi ve İkinci Dünya Savaşı gazisi Frank Sheeran’ın gözünden, savaş sonrası büyüyen Amerika'daki organize suç dünyasını anlatıyor. Amerikan tarihinin aydınlatılmamış en büyük gizemlerinden, kamyoncu sendikası lideri Jimmy Hoffa'nın ortadan kayboluşunu konu alan film, izleyiciyi çatışmalar, rekabet ve siyasi bağlantılarla dolu ama şiddetten ziyade bu dünyanın yaşam felsefesine dair bir yolculuğa çıkarıyor. Ama kimseyi kahramanlaştırmıyor; herkesin iyi ve kötü yanlarını ortaya döküyor. Böylece edebi bir kıvam da yaratıyor.

        Filmin en dikkat çeken taraflarından biri de 80 yaşına merdiven dayamış Oscarlı dev isimler De Niro, Pacino ve Pesci’yi 30 yaş kadar gençleştirmek için kullanılan CGI teknolojisi… Bu teknik, The Irishman’in maliyetinin 160 milyon doları bulmasının da en önemli sebebi olarak gösteriliyor.

        Hemen bütün sinema eleştirmenlerinin şimdiden bir başyapıt olarak nitelendirdiği The Irisman’in dev isimleri Al Pacino, Robert De Niro ve filmde önemli bir rolü canlandıran İngiliz oyuncu Steven Graham ile Londra’da buluştuk. Habertürk’e özel bu röportajda usta aktörlerle sinemayı, Irishman’i ve kendi hayatlarını konuştuk.

        Aysun Öz., Robert De Niro ve Al Pacino'yla Londra'da buluştu.
        Aysun Öz., Robert De Niro ve Al Pacino'yla Londra'da buluştu.

        -Öncelikle bu muhteşem film için teşekkürler. The Irishman’in kadrosu gerçek bir rüya takım. Rüya kısmı da sizsiniz. Sinema dünyası için bu film sizce ne ifade ediyor? Şimdiden bir klasik, bir kült oldu bile.

        REKLAM

        De Niro: Filmimiz çok güzel karşılandı. Bu harika bir şey. Bu film için uzun süre çalıştık.

        Al Pacino: Evet.

        -Netflix’in The Irishman’le Oscar ödüllerini toplamayı amaçladığını duydum. Peki bu konuda sizin beklentiniz nedir?

        De Niro: Kim bilir... Umarım öyle olur.

        Al Pacino: Kimin kazanacağını hiçbir zaman bilemezsiniz ama bir film böyle kabul görüp ona böyle davranıldığını gördüğünüzde her zaman bir şans vardır.

        -The Irishman’de sizin için en unutulmaz sahne ya da cümle neydi?

        De Niro: Şüphe varsa şüphe yoktur, cümlesini sevdim ben. Russell Bufalino’dan alıntı.

        Al Pacino: Vay, bu iyiymiş. Benim favorimi televizyonda söyleyebileceğimi sanmıyorum, biraz yanlış anlaşılabilir. Alıntı hatırlamıyorum ama drama ve hikâyede bundan sonra ne olacak hissi çok çekiciydi. Dikkatinizi verdiğiniz iyi yazılmış bir hikâyeydi. Bu da filme dair her zaman hissettiklerimi teyit ediyor. Gerçekten hep bir hikâyeye ihtiyacınız var ve bu film buna sahip.

        REKLAM

        -Türkiye’de hiç bulundunuz mu ya da bir ziyaret planlıyor musunuz? Hiç Türk filmi izlediniz mi?

        De Niro : İzlemiştim. Ama şimdi hatırlayamıyorum, epey vakit oldu. Öte yandan birkaç kez Türkiye’de bulundum. Harikaydı.

        Al Pacino: Türkiye’ye hiç gelmedim. Ama başka pek çok yere gittim. Genelde bir yerden başka bir yere gitme sebebim iş oluyor. Bu adam Norveç’e geldiğinde Norveç’te yaşıyordum. Şimdi gerçekten yaşadım mı diye düşünüyorum, ama evet yaşadım. Orada çalışıyordum hatta. Bir yerden ötekine geçmek benim için böyle oluyor. Bir gün belki Türkiye’de olacağım. Belki bu kez iş için değil, öylece gideceğim. Belki de birlikte gideriz.

        De Niro: Evet İstanbul harika bir şehir.

        Al Pacino: Evet gerçekten öyle. Geleneksel, tarihi ve harika.

        REKLAM

        -Robert De Niro’yla çalışmak nasıl bir duygu?

        Al Pacino: Aslına bakarsanız ben tüm hayatım boyunca Bob’u tanıyordum. Biz 20’li yaşlarımızda daha çocukken New York’ta tanıştık. Kariyerimiz boyunca, birlikte çalışmadığımızda bile bir araya gelirdik. Elbette kariyerlerimiz de paralel ilerledi. Aslında ara sıra görüştükçe bir nevi birbirimize sığınıyorduk ve bu çok ortak noktamız olduğunu hissettiriyordu. Çünkü bizim için yabancı bir dünyaydı sinema, bilinmeyen iki genç aktörken aniden çok tanınan iki isim olmuştuk. Dünyada sizin gibi aynı şeyleri yaşayan başka birisinin de olması ve bunu paylaşmak ilginçti. Bu bize gerçekten yardımcı oldu.

        Peki Al Pacino’yla oynamak nasıl bir duygu?

        De Niro: Onun babası rolünü bile oynadım. Ve o iyi bir çocuktu.

        Al Pacino: Evet Godfather 2’de (Baba 2) babamı oynadı.

        REKLAM

        *

        Stephen Graham
        Stephen Graham

        -The Irishman’in kadrosu gerçek bir rüya takım gibi. The Irishman’in bir parçası olmak nasıl bir tecrübeydi?

        Stephen Graham: İnanılmazdı. Doğduğum, büyüdüğüm yerlerde en çılgın rüyalarınızda bile bu insanlarla bir film setinde olacağınızı hayal edemezsiniz. Bir genç olarak aklımın ötesinde bir durumdu. Yani orada olmak, inanılmaz aktörler tarafından iyi karşılanmak güzeldi ve cömertti. İşinizi yapabilmeniz için bir platform verilmesi de öyle. Büyük bir keyifti, büyülü bir deneyimdi.

        -Robert De Niro, Al Pacino ve Martin Scorsese gibi isimlerle çalışmak nasıl bir his?

        S.G.: Dediğim gibi büyülü... Gerçekten büyülü bir deneyimdi. Açıkçası biraz yoğun bir histi ama bazı şeyleri geride bıraktıktan sonra, eğer o heyecan yoksa zaten bu işi yapmayı bırakırsınız. Güzel bir atmosfer yarattılar ve Martin harika bir yönetmen. Sizin için bir oyun alanı yarattığında, gidip orada eğleniyorsunuz.

        REKLAM

        -The Irishman’de önemli bir rolünüz var. Filme nasıl dahil oldunuz? Karakterinize nasıl hazırlandınız?

        S.G.: Menajerim Bannon’dan telefon geldi. New York’a gideceğimi söyledi. Martin’in filmde benimle bir bölüm yapmak istediğini ve Sayın De Niro ile yüz yüze görüşmem gerektiğini söyledi. Tahmin edebileceğiniz gibi çok heyecanlandım. Karakter için çok araştırma yaptım. Martin kültürel ve politik konularla ilgili bir sürü harika bilgi yolladı. Belgeseller de önemliydi. İsabetli olması için, Anthony Provenzano’nun bazı görüntülerini izledim. Karakteristik özelliklerini ve üslubunu aldım. Biraz da aksanını ve nasıl konuştuğunu kapmaya çalıştım. Benim için kendisinin görüntülerinin olması büyük avantajdı. Harika bir süreçti.

        -Size göre Netflix’in sinema endüstrisine etkisi ne oldu?

        S.G.: Bu filmler çekildiği sürece sorun görmüyorum. Veya birileri yatırım yaptığı ve iyi hikâye anlatıcıları ürettiği harika hikâyeleri izleme fırsatı sunduğu sürece bu iyi bir şey. Aksi takdirde bu film yapılamazdı.

        REKLAM

        -Netflix’in The Irishman’le Oscar ödülü almayı amaçladığını duydum. Sizin beklentiniz nedir?

        S.G.: Hiçbir fikrim yok, bilmiyorum. Yani beklentim yok.

        -İstanbul ya da Türkiye’ye hiç geldiniz mi?

        Hayır ama bir defasında gidiyordum. 2005’teki Şampiyonlar Ligi final maçı için biletim vardı, gidemedim. Gitmeye çok yakındım. Kötü bir film yapıyordum, o beni engelledi. Yoksa Milan’a karşı penaltılarla kazandığımız final maçı için gidecektim. Ancak İstanbul’da yine Şampiyonlar Ligi finali var. Şimdi gitmek istiyorum.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ