Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer: Öğretmenlerimizin haklı taleplerini dikkate alacağız

        1 milyon 200 bin öğretmen…

        “Eğitim ordusu” sözü çok gerçekçi. Zira öğretmen sayımız asker sayımızdan daha fazla.

        Şimdi bu öğretmenler 18 milyon öğrenciyi geleceğe hazırlamak için hareke geçti. Okullar açıldı.

        57 bin okulda başlayan eğitim öğretim dönemi, ülkedeki sosyal yaşamın akışını ve işleyişini değiştirecek kadar büyük sosyal hareketlenme aynı zamanda.

        SİYASİ SORUNA DÖNEN DÜZENLEME

        Ailemde rahmetli babam dahil, çok sayıda öğretmen var. Onların bakış açısına, sorunlarına ve tabii ki mesleklerine olan bağlılıklarına aşinayım.

        Bu yüzden son günlerde bu büyük eğitim ordusunun içinde olduğu tartışmaya kayıtsız kalamadım.

        Bu yıl Şubat ayında çıkan “Öğretmenlik Meslek Kanunu”, öğretmenler arasında tartışma yaratmıştı ama pek duyulmamıştı.

        Kendi içlerinde, sendikalar ve bakanlık arasında süren tartışma, muhalefetin dahil olmasıyla birlikte siyasi bir tartışmanın da parçası oldu maalesef.

        Böylece klasik olarak her zaman yaşadığımız gibi, sorunun sulh yoluyla çözümü daha da zorlaştı.

        Protesto yapmayı tercih eden eğitim sendikaları, Kılıçdaroğlu'nun boykot çağrısı, öğretmenlerin gözaltına alınması, biber gazı görüntüleri, eğitim gibi uzmanlık isteyen bir alandaki tartışmayı “protest” bir konuya dönüştürmüş oldu.

        Aslında bakanlık, saygın bir meslek kolu olan öğretmenlerin kariyer planlamasını yapmak, mastır, doktora yapmış öğretmenlerin çabalarını taltif etmek, öğretmenlerin maaşlarını biraz daha iyileştirmek için bu düzenlemeyi yaptığını söylüyor kanun metni gerekçesinde.

        İyi niyetli bir çaba olduğuna pek şüphe yok. Ancak doğru şekilde mi yapıldı? İşte bu tartışılıyor.

        SENDİKALAR DÜZENLEMEYE NEDEN KARŞI?

        Diyarbakır’da bu kanunu protesto etmeye hazırlanan Eğitim-İş Sendikası Başkanı Kadem Özbay, bir yandan koordinasyon yaparken bir yandan da telefonda, heyecanla öğretmenlerin sınava girerek bir kariyer yolu belirlemesine şiddetle karşı olduğunu anlatıyordu bana.

        Hazırladıkları broşürde kanuna itiraz maddelerini yazarken, 20 yıllık AK Parti iktidarının eğitim alanında neredeyse hiçbir şeyi iyi yapmadığını, bu yeni kanunla da doğru bir şey yapamayacağını demeye getirmişler.

        “AKP iktidarı döneminde yapılan eğitimle ilgili düzenlemeler, eğitimin yanı sıra öğretmenlik mesleğine de zarar vermiştir.”

        Kullandıkları dil ve argümanları bana biraz ideolojik bir yaklaşım olarak gelse de, bu sendikanın binlerce öğretmen üyesi bulunuyor. Kulak vermek gerekir.

        Sendika, düzenlemeyle ilgili görüşünü şu şekilde özetlemiş broşürde:

        “Uygulamalardan da anlaşılacağı üzere AKP iktidarının amacı, öğretmenlik mesleğinin itibarını artırmak değil, eğitimi kendi ideolojik çizgisine çekerek piyasacı bir anlayışla yönetmektir.”

        DÜZENLEMEDE İTİRAZ EDİLEN KONULAR

        Hükümete biraz daha yakın olan Eğitim Bir Sen Sendikası Başkanı Ali Yalçın ise, hükümetin eğitim alanında hiçbir şey yapmadığı görüşünün haksızlık olduğunu, eksik ya da hatalarına rağmen bu hakkı teslim etmek gerektiğini söylüyor.

        Dikkatli bir dil kullanan Yalçın'ın da, oldukça sert bir tepki gösteren Kadem Özbay'ın da bu düzenlemede itiraz ettikleri konular var.

        Aslında eğitim alanındaki neredeyse tüm sendikaların, dolayısı ile on binlerce öğretmenin de bu düzenlemenin bazı noktalarına itirazları var.

        Sınav sistemi.

        Sınavdaki soru, konu, yöntem biçimi.

        Kariyer unvanları…

        Kanunlaşma sürecinde gerek Bakanlık'ta, gerekse Meclis’te komisyonda sendikalar itirazlarını dile getirmişti. Eğitim İş Başkanı, kanunun hazırlık aşamasında kendilerine danışılmadığını, komisyonda sadece 5 dakika konuşabildiklerini söylüyor.

        Ali Yalçın ise süreç boyunca itirazlarını aktardıklarını, bazılarının kabul gördüğünü, bazılarının ise görülmediğini söylüyor.

        EĞİTİM BİR SEN: SINAVSIZ KARİYER UNVANLARI VERİLSİN

        İstanbul ve Sakarya’da öğretmenlik yapan akraba ve dostlarımla konuştuğumda, bu düzenlemeyle öğretmenler arasında bir ayrımcılığın başlayacağı kaygılarını dile getiriyorlar. Ayrıca bir çocuğa neredeyse anne babası kadar yakın olan ve onu eğiten bir insanın, sınavla uzman ya da baş öğretmen olup olmayacağına karar vermenin yanlış olduğu görüşündeler.

        10 yıl ve üzeri tecrübesi olan öğretmenler (çevreden, genel kültüre) 9 konuda 180 saatlik eğitim videolarını izleyecek ve buradan çıkarılacak sorularla Ekim ayında bir imtihana tabi tutulacak.

        70 ve üzeri alırlarsa “uzman öğretmen” olacaklar. Baş öğretmenlik sınavı ise 240 saatlik bir eğitim videosu sonucu yapılıyor.

        İşte yeni kanundaki en ciddi itiraz bu sınav yöntemine.

        Ali Yalçın, “Sınav sistemi öğretmenliğin uzmanlığını ölçemez, öğretmenlik başka bir uzmanlık alanıdır. Sınavın usul ve yöntemini tartışabiliriz ancak uzman öğretmen, başöğretmen gibi kariyer isimlerine itirazımız yok. Biz bunun kıdemle belirlenmesinden yanaydık, sınavla değil” diyor.

        Eğitim İş Sendikası ise sistemin tamamına karşı. Onlar öğretmenlerin özlük haklarını kıdemi esas alan bir yöntemle düzenlemesinden yana. Uzman ve başöğretmen unvanlarını ise yanlış buluyorlar.

        “Başöğretmen” unvanını sadece Atatürk’ün kullandığı gerekçesiyle bunun tümden karşı çıkan sendikalar da var.

        Şimdi 614 bin öğretmen bu sınava girmeye hazırlanıyor. Uzman ya da başöğretmen olduklarında maaşlarında ciddi bir düzelme olacak.

        Bu nedenle kimsenin pek sınavı boykot etme niyeti yok.

        Ancak hepsinin çok mutlu, bu sistemden çok memnun olduğu da söylenemez. Biraz da mecburiyetten giriyorlar.

        BAKAN ÖZER’İN KİTABINDAKİ CÜMLE

        İşin ilginç yanı, tüm bu tartışmalar olurken Milli Eğitim Bakanı Prof. Mahmut Özer’in “Türkiye’de Eğitimi Yeniden Düşünmek” isimli son çıkan kitabını okuyordum.

        Kitapta “Öğretmenlik Meslek Kanunu” bölümü şu cümleyle başlıyor:

        “Bir eğitim sistemi öğretmeni kadar güçlüdür”.

        Bu cümleyi yazan, karmaşık sistemler, ağ bilimi, eğitim politikaları gibi alanlarda çok sayıda çalışması ve kitabı bulunan Prof. Mahmut Özer’in eğitim sorunlarını çözebilecek en ideal isimlerden biri olduğunu düşünüyordum.

        Peki sendikaların ve öğretmenlerin itirazı olan bir kanunu neden ısrarla çıkardı? Ya da değiştirmiyor?

        Gidip kendisine bunu sormaya karar verdim.

        ÖZER: SINAV ÖĞRETMENLİĞİN UZMANLIĞINI ÖLÇMÜYOR

        Ankara’da eğitim fakülteleri dekanlarıyla yaptığı bir toplantı sonrasında görüşmeye karar verdik.

        Toplantıdaki konuşmasını dinledim.

        Bütün istatistikleri, süreçleri, rakamları, tarihi gelişimi ezbere anlatan bir konuşmaydı.

        Daha önce tanımıyordum kendisini ama işin ehli olduğu yönündeki kanaatlerim, konulara hakim konuşmasından, kitabından ve röportajımızdan sonra daha da güçlendi.

        Yine de öğretmenin memnun olmadığı bir kanun çıkarmıştı. Neden?

        İşte bu, karşılıklı oturduğumuzda sorduğum ilk soruydu.

        - Birincisi bu düzenleme öğretmenlerimizin tamamının özlük haklarını iyileştirmek için yapılmış bir düzenleme değil. Bunu bilelim. Bu düzenleme bir kariyer planlaması. Eksiklikleri vardır, iyileştirme alanları vardır bu ayrı bir konu.

        İkinci en kritik konu, bu sistem öğretmenlerimizin yeterliliğini ölçmek için dizayn edilen bir sınav da değildir. 180 ve 240 saatlik verilen bir eğitimin değerlendirmesidir.

        - Ama sınavı kazanırsa adına “uzman öğretmen, baş öğretmen” diyeceksiniz. Öğretmen de diyor ki benim uzmanlığımı bu sınavla ölçmemelisin.

        - Onu ölçmüyoruz zaten. Ancak kariyer planlamasında bir isim vermemiz gerekiyor. Ayrıca sınava girmenin onuru kırıcı olduğunu söyleyenler oluyor. Ben doktor olurken, doçent olurken sınavlara girdim. Böyle düşünmedik. Bunu da böyle düşünmemeli öğretmenlerimiz.

        “NEDEN DAHA ÖNCE PROTESTOLAR OLMADI?”

        - Peki bunu sınavla yapmasanız olmaz mıydı?

        - Olmazdı.

        - Eğitim Bir Sendikası ve diğerleri bunu kıdemle yapalım diyor.

        - Zaten 10 yıllık bir kıdem sınırlaması var. Bakın şu anda sistemde 75 bin uzman öğretmen, 90 da başöğretmen var zaten. 2015’te çıkan kanunla bunlar yapılmıştı. Biz aslında yeni bir şey yapmıyoruz.

        - Hükümetin bu kanunu çıkartırken öğretmenlerin yararına, iyi niyetle çıkartmak istediğini düşünüyorum. Lakin sendikalar, öğretmemler buna itiraz ediyor, protesto gösterileri yapıyor. Neden bunu dikkate alıp bu kanunu öyle çıkarmıyorsunuz?

        - Kanun Şubat ayında çıktı. O günlerde hiç protesto gösterisi duydunuz mu? Bugüne kadar bu itirazları sokakta yüksek sesle gündeme getiren olmamıştı. Şimdi neden oluyor?

        - Neye bağlıyorsunuz sebebini?

        - Sizin takdirinize bırakıyorum.

        ÖĞRETMENLERİMİZİN HAKLI TALEPLERİNİ DİKKATE ALACAĞIZ

        - İtirazların büyük kısmı sınavın usul, yöntem, içeriğiyle ilgili. Mesela beden eğitimi öğretmeni, başka alanlardan neden imtihana girsin, buna itiraz ediyorlar. Bunları değiştirseniz ne mahsuru var?

        - Bakın öğretmenlerin mesleki başarısı ve gelişimi için çok çaba harcamış, düzenlemeler yapmış biriyim. Öğretmenlerimizin haklı taleplerini, süreçlerin iyileştirilmesiyle ilgili isteklerini mutlaka dikkate alacağız. Bununla ilgili en ufak bir tereddüdüm yok. Öğretmenler odasına gidip, bu sistemin neresine itirazınız var diye soruyorum, konuşuyoruz. Gelen taleplerin bir kısmıyla ilgili çalışma yapmayı düşünüyoruz.

        SERVİS OKUL ÜCRETLERİNDEKİ FAHİŞ ARTIŞ

        - Birçok kişinin şikayetçi olduğu iki konuyu sorup bitireyim röportajı. Servis ücretleri astronomik hale geldi. Sizin alanınıza girmiyor biliyorum. Buna müdahale etmeyi düşünüyor musunuz?

        - Biz öğrenci taşımayı ücretsiz yapıyoruz. Özel okulların servis ücretlerine karışmıyoruz. Onları valilikler belirliyor.

        - Özel okulların fiyatlarında da çok büyük artış var.

        - Aslında onların fiyat artışına bir sınırlama getirildi. % 36 en fazla zam yapabilirler. Yemek, kırtasiye, kitap, servis gibi konulardaki artış onlara kalmış tabii.

        - Sanırım onlar da diğer alanlarda zamlar yaparak açığı kapatıyor. Bu da o okulların etik sorunu sanırım.

        Bir de okullar açıldı, kırtasiye masrafları çok yüksek, herkes bundan şikayetçi. Keşke ders kitabı gibi kırtasiye yardımı da yapsanız.

        - Onu Aile Sosyal Politkalar Bakanlığımız yapıyor. Yardıma muhtaç aileler kapsamına girenlere kırtasiye yardımı da yapıyorlar.

        .../...

        Türkiye’nin en büyük, en zorlu, en çok insanı etkileyen bakanlığında işin ehli de olsanız oturmak, orayı yönetmek o kadar kolay değil. Yerel ve ulusal siyaset öylesine etki ediyor ki, bazen istemediğiniz şeyler yapmak zorunda kalabiliyorsunuz. Bunu daha önceki bakanlarda da Bakan Özer'in dillendirmediği hallinde de gördüm.

        Röportaj harici kanaatlerimi ise yarın köşemde yazacağım.

        ÖNERİLEN VİDEO
        Şurada Paylaş!

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ