Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Medya Askerliği ertelemek için 8 üniversite kazandım

        Bazı insanlar vardır hayat hikâyeleri acayip virajlarla doludur, dinlerken bir film seyrediyormuş gibi hissedersiniz kendinizi. İşte TİMS Productions’ın kurucusu Timur Savcı da onlardan biri. Ama kendi hayatının filmini çekmek yerinemilyon dolarlık anlaşmalara imza atıp hepimizi ekrana kilitleyen dizi ve filmler çekiyor. Reyting rekortmeni Muhteşem Yüzyıl’ın yapımcısı Timur Savcı, dizinin gelecek sezonda başka bir kanala geçip geçmeyeceğini, rekor bir anlaşmaya imza attıkları Ahmet Altan’ın kitabı Kılıç Yarası Gibi’nin ne zaman dizi olacağını ve hayatıyla ilgili bilinmeyenleri anlattı.

        Rahşan GÜLŞAN

        rahsangulsan@htgazete.com.tr

        Son yıllarda bir şekilde hayatımıza girdin ama geçmişin, nasıl biri olduğun bilinmiyor.

        Adana doğdum. Normal gelirli bir ailenin çocuğuyum.

        Ne iş yapıyor anne baba? Babamsebze-meyve komisyoncusu. Annemev hanımı. Lise bitene kadar Adana’da okudum.

        Nasıl bir çocuktun?

        Hiçbir zaman içine kapanık bir çocuk değildim, çok sosyaldim. Sonra üniversite için İstanbul’a geldim.

        Hangi bölüm? İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi. Daha önce bir kere daha gelmiştimİstanbul’a. İlk görüşte aşk vardır ya, İstanbul da benimiçin öyle.

        Çok büyük sıkıntılar çektiğin yolunda haberler çıktı...

        Üniversitede ilk birkaç sene teyzemlerde kaldım. Geçinmek için garsonluk gibi işlerde çalıştım. Her genç gibi bir hayatımvardı.

        Sonra?

        Çalıştığım yerlerden birindemüziği çok sevdiğimi hissettim. DJ’le arkadaş oldum. Çalıştığım kafeden çıkıp sabaha karşı kapanan yerlerde DJ’lik yapmaya başladım. Hatta bir dönemdüğünlerden epey para kazandım.

        Okul ne oldu peki?

        Okula gerektiği kadar gidiyordum. Hayatımdaki dönümnoktalarından birini o kafede yaşadım. Hatta Meral’le orada tanıştık.

        Meral?

        Meral Okay.

        Hayat ne ilginç.

        O zaman daha bu işlerle pek alakamyoktu. Hukuk fakültesinde okumaktan damutlu değildim. Bir gün sanat yönetmeni olan kuzenimin çekimine gittim. Platoda bir deterjan reklamı çekiyorlardı. Gecenin bir yarısı kriz çıktı. Kumaş boyası bulunması gerekiyor. “Bana araba verirseniz hallederim” dedim. Edip İplik diye bir fabrika varmış o taraflarda. Kapısına dayanıp gece bekçisine yalvarıp tekstilmühendisini buldumve prodüksiyon çok başarılı geçti. Sonra, “Bizimle çalışırmısın?” dediler. DJ’lik yaptığım yerde Sony Music’ten burs teklifi aldım. Okulu bırakıp Viyana’ya gidecektim ama ailede kıyamet koptu. Gidemedim tabii. Şimdi iyi ki kalıp çalışmaya devam etmişim diye düşünüyorum.

        Dizi sektörüne geçişin nasıl oldu?

        Bir kriz dönemi sonrası reklamsektörü durunca İkinci Bahar dizisinde iş teklif ettiler. Zor bir dönemdeydim,mecburen kabul ettim.

        Ama çok çalışkansın gördüğüm kadarıyla.

        Evet. Hep öyleydim. İstikrarsızlıktan hoşlanmam, korkarımdaha doğrusu. İkinci Bahar’dan ayrılıncaya kadar da zevkle çalıştım.

        Yorulup mu ayrıldın İkinci Bahar’dan?

        Hayır. Birkaç arkadaşımla ortak reklam prodüksiyon şirketi kurmaya karar verdiğimiz için ayrıldım.

        Cepte para varmı?

        Asıl büyük hisse sahibinin vardı. Biz daha çok, iş gücümüzü koyduk. Bir sene işimiz yaver gitti. Dolarla ödemek zorunda olduğumuz bir iş sonrasında sıkıntılar yaşamaya başladık. Meşhur Anayasa krizinin ertesi günü dolar fırlayınca mahvolduk. Şirkete hırsız girince iyice moralimiz bozuldu. Şirketi kapattık.

        Ve tabii yeniden televizyon sektöründe iş aramaya başladın herhalde?

        Televizyon sektöründe kimseyi tanımıyordum. Artık reklamda da çalışamazdım. 5-6 ay depresyon dönemi yaşadım. Bu dönemimardından, aynı gün hem ANS’den hem de bir de sinema filmi için Uğur Yücel’in ekibinden aradılar. Görüşmeye gittim, para da fena değildi. Ama bir hafta sonra kovuldum. Hayatımın en kötü günüydü. ANS’deki işe de “Hayır” demiştim. Çok üzüldüm.

        Ağlarmısın?

        Hiç ağlamam ama o gün ağlamıştım. Sonra ANS’den tekrar aradılar.

        Ne iş yaptın orada?

        Nihayetinde Asmalı Konak gibi bir işin yapım koordinatörü oldum. Televizyon piyasası beni Asmalı Konak’la tanıdı. O yüzden Abdullah Oğuz’la karşılaşınca hâlâ “Patron” derim. Üstümde emeği olduğuna inandığımbirkaç adamdan biridir.

        Kader ağlarını güzel örmüş aslında.

        Evet şahane ördü. Prodüktörlük yapmaya devamettik. Sonra Haziran Gecesi’ni yaptık. Bu arada tabii saymadığımsinema filmlerimvar.

        Durmuyorsun...

        Hep çalıştım. Haziran Gecesi bittikten TİMS Productions’ı kurdum. Çok komik, ilk işimİlk Aşk filmi. Beş kuruş parasız giriştimbu işe. Şansım yaver gitti. Ama zararına tabii ki. Arkadaşlarımdan, ailemden kredi aldım.

        Kaç parayamal olmuştu?

        900 bin dolar civarında.

        Eşten dosttan 900 bin dolar çıkarmak da iyiymiş.

        Çıkardığımpara 300 bin liraydı.

        Geri kalanını piyasaya borçlanarakmı çıkardın?

        Verdiğim sözü tutarım. Kimse ikinci kez “Ne zaman ödeyeceksin” diye sormadı bana.

        Korkmuyormuydun?

        Başka şansım yoktu. İlk Aşk’la Altın Koza’dan 5 dalda ödül aldık. Tam hatırlamıyorum, ama 250 bin lira gibi de para aldık. Sağır Oda programını yapıyorduk, Kavak Yelleri’ne başlamıştık.

        Bilen biri olarak sormazsam çatlarım. Gerçekten de film olabilecek bir hikâye. Her şeyi iyi kötü topladın. Sonra bir anda ne oldu?

        Tam Kavak Yelleri 14-15. bölümlerde, umutları moturmuş, bir gün askere gitmek zorundasın kâğıdı geldi. Aynı zamanda askeri bir dava açılmış. Bu koşuşturmada iki kere daha askere çağrıldım ama birliğime teslim olmadım. Daha önce 8 kere üniversiteyi kazanıp ertelemiştim askerliği. İlkinde önemli bir şey oldu gitmedim, gerçekten çok önemli bir şeydi. İkincisinde karımın hamile olduğunu öğrendim, yine gitmedim. Daha sonra avukatım teslim olmazsam tutuklanacağımı söyledi.

        Bu cümle yetmiştir...

        Yetti ne demek, hayatım karardı. Hiç hesapta yokken pazartesi askere gitmem gerekiyor. Bu arada kimseye de söylemişim.

        Sonra askere gittin.

        Evet arkadaşlarımı organize ettimve gittim.

        Ama kimseye söylemiyorsun gittiğini.

        Aynen. Kimse bilmesin.

        Peki nasıl burdaymış gibi yapıyordun? Çarşı izinleri benimiçin değerliydi tabii. Hatta çarşıda bir de ofis yapmıştım.

        Nerede oluyor bu?

        Kütahya’da.

        Ve uzun süre yaptın değilmi üstelik?

        Her şeyin bir bedeli var. 15 ay işte.

        Kütahya’da ofis kurdun, internetli falan.

        Full, her şeyin en hızlısı. Playstation’dan tut filmler bilmemne. Tambir ofis ortamı.

        Çarşıya çıkmak senin için ofise gitmek yani.

        Aynen öyle. Tabii bir takım bahanelerle “Ah bugün ayağım ağrıyor” deyip hastane iznine çıkmalar falan...

        Gelmeni gerektiren büyük krizler oluyor muydu?

        Olmazmı? Çok stratejik izinler kullandım. İstanbul’a geldiğimde tümtoplantılarımı hallediyordum, projeleri konuşuyordum. Senoryalarımı falan askerde okuyordum. Bir de hayatımda hiç bu kadar kitap okumadım. Asında fırsat olmuyor. Gerçekten olmuyordu. Fakat askerde inanılmaz sayıda kitap okudum.

        ‘Pargalı ölünce çok üzüleceğiz’

        Peki son sorum Pargalı’yı ne zaman öldüreceksin?

        Çünkü Pargalı dizinin en keyifli karakterlerinden biri oldu ama bir yerden sonra tarihi gerçekler gereği ölmek durumunda. Bunu erteliyor musun biraz? Nasıl değiştirelim tarihi, kronolojiyi değiştiremeyiz. İş iyi gitsin diye gerçeklerden çok da kopamayız.

        Üzülmeyecek misin?

        Çok üzüleceğiz.

        Peki Mehmet Ali Erbil diziye katılacak mı?

        Mehmet Ali Erbil çok iyi bir oyuncu. Gelecekte belki düşünebiliriz kendisini ama şimdilik böyle bir fikrimiz yok.

        Muhteşem Yüzyıl ocaka kadar Show TV’de

        Peki Muhteşem Yüzyıl’a ne kadar para harcayarak başladın? 3 milyon doların üzerinde. Bunun küçük bir kısmını ön hazırlık olarak kanaldan aldık.

        Geçen yılın aslında en çok konuşulan adamıydın. Sektörün büyük transferlerinden biri olma yolundaydın da ama çok ilginç bir şey oldu. Tekrar Show TV’de başladın. Aralıkta yeniden TVEN’e geçeceğin söyleniyor. Tarihi bir şeye tanık oluyoruz galiba.

        Bu süreçte çok fazla yazılıp çizildi. Bunların çoğu asparagastı. Rakamlardan tutun da şu kanala geçecek bu kanala geçecek... Ben hep açık oynadım. Böyle bir şey düşünmeye başladığımda ilk Show TV yöneticileri öğrendi. Kalbim eylül ayında sezonun başında kanal değiştirmeye el vermedi. Duygularım, mantığımın önüne geçti. Çok da mutluyum bu kararımdan. Show TV’nin elinde önemli bir işi olmadan sezona başlamasına içim el vermedi.

        Bu kendini büyük görmek değil mi?

        Hayır. Mutsuz olurdum. Ben onlara bir şey bahşetmedim, öyle demek istemiyorum. Yani açık oynamamın sebebi de oydu. Mutlu olmayacaktım. Daha çok param olacaktı, ama mutlu olmayacaktım.

        Biraz tuhaf gelmiyor mu Timur?

        Hayır. Ama sözleşmeyi ocaka kadar yaptım.

        Ocak ayında yeniden pazarlık mı edeceksiniz, yoksa başka bir yere sözün mü var?

        Bunları Kasım’ın sonundan itibaren değerlendireceğiz.

        Yani net kesin bir cümlen yok. Show’da devam etmen ihtimaller arasında mı hâlâ?

        Hayatta her şey ihtimaller arasında. Aralık ayında net bir cevap verebilirim.

        Sizin sektörde başarının devamlılığının garantisi yok. Reytingler çok güzelken birkaç hafta sonra ters de gidebilir. Bu durum seni tedirgin etmiyor mu?

        Ticari bir iş yapıyoruz. Bu Show TV’den iyi bir zam almadığım anlamına gelmiyor aynı zamanda. Benim öyle mantıksal bir motivasyonum yoktur. Hayatında göreceğin en duygusal yapımcıyım. Dizi oynarken de transfer teklif edildi. Hiçbiriyle masaya oturmadığımı Show TV’den Serdar bey de Haluk bey de bilir.

        Acaba işin devamı açısından mı bunu sağlıklı buldun? Çünkü TVEN’in daha ne olacağı belli değil. Seni ilgilendirmez mi bir kanalın başarılı olup olmayacağı?

        Bahsini geçirdiğimiz Doğuş Grubu. Şu ana kadar yaptığı bütün işlerde başarılı olmuş bir şirket. Eylül’de herhangi bir yere gidersem mutsuz olacaktım. O yüzden gitmedim.

        Bir süre önce televizyon yazarlarının ve sektörün konuştuğu tek şey; Muhteşem Yüzyıl, Kuzey-Güney çarpışmasında ne olacağıydı. Kuzey- Güney’le ilgili ne hissediyorsun? Çünkü zorlu bir rakip.

        Bunun anını bile o kadar iyi hatırlıyorum ki, yaklaşık 2 sene bir ay önce, bir şeye sağlığıma zarar verecek kadar üzülmemle bir karar aldım. Başka hiç kimsenin işiyle ilgilenmeyeceğim, sadece kendi işime konsantre olacağım, herkes kısmetini yer. O yüzden bu konuda bir şey söylememin anlamı yok. Hiç o gazlara gelmiyorum. 2 iyi şirketin 2 göz bebeği projesi; kim ne istiyorsa onu izler. Kıskançlıklara girmemek lazım. Gözün başka işlerdeyse o zaman sen kötü bir insansın. Benim yaşamam için hiç kimsenin ölmesi de gerekmiyor.

        Bir de dizi sektöründe konuların tükendiği, senorya zaafiyeti yaşanmaya başladığı konuşuluyor. Buna katılıyor musun?

        Kendi adıma çekmiyorum fakat sektörde gerçekten şöyle bir şey var. Dramalar talep gördükçe ön hazırlıksız işler yayına girmek zorunda kalıyor. Bu yıl birbirine benzeyen en az 10-11 iş başladı. Bu bir handikap işte.

        Peki bu sektörü biraz yorar mı?

        Tabii ki yorar. Ama her zamanki gibi seyirci iyiyle kötüyü ayırt eder.

        Peki neden dram dizileri tutuyor. Ağlamayı çok mu seviyoruz?

        Dramın şöyle bir avantajı var: Devam eden bir hikâye ve çatışma alanları bağlayıcı. Yazılaması da görece komedi ve diğer türlere çok daha konforlu. Komedi yazmak gerçekten çok zor. Dramı hafife alıyorum sanılmasın.

        Hakikaten biz biraz arabesk miyiz?

        Arabeskiz canım tabii... İpod’umda her türlü şarkı var. Hepimizin bir anı var ki Orhan Gencebay yetiyor.

        ‘Kılıç Yarası Gibi gelecek sezon yayınlanabilir’

        Peki şimdi günümüze gelelim artık. İki hafta önce acayip bir anlaşmaya imza attın.

        Kılıç Yarası Gibi meselesini diyorsun.

        Evet

        Kılıç Yarası Gibi’yi daha Adana’dayken okumuştum.

        Sen bu kadar parayı kitabı tekrar okumadan mı aklında kaldığı, sende yarattığı duygu yüzünden mi vermeyi kabul ettin?

        Ama orada önemli bir şey vardı. Meral Abla da bunun üzerine çalışmayı çok istiyordu. Bir de benimhayatımda aklımdan çıkaramadığım romanlardan biri Kılıç Yarası Gibi’dir.

        Meral Okaymı yazacak Kılıç Yarası Gibi’nin senaryosunu?

        Evet, öyle düşünüyoruz. Fakat şimdi değil. Bu bizimiçin çok büyük prodüksiyon. Uluslararası düşünüyorum. Üzerinde öncemasaüstü çalışması yapacağız. “Hadi bugün aldık üç ay sonra yayına çıkalım” demiyoruz. Gelecek sezon, ocak ayı olabilir.

        ‘Sinema filmi için Kasım’ın 15’inde motor demeyi planlıyoruz’

        Kafanda neler var? Kılıç Yarası’na başlayacağın çok belli. Başka projen var mı?

        Hümeyra ile çalıştığım proje devam ediyor hâlâ. Senaryo olayında doğru yolu bulmaya çalışıyoruz.

        Set durmuş.

        Set hiç başlamadı ki. Bu dedikodular entersan. Beni biliyorsun. O senaryo aşamalarını. Muhteşem Yüzyıl’ın birinci bölümü 8 ya da 9 kez yazıldı. Ama biz Meral ablayla bundan mutsuz muyuz? Hayır.

        Şimdi korkuyor musun bu kadar büyük bir işten sonra yeni bir iş bakmaya? Başarı kaygın var mı?

        Olmaz olur mu? Tabii var. Ama bu uzun sürmez. Sürmüyor. Yani sürmeyecek, onu hissediyorum. Muhteşem Yüzyıl’dan sonra okuduğum hiçbir şeyi beğenmiyordum. Şimdi bu komedi dışında bir iki tane çalıştığım şey var.

        Nedir?

        Detay vermemem gerekiyor, ama biri erkek işi ve zor.

        Kurtlar Vadisi mi Ezel çizgisinde mi?

        İkiside değil. Onun dışında komediyi zaten söyledim. Bir tane de gerçek bir aşk hikâyesi var, ama ağdalı, arabesk bir durumdan bahsetmiyorum. Başka bir tür.

        Peki en parasız dönemlerinde borçla film çekmiş bir adam olarak şimdi film çekmeyi düşünüyor musun?

        Yani daha iyi durumdayken. Kasımda 15’inde motor demeyi planladığımız bir işimiz var. Cast’ında Tuncel Kurtiz ve Binnur Kaya olacak gibi görünüyor. O bir aile komedisi. Üç genç arkadaşımız yazdı. Onun dışında Haziran’da büyük filme başlıyoruz.

        HT Pazar

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ